Türker İnanoğlu İle Türkan Şoray’ın Nişanı

Türker İnanoğlu; kabiliyetin parıltısını hemen görürdü. Türkan Şoray’ı aşırı ısrarlardan sonra Yeşilçam’a başlatabildi. ‘Türk Sineması’nın Sultanı’nı keşfetme başarısı şahsına aitti.

Türker İnanoğlu İle Türkan Şoray’ın Nişanı

Türker İnanoğlu; Çan Film adına ‘Köyde Bir Kız Sevdim’ - 1960! - adlı filmi çekiyordu; yönetmen koltuğundaydı. Başroldeki kadın oyuncu Emel Yıldız (Panter Emel)’dı. Filmdeki rolü gereği genç/güzel köylü kızını canlandırıyordu. Ama bir sorun vardı: Kamerada rolüne göre yaşça büyük görünüyordu. Bu durum daha ilk günlerde İnanoğlu’nun içine sinmemişti. Çan Film’in sahibi Zeki Çan’a konuyu aktardı; rol için yeni/taze yüze ihtiyaç duyduğunu tekrarladı. Ama her seferinde sudan bahanelerle geçiştirildi. Bütçenin kısıtlılığı sebep gösterildi. 

Çekim çalışmalarının 3. günüydü. Emel Yıldız, yanında güzel bir kızla sete geldi. Kızın üzerinde yeşil manto vardı. İri, kömür karası gözleri, bakışlarındaki gizem dikkat çekiciydi. Görenleri hemen etkisi altına alıyordu. İnanoğlu, genç kızdan etkilendi; büyüsüne kapıldı. Sete gelen genç misafir/ziyaretçi müthiş alımlıydı; herkesi çarpıyordu. Sinema perdesinde harikalar yaratabilirdi.

- Şoray’ı Sinemaya İnanoğlu Kazandırdı… -

İnanoğlu, çekime başlamadan Zeki Çan’ın yanına gitti. Misafir kızı görmesini istedi; başrol oyuncusu ayaklarına kadar gelmişti. Çan, aynı mazeretleri sıraladı; ilk iki gün çok para sarf etmişlerdi. Başrol oyuncusu değişirse; harcamaları boşa gidecekti. ‘Dünyanın parasını masraf ettik,’ diyor, ağzından başka laf çıkmıyordu. Ama İnanoğlu kararlıydı; geri adım atmadı. ‘Bu kızı filmde oynatalım!’ diye ısrarını sürdürdü. Sonunda, biraz da baskıyla fikrini benimsetti. Şimdi sıra istikbal vaat eden güzel adayın adresini bulmaya, ikna etmeye gelmişti. Emel Yıldız, zorluk çıkarmadı; komşu oldukları, altlı üstlü evlerde oturdukları bilgisini verdi. 

İnanoğlu’nun anlatımına göre; Şoray ve ailesi, Sulukule’nin biraz ilerisindeki Sultan Mahallesi’nde otururdu. Türkan; Fatih Ortaokulu’nun 8. sınıfında öğrenciydi. Derslerine düzenli çalışıyordu; öğretmen çıkmayı düşünüyordu. 

Çok gösterişli, yaşına göre oldukça iri kızdı. Babası polis memuruydu; yıllar önce annesinden ayrılmıştı. Kız kardeşi, annesiyle birlikte yaşıyordu. Dedesi ve anneannesi, Fatih’de daha iyi bir çevrede kalıyorlardı. İnanoğlu, hemen plan yaptı: Prodüksiyon Amiri Suat’ı yanına çağırdı ve talimatı verdi: 

- İlk Başrolü İçin 500 Lira Ödeme Yapıldı… -

‘Hemen Türkan’ın evini bul ve annesini sete davet et! Ama kimseye de çaktırma!’

Anne Meliha Hanım, ertesi günü film setine geldi. İnanoğlu dedi ki: ‘Kızını filmin başrolünde oynatacağız. Ve 500 lira da ücret ödeyeceğiz.’ 

Belki ücret çok değildi, fakat aile için para önemliydi. Geçim sıkıntısı içindeydiler. Bir şartı da vardı: Hemen oturdukları evden çıkacak; dedenin - Fatih’deki! - evine yerleşeceklerdi. Ev sahibinin kızı Emel Yıldız maraza çıkarabilirdi.

Ortaokul 8. sınıf öğrencisi, ismi dahi bilinmeyen, irice ve gösterişli kız, sinemaya başrolle adım attı. Bu, çok cesur karardı. Başrollerde, Yeşilçam’ın efsane isimleri oynuyordu. İnanoğlu’nun öngörüsü doğru çıktı. Türkan Şoray çok yetenekliydi. Aşırı hırslıydı. Keşfedicisine göreyse; Türk sinemasının gelmiş, gelecek en büyük yıldızıydı. Müthiş kabiliyetti; hepsinden önemlisi de işine büyük saygısı vardı. Mesleğini delicesine sevecekti. Boşuna ‘Sultan!’ diye anılmayacaktı. 

- İnanoğlu; Türkan Sultan’a Abayı Yaktı… -

Türkan, İnanoğlu’nun kalbini de çalmıştı. Genç yönetmen, iri siyah gözlü, yeni başrol oyuncusuna fena tutuldu. Filmin çekimi tamamlandıktan sonra aileyle ilişkisini kesmedi. Meliha Hanım’ın gözüne girmek için çabaladı. Hatta bir akşam aileyi ziyaret edip, Allah’ın emriyle kızı istedi. Anne, kızının fikrini olumlu bulunca; ‘Evet!’ dedi ve söz kesildi. Genç rejisör amacına ulaştı. Ama mutluluğu uzun sürmedi; Türkan Sultan’ın kariyer endişesi nişanın ömrünü kısalttı. 

Kendisine Yeşilçam’ın kapılarını sonuna kadar açan/aralayan İnanoğlu’na minnet duygularını asla yitirmedi. Dost meclislerinde, hatta bir röportajında, ‘Türker İnanoğlu olmasaydı; ben, Fatih’te oturan, en az 4 çocuklu bir ev hanımıydım,’ diyecekti. ‘Allah, ondan razı olsun!’

Şoray, birkaç filmden sonra hayatının çizgisini değiştirecek; ‘Şoray Kanunları’nı yazdıracak adamla, Rüçhan Adlı’yla tanışacaktı. Rüçhan; Türkan Şoray’ın her şeyiyle ilgilenecek; yanından hiç ayrılmayacak; nefes alışını dahi kontrol edecekti. Adlı, Şoray’ı çok seviyor; dünya güzelini kıskanıyordu. 

- Rüçhan Adlı; Soray’ın İnanoğlu’yla Çalışmasına Yasak Getirdi… -

Adlı, sebebini açıklamadığı, fakat dikkatle uyguladığı/uygulattığı bir karar verdi: Türkan Şoray; Türker İnanoğlu’nun hiçbir filminde oynamayacaktı. Erler Film’le çalışmasına ‘görünmeyen yasak’ koymuştu. İnanoğlu; yıllar sonra Adlı için, ‘Rüçhan tuhaf bir adamdı,’ hükmünde bulunacaktı.

Şoray; Adlı’yla beraberliği süresince sanat hayatının en verimli dönemini yaşadı; zirveye çıktı. Ama engelleme(ler)den dolayı da rahatsızdı; çok üzüldü, hatta ağladı. İkilinin ilişkisi bitince; engeller ortadan kalktı. Erler Film’in projelerinde de yer aldı. İnanoğlu ile Şoray dostluğu yeniden normale döndü. 

Atıf Yılmaz’ın yönettiği, senaryosunu Ömer Kavur, Deniz Türkali ve Necati Cumalı’nın yazdığı, ‘Mine’ adlı filmde Cihan Ünal’la ilk kez kamera karşısına çıktı. Çalışma arkadaşlığı başka filmlerde de devam etti. Çok geçmeden dostluk aşka dönüştü. Şoray ve Ünal evlendi.

İnanoğlu’ya iyi dosttu; ikisi de Yeşilçam’a emek vermiş; alanlarında başarı sağlamışlardı. Birisi, yapımcı kimliğiyle Yeşilçam’ın tarihine imzası attı. Diğeri, ‘Türk Sineması’nın Sultanı’ payesine erişti.

16 December 2019 19:57
6,324 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Diğer Türk Sineması Yazıları

Yakışıklı Acımasız

Sinema salonunda film seyrederken keşfedildi. Yakışıklı, atletik yapılı, uzun boyluydu. Kâşifini teşhisinde yanıltmadı. Her rolün altından başarı ile kalktı. ‘Döneminin en önemli erkek yüzlerindendi!’

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.