Tavşan Doğuran Kadın

İngiltere tahtında oturan, İngilizce bilmeyen, çevresi ve devlet yöneticileriyle Fransızca konuşa(bile)n I. George’un döneminde inanılması zor/garip olaylar, skandallar yaşandı. 50 kadar tavşan doğurduğunu iddia eden Mary Tofts adlı kadın da sahtekârlar arasındaydı.

Tavşan Doğuran Kadın

Mary Tofts (25), İngiltere’nin Surrey köyünde başlayan ve ülkeye dalga dalga yayılan büyük sansasyona yol açtı. İddiasına göre hamileydi. Sürecin sonunda insan yavrusu değil tavşan doğurdu. Dünyaya getirdiğini iddia ettiği mahlûk oldukça besili, gayet gelişmiş ve yaşını tamamlamış büyüklükteydi. Tıp tarihinde büyük ilgi uyandıran olay, bütün ülkede duyuldu. Dönemin Kralı I. George’un ilgisine mazhar oldu. Hükümdar, hadisenin araştırılmasını, ‘mucize’nin şahitleriyle de görüşülüp kayda geçirilmesini emretti.

‘Tavşan(lar) doğuran kadın’ tanımlamasıyla İngiltere’nin acayiplikler tarihine geçen Mary Tofts, Surrey adlı küçük köyde doğdu, yaşadı. Kumaşçı kalfası Joshua Tofts ile evlendi. Hizmetçilik yaparak, tarlada çalışarak ailesine katkı sundu. Çift, 1720’de dünya evine girdi. Mary, ünlendiği 1726’ya kadar 3 evlat doğurdu. Çocuklarına Mary, Anne ve James adlarını verdi. Hakkında tutulan tıbbi kayıtlara göre bir de düşük yaptı. 1726’nın Ağustos ayındaki son hamileliği çocuğunu yitirmesiyle sonlandı. 

- Köy Doktoru Gördükleri Karşısında Şaşırdı… -

Ama bir ay geçmeden şaşırtıcı haber verdi: Yine gebeydi! Üstelik doğum yapmak üzereydi. Kayınvalidesi Ann Tofts’u acilen evine çağırdı. Yan komşusu Ann Gill’den de yardım istedi. Çevresindekilerin gayretleriyle doğumu gerçekleştirdi. Odada bulunanlar sürprizle karışılacaktı. Bebek beklenirken, tanımlaması hayli zor, kediye benzer varlık ortaya çıktı. Sonunda canlının tavşan olduğu kararına/kanaatine varıldı. Tam da emin değildiler. Köy doktoru John Howard’ın çağrılması benimsendi. Bu noktada, kayıtlarda 2 farklı açıklama yer aldı. İlkine göre, doğumu bizzat Dr. John Howard yaptırdı. Hayretten dona kaldı. Genç kadın, operasyon neticesinde tavşan doğurdu. İri hayvan ölüydü. İkinci kayıtta ise, Dr. Howard doğum sonrası eve geldi. Gördüğü manzara karşısında ne yapacağını şaşırdı. Beti benzi attı. Korkudan kendini kaybedecekti. Önünde duran mahlûku inceledi. Gözlerine inanamadı. Ama realiteyi de kabul edecekti. Ölü tavşanla karşı karşıyaydı.

Doktor Howard, daha sonra bir dizi hayret yaşadı. Birkaç haftada bir Tofts Ailesi’nin evine gitti. Her seferinde tavşan doğurttu. Tam 9 doğum yaptırdı. 8 operasyonda da doğan tavşandı. Hepsi de iri, besili, uzun tüylü hayvanlardı. Ama sonuncusu hem ürpertici hem tiksindiriciydi. Tavşan kafası, kedi bacakları ve çok sayıda ölü yavru tavşan karşısındaydı. 

- Dr. Howard, Olayı Londra’daki Yetkilileri İletti… -

John Howard, yaşadığı olağanüstü olayları meslektaşları ve tıp dünyası ile paylaşmayı düşündü. Büyük şehirlerde çalışan - özellikle de Londra’daki! -meslektaşlarına, tıp insanlarına şahitlik ettiği hadiseleri anlatan mektuplar yazdı. Hatta dönemin İngiltere Kralı I. George’un özel tabibi Nathanael St. Andre’ye bile ulaşmayı başardı. Galler Prensi’nin zatî sekreteri Samuel Molyneux'ü de bilgilendirdi. 

Kral I. George (1660 - 1927) ilginç, meraklı ve serüven sever yapıdaydı. Köy doktoru John Howard’ın yazdıkları kendisine ulaştırılınca konunun araştırılmasını istedi. Tebaasından bir hanımın tavşan(lar) dünyaya getirmesi yeterince garip ve inanılmazdı. Hadise şahitlendirilmeli, kayıt altına alınmalıydı. Özel hekimi, anatomist Nathanael St. Andre ile kadın doğum uzmanı Sir Richard Manningham’ı görevlendirdi. Her iki yetenekli tıp insanı, Dr. John Howard’ı bulup konuyu enine boyuna öğrendi. ‘Mucize yaratan kadın’ Mary Tofts ile de bir araya geldiler. Rahminden çıkan ölü tavşanları ve parçaları dikkatle incelediler. Sonra da test edilmeleri ve başka ilgililerce/uzmanlarca görülmesi için Londra’ya gönderdiler.

Kral I. George’un özel doktoru St. Andre, olayı olabildiğince parlattı. Müthiş bir keşifle karşı karşıya bulunduğunu sandı. Tıp tarihine geçeceğine inandı. 40 sayfalık, ‘A Short Narrative of an Extraordinary Delivery of Rabbits’ - Tavşanların Olağanüstü Doğumunun Kısa Bir Öyküsü! - adlı risaleyi kaleme aldı.

- Bazı Tıp Otoriteleri Tavşan Doğumuna İnanmadı… -

Ama St. Andre’nin beklentisi gerçekleşmedi. Kitabı umduğu ilgiyi ve tartışmayı yaratmadı. Tıp dünyasının tanınmış kadın doğum hastalıkları uzmanı Dr. James Douglas, eseri dikkatle okudu, yazılanlara inan(a)madı. Anlatılan olaylar silsilesini ‘imkânsız, gayri mümkün’ diye yorumladı. Dile getirilenler, cari tıp mantığı ile izah edilemezdi. ‘Maternal impression’ denilen teoriye sığınılıyordu. Kuram, doğum bozukluklarını ve kusurlarını açıklardı. Mary’nin durumu da aynı gruba sokulmuştu. Hamile kadın, yaşadığı ağır şiddetli duygusal uyarı veya maruz kaldığı yoğun ürküntü sonucunda bebeğine bilmeden zarar verebilirdi. Gelişmesi, büyümesi etki altına girerdi. Hatta beklenmedik şekil ve tür değişiklikleri de görülebilirdi. ‘Ama Mary Tofts’un doğurduğu tavşanların varlığını teoriye uygun bulunamazdı.’ 

Bayan Tofts, ailesine ait tarlada çalışırdı. Sabahın ilk saatlerinden akşamın karanlığına kadar toprakla uğraşırdı. Evcil ve yabani hayvanlarla karşılaşırdı. Rivayetine göre bir gün, aniden önüne çıkan iri yabani tavşandan ürktü. Koşarak evine döndü. Korkunun etkisinden kurtulamadı: Rüyasında da hep aynı hayvanı görür oldu. Hatta sürekli tavşan eti yemeye girişti. Yakınlarının ifadesine göre, yoğun tavşan eti tüketerek intikam alacağını sandı. Rüyasında tavşan doğurur, sonra da düşü gerçekleşirdi.

Kral I. George, 4 Kasım’da, özel hukukçusu ve danışmanı Henry Davenant’ı da Bayan Tofts’un köyüne yolladı. Davenant’ın etüdü önemliydi. Ne(ler) olduğunu, sırları öğrenecekti. Doktor Howard ile görüştü. Gösterilen numunelere inceledi. Aktarılanlara inandı veya inanmış göründü. 

- Kral I. George, Olayı Her Yönüyle İnceletti… -

Kral, Bayan Tofts’un serüveninin ayrıntılarını öğrenince, merakı depreşti. Konunun daha dikkatli ve ayrıntılı incelenmesini emretti. 3. uzman doktoru, Alman asıllı Cyriacus Ahlers’i de gönderdi. Heyete yardım etmesini ve kendi görüşlerini yansıtan özel rapor yazmasını istedi. 

Mary Tofts, her görüşmede doktorlara, çocuk düşürmesinden sonra yaşadığı değişimi tekrarladı. Canı sürekli tavşan eti isterdi. Rüyalarında da eteklerinin altından çıkan tavşan yavrularını görürdü. Hekimlerin yanında bulunduğu süreçte tam 18 doğum daha gerçekleştirdi. Bazıları yalnızca tavşan parçalarıydı.

Son uzman doktor da, rahimden çıkan tavşan parçalarını dikkatle inceledi. Çok önemli tespite ulaştı: Bayan Tofts’un günlük yaşamında hiç tüketmediği bazı maddeleri fark etti. Mahlûkatın iç organlarında mısır parçaları ve saman kırıklarına rastladı. Meslektaşlarını uyardı. Doğumları gerçekçi bulmadığını ileri sürdü. Hamile kadının yemediği maddelerin fetüste çıkması imkânsızdı. Doğum öncesinde yaratıkların canlı oldukları dâhi söylenebilirdi. Vücutlarında göbek bağı veya plasenta da yoktu.

Mary Tofts, Londra’ya götürülmeli ve psikologlarca da incelemeye alındı.

- Mary Tofts, Londra’ya Getirildi… -

Cyriacus Ahlers’in önerileri dikkate alındı ve uygulandı. Mary, her seansta aynı öyküyü tekrarladı. Tavşanlardan ürkerdi. Fakat her hamilelik döneminde canı hep tavşan eti istedi. Lezzetli eti bolca tüketti. Sonra da rüyaları gerçekleşirdi, hayvan(lar) doğurdu. 

Heyete anatomistler ve beslenme uzmanları da dâhil edildi. Doğduğu iddia edilen tavşanlar tekraren incelendi, parçaları etüt edildi. Dikkat çeken, sürpriz başka sonuçlara ulaşıldı: Tavşanların akciğerleri hava doluydu. Bronşlar özenle kesilmiş ve su dolu kaplara konulmuştu. Dibe çökmeleri beklenirken, yüzdükleri görüldü. Ortaya çıkan sonuç: ‘Mahlûkat, daha önce canlıydı. Bulabildikleriyle beslenmişlerdi!’

Mary Tofts, beklemediği şöhrete kavuştu. Londra’da oturması için ev verildi. Her türlü masrafı karşılandı. Kendisiyle tanışmayı/görüşmeyi düşünenlere sınırlı şans tanındı. Ama herkesin ziyareti de mümkün değildi. Sohbet için ücret ödemeyi önerenler oldu. Ayrıca görevli tıp insanlarıyla daha uzun ve detaylı mülakatlar yapabilecekti. Günlük hayatı, beslenme şekli, vb. rutinleri kontrol edilebilecekti. Sözün özü: ‘Bayan Tofts, laboratuvar ortamında barındırılan kobaya benzer hayat sürdürmeye başladı!’ 

- Doğan Tavşanların Kursaklarından Ot Ve Yeşillik Çıktı… -

Yeni ve konforlu yaşamı durumunu değiştirmedi. Bayan Tofts, süreç içinde doğum(lar) yapmayı sürdürdü. Çok sayıda tavşan peydahladı. Ve bir de domuz mesanesi üretti.

Bazı doktorlar, ortaya çıkan delillere değil, ‘mucize yaratan/yaratmayı sürdüren kadın’a inanmayı seçti. Kimileri de araştırmanın devamını/derinleştirilmesini destekledi. Çok geçmeden başka kanıtlara ulaşıldı. Doğan tavşanlar otopsiye alındı. ‘Kursaklarında saman, ot ve yeşillik bulundu!’

Bir hizmetçisine de suçüstü yapıldı. Genç gündelikçi, Mary Tofts’un yatak odasına canlı küçük tavşan(lar) sokarken yakalandı. Ve hemen konuştu. Yardımcının ikrarına karşın Bayan Tofts yine yalanlama yolunu seçti. Ama görevli doktorlar itiraz etti. Sir Richard Manningham, kendisine ameliyat uygulamayı ve rahmini - uterusunu! - incelemeyi önerdi. Böylece doğumların nasıl gerçekleştiği ortaya çıkabilecekti. Mary Tofts, aniden sancılandı ve doğum yapacağını söyledi. Ancak beklenen gerçekleşmedi. Rahmi aşırı kirli ve mikropluydu. Bazen şuurunu yitiriyor ve kontrolünü kaybediyordu.

Kendine geldiği bir gün beklenmedik itirafta bulundu: ‘Vajinasına ölü tavşanları yerleştirdiğini açıkladı. - Bazen hizmetçisinin ve annesinin de yardımını alırdı! - Doğum yapmış gibi gösterirdi. Zorlandığı durumlarda da hayvanın doktor tarafından alınmasına izin verirdi. Londra’ya geliş sebebi daha değişikti: Ününü çoğaltmayı ve Kral I. George’un ihsanlarına mazhar olmayı planlamıştı! İnsanları kandırmak, ilgilerini üzerinde toplamaktan hoşlanırdı.

- Mary Tofts’u Destekleyenler İtibar Kaybına Uğradı… -

Bayan Tofts’un sırrı, köyünde belli çevrede, özellikle de komşularınca bilinirdi. Bazı mahalleli, kocasını, Joshua Tofts’u evine tavşan götürdüğünü görürdü. Açıklama netti: ‘Karım, tavşan etini çok seviyor. Her gün yese bile bıkmıyor!’

Gerçeğin ortaya çıkması üzere, olayı kamuoyuna ve tıp çevrelerine duyuran Doktor John Howard inandırıcılığını yitirdi, zor durumda kaldı. Kitap yazarak, Mary Tofts’un hikâyesini tarihe mal eden St. Andre de itibar yitirdi. Bütün müşterilerini ve çevresini kaybetti. Daha önemlisi: Kral I. George ile dostluğu sona erdi.

Baron Thomas Onslow, Hükümdar I. George’un talimatı ile adli soruşturma başlattı. Olayın taraflarını ve şahitlerini sorguladı. Mary Tofts’un kocası Joshua’nın da dili çözüldü. Karısına sürekli canlı tavşanlar taşıdığını/getirdiğini kabul etti. Baldızı Margaret ise, rüşvet karşılığı Toft’un odasına tavşan soktuğunu ikrar etti. 

Sonunda Baron Onslow, yeterli bilgi ve delile ulaştığına inandı. Sonuç raporunu ilgililere gönderdi. Satırlarına bakılırsa, İngiltere ayağa kalkmıştı. Bütün ülke, en yoksulundan en zenginine kadar merak girdabındaydı. Avama göre, ‘kadının - özellikle de annenin! - tavşan(lar) doğurması ‘mucize’ydi, hatta ‘ilahi keramet’ti. Hikmetli insana hak ettiği değer verilmeli, kilise delilleri inceledikten sonra ‘azize’ ilan etmeliydi.’ 

‘Olay bütün veçheleriyle anlatılmalı, halk mutlaka yeterince ve doğru şekilde bilgilendirilmeliydi.’

- Tofts Ailesi’nin Tamamı Hapishaneyi Boyladı… -

Soruşturma neticesinde olayın ‘aldatmaca’ olduğu ayan beyan ortaya çıktı. Mary Tofts, eşi Joshua Tofts, kayınvalidesi ve Dr. Howard tutuklanıp cezaevine gönderildi. Dava için tekraren ifadeleri alındı. Olayın kahramanı Bayan Tofts, yine bilinenleri sıraladı. Tarlada ansızın karşılaştığı tavşanı ve yaşadığı derin korkuyu anlattı. Ani ürküntü sonucunda yaşadıklarını yineledi. Marifetlerini birer birer anlattı. Sahtekârlığı kabul etti. Amacı: ‘İnsanları şaşırtıp ilgilerini çekmek ve biraz da para kazanmaktı. Fakirlikten kurtulmayı hedeflemişti!'

Tofts Ailesi’nin hapishane faslı uzun sürmedi. Alman asıllı, İngilizce bilmeyen, çevresi ile Fransızca konuşarak anlaşan Kral I. George, olayın kahramanlarına af çıkardı. ‘Ama kilise çevrelerince ve entelektüellerce eleştirilmekten kurtulamadı. Fazla merhametli bulundu. Ülke insanlarının kandırılması, din ve toplumsal ahlak açısından büyük günahtı, vebaldi. Cezalar ağır ve caydırıcı olmalıydı. Madem affedilmişti, o halde halkın gözünden uzak durmalıydı. Topluma girmemeliydi. Kendini unutturmalı ve günahlarından ötürü nedamet getirmeliydi. Yanılttığı insanlar özür dilemeliydi.’

Mary Tofts, köyüne geri dönmesine rağmen unutulmadı. Bazı ünlü yöneticilerin, asillerin toplantılarına ‘şeref misafiri’ olarak davet edildi. Richmond Dükü’nün Godalming’daki malikânesinde verdiği yemekli toplantıların ‘kadrolu’ onur konuğuydu. Adı anons edilir ve davetlilere takdim edilirdi.

Macerası, yeni kitaplara, araştırmalara konu edildi. ‘Gulliver’in Seyahatleri’ adlı eserlerin yazarı Jonathan Swift'in çalışmasına bile ilham verdi.

Mary Tofts, 1763’de, 60 yaşında son nefesini verdi. Ölümü, yayınlanan vefat ilanı, ülkenin devlet adamları, ünlü ilim ve fikir adamlarınkiler kadar ilgi gördü, gazetelerde yer buldu. 

W. Richardson, 1810’un Haziran ayında, Londra’da, ‘Tracts on Mary Tofts (1701 - 1763) and The Rabbit Breeding Fraud’ - Mary Tofts (1701 - 1763) ve Tavşan Yetiştirme Sahtekârlığı Üzerine Yazılar!’ adlı kitabını yayınladı. Olayın bütün yönlerini anlattı. Mary Tofts’un resimlerini neşretti. 

- Yazımızda kullandığımız siyah beyaz illüstrasyonlar W. Richardson’un kitabından alındı! -                                                                                    

30 June 2021 14:11
1,246 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

Hadım Edilen Veziriazamlar

İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed’in şiddetle yasaklamasına rağmen, sonraki dönemlerde ‘halife’, ‘hükümdar’, ‘padişah’ vb. sıfatları taşıyan çoğu yönetici, ‘hadım personeli’ el üstünde tuttu. Harem(lerin)in namusunu, şahsi güvenliklerini ‘iğdiş’ kişilere emanet etti. Devlet yönetimde en üstün mevkilere kadar yükseltti. Osmanlı’da da çok sayıda ‘hadım’/‘burulmuş’ yüksek yönetici ve hatta sadrazam mevcuttu!

ABD Başkanı İle Görüşebilen Mafya Şefi

Al Capone, servet edindikçe çevresini genişletti. Polisleri, savcıları, hâkimleri, belediye başkanlarını ve politikacılarını kendine bağladı. Dokunulmazlık zırhını kuvvetlendirdiğini düşündü. ABD Başkanı Herbert Hoover ile samimi dostluk kurmayı bile başardı. Suçlarının görmezden gelineceğini düşündü/sandı.

Kral’ın Emriyle Toplu Fuhuş

Tudor Hanedanı’nın 2 numaralı hükümdarı 8. Henry, kadınlara aşırı düşkündü. Risk almayı severdi. Düşüncelerinden taviz vermezdi. Gönlünün sesini dinler, dilediğince davranırdı. Özel hayatı olağanüstü derecede fırtınalıydı. Hızlı yaşantısı, kendisine de halkına da mutsuzluk getirdi.

Vinçle İdam Edilen Fil

Bakıcısını ezerek öldüren Koca Mary yargılandı ve ölüme mahkum edildi.

Piyanist Bestekâr 2. Abdülhamit Han

Sultan 2. Abdülhamit’in az bilinen bir yönü de müzisyenliğiydi. Pekiyi derecede piyano çalardı. Sultan’ın Batı müziği formlarında piyano için yaptığı besteleri de mevcuttu. Çocuklarının aynı müzik aletinde ustalaşması için özel gayret gösterdi. Avrupa’dan çok kıymetli piyanolar getirtti. Çalışmalarını yakından izledi, yanlışlarını da gösterdi.

Trump Ailesi’nin Gizemli Hikâyesi

Donald Trump çok yaramaz ve hiperaktifti. Hiçbir zaman iyi/çalışkan öğrenci değildi; ders notları çok düşüktü/kötüydü. Müzik öğretmenini dövdüğü iddia edildi; hal ve gidişinin olumsuzluğu yüzünden liseyi terk etmek zorunda kaldı. Askeri liseye yatılı verildi.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Kurbanlarını Gazete İlanıyla Bulan Kadın Seri Katil

Bayan Belle Gunness, yeni hayat kurmak için ABD’ye geldi. ‘Amerikan rüyası’nı gerçekleştirmek, zenginleşmek amacıyla kendince yol tuttu. Servet sahibi oldu fakat gönlünce harcayamadı. Kurbanlarıyla aynı kaderi paylaştı. Suç ortağının hedefine oturdu.

Ezilen Bütün Kadınlar Birleşin!

BM - Birleşmiş Milletler! - istatistiklerine göre, kadınlar tarih boyunca sömürüldü, tecavüze uğradı, şiddet gördü ve zorlu/sert yaşam koşullarına mahkûm edildi. Günümüzde de durum pek değişmedi: Emeğe dayalı işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından yapıldı. Kazancın yüzde 10’u hanelerine yazılabildi.

‘Acıların Kadını’ Bergen’in Bol Acılı Öyküsü

Rivayete göre, babası, kızının şarkıcılık yapmasına rıza göstermemişti. Hasta yatağında, ölümün eşiğinde, ‘Belgin şarkıcı olursa, iki yakası bir araya gelmesin,’ diye beddua etmişti.

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

ABD Başkanı’ndan Yasak Aşkına Mektuplar

ABD Başkanı Kennedy, kısa sayılabilecek - 46 yıl! - ömür sürdü. Ama çok hızlı, renkli, olaylarla dolu, yüksek gerilimli, sansasyonel yaşadı. Döneminin en gözde, en ünlü, en güzel, en seksi kadınlarıyla kurduğu ilişkilerle de anıldı.

6 Milyar Doları Yiyen Fareler

Pablo Escobar, ‘beyaz zehir’ ticaretinin - bilinen! - ilk ve en önemli ismiydi. ‘ABD’yi dizlerinin üzerine çökertmeyi amaçladığını,’ tekrarlardı. ‘Büyük Şeytan’ın amansız düşmanıydı. Güçlü, mutlu, zengin ve uluslar arası alanda etkin Kolombiya düşlediğini söylerdi.

KGB’nin Ölüm Listesindeki Ünlü Aktör

Sovyetler Birliği’nin 2. Genel Sekreteri Joseph Stalin (1878-1953) sıkı bir western ve John Wayne hayranıydı.

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Macron’un Özel Hayatı

Emmanuel Macron, ‘Fransa’nın en genç cumhurbaşkanı’ydı. Renkli, duygu dolu, mutlu, heyecanlı yaşam öyküsüne sahipti. Siyasette hep yükseldi ve görülmeyen bir el/kuvvet tarafından desteklendi.

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

100 Yıl Sonra Gömülebilen Kafatasları

Almanya’nın Afrika’daki sömürgesi Namibya’da tarihin ilk soykırımını gerçekleştirdiği ve 100 bin civarındaki yerliyi öldürdüğü Birleşmiş Milletler Raporu’na girdi.

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Macron’un Özel Hayatı

Emmanuel Macron, ‘Fransa’nın en genç cumhurbaşkanı’ydı. Renkli, duygu dolu, mutlu, heyecanlı yaşam öyküsüne sahipti. Siyasette hep yükseldi ve görülmeyen bir el/kuvvet tarafından desteklendi.

Susuz Yaz Nasıl Seks Filmi Yapıldı?

Susuz Yaz’ın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Türkiye’de Sansür Kurulu’nca gösterimi engellendi; Avrupa ve ABD’de para kazanma hırsıyla seks filmi yapıldı. Ama aynı film; Türk Sinema Tarihi’nin ilk en büyük başarısını kazandı.

Oscar Ödülleri’ni Reddeden Ünlüler

Oscar ödülünü kazanmak için her türlü çılgınlığı/tanıtımı yapanların yanında çeşitli sebeplerden reddedenler de görüldü.

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

Cüneyt Arkın: Bozkırda Yetişen Aktör

Sean Connery’den sonraki ‘ikinci James Bond’ bir Türk aktör olabilirdi.

ABD Başkanı İle Görüşebilen Mafya Şefi

Al Capone, servet edindikçe çevresini genişletti. Polisleri, savcıları, hâkimleri, belediye başkanlarını ve politikacılarını kendine bağladı. Dokunulmazlık zırhını kuvvetlendirdiğini düşündü. ABD Başkanı Herbert Hoover ile samimi dostluk kurmayı bile başardı. Suçlarının görmezden gelineceğini düşündü/sandı.

Kral’ın Emriyle Toplu Fuhuş

Tudor Hanedanı’nın 2 numaralı hükümdarı 8. Henry, kadınlara aşırı düşkündü. Risk almayı severdi. Düşüncelerinden taviz vermezdi. Gönlünün sesini dinler, dilediğince davranırdı. Özel hayatı olağanüstü derecede fırtınalıydı. Hızlı yaşantısı, kendisine de halkına da mutsuzluk getirdi.

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

Kral’ın Emriyle Toplu Fuhuş

Tudor Hanedanı’nın 2 numaralı hükümdarı 8. Henry, kadınlara aşırı düşkündü. Risk almayı severdi. Düşüncelerinden taviz vermezdi. Gönlünün sesini dinler, dilediğince davranırdı. Özel hayatı olağanüstü derecede fırtınalıydı. Hızlı yaşantısı, kendisine de halkına da mutsuzluk getirdi.

50 Yıl Hapis Yatan Padişah

25. Osmanlı hükümdarı Sultan Osmân-ı Salis - 3. Osman! -, neredeyse ömrünün tamamına yakınında hapisteydi. Rutubetli, karanlık, az sayıda insanın gir(ebil)diği ‘kafes’de yarım asırdan fazla tutuklu kaldı. Güneşe, suya, doğaya hasretti. Memleket ve dünya siyasetinden uzaktı. İstanbul’un günlük hayatından bîhaberdi. ‘Ama kaderinde cihan devletinin tahtına oturmak da vardı!’

‘Elektrikli Sandalye’nin Mucidi Edison

Cellât kadrosunun adı değiştirilmiş, ‘devlet elektrikçisi’ (!) olmuştu.

Baltacı, ‘Şehvet’ Değil ‘Rüşvet’ Mağduru

Baltacı Mehmet Paşa; Prut Harbi’nde risk alsa; Rusya, tarih sahnesinden siline(bile)cekti. Tereddüt, aşırı güvensizlik, ‘rüşvetin dayanılmaz çekiciliği’ tarihin ebediyen değişmesini engelledi.

ABD; Osmanlı Sayesinde Alaska’ya Sahip Oldu

ABD Başkanı Donald Trump; politik hayatının büyük gaflarından birisini daha yaptı: Danimarka’dan Greenland’ı satmasını istedi. Trump; 1867’de ABD’nin Çarlık Rusyası’ndan Alaska’yı yok pahasına kapattığı gibi Greenland’ı da alabileceğini sandı.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?