Tam adı Alphonse Gabriel Capone’du. Ama dünya suç tarihine ‘Al Capone’ diye geçti. Bir dönem ABD’nin en popüler, en bilinen ve icon gangsteriydi. Basına demeç vermeyi, sinemalarda film öncesi gösterilen kısa haber bantlarında görünmeyi severdi. Bir röportajında ilk hırsızlığını ve pişmanlığını anlatacak, öz güvenini sergileyecek ve eylemine meşruiyet kazandırmaya çalışacaktı:
‘Çocuktum. Her gece uyumadan önce, Tanrı’ya yalvarırdım: ‘Bana bisiklet ver!’ Dualarımın ulaşmadığını düşündüm. Fazla beklemedim. Bisiklet çaldım. Amacıma eriştim. Sonra da günahımı/cüretimi affetmesi için yakardım!’
Bir başka röportajında da, ‘tatlı dil ve tabanca yalnızca tatlı dilden daha etkilidir,’ diyerek uyguladığı - gayri kanuni! - metodun reklamını da yapmaktan çekinmeyecekti.
- Capone’nin 8 Kardeşi Vardı… -
Capone, 17 Ocak 1899’da New York’ta dünyaya geldi. Babası Gabriele Capone, mahalle berberiydi. Annesi Teresina Capone terziydi. Ev işlerini de omuzlamıştı. Aile İtalyan asıllıydı. Napoli’den göçmüştü. Al Capone, ilk/en büyük çocuktu. 8 kardeşe daha sahipti. Bazıları, ağabey Capone’ye illegal işlerinde yardım edecekti. James Vincenzo ile Rafaele James, Al ile çalıştı. Bir kardeşi de ailesini ve soyadını değiştirip FBI kadrosuna katılacaktı.
Caponeler Katolik’ti. Bazı kaynaklarda Yahudi kökenli oldukları da ileri sürüldü.
Capone, eğitimine Katolik Okulu’nda başladı. Kurum aşırı disipliniyle bilinirdi. Çalışmayan, dalga geçen öğrenci(ler) tutunamazdı. Öğretmenler, tembelleri, haylazları - önce! - uyarır ve dikkatlerini çekerdi. Sonra da okuldan uzaklaştırırlardı. Al, fazla sıkıştırılmaya/baskıya geleme(z)di. İsyan etti. Kendi anlatımına göre, ‘kazan kaldırdı’. Bayan öğretmenine şiddet kullandı: Yumrukladı. 14 yaşında eğitim hakkını yitirdi, mektepten kovuldu.
Değişik işyerlerinde çalıştı. Şekerci dükkânında tezgâhtarlık, bowling salonunda garsonluk yaptı. Heyecan peşindeydi. Gençti, damarlarındaki kan hızlı akıyordu. Maceranın cazibesine/heyecanına kapıldı. Çabuk ve bol para kazanmalıydı. 15 yaşındaydı, genelevde korumalık yapmaya koyuldu. Ataklığı, sıkı yumruklarıyla dikkatleri üzerinde topladı.
- Lucky Luciano, Mafyayı Kurumsallaştı… -
Tanınmalı, namı yürümeli ve kendisinden daima korkulmalıydı. Manhattan’da faaliyet gösteren ‘Beş Nokta Çetesi’ne katıldı. Grup, İtalyan göçmenlerden oluşurdu. Cosa Nostra’nın ABD’de kurulan sıkı türeviydi. Çete içinde sonradan Amerikan suç dünyasında ünlenecek, kanunsuz oluşumları yönetecek isimler bulunuyordu. Vito Genovese, Lucky Luciano, Johnny Torrio, Meyer Lansky en bilinecekler arasındaydı.
New York’ta mafya organizasyonları henüz kurumsallaşmamıştı. ‘5 büyük aile’ diye tanımlanan gruplar bilinmiyordu. Yahudi, İtalyan ve İrlandalı suç çeteleri/grupları şehirde üstünlük oluşturma savaş(lar)ındaydı. Bölüşümün netleşmesi, sınırların belirlenmesi için zaman gerekliydi. Lucky Luciano, yepyeni örgüt modeli, karizmatik ve akıllı kişiliğiyle kontrolü sağlayacaktı. Mafya teşkilatlanmasını - neredeyse! - sıfırdan oluşturacaktı. Hatta Al Capone’yi de emrine alacak ve yönetecekti/yönlendirecekti.
Genelev zinciri çalıştırıcısı, ‘Tilki’ takma adıyla tanınan, Don Johnny Torrio ile tanıştı ve çevresini genişletti. Frankie Yale’ye yardımcı oldu. Ödenmeyen paralarını tahsil etti. Bazı tetikçilik eylemlerine girişti, cesaretini gösterdi. Gece kulübünde korumalık, fedailik yaptı.
Barda çalışırken Shelly Russo adlı genç kıza hakaret etti. Karşılığını ağır gördü. Ağabeyi Frank Gallucio, Capone’nin yakasına yapışıp hesap sordu. Sonra da ustura gibi keskin bıçağını çalıştırdı. Yüzünde kalıcı kesik izleri oluştu(r)du. Gallucio da mimli, polis takibinde, suç dosyası hayli kabarık kanun tanımazdı. - Capone, hayatında belki de ilk defa sert kayaya çarp(mış)tı! - Yüzündeki izlerden ötürü, arkadaşları ve yakın çevresince ‘Scarface’ - ‘Yaralı Yüz’! - diye anılacaktı. Çok samimi dostları ‘Snorky’ diye de seslenecekti. Ama Capone her iki lakabı sev(e)medi. Sık sık beğenmediğini hatırlattı.
- Katıksız Antikomünistti… -
Bir savunma/övünme geliştirmekte gecikmedi: ‘Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü katılmış, yüzünden yaralanmıştı.’ Su katılmamış vatanseverdi ve bedelini de fazlasıyla ödemişti. Bayrağa, vatan toprağına, ABD’nin büyüklüğüne ve devletin kutsallığına inanıyordu/adeta tapıyordu. İleriki yıllarda Amerikan Milliyetçiliği ve antikomünizmin propagandasını da yapacaktı. Sistemin hızlı savunucusu kesilecekti. Ama çok yakın çevresinde konuşulanlara bakılırsa, söylemi başka, icraatı bambaşkaydı. ‘Her sabah evinden çıkmadan pabuçlarını ABD bayrağı ile parlatırdı!’
Capone, 30 Aralık 1917’de, İrlanda asıllı Mae Josephin Coughlin ile New York'taki ‘St. Mary Star of the Sea Kilisesi'nde hayatını birleştirdi. Eşi kendisinden 2 yaş büyüktü. Nikâhları ailelerin onayı ile kıyılabildi. 21 yaşını doldurmayanların evlenme akitleri yerine getirilmezdi. Gelin hanımın familyaya girişi ile ilgili iki rivayet vardı. İlki: Bayan Coughlin ile Al Capone bir gece kulübünde dansta tanışmıştı. İkincisi ise: Anne Teresina Capone, gelin adayını kilisede bulmuştu. Oğlu ile görüşmesini sağlamıştı.
Evliliklerinden oğul sahibi oldular. Adını Albert Francis Capone koydular. Oğul Capone, daha sonra kendi isteği ile aile soyadını değiştirdi/reddetti. Babasının maddi ve manevi mirasını kabullenmediğini gösterdi.
1919’da, ABD’de içki yasağı onaylandı, bir yıl sonra da devreye sokuldu. Uygulama, ne hükümet ve ne de yerel yönetimler tarafından sıkı şekilde denetlenmedi. Yasadışı gruplar, özellikle de organize suç örgütü mafya kaçak içki işine girdi. Gerek ülke içinde, gerekse ülke dışında üretilen müskirat tüketime sunuldu. Vergisiz, makul fiyatlı yeni ürün(ler) büyük paralar kazandırdı. Servetlerine servet katan cürüm teşkilatı liderleri, daha çok siyasetçi, polis, istihbarat elemanı, yargı mensubu satın almaya başladı. Devlet memurlarını finanse edip, dokunulmazlık ve görmemezlik kazanma gayretine giriştiler. - Al Capone’nin yıllık 30 milyon dolardan fazla rüşvet dağıttığı mahkeme zabıtlarında yazılmıştı! -
- Capone, Chicago’da Genelev Yöneticiliği Yaptı… -
Capone, New York’ta rakip çetenin bir elemanını hastanelik etti/yaraladı. Rivayete göreyse, öldürdü. Olayın soğuması, tarafların yatışması için ortadan kaybolması gerekti. Ailesini de alıp Chicago’ya geldi. Beş Nokta Çetesi’nin yeni lideri Johnny Torrio’nun yanında konuşlandı. Genelevlerinden birisinin yöneticiliği üstlendi. Silahşorluğunu yaptı. İstenilen kişileri yaraladı/öldürdü. ‘İş bitirici’, ‘temizlikçi’, ‘kıyıcı’ gibi lakaplarla anıldı. Kendisinin de bilmediği sayıda gözaltına alındı, tutuklandı. Fakat Torrio’nun beslediği yargo/emniyet bürokrasinin yardımıyla kurtuldu. Adeta ‘dokunulmazlık’ sağladı. New York’tan gelen ‘gözü kara adam’ her seferinde sokaklara döndü. Kendisinden beklenilen misyonu yerine getirdi.
Chicago Beş Nokta Çetesi’nin eski lideri Jim Colosimo öldürülünce yerine Johnny Torrio geçmişti. - Polisteki bilgiye göre Colosimo’yu - Torrio’nun yönlendirmesiyle/talimatıyla! - Al Capone öldürdü. - Yeni liderin 2 adamı, Al Capone ve Frankie Yale şüpheliler arasındaydı. Ancak olayla bağlantıları ispatlanamadığından (!) serbest bırakıldılar.
Capone, yükseleceği, serpileceği, zenginleşeceği, hatta - bir süre! - yöneteceği şehirdeydi. Chicago, çok gelişmiş ağır sanayi merkeziydi. İnsanları zengindi. Halkının alım gücü yerindeydi. Kaçak alkol su gibi satılırdı. Mafya olağanüstü derecede para kazandı. Üyeleri, milyarderler benzeri lüks ötesi hayat sürüyordu. Eyalet yöneticileri ile dostluk(lar) kuruyor, rüşvet(ler) ödeyip satın/teslim alıyorlardı. Şehir yönetimi tamamen mafyanın ve elemanlarının kontrolüne girdi.
- Chicago’da Beş Nokta Çetesi’ni Yönetti… -
Chicago’nun murakabesi, kaçak içki pazarının paylaşımı için kanlı çatışmalar yaşandı. Beş Nokta Çetesi ile Genna Ailesi dağıtım ortaklığı kurdu. Tekelleşmeyi denediler. Diğer güçlü suç örgütü - İrlanda kökenlilerin oluşturduğu! - Kuzey Kesimi Çetesi sahaya indi ve kanlı savaş başlattı. Çetenin reisi Dean O’Banion’un şehrin göbeğindeki içki tesisi federal polislerce basıldı. Ürettiği/depoladığı kaçak içki stoklarına el konuldu. Mukavemet gösteren çete mensupları yaka paça götürüldü. O’Banion, organizasyonunun yönetimini ve farklı yerlerdeki diğer içki depolarını, Beş Nokta Çetesi’nin lideri Johnny Torrio’ya devretti. Karşılığında da yüklü miktarda paralar aldı. Ama 2 taraf arasındaki sıkıntı giderilemedi. Torrio, selefi O’Banion’dan kazık yediğini düşündü ve öldürttü. Kendisine de karşı saldırı düzenlendi, ağır şekilde yaralandı. Öldürülmekten korktu. Teşkilatının - Chicago Beş Nokta Çetesi’nin! - yönetimini en güvendiği elemanı Al Capone’ye devretti. Üç yıl kalacağı İtalya’ya kaçtı/hicret etti.
Capone, Torrio’nun kanatları altına girince, ortak içki kaçakçılığı işine de teşebbüs etmişi. Büyük paralar kazandı. Beş Nokta Çetesi’nin yıllık geliri 100 milyon dolara kadar yükseldi. Ruhsatsız içki sevkiyatını ülkenin tüm doğu sahillerine ve orta bölgelerine kadar genişletti. Sahile hükmeden Yahudi asıllıların kurduğu ‘Mor Çete’ ile anlaştı. Blaise Diesbourg aracılığıyla şehrine - Chicago’ya! - kaçak viski getirtti. İçkiler gecenin karanlığında tepeden tırnağa silahlandırılmış insanlar aracılığıyla ulaştırılırdı. Müttefiklik kazancın artışını sağladı. Capone daha çok hukuki ve politik güç satın almaya girişti. Rüşvetlerinin/‘hediyelerinin’ miktarını çoğalttı.
- Düşmanlarına Karşı Sert Tedbirler Aldı… -
Capone, para kazanıp tanındıkça taktik değiştirdi. Sertlik yanlısı kesildi: Ürettiği/Getirttiği içkiyi satmayan dükkânları imhaya girişti. İşyerlerini bombalattı. Olaylarda yüzlerce insan yaralandı, hayatını yitirdi. Dostlarının yanında düşmanları da arttı. Al Capone ve ailesi hedefe konuldu. Bir saldırıdan kıl payı kurtulabildi. Ünlü gangster, can güvenliğini sağlayabilmek için şehir dışına çıkmak zorunda kaldı. Çok yakınındaki birkaç kişi dışında kimsenin bulunduğu yere ilişkin bilgisi yoktu. Farklı kimlikler kullandı, taşra otellerinde kaldı. Yataklı tren vagonlarını mesken edindi. Ülkeyi baştanbaşa gezme/dolaşma fırsatı yakaladı.
Dönüşünde cüretini artırdı. Chicago’nun merkezindeki Lexington Hotel’e taşındı. 5. ve 6. katındaki bütün odaları kapattı. Ruhsatlı ağır silahlarla donanmış çetesini yerleştirdi. Otelin ana kapısı S. Michigan Avenue’ye açılırdı. - Devasa otelin 1891 veya 1892’de yapıldığı bilinirdi. Capone 1931’de tutuklanana kadar, ‘Al’ın Kalesi’ diye anıldı. Daha sonra ‘The New Michigan Hotel’ ismini aldı. 400 odasıyla süper lüks genelev şeklinde hizmet verdi. 1980’de kapatıldı. Yerel yönetim tarafından, Capone’nin hatırasını canlı tuttuğu/hatırlattığı iddiasıyla 1995’de de temellerine kadar yıktırıldı! - İddiaya göre çete elemanları, kurbanlarının cesetlerini yeni inşa edilen yüksek binaların/gökdelenlerin beton temellerine yerleştirirdi.
- 30 Yaşından Önce Dolar Milyoneriydi… -
Otelin kahvaltı salonunda gazetecilere ikramda bulunurdu. Sorularını cevaplar, günün önemli olaylarını değerlendirir, fikirlerini açıklardı. Kendisini ülkenin saygın bir işadamı sayardı. Mesleği/formasyonu gereği başta ekonomi, gündemdeki her konuyu yorumlayabilirdi.
FBI istihbaratına/kayıtlarına göre Capone, ‘30 yaşına basmadan milyoner unvanı kazanmıştı.’ ‘Servetinin büyük çoğunluğu kumar, fuhuş ve içki kaçakçılığındandı.’
Kazancının zirve yapması, Al Capone’nun hayat standardını/tarzını değiştirdi. Daha öne çıktı, gazetelerin/dergilerin sayfalarında fazlaca boy gösterdi. Lüks yaşantısı, titiz giyimi, ağzından eksik etmediği pahalı puroları, son model otomobilleri ile magazin sütunlarını doldurdu. Şehrin en popüler isimleri arasına girdi. Magazinin zirvesine hızla tırmandı.
Hayır hasenat işlerine de ağırlık verdi. Bedelsiz yemek dağıtan lokantalar açtı. Büyük Buhran’dan etkilenen binlerce işsiz insanı, yemek yiyebilme imkânına kavuşturdu. Fakir ailelere yiyecek paketleri dağıttı. İlkokul öğrencilerine şişe sütü tevziinde bulundu. Yoksul halk arasında adı: ‘Robin Hood’a çıktı. Gazetelerde sayfalar dolusu iaşe resimleri ve haberleri yayınlandı. Federal devlete tek cent vergi ödemeyen, ticari kaydı bile bulunmayan efsanevi hayırsever yere göğe sığdırılamadı. ‘Servetinin kaynağı belli değildi. ‘İyilikleri’ gazete sayfalarında, sokaklarda, şehrin dilindeydi.’
Ali Hikmet İnce