Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Bayan Yunus Emre

Muhsin Ertuğrul, ABD’de sinema/tiyatro okullarını gezip, genç Türk kabiliyetleri belirlemeye çalışıyordu. Beklan Algan, Ayla Algan, Göksel Kortay ve Haldun Taner ile tanıştı. Çalışmalarını yakından izleyip beğendi. 

Ayla ve Beklan Algan, Ertuğrul’un çağrısı üzerine yurda dönmeye karar verdi.Ayla Algan, Türkiye’de önemli işlere imza atacaktı. 1961’de, ‘Tarla Kuşu’ ile sahneye çıktı. Aynı sene ‘Hamlet’i de oynadı. Hem Ophelia hem Hamlet karakterlerini canlandırdı. Daha sonra da Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nı izleyicilere sundu. Bu eserde de 5 değişik kişiye hayat verdi.  Muhsin Ertuğrul, Dragos’ta otururdu. Ayla Algan, özellikle kış aylarında evine giderdi. Eşi Handan Hanım, gösterime girecek oyunun duygusal tonlamalarını, diksiyonunu çalıştırırdı. İlkbaharda da Rumelihisarı Temsilleri’ne hazırlanılırdı. Provalar tamamlanınca, oyunlar Temmuz veya Ağustos sonuna kadar sürerdi. Ayla Algan, özellikle Ophelia üzerinde ter dökerken, ruhsal ve bedensel eklemeler yapardı. Muhsin Hoca da öğrencisini dikkatle izler, küçük notlar gönderirdi: ‘Shakespeare ile telgraflaştınız mı?’ Algan, oyunun her bitiminde yoğun alkış alırdı. Hoca, öğrencisine gösterilen ilgiden duygulanırdı. Bir gün yanına geldi. ‘Bütün literatürde, alkış alan ilk oyuncu sensin,’ dedi. ‘Bu durumu Royal Academy’e yazıp yolladım!’

- Beklan Algan’ın Çok Ünlü Çevirmen Ve Yazar Teyzesi… -

Algan ailesinin evinde çok renkli/yönlü misafirler ve akrabalar ağırlanırdı. Her akşam saat tam 20.00’de yemeğe oturulurdu. Çoğu zaman Ayla Hanım’ın babası Vedat Kasman Bey de katılırdı. Sohbet derinleşir, masanın çevresi üniversite kürsüsüne dönerdi. Beklan Algan’ın teyzesi Fatma Nudiye (Yalçı) da müdavimler arasındaydı. Çok güzel, donanımlı/entelektüel hanımdı. Çevirmen ve yazardı. Sıkı komünistti. - İlk evliliğini dönemin ünlü gazetecilerinden Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ile yapmıştı! - Hikmet Kıvılcımlı’nın liderliğindeki Vatan Partisi’nun kurucularındandı! 1938’de, Nazım Hikmet’in de bulunduğu grupla gözaltına alındı. ‘Donanma Davası’nda yargılandı ve mahkûm oldu. Fiilen 10 yıl hapis yattı. Ailesinin iddiasına göre, ‘işkence gördü’! Serbest kaldıktan sonra da siyasi faaliyetlerini sürdürdü. Yazılarında adını kullan(a)mazdı, erkek isimlerini tercih ederdi!  2. eşi Rıfat Yarar, İTÜ’de öğretim üyesiydi. Deprem araştırmaları yapardı. Ülkemizde ‘deprem mühendisliği’ bölümünü kurandı! 

Ayla Algan’ın anlatımına göre Beklan Algan’ın annesi Emine Hediye Hanım, kız kardeşinden tedirgin olurdu. Ama Vedat Kasman çekinmezdi. Fatma Nudiye Hanım, Beklan ve Ayla’nın Sartre’ın ‘Sinekler’ oyununu sahneleme düşüncelerine sempatiyle yaklaştı ve destek verdi.

‘Sinekler’, 1961’de, Yeni Sahne’de, Beklan Algan tarafından sahneye konuldu. Oyunda Ayla Algan, Beklan Algan, Avni Dilligil, Mücap Ofluoğlu, Samiye Hün, Mahmut Moralı, Birsen Kaplangı ve Leyla Altın rol aldı.

- Yasaklanan Film: ‘Karanlıkta Uyananlar’… -

Ayla Algan için ‘1964’ önemli yıldı. 1960 Anayasası’nca sağlanan hürriyet ortamından yararlanıp işçi sorunlarını anlatacak film projesi üzerine çalışan ekipteydi. Beklan Algan ve Lütfi Akad ile yapımcılığı üstlendi. Vedat Türkali senaryoyu yazdı. Ertem Göreç yönetti. Nedim Otyam müzikleri besteledi. Fikret Hakan, Ayla Algan, Beklan Algan, Kenan Pars, Tülin Engin ve Mümtaz Ener mühim rolleri paylaştı. Film çekildi ancak hiçbir sinemada gösteril(e)medi. ‘İçişleri Bakanlığı’nca yasaklandı!’ Yıllar sonra sınırlı sayıda sinemasever seyretme imkânı bulabildi.

Muhsin Ertuğrul, yoksul halk kitlelerine, özellikle de gecekondu mahallelerinde oturanlara, tiyatronun götürülmesini/ulaştırılmasını amaçlardı. 1965’de, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Oktay Rıfat’ın ‘Çil Horoz’ oyunu sahneleniyordu. Ertuğrul, Ayla Algan’ı yanına çağırdı: ‘Bu eseri gecekondu bölgelerinde oynamalıyız,’ dedi. Algan hemen uygun mekân araştırmasına girişti. Müsait bir ilkokul bulundu. Yemekhanesi temsil kon(ul)acak kadar genişti. Gerekli izinler alındı. Provalara geçildi. Mahalleli çok duygulandı ve memnun kaldı. Hazırlıkları seyredenler de vardı. Algan, yanına gelen yaşlı adamla ilgilendi. Kendisine bilet hediye edebileceğini söyledi. Cevap bîçarelik yüklüydü: ‘Çok iyi olurdu ama oraya gitmeye paramız yetmez!’ Genç oyuncu söyleyecek kelime bulamadı. ‘Bu sözler üzerine kendimden utandım,’ diye(bile)cekti. Muhsin Ertuğrul’un direktifine uyuldu: Biletler satılmadı, parasız dağıtıldı! Halkın ilgisi yoğundu. Ama yine sürprizle karşılaşıldı: ‘Oyun, - Genel Sanat Yönetmeni! - Vasfi Rıza (Zobu) Bey tarafından durduruldu/kaldırıldı!’

- ‘Ah Güzel İstanbul’da ‘Ben Bir Küçük Cezveyim’ Şarkısını Söyledi… ¬-

1966’da, Türk sinema tarihinin kült filmleri arasında yerine alacak, ‘Ah Güzel İstanbul’da oynayacaktı. Karşısında çok tecrübeli isim Sadri Alışık vardı. Algan, ‘Sinemada Sadri’den çok şey öğrendim,’ diyecekti. ‘Küçük bir tiyatrocuydum ama büyük oynuyordum! ‘Aylacığım! Yakın planda gözlerinle oyna, gözlerinle bak ve gözlerinle kork,’ derdi.’

Prodüktör Nusret İkbal, filme değişik dillerde dublaj yaptıramadı. Alt yazılar hazırlatabildi. Sanremo ve Bordighera’da düzenlenen ‘Santimantal Komediler Yarışmaları’na gönderdi. Rejisör ve başrol oyuncularını da festivallere yollayacaktı. Ama Atıf Yılmaz yeni filmini çekiyordu. Sadri Alışık yaz tatilindeydi. Tanıtım görevi Ayla Algan’ın üzerine kaldı. Algan da, LCC Tiyatro Okulu’ndaki görevinden ötürü gidemeyecekti. Ancak Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı devreye girdi. Israrla ricacı olundu: ‘Şahsınızın, Türkiye’yi mükemmelen temsil edeceğine ve tanıtımına büyük faydalar sağlayacağına yürekten inanıyoruz!’ 

Ayla Algan, 21 Temmuz 1966 Cuma günü, Yeşilköy’den kalkan bir uçağa binip İtalya’ya uçtu.

Ayla Algan, filmin gösteriminden önce basın toplantısı düzenledi. İngilizce ve Fransızca bilgi verdi, soruları cevapladı. Yunan gazetecinin anlamaması üzerine Rumca konuşmak zorunda da kaldı. Muhabir şaşırdı. Algan’ın beyanına göre, ‘Avrupalılar, çağdaş Türkiye’yi yeterince tanımıyordu! Bizi Arapça konuşan, haremde yaşayan, cahil insanlar sanıyordu!’ ‘Ah Güzel İstanbul’un Jerry Lewis güldürüsü değil, aksine sosyal komedi olduğunu, problemlerimizi bilenlerin, eseri daha iyi anlayabileceğini söyledim,’ diyecekti. ‘Film, İtalyanca dublajla izlenseydi çok ilgi çekerdi. Oyunculuğumu Şarlo’ya ve Giulietta Masina’ya benzettiler!’ Sadri Alışık’ın da aktörlüğü övüldü: ‘Tam İtalyan ve İspanyol rejisörlerin aradığı tip!’ Denildi. Atıf Yılmaz’ın usta anlatımı da dikkate/takdire değer bulunacaktı.

- Ayla Algan’ın Yunus Emre Sevdası… -

Algan, Yunus Emre’yi ve Mevlana’yı bütün dünyaya tanıtmayı görev bildi. Almanya’da işçi tiyatrosu yaparken, bir saat Yunus Emre, bir saat de Pir Sultan Abdal anlatırdı. Alman Türkolog Gisela Kraft’dan destek aldı. Türk İslâm tasavvufu hakkında bilgi verdi. Seyircileri aydınlatmaya çalıştı. ‘İnsanoğlu, Yunus gibi düşünürse/davranırsa, dünya değişir, güzelleşirdi!’ Ünlü mutasavvıftan çok etkilendi: Kızına ‘Sevi’ adını verdi!

Sevi Algan, ismini şairin ‘Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için,’ dizelerinden aldı. Hollanda’da dans bilimi okudu. Aynı anda zihnini ve bedenini kullanmayı öğrendi. Doğduğu günlerde, annesi Ayla Algan yoğun şekilde Yunus Emre ve Mevlana ile ilgilenirdi. Mutasavvıfları hem tanıtır, hem de eserlerinden örnekler sunardı. Şarkılarını söyler, dizelerini okurdu. ABD’de, Afrika’da, Avrupa’da ve Orta Asya’da konserler verirdi. Kendisine ‘Bayan Yunus Emre’ denil(ir)di! Paris’teki Barclay Şirketi’nden plakları çıktı!

Ayla Algan, Sevi’yi dünyaya getirdiğinde 39 yaşındaydı. Doğumdan sonra da çalışmalarına son sürat devam etti. Sevgili kızını yanından ayırma(z)dı. Uzun yurtdışı seyahatlerindeki boşlukları değerlendirir, yaratıcı drama egzersizleri yaptırırdı. Çocuk olup kızına, ‘Anne gitme!’ derdi. Evladı da ona, ‘Yavrum! Gitmem lazım,’ diye karşılık verirdi. ‘Almanya’da Türkiye’den çalışmak için gelmiş aileler var. Kendi dillerinde, kültürlerinde oyun(lar) seyretmek istiyorlar.’ 

Bazen de uzun süre ayrı kalırlardı. Geri döndüğünde, özlemle sarılır, birbirlerini bırakmaz istemezdiler. Sevi Algan, ‘Ondan uzak kalmayı bir de bana sorun,’ diyecekti. ‘Ama ihtiyaç duyduğunda hep yanımdaydı. Sırdaşımdı, arkadaşımdı. Danıştığım ilk insandı!’ 

- Algan Ailesi’nden Almanya’a İşçi Tiyatrosu… -

Algan Ailesi, 1980’de yurt dışına çıktı, Almanya’ya gitti. Gurbet serüvenleri 4 yıl sürdü. Beklan Algan, Berlin’de Schaubühne’da ‘işçi tiyatrosu’ yaptı. Politik konulara parmak bastı. Senaryolar yazdı. Kadrolarında Macit Koper, Tuncel Kurtiz, Şener Şen vardı. Ergüder Yoldaş, oyunların müziklerini bestelerdi.

‘68 kuşağı’ özgürlüğüne düşkündü! Politik görüşleri, amaçları vardı. Maddiyat önemli değildi! ‘Vatan için bir şey yaptıklarına inandıklarında mutlu olurlardı!’Ayla Algan, 1996’da, İstanbul Şehir Tiyatroları’na döndü. Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık’ın yardımcılığına getirildi. Işık, çok iyi idareci, rejisördü. Tanışıklıkları eski, dostlukları kavi idi. Birbirlerinin projelerine/fikirlerine destek verirlerdi. Ümraniye’de, alt katında sosyal tesisler bulunan cami inşa edilecekti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Kendisine ‘Cami tabanındaki salonlardan birinin kütüphane, birinin de tiyatro salonu şeklinde düzenlenmesi,’ önerisi iletildi. Erdoğan teklifi olumlu karşıladı: 500 kişilik tiyatro salonu, kütüphane ve spor merkezi projesi hayata geçirildi!

- Ermenistan’da ‘Çanakkale Türküsü’nü Söyledi… -

Ayla Algan, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Ermenistan’ın başkenti Erivan’da da konser verdi. İlginç anlar yaşadı. Konserine Ermenice şarkı ile başladı. Devamında kendi repertuvarını icra edecekti. Ama şaşırtıcı istekle karşılaştı. Bir seyirci yanına gelip, ‘Çanakkale Türküsü’nü istedi. Orkestra ile konuştu. Talebi yerine getirdi. ‘Her konserimden bir şeyler öğrendim,’ diyecekti.

1971’de, Paris’te Olympia’da sahneye çıktı. Sözleri Yunus Emre’ye ait şarkıları seslendirdi. Kendisine sazları ile Cemil Demirsipahi ve Timur Selçuk gibi virtüözler eşlik etti. ‘Programda bizim müziğimiz, bizim enstrümanlarımız, bizim kültürümüz, bizim Yunus vardı,’ diye anlatacaktı.

Türkiye’yi temsilen çeşitli müzik yarışmalarına katıldı. 1973’de, Bulgaristan’da Altın Orfe Şarkı Yarışması’na iştirak etti. Erkan Özerman menajeriydi. Algan’a destek oldu. Sanatçı, ‘I Love You’ adlı şarkıyı seslendirdi. İkinci seçildi. Rusya’yı temsil eden solist birincilik ödülünü kazandı.

- ‘Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nün Sahibi Oldu… -

1977’de, Polonya’da Sopot - kasabasında düzenlenen! - Müzik Yarışması’nda birincilik kürsüsüne çıktı. Şarkı - L’aigle Noir!/‘Kara Kartal’! -, Kızılderililere ithaf edilmişti ve yaşantılarını anlatıyordu. Parça, Ergüder Yoldaş tarafından senfoni orkestrası için özel hazırlandı. Melodinin diğer özelliği de: Fransızca başlayıp İngilizce bitmesiydi! Seyirciden yoğun ilgi gördü. ‘Jürinin izni ile ikinci kez seslendirildi!’

Ayla Algan bazı ödülleri de geri çevirdi. 1965’de, ‘Fizikçiler’ adlı oyunla ‘İlhan İskender En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. Ama kabul etmedi. Algan’a göre, ‘Tiyatro kolektif sanattı! Arkadaşlarının katkılarını görmezden gelemezdi!’2022’de, ‘tiyatro dalında’, ‘Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nün sahibi oldu.

Eşi Beklan Algan ile TAL’ı - Tiyatro Araştırma Laboratuvarı! - kurdu. Çalışmalarının amacı: Yaratıcı oyuncu ve seyirciyi araştırma, çağdaş Türk tiyatrosunu oluşturacak ilkeleri belirleme, evrensel düzeyde değerlendirmeydi! Çalışmalar kayıt altına alındı. TAL’ın bütün arşivi, Kadir Has Üniversitesi’ne teslim edildi.

Algan, ‘oyuncu koçluğu’ da yaptı. 12 yıl boyunca, ‘Kamera Önü Oyunculuğu’ dersleri verdi. Eğitim alanlar arasında Hazal Kaya, Hande Subaşı, Bergüzar Korel, Melisa Sözen, Sera Tokdemir, Çağatay Ulusoy ve Tolga Sayışman gibi ünlü/başarılı isimler sayılabilirdi.

‘Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan’ adlı kitabı yayınlandı. Algan eserinde, Türk tiyatrosu ve ünlü oyunculara ilişkin bilgiler sundu. Kızı Sevi ve torunu Alya’ya ithaf etti!

Algan jazz müziğinden hoşlanır, rock’tan hazzetmezdi. Klasik Batı Müziği’ne âşıktı! Bir mülakatında, ‘Ben, Chopin’i çok severim,’ diyecekti.

20 February 2024 19:57
431 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Hayatı Durduran Ses: Hamiyet Yüceses

Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.

Altın Plak Yerine Buzdolabı

TSM (Türk Sanat Müziği) sanatçısı Nesrin Sipahi, iki bine yakın şarkıya hayat verdi ve bize sevdirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Mezarımı Taştan Oyun!

Hüseyin Peyda, sinema tarihimize mendil ıslatan yerli melodramların öncüsü olarak geçti. ‘Söyleyin Anama Ağlamasın’ ve ‘Mezarımı Taştan Oyun’ ile rüştünü ispatladı. Milyonların sevgisini ve hayranlığını kazandı. 40 yıllık Yeşilçam serüveninde kendisini yenilemeyi, ayakta kalmayı bildi/başardı.

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Kulak Çeken Senarist

Asıl adı Abdulkadir Pirhasan’dı; geniş kitlelerce Vedat Türkali diye tanıdı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Yıldız Yaratan Yapımcının İntiharı

Nevzat Pesen; sektör haline gelememiş acımasız Yeşilçam sinemasının ne ilk, ne de son kurbanıydı.

Aşk Filmlerinin Değişmeyen Aktörü

Göksel Arsoy; Kerime Nadir’in ünlü romanı Samanyolu (1959)’nun sinema filmi ile şöhrete ulaşmıştı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

MOSSAD'ın Suikast Listesindeki Siyasetçi

Yaser Arafat, yaşamı boyunca MOSSAD’ın tehdidi altındaydı. Sayısız suikast girişiminden son anda/kıl payı kurtulabildi. Ama hayatını yitirdikten sonra ortaya çıkan hastane raporu ürperticiydi...

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Taçlı Fahişe

2. Katerina ya da Rus tarihçilerine göre Büyük Katerina; özel hayatıyla ve Rusya’da başardığı değişim ve dönüşümle hatırlandı. Rusya’yı ‘dünya devleti’ yaptı. Osmanlı’ya büyük zarar verdi ve ilk kez ‘hasta adam’ benzetmesini kullandı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Medine Kahramanı Fahrettin Paşa

Tarihimize ‘Medine Kahramanı’ diye yazılan, (Ömer) Fahrettin Türkkan Paşa, askerliğin yanında çok usta fotoğraf sanatçısıydı.

Gökyüzünde Süzülen İlk Türk Kadın Pilot

Bedriye Tahir Gökmen Hanım, havacılığa gönül veren, pilotluk sevdası ile yanan binlerce Türk kızının örnek aldığı, arkasından yürüdüğü tarihî kişiydi. Kıt kanaat yaşantıya rıza gösterip, hayalini gerçekleştirmeye çalıştı. Zorlukları bir bir aştı, eğitimini başarıyla tamamladı ama brövesine kavuşamadı. ‘Solo uçuş yapan ilk Türk kadın pilot’ unvanını kazanmakla yetindi.

Yeşilçam’ın Muhafazakâr Kralı

16 yıl boyunca, Yeşilçam’ın bir numarasıydı. Kral, unvanını taşırken zorlandığı muhakkaktı; şöhretin sorumluluğunu hakkıyla teslim etti.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Lise Öğrencisi Profesyonel Tiyatrocu

Kemal Sunal; tarihî Vefa Lisesi’nin tarih sayılabilecek öğrencisiydi.

Yıldız Kenter: ‘Hayatım Tiyatro…’

Tiyatromuzun temel direklerindendi. Hayatını tiyatroya adadı ve adını en yükseğe yazdırdı. Yıldız Kenter: ‘Tiyatromuzun Divası’ydı…

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Suzan Avcı ya da ‘Şıngırdak Melahat’

Suzan Avcı (Bizavcı), ‘hayat mektebi’nden mezundu. Tek başına yaşamı ve ailesini omuzladı. Yeşilçam’da mucizeler yarattı. Çizdiği tipolojiyle milyonlarca erkeğin dikkatini çekti/hayranlığını kazandı. Adını, Türk Sinema Tarihi’nin zirvesine yazdırdı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

52 Nişan, 16 Nikâh Yapan Ünlü Kaleci

Beşiktaş’ta üne kavuşan kaleci Varol Ürkmez, futbol yaşamı boyunca olayların, şaşaalı hayat tarzının, şaşırtıcı sayıdaki aşkların adamıydı. Gazetecilerin en önemli haber kaynaklarındandı. Halkın, özellikle de futbolseverlerin sevgilisiydi. Sadece futbolcu değildi, sinema ve tiyatro sanatçısıydı, tepeden tırnağa şov insanıydı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Arayışla Geçen Bir Ömür

Münir Özkul’u tiyatro oyuncusu yapan, İsmail Dümbüllü’ye aşırı hayranlığıydı. 1968’de, Arena Tiyatrosu’nda Kanlı Nigar oyununun prömiyerinde Dümbüllü’yü seyretti ve avuçları patlayıncaya kadar alkışladı.

İran'ın Nükleer Satrancı

Hedefe konulan İranlı nükleer fizikçiler şehir içinde düzenlenen suikastlarda öldürüldü. Trafikte yaklaşan motosikletli kişiler, ya arabanın dış yüzeyine mıknatıslı bomba yerleştirdi ya da otomatik silahlar kullanıp olay yerinden hızla uzaklaştı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Türkiye’nin İlk Piyanist Şantörü

Gencer, Türkiye’de ilk Türkçe sözlü pop müzik parçasını seslendirdi. Çocukluk arkadaşı, Fecri Ebcioğlu, ‘Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’ adlı şarkının sözlerini yazmıştı.

Hastalara Şifa Dağıtan Eski Dansöz

Leyla Sayar, Yeşilçam’dan elini ayağını çektikten sonra, kendisini evliya diye tanıtmaya başlamış ve ellerindeki mucizevî güçle (!) hastalara şifa dağıttığını öne sürmüştü.

Tesettürlü Sosyalist Şaire

Yaşar Nezihe (Bükülmez) Hanım, hayata, zorluklara, haksızlıklara, yolsuzluklara direndi. Ezilenin yanında, ezenin/despotun karşısındaydı. Şaire kimliği ile ilgi uyandırdı. Türk edebiyatının 1 Mayıs temalı ilk şiiri onun imzasını taşıyordu.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Oscar Ödülleri’ni Reddeden Ünlüler

Oscar ödülünü kazanmak için her türlü çılgınlığı/tanıtımı yapanların yanında çeşitli sebeplerden reddedenler de görüldü.

Sinatra, Marlon Brando’yu Mafyaya Dövdürmüş

Şarkıcı - aktör Frank Sinatra’nın karısı Ava Gardner ile yatan aktör Marlon Brando’yu mafyaya feci şekilde dövdürdüğü iddia edildi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Akıl Hastanesinde Zincirlenen Ünlü Film Yıldızı

Türk Sineması’nın Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk’un Son İsteği: Hayat Hikâyesinin Sinema Filmi Ya Da Televizyon Dizisi Yapılmasıydı…

Monroe'nun Beyaz Saray Hevesi

Hollywood’un ünlü ikonlarından Marilyn Monroe’nun, ABD eski başkanlarından John F. Kennedy ile yaşadığı yasak aşkı Jackie Kennedy’e itiraf ettiği iddia edildi.

Yakışıklı Acımasız

Sinema salonunda film seyrederken keşfedildi. Yakışıklı, atletik yapılı, uzun boyluydu. Kâşifini teşhisinde yanıltmadı. Her rolün altından başarı ile kalktı. ‘Döneminin en önemli erkek yüzlerindendi!’

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Hadım Edilen Veziriazamlar

İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed’in şiddetle yasaklamasına rağmen, sonraki dönemlerde ‘halife’, ‘hükümdar’, ‘padişah’ vb. sıfatları taşıyan çoğu yönetici, ‘hadım personeli’ el üstünde tuttu. Harem(lerin)in namusunu, şahsi güvenliklerini ‘iğdiş’ kişilere emanet etti. Devlet yönetimde en üstün mevkilere kadar yükseltti. Osmanlı’da da çok sayıda ‘hadım’/‘burulmuş’ yüksek yönetici ve hatta sadrazam mevcuttu!

ABD Başkanı İle Görüşebilen Mafya Şefi

Al Capone, servet edindikçe çevresini genişletti. Polisleri, savcıları, hâkimleri, belediye başkanlarını ve politikacılarını kendine bağladı. Dokunulmazlık zırhını kuvvetlendirdiğini düşündü. ABD Başkanı Herbert Hoover ile samimi dostluk kurmayı bile başardı. Suçlarının görmezden gelineceğini düşündü/sandı.

Diğer Türk Sineması Yazıları

Yakışıklı Acımasız

Sinema salonunda film seyrederken keşfedildi. Yakışıklı, atletik yapılı, uzun boyluydu. Kâşifini teşhisinde yanıltmadı. Her rolün altından başarı ile kalktı. ‘Döneminin en önemli erkek yüzlerindendi!’

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!