Capone çok sosyaldi. Devlet yetkililerinin verdiği davetlere katılırdı. ABD Başkanı, eyalet valileri, belediye başkanları ve adliye yetkilileri ile sıcak/samimi ilişkiler tesis ederdi. Bazı valileri ve belediye başkanlarını kendine bağlamıştı. Chicago Belediye Başkanı Lansky, ABD Başkanı Herbert Hoover ile tanışmasını sağladı. - Şans perisi aniden dokunmuş ve Capone’ye dünyanın en büyük ikramiyesini sunmuştu! – ‘Kaçak içki tüccarı’ siyasetin zirvesine yelken açtı.
Dönem tarihçilerine göre Başkan Hoover, ekonomi yönetiminde başarısızdı. Ülkesini, Büyük Buhran’dan az hasarla çıkaramamıştı.
Capone, yönetimde etkin çok sayıda bürokratla tanıştı/yakınlaştı. Sovyet Rusya’nın aleyhinde beyanlarda bulundu. Greve giden/çıkan işçi sendikalarını ‘komünistlik’le suçlamayı sürdürdü.
Capone ve şürekâsı, ABD Başkanı’nın yanında konuşlandı. Polis ve adliye içindeki müttefiklerinin de yardımıyla işçi gösterilerini bastı, grevleri çözmeye çalıştı. ‘Komünist’ diye tanıtılan/yaftalanan işçi örgütlerinin liderlerine saldırttı, darp ettirdi. İddialara göre, ‘hatta ‘fail(ler)i meçhul cinayetler’e kurban ettirdi.’
Güç kullanıp işçinin sesini/taleplerini kısmaya çalışanlar adeta ‘kahraman’ gibi görüldü/değerlendirildi.
- Başkanla Yakınlığı Gazetelere Konu Edildi… -
Capone siyaset yapmaktan geri durmadı: ‘Bütün ABD vatandaşlarını Başkan Hoover’ın etrafında toplanmaya, ‘komünizme karşı set oluşturmaya’ davet etti. Sovyet yayılmasını, komünizmi ancak Amerikan Milliyetçiliği/askeri gücü önleyebilirdi.’ Kendisi yurtseverdi ve ülkesinin emrinde idi. ‘Yüzündeki yara izleri de samimiyetinin, cesaretinin, ülke aşkının, fedakârlığının işaretiydi.’ Bütün ABD’de de böyle bilindi. Bazı basın yayın organlarında şu soruya cevap aranmaya başlandı: ‘Ülkeyi Hoover mi, yoksa Capone mi yönetiyor?’
Çetesi ile şehri kontrol eden, vergisiz milyonlarca dolara hükmeden Capone siyasete de girdi. 1927’de yapılan Belediye Seçimleri’ne hile karıştırdı. Cumhuriyetçi Parti’nin adayı William Hale Thompson’ın kazanmasını sağladı. Thompson rüşvet almayı sürdürdü. Destekçisinin şehirdeki faaliyetlerine göz yumdu. - Ama el altından suç dosyalarını yeni belgelerle kabartmaya devam etti. Belki ileride kullanması gerekebilirdi! - Nitekim zamanı geldiğinde, hamisini/’velinimeti’ni kentten uzaklaştırmak/kovmak için bir lahza dâhi düşünmedi. Üstelik Frank Capone’yi emrindeki polislerin öldürmesine de ses çıkarmadı. Göstermelik soruşturmayla olayın örtülmesini sağladı.
Biyografisini yazanlara bakılırsa Capone, ‘silahı eline alıp hiç adam öldürmedi.’ (!) Ama silahı ile kendini vurmayı başardı. Olayın duyulmasını, basında haberleştirilmesini istemedi. Hastaneye kaldırılıp tedavi altına alındı. Sahte isimle kaydı yapıldı, kimliği saklandı. Rakip çetelerin saldırısından korunmak için kaldığı katın bütün odaları kiralanıp boş tutuldu. Tepeden tırnağa silahlı adamları 24 saat nöbetteydi.
- Polis Zoruyla Chicago’dan Kovuldu… -
Capone kaçak içki, kumarhaneler ve genelevlerden gelen paralarla kendisine yıkılmaz imparatorluk kurduğunu sandı. Bir sabah evini basan polis ordusu tarafından şehirden kovuldu. Florida’ya yerleşti. Saray yavrusu satın alıp oturmaya başladı. Fakat Chicago’daki işlerini yönetmeyi de sürdürdü.
Şehirden silah zoruyla gönderilmesi, rakip çeteleri cesaretlendirdi. Genişlemeyi, etki alanlarını çoğaltmayı planladılar. Bilhassa ‘Bugs Moran Çetesi’ çok istekli ve ataktı. Lider George Moran, Polonya göçmeniydi. - Çizgi roman kahramanı Bugs Bunny’e benzerdi. Pek şişmandı ve gamzeliydi! - Kendisini ‘İrlandalı’ olarak tanıttı. Hemşerilerini organize etti. Al Capone ile sürtüştü. Sonra beklemediği sert tepki ile karşılaştı. ‘Capone’nin adamları, Moran’a hediye vermek istedi.’ 14 Şubat 1929’da, ‘Sevgililer Günü’nde sürpriz yaptılar: ‘Karargâhını bastılar.’ Polis üniformalı çete elemanları ağır silahlar taşıyordu. Mekândaki 7 organizasyon üyesini duvara dayayıp taradılar. Asıl hedef: George Moran’dı fakat bulunamadı. Gecikmesi hayatını kurtarmıştı.
Soruşturmadan sonuç alınamadı. Al Capone da suçlamalardan sıyırdı. Eylemin yapıldığı anda sürgünde, Florida’daydı.
Moran, intikam için sınırlı davrandı. Capone’nin çok stratejik noktalarını hedef aldı. Kaçak içki sevkiyatı yaptığı 2 uçağını yaktı, kullanılmaz duruma soktu. Destekçisi 2 belediye başkanının ölüm fermanını imzaladı. Eli kanlı tetikçilerinden Jack McGurn’un öldürülmesini sağladı. - McGurn, tam 7 yıl sonra, 1936’da, yine ‘Sevgililer Günü’nde sokak ortasında pusuya düşürüldü. Çapraz ateşle hayatını kaybetti. Katiller, kurbanın eline 2 iri kırmızı gül bıraktı! - Moran, aynı yıl cezasını çektiği eyalet hapishanesinde akciğer kanserinden öldü.
- Capone, Florida’da Polisin Takibindeydi… -
ABD Başkanı Hoover’ın destekçisi Al Capone, Florida’da rahat edemedi. Yerel yöneticiler, polisler tarafından kulp takılmaya çalışıldı. Federal yasaları çiğnediği iddiasıyla mahkemeye çağrıldı. 27 Mayıs 1929’da çıkarıldığı duruşmada savunma yapmayı reddetti. Saygısız davrandığı ileri sürüldü ve 7 gün tutuklu kaldı. Aynı günlerde Chicago’da da aleyhinde soruşturma açıldı. Seçilmesini sağladığı, yandaşı Belediye Başkanı William Hale Thompson topladığı belgeler işe yaramıştı. Şehir Suç Komisyonu tarafından ‘Bir Numaralı Halk Düşmanı’ ilan edildi. İthamın cezası, bir yıl hapis yatmaktı. Bin dolar da ağır para cezası ödeyecekti. Capone yine ilişkilerini kullandı, yüksek miktarlarda nakit rüşvet dağıt(tır)ıp mahkeme sonuçlarını geçersiz saydırdı.
Bir kez dokunulduktan sonra Capone sihrini yitirmişti. Philadelphia'da kaldığı otelde gözlem altına alındı. Tarih: 17 Mayıs 1929’du. Kendisi ve koruması ruhsatsız ağır silah taşıyordu. Suçüstü mahkemesince birer yıl hapse mahkûm edildiler. Capone 9 ay yattı. İyi halden erken serbest bırakıldı.
Nisan 1930’da, Capone ve ailesi, Miami’de sahilde güneşlenirken gözetim altına alındı. Suçlama: ‘Serserilik’ ve ‘Çevreye Rahatsızlık Verme’ idi! ‘Yalan beyanda bulunmakla da suçlandı.’ Capone, gözaltında tehdit edildiğini, kötü muamele gördüğünü, yemek ve su ihtiyacının karşılanmadığını iddia etti. Mahkemece suçsuz görüldü, serbest bırakıldı.
- Chicago Savcısı Yakalama Kararı Verdi… -
Aynı yılın Eylül ayında yeni soruşturmaya daha muhatap oldu. Chicago Savcısı, yakalama emri yayınladı. Şubat 1931’de mahkemeye çıktı. Hâkim James Herbert Wilkerson tarafından 6 ay hapse mahkûm edildi. Avukatlarının itirazı üzerine beraatı sağlandı.
Capone kendisine görkemli/gösterişli kartvizit bastırmıştı. Mesleğini ‘İkinci El Mobilya Satıcısı’ olarak tanımlamıştı. Kullanılmış eşya ticareti ile milyon dolarların sahibi olmuştu. Adresi de, karargâhı Lexington Hotel’di. ‘Fakat ABD Gelir İdaresi’ne kayıtlı değildi. Vergi mükellefi sayıl(a)mazdı.’
Dost bildiği kişilerin kadrine uğradı. Arkasından vuruldu. 1927’de federal hükümet yasa çıkardı. ‘İllegal yollardan kazanılan her kalem gelir vergilendirilecekti.’ Amaç: Kaçak içkiden elde edilen korkunç servetlerin kontrol edilebilmesiydi. Beyan vermeyenler hakkında gizli/etkin soruşturmalar açıldı. Vergi Dairesi Özel Araştırma Bürosu, listeye aldığı kişileri izlemeye aldı. Al Capone de kovuşturulanlar arasındaydı. Talimatın altında da, ABD Başkanı Herbert Hoover’in imzası okunuyordu.
Eliot Ness adlı özel ajan tarafından kurulan tim, Capone’yi izledi ve suç delillerini topladı. Al Capone, 17 Ekim 1931’de, vergi kaçırmaktan suçlu bulundu. 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme hâkimi James Herbert Wilkinson’u tehdide, rüşvet vermeye teşebbüs etti. Jüriyi de korkutmayı denedi. Mahkumiyet kararı açıklanana kadar beraat edeceğine inan(dırıl)dı. Fakat güvendiği dağlara kar yağdı. ‘50 bin dolar para cezası aldı. Duruşma masrafları için 8 bin dolar ödeyecekti. Hakime hakaretten de 6 ay fazladan hapis yatacaktı.’
- Kurşungeçirmez Limuzini ABD Başkanı’na Tahsis Edildi… -
Özel üretim, kurşungeçirmez Cadillac limuzine el konuldu. 32. ABD Başkanı Franklin Roosevelt’e tahsis edildi. Makam aracı olarak kullandırıldı.
1932’nin Mayıs ayında Atlanta Hapishanesi’ne kapatıldı. Oradan Lincoln Hapishanesi’ne gönderildi. 11 Ağustos 1934’te de Alcatraz’a nakledildi. Banka soyguncusu James Lucas tarafından sürekli tehdit edildi ve saldırısına uğradı. 6 Ocak 1939’da Kaliforniya’da başka tutukevine yollandı. Aynı yıl, 7 yıl, 6 ay ve 2 haftalık tutukluluk süresinin sonunda serbest bırakıldı. - 16 Kasım 1939’da şartlı tahliye hakkı kazandı ve hürriyetine kavuştu! - Bütün para cezalarını, vergi borçlarını da ödedi.
Mevkuf kaldığı sürede defalarca öldürülmeye çalışılmıştı. Bunalıma girdi, psikolojik tedavi gördü. Sık sık hapishane revirine yatırıldı veya hastaneye kaldırıldı.
Hapis kaldığı 8 yıl boyunca annesi ile hiç görüşemedi. Validesi İngilizce bilmezdi, yalnızca İtalyanca konuşurdu. ABD cezaevlerinde ziyaretçiler sadece İngilizce kullanabilirdi. Capone de yürürlükteki yönetmeliğin kurbanıydı.
Örgütü zayıflamıştı. İşlerini devrettiği Frank Nitti, değişen şartlara uyum sağlayamamıştı. Balık avlayarak, arkadaşlarıyla iskambil oynayarak avunmaya çalıştı. Arada bir metresini ziyaret etti. Ama yine sürprizle boğuşacaktı: ‘Frengi hastalığına yakalanmıştı.’ Ülkesinde, antibiyotik tedavisine alınan ilk kişiydi. Fakat canı çok kıymetliydi/tatlıydı. Tahlil için kan vermeye yanaşmadı. Omurundan sıvı alınmasına da muhalefet etti.
- Chicago’ya Ancak Cenazesi Dönebildi… -
Krallığını ilan ettiği, yıllarca yönettiği Chicago’ya çok istemesine rağmen geri dönemedi. 1946’da ani şekilde hafıza kaybı ve zekâ geriliği gösterdi. Hastalık ilerledikçe yetileri zayıfladı. Ünlü gangster, son muayenesinde çıkan sonuca göre, 10 yaşındaki çocuğun akli seviyesindeydi.
21 Ocak 1947’de felç geçirdi. 4 gün sonra da hayatını yitirdi. Ölüm raporunda inmenin yanında zatürre de ölüm sebebi gösterildi. Dünyaya veda ettiğinde 48 yaşındaydı.
Chicago’ya ancak cenazesi dönebildi. Cesedi yakıldı. Külleri, Hillside Mount Carmel Mezarlığı’ndaki anıt gömüte terk edildi.
Capone dış görünüşüne, kılık kıyafetine çok özen gösterirdi. Özel terzisinin beyanına göre, modayı izlerdi. Kaliteli takım elbiseler diktirirdi/giyerdi. ‘Dünyaya yönetmek ve kral gibi hüküm sürmek için geldiğine inanırdı.’ Şatafata, hava basmaya, aşırı lükse düşkündü. Tanınmış isimler, tecrübeli politikacılar gibi hareket etmeyi davranış biçimi haline getirmişti.
Kısa boylu, oldukça geniş omuzluydu. Zayıflamak için düzenli spor yapardı. Üyesi olduğu sosyetik spor salonları ve özel çalıştırıcıları vardı. Kilolu, hatta şişman sayılabilirdi. Aleyhinde yazanlar, - tepki çekmemek için! - adı vermez, kendisinden ‘Goril’ diye bahsederdi.
- Ölüsü Bile Chicago’ya Akın Akın Turist Çekti… -
Her sabah özel berberinde sakal tıraşı olurdu. Yüzünün sol yanında kıl çıkmadığından yara izlerinin belirgin şekilde görünmesini istemezdi. Gazetecilerle samimiydi. Yakışıklı fotoğraflarının neşredilmesini beklerdi.
Golf oynamayı severdi. Mükemmel sayılmazdı. Haftada birkaç defa ‘Burnham Woods Tesisleri’ne giderdi. Bahse girmeye bayılırdı.
Sicilya doğumlu/kökenli olmayışını dezavantaj şeklinde değerlendirirdi. Ada mensuplarının kavi dayanışmasını, dostluğunu gıpta ile izlerdi. Kendisini desteklemelerini beklerdi fakat aradığını bulamazdı. Sicilyalıların organizasyonlarını yönlendirmeyi ve yönetmeyi düşlerdi.
‘Emekçilerin değil yemekçilerin yanındaydı.’ Her fırsatta kendisini ağır şekilde eleştiren, suçlu gösteren Chicago Tribune gazetesinin sahibinin yardım ricasını bile geri çevirmedi. Ceridenin de dağıtımını yapan firmada ücret artışı için greve giden işçilerin eylemini engelledi. Bir lokma fazla ekmek isteyenlerin çabasını boşa çıkarmakla/boğazlarına düğümlemekle övündü.
‘Sermayenin, kuvvetlinin, yönetimin yanında yer almayı temel politika benimsedi. Güçlüden zarar gelmeyeceğine, kendisini de kuvvetlendireceğine inan(ır)dı.’
Hakkında soruşturma(lar) açılması ve hapse atılması Hollywood’un da cesaretini artırdı. Yaşarken, hayatı ve işlediği/işlettiği suçlar filme konu edildi. Yüzündeki bıçak izleri adının önüne geçmişti. 1932’de, Howard Hawks tarafından hayat hikâyesi - ilk kez! - beyaz perdeye aktarıldı. Hawks, Fox Film Stüdyosu’na çalışırdı. ‘Scarface’ - Yaralı Yüz! - filmini çekti ve efsaneleşti.
Al Capone, - öldükten sonra! - Chicago’da turistik ikon haline geldi/getirildi. Maceraları dillerde dolaştı. Resimlerinden, heykellerinden hediyelik eşyalar yapıldı. Yaşadığı, nefes aldığı, eylem koyduğu mekânlar ilgi ile gezildi.
‘Kapitalist sistem, yandaşının/muhalifinin postundan dahi para kazanmayı, kâr sağlamayı bildi/bildiğini gösterdi.’
Ali Hikmet İnce