Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Osmanlı’nın 8. padişahı 2. Bâyezid, Safevî Hükümdarı Şah İsmail’e gönderdiği mektupta nasihatte bulundu:

‘Mezhep anlaşmazlıkları Müslümanların başına beladır. Ümmeti birbirine düşman yapar. Gayrimüslimlere karşı İslam’ı zayıf düşürür.’

‘Adalet yolundan ayrılma! Adil davranırsan, Hindistan ve Türkistan halkları da sana bağlanacaktır. Hakşinas olduğun, mezhep ayrımcılığı yapmadığın takdirde Osmanlı’nın desteği de yanındadır. Böyle hareket etmezsen, İran güç kaybedecektir!’

Venedik Cumhuriyeti’nin İstanbul Konsolosu Andrea Gritti, merkeze gönderdiği mektubunda, Sultan Bâyezid-i Sâni’yi betimledi: ‘Uzun boylu, esmer/kara yağızdı. Daima meşgul izlenimi verir ve tasalı görünürdü. Felsefeyle ilgilenir, kozmografya konularını da çok iyi bilirdi. Az yemek yer, içki içmezdi. Camileri dolaşır, fakirlere bol sadaka dağıtırdı. Ata binmekten hoşlanırdı. Nikris - ‘gut’! - hastalığı yüzünden sık ava gidemezdi!’

- 2. Bâyezid, Babasının 2 Tablosunu Kaldırttı… -

Üstad tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun 2. Bâyezid tasviri daha farklıydı: ‘Uzun boyluydu, son derece güzeldi. Buğday ten üzerine koyu kumral saçlı, aynı renk sakallıydı. Sofu yüzünü ‘sünnet-i seniye’ye uygun kesilmiş sakal süslerdi. Koyu gözlerinin elâ bakışı temiz ve merdaneydi. Sağ yanağında iri ben vardı.’

‘Dönem tarihçilerine göre, Fatih Sultan Mehmet’in ünlü ressam Gentile Bellini tarafından çizilen resmi ile Nakkaş Sinan Bey’in fırçasından çıkan gül koklayışını betimleyen portresini asılı oldukları yerden kaldırtmıştı!’

‘Sultan Bâyezîd-i Velî’ diye de bilinen 2. Bâyezid’in babası Sultan 2. Mehmet’ti. Bazı tarihçilere göre annesi - ‘Arnavut’,veya ‘Fransız’ asıllı olduğu iddia edilen! - Emine Gülbahar Hatun’du. - Diğer bir sava bakılırsa validesi - Türk kökenli! - Sitti Mükrime Hatun’du! - Gülbahar Hatun, 2. Mehmet’in haremine 1446’da girdi. 2 yıl sonra da Şehzade Bâyezid’i doğurdu. ‘Rum’ ve ‘Çerkez’ orijinliği de isnat edile geldi! -

Saray müverrihlerine göre 2. Bâyezid, ‘uzun boylu, geniş omuzluydu. Güçlü vücuda malikti. Yuvarlak yüzlü, ela gözlüydü. Cesurdu. Halim selim görünürdü. Dinine ve törelere bağlıydı.’

Bâyezid-i Sâni’nin doğum tarihi tartışmalıydı. Kimine göre Aralık 1447, kimine göreyse Ocak 1448’di. - 1450 diyen de vardı! - Edirne’nin Dimetoka ilçesinde, Eski Saray’da dünyaya geldi. 1457’de, kardeşi Şehzade Mustafa ile sünnet ettirildi. 7 yaşına bastığında, Amasya Valisi yapıldı. Şehir, kültür ve - geleceğin devlet adamları için! - eğitim/staj merkeziydi. Veliaht şehzadelerin deneyim kazanması için uygundu. Danışmanı Hadım Ali Paşa idi. Mirim Çelebi, Abdullah Efendi, Molla Selahaddin, Molla Abdülkadir, vb. dönemin ünlü ilim adamlarından dersler aldı. ‘Geleceğin padişahı’ gibi yetiştirildi! Arapça ve Farsça öğrendi. İtalyanca konuştuğu da rivayet edildi. Uygur Alfabesi’ni okuryazardı. Çağatay Lehçesi’ni inceliklerine kadar bilirdi.

- Şehzade Bâyezid Çevresinin de Etkisiyle Afyon Kullanmaya Başladı… -

Şehzade Bâyezid, Amasya’da tam 27 yıl kaldı. İl yönetiminden artan zamanında at bindi, av partilerine katıldı. Özellikle ava meraklıydı. Cins tazılara sahipti. Nikris/gut hastalığına yakalanınca hareketli hayatı terk etti. Bazı tarihçilerin rivayetlerine göre, şiire ağırlık verdi, halktan uzaklaştı, içki tüketti. Aynı döneminde ‘yasaklı madde’/‘afyon’ kullandığı ileri sürüldü. Etrafı ‘hazcı’ grup tarafından çevrildi. Amasya’daki yaşam tarzı, babası II. Mehmet’in kulağına kadar gitti. Sultan, işittiklerine öfkelendi. Veliaht’a mektup yazdırıp - derhal! - hayatını düzene sokmasını istedi. Şehzade özür diledi. Zayıflamak, şiddetli ağrılarından kurtulabilmek için uyuşturucu kullandığını iddia etti.

Şehzade Bâyezid, zaman zaman babasının yönetimindeki seferlere de katıldı. 1473’de, Otlukbeli Savaşı’nda, Osmanlı Ordusu’nun sağ kanadına komuta etti. Muharebe deneyimini artırdı. 

Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481’de, Gebze civarında savaş hazırlıklarına nezaret ederken aniden öldü. Sadrazam Karamanlı Mehmet Paşa, Şehzade Bâyezid ve Şehzade Cem’e haberciler yolladı. Saray Kapıcısı Keklik Mustafa, Bâyezid’in mektupçusuydu. Cem’in ulağı şanssızdı. 4 nala at koştururken, durduruldu. Vazifesini yapması engellendi. Anadolu Beylerbeyi Damat Sinan Paşa, Cem’e muhalifti. Havadisi geç duymasını, İstanbul’a zamanında ulaşamamasını sağladı. Haberciyi bekletti, emeline ulaştı. Sonra da kafasını vurdurdu! 

İstanbul’da ise başka plan devreye sokuldu. 4 Mayıs 1481’de, Bâyezid yanlısı Yeniçeriler ayaklandı. Şehri baştan sona yağmaladılar. Şehzade Cem’i destekleyen Sadrazam Karamanlı Mehmet Paşa’yı öldürdüler. Bâyezid’in oğlu Şehzade Korkut’u ‘saltanat naibi’ ilan edip - vekâleten! - tahta oturttular. - Vasfi Mahir Kocatürk’ün ‘Osmanlı Tarihi’ndeki satırlarına göre, Şehzade Korkut, Fatih’in yanında ‘teminat olarak’ saklanırdı/tutulurdu! - Böylece Cem’in padişahlığına meydan vermediler!

- Bâyezid, Askerlerin Gönlünü Kazanmak İçin Kesenin Ağzını Açtı… -

Veliaht Bâyezid, haberi alır almaz yola koyuldu. Yanında 4 bin kişiyi bulan mahiyeti vardı. Amasya’dan İstanbul’a 9 günde ulaştı. 22 Mayıs 1481’de, oğlu Şehzade Korkut’tan saltanatı teslim aldı. Osmanlı’nın 8. padişahı sıfatıyla yetkilerini kullanmaya başladı. Babasının cenazesi defin için 15 gündür beklerdi. Baltacılar Kethüdası Kasım’ın beyanına göre cenazeden yayılan koku öylesine kesif ve ağırdı ki, yanına yaklaşılamazdı. Tedfin işlemini tamamlattı. Sultan Fatih’in cenaze namazını din âlimi Şeyh Vefa kıldırdı. 

Sıra kendisini tahta çıkaran asker(ler)i memnun etmeye geldi. Kapıkulu neferlerine 3’er bin akçe cülus bahşişi verdirtti. Sadrazamı öldüren ve şehri yağmalayan askerler affedildi. Yeniçerilerin günlük harçlığını 5’er akçeye yükselttirdi. Vezirlere ve diğer yöneticilere geniş araziler, çiftlikler ve köyler ihsan etti(rdi).

‘2. Bâyezid’in babasını İranlı bir eczacıdan temin ettiği zehri kullanarak öldürttüğü de rivayet edildi!’ Ancak kesin belge/bilgi sunulamadı. Fatih Sultan Mehmet, gut hastalığını iyileştirmesi için önerilen eczayı kullanırdı. Bağırsakları gevşedi, hareketleri zayıfladı ve felç oldu. Son günlerini ağır acılar içinde kıvrandı. ‘Yine başka sava göre, İranlı eczacı da zehirlenerek ortadan kaldırıldı!’

- Şehzade Cem, Ağabeyinin Padişahlığını Kabul Etmedi… -

Şehzade Cem, ağabeyi Bâyezid-i Sâni’nin hükümdarlığına karşı çıktı. Taht mücadelesine girişti. Böylece Osmanlı Devleti için yeni süreç başladı. Cem Sultan, emrindeki 4 bin kişilik ordu ile İnegöl’e kadar ilerledi. Ayas Paşa’nın yönettiği birliklerle karşılaştı. Muharebeyi kazandı. Bursa’ya girip, hükümdarlığını duyurdu. Adına para kestirdi. Biat töreni düzenledi. Sonra da İstanbul’daki ağabeyine mektup gönderdi. İmparatorluğu 2 eşit parçaya bölmesini, kendisinin Anadolu’yu, biraderinin de Rumeli’yi yönetmesini önerdi. 2. Bâyezid ve devlet yöneticileri öneriyi ‘kabul edilmez!’ buldu. ‘Osmanlı’nın sonu gelebilirdi!’

1481 Haziran’ının sonunda, Cem Sultan’a bağlı birliklerle 2. Bâyezid’in komutasındaki kuvvetler, Bursa’nın Yenişehir Ovası’nda karşı karşıya geldi. Şehzade Cem yenildi. Konya’ya çekilmek zorunda kaldı. Oradan da Tarsus’a intikal etti. Daha sonra Mısır’daki Memlûk Sultanı’nın davetine uydu. Kahire’de büyük coşku ile karşılandı. Hükümdar gibi misafir edildi. Hac farizasını yerine getirmek için Mekke’ye gitti. ‘Hacı’ oldu! 2. Bâyezid, kardeşinin davranışlarından son derece rahatsızdı. Rivayete göre ‘rüşvet’ dahi önerdi! ‘Padişahlık iddiasından vazgeçerse 1 milyon akçe verecekti!’ Ama teklif ilgi görmedi.

Cem Sultan, Memlûklar’dan askeri destek de sağladı. Kahire’ye sığınan Karaman Beyliği’nin sabık yöneticileri de harekâta omuz verdi. Ordu hazırlandı ve sefere çıkıldı. 27 Mayıs 1482’de, Cem Sultan komutasındaki ordu, Konya’yı muhasara etti. Abluka sürerken Osmanlı kuvvetleri yetişti. 2 silâhlı güç, Akşehir Ovası’nda karşılaştı. Şehzade Cem yine yenildi. Savaş alanından çekildi. 2. Bâyezid, kardeşine Kudüs’de yaşamasını önerdi. Kendisine alıştığı hayatı sürdürmeye yetecek tahsisatı bağlamayı da vaat etti. Ama teklifi kabul görmedi. ‘Cem, kontrol altına girmeyi reddetti!’

- Şehzade Cem, Rodos Şövalyelerini Kullanabileceğini Sandı… -

Cem Sultan, - davet üzerine! - yandaşları ile Rodos’a ulaştı. 29 Temmuz 1482’de, adaya ulaştı. Rodos Şövalyelerinin Büyük Üstadı Pierre d'Aubusson tarafından görkemli törenlerle karşılandı. - Güçlü müttefik edindiğini sandı! - Rumeli’ye geçerken, Şövalyelerin donanmasını kullanacaktı. Aksine kaderine boyun eğecek, ülkesine geri dönemeyecekti. ‘Cenazesi gele(bile)cekti/getirile(bile)cekti!’Bâyezid ile Cem’in kavgası sürerken, Otranto Kalesi elimizden çıktı. Sultan 2. Bâyezid, Gedik Ahmet Paşa’nın yanında yedek kuvvetle İtalya’ya dönmesine izin vermedi. Kaledeki askerler, Napoli Krallığı kuvvetlerine teslim oldu. ‘Kraliyet tebaası tüccarlara ticaret serbestîsi tanınınca, esirler kurtarılabildi!’

Sultan 2. Bâyezid, Cem Sultan’la kavgasını - gündeminin! - ilk sırasına aldı. Avrupa ile diplomatik ilişkileri önemsedi, - gerekli görmedikçe! - savaştan kaçındı.Cem Sultan, Papa VIII. Innocentius’un ısrarlı davet(ler)i üzerine Roma’ya geldi. Sultan 2. Bâyezid, durumdan hoşlanmadı. Kardeşi ile arasındaki taht sorununun uluslar arası arenaya taşındığını gördü. Papa, çatışmadan yarar sağlamayı umardı. Kendisine gelen istihbarat raporlarına göre Papa, ‘Şehzade Cem’i Hıristiyanlığa davet edecekti. Çağrısı kabul görürse, Osmanlı Tahtı’na çıkması için her türlü desteği sağlayacaktı!’ 

- Cem Sultan, Vatikan’da Papa Karşısında Eğilmedi… -

14 Mart 1482’de, Vatikan Sarayı tarihi nadir günlerinden birini yaşadı. Papa, merasim elbiselerini giymişti. Cem Sultan’ı hükümdar gibi karşıladı. Ülkedeki elçiler, kardinaller, kıdemli papazlar törende hazırdı. Bütün davetliler, Cem’in hareketlerini izlerdi. Rutin protokole göre huzura çıkan konuk(lar), saygı ile ilerler, Papa’nın eteğini ya da ayaklarını öperdi. Cem’e yapması gereken anlatıldı. Ama prosedür reddedildi. Tercüman, hiç olmazsa selâm verip başını hafifçe eğmesini talep etti. Yine beklenti gerçekleşmedi. ‘Şehzade haysiyetinden ve şahsiyetinden ödün vermedi!’ Sonra İtalyanca konuştu: ‘Benim beklentim yok! Sizin gibi Papa’dan bağışlama da istemem… Sadece Allah affeder! Müslüman’ım, hiçbir kulun önünde de eğilmem! Hapsederek direncimi kırmayı denediniz. Sonra da kabulü haber verdiniz!’

Cem, tavrını değiştirmedi. Papa’nın yanına kadar yürüdü. Selâm vermekle yetindi. Muhatabınca saygı ile kucaklandı.

Saray tarihçilerine göre Sultan II. Bâyezid, ‘Rodos Şövalyelerine ve Papa’ya, Cem Sultan’ı kontrol altında tutmaları karşılığında her yıl 45 bin duka altın fidye ödedi!’Papa VIII. Innocentius, Cem Sultan’ı kullanmayı başaramadı. 1492’de öldü, planları gerçekleşmedi. Şehzade, bir süre rahat etti. Fakat Fransa Kralı 8. Charles, ‘etkin silah’ı elde etmeyi planla(r)dı. 26 Ocak 1495’de, ordusunun başında Roma’ya yürüdü. Cem’in kendisine verilmesini istedi. Teslim de aldı. Rivayete göre yeni Papa, ‘kıymetli koz’u bırakmayı düşünmedi ama ‘zor oyunu bozdu’!

- Cem Sultan’ı Özel Berberi Zehirledi… -

Cem Sultan, 25 Şubat 1495’de, hayatını yitirdi. Bazı tarihçilere göre talihsiz Şehzade, Roma’dan ayrılmadan - Papa VI. Alexander’nın emriyle! - zehirlendi. Cem Sultan, hamama her girişinde başını ustura ile kazıtırdı. Reşat Ekrem Koçu’nun yazdıklarına göre, ‘Sultan Bâyezid’in Roma’ya görevli gönderdiği Kapıcıbaşı Mustafa Bey, Cem’in özel berberini para vererek elde etti. Berber de Papa’nın emrettiği operasyonu zehirli ustura ile tamamladı!’ ‘Bazı tarihçiler şerbetine zehir katıldığını da iddia edecekti!’

2. Bâyezid, kardeşinin ölüm haberini duyunca çok üzüldü. Bütün ülkede 3 gün süreyle yas tutulmasını emretti. Camilerde, Cem Sultan’ın gıyabi cenaze namazı kılındı. Saray müverrihlerine göre Sultan Bâyezid-i Evvel, biraderi için fakirlere 100 bin akçe sadaka dağıttırdı.

Cem Sultan’ın cenazesi uzun ve zorlu süreçten sonra ülkeye getiril(ebil)di. Tam 4 yıl beklenildi. Tahnit edilmiş cesedi taşıyan gemi, 1499’da Osmanlı sularına girdi. Mudanya’da demirledi. Talihsiz Şehzade’nin naaşı Bursa’ya götürüldü. Muradiye Camii’nin haziresindeki türbede, kardeşi Şehzade Mustafa’nın yanında toprağa verildi. 

- Cem Sultan’ın Ailesinin de Yüzü Gülmedi… -

Cem Sultan’ın ailesi de benzer talihsiz kader(ler)i paylaştı. Şehzade’nin 2 kızı ve 3 oğlu vardı. Oğlu Şehzade Abdullah ile adı bilinmeyen kızı çok küçük yaşta öldü. Büyük oğlu Şehzade Oğuzhan, İstanbul’da Topkapı Sarayı’ndaydı. Babasıyla gitmemişti. Şubat 1483’de, 9 yaşındayken, - rivayete göre! - amcası Sultan Bâyezid-i Sâni’nin emriyle boğduruldu. ‘Büyüdüğünde taht üzerinde hak iddia etmesinden, devletin başına bela açmasından,’ korkuldu. ‘Babasının izinden gidebilirdi!’ 

Şehzade Cem’in Mısır’da kalan 2 kızından Gevher Melike Sultan, İstanbul’a döndü, 1505’de vefat etti.

Şehzade Murat, Cem Sultan’ın hayatta kalan tek oğluydu. Babası ile Rodos’a geldi. Adaya yerleşip İtalyan asıllı Maria Concetta Doria adlı hanımla evlendi. Din değiştirdi, Hıristiyanlığı seçti. Vaftiz edildi, ‘Pierre’ adını uygun buldu. Papa VI. Alexander tarafından kabul edildi. Kendisine ‘prens’ unvanı verildi. Roma Senatosu da ‘vatandaşlık’ hakkı tanıdı. 

Şehzade Murat ya da yeni ismi ile Prens Pierre, Rodos’a döndü. 2 kızı ve bir oğlu oldu. 1522’de, Kanuni Sultan Süleyman’ın komutasındaki kuvvetler adayı muhasara edince, Rodos Şövalyeleri’nin yanında savaştı. Fethin ardından esir düştü. Kimliği ortaya çıkınca, kendisi ve oğlu infaz edildi. Öldüğünde 48 yaşındaydı. Karısı ve 2 kızı İstanbul’a gönderildi.

İtalyan kaynaklarına göre Cem Sultan, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, mavi gözlü, iri kirpikli, doğan burunlu, küçük kulaklıydı. Daima perdahlanmış hafif sakallıydı. Az tombul, hareketli ve ciddiydi. Cesur, atılgandı. Yüksek tecrübede savaş adamıydı. Davranışları ve hareketleri kibardı, son derece ölçülüydü. Şehzade Cem, ‘Sultan’ unvanını hak eden nadir kişilerdendi. ‘Babası Fatih Sultan Mehmet gibi Rönesans hareketinin ve getirdiği resim sanatı anlayışının etkisindeydi!’ Kendi portresini çizdirdi. Ünlü ressam Pinturicchio’nin - Bernardino di Betto Betti! - Papalık yetkililerinin de bulunduğu ünlü tablosunda Cem Sultan da yer aldı!

- 2. Bâyezid, Müslümanları ve Yahudileri Endülüs’den Çıkardı… -

1492’de, Endülüs Müslümanları, Osmanlı Devleti’ne elçi yollayıp yardım talebinde bulundu. Sultan 2. Bâyezid, Kemal Reis komutasındaki donanmayı İspanya’ya gönderdi. Osmanlı leventleri sadece Müslümanları değil, Yahudileri de kurtardı. 150 bini aşkın Musevi, Osmanlı topraklarına getirildi. İstanbul, Selanik, İzmir gibi çeşitli şehirlerde iskân edildiler.

Müverrihlere göre 2. Bâyezid, - gerektiğinde! - savaştan kaçınmadı. 5 büyük sefere - ‘sefer-i hümayun’a! - çıktı. Başkomutanlık yaptı. Karadeniz, Türk gölü haline geldi.

24 Temmuz 1484’de, Akkerman’ı kuşattı. Kale, 9 Ağustos’ta teslim oldu. Bâyezid-i Sâni’nin seferine, ilk defa Kırım Hanlığı askerleri de - Mengli Giray Han komutasında! - iştirak etti.

Fırat Nehri ile Toros Dağları, Osmanlı ile Memlûk arasında sınırdı. 2. Bâyezid döneminde, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, - Memlûk müttefiki! - Ramazanoğulları Beyliği’nin kontrolündeydi. Bölgenin diğer önemli gücü: Osmanlı yanlısı Dulkadiroğulları’ydı. Görünürdeki huzur ortamına karşın, her iki devlet arasında alttan alta rekabet söz konusuydu. ‘Taraflar kendilerini üstün görürdü!’Hilafet, Kutsal Emanetler ve ‘Mukaddes Şehirler’, Memlûk kontrolündeydi. Hac yolculuğu da denetimlerindeydi. Dolayısıyla bakış/görüş açılarına göre, ‘İslâm dünyasının lideriydiler’! Osmanlı’nın Anadolu’dan ve Balkan’dan gelecek hacı adayları için bazı kolaylık istemlerine olumsuz baktılar. ‘Hükümranlık haklarına saygısızlık,’ diye değerlendirdiler. Özellikle de 2. Mehmet’in, ‘Hicaz Su Yolları’nın onarılması, hacı namzetlerinin can güvenliklerinin sağlanması, konaklama imkânlarının iyileştirilmesi’ taleplerini yersiz/lüzumsuz buldular. Bir adım ilerleme sağlamadılar. Oysa Osmanlı, İslâm dünyasının en büyük, en güçlü devletiydi! Memlûk Devleti de, tarihi bağların ve coğrafi konumunun sağladığı üstünlüğe güvenirdi. Sina Çölü’nün aşılamayacağına inanılırdı. Ahalisinin büyük çoğunluğu Arap’tı fakat yönetim, ordu ve komuta kademesi Türk’tü!

- Osmanlı İle Memlûk Arasında 6 Yıl Süren Savaşlar… -

Osmanlı ile Memlûk arasındaki rekabet, 1485’te sıcak çatışmaya dönüştü. Aralıklar halinde 6 yıl sürdü. Çukurova, binlerce Müslüman askerin kanıyla sulandı. Savaşın sebebi yine Osmanlı’nın hac yolu hakkındaki talepleriydi. Şam - Hicaz güzergâhını takip eden Osmanlı tebaasına mensup hacı adaylarına yapılan kanlı tecavüzlerin önlenmesiydi. Bedevi Arap çeteleri, hac kervanlarına saldırır, kıymetli eşyaları çapullardı. Eli silah tutanlar ve yaşlılar öldürülür, genç kızlar ve güzel kadınlar da kaldırılırdı! Diplomatik girişimler sonuç vermedi. Memlûk yetkilileri de, çölden geçinen soyguncu çeteleri karşılarına almak istemedi. 

2. Bâyezid, Memlûk Sultanı’na bir mektup iletti. Rodos Şövalyeleri’ne sığınan Cem Sultan’ın Kahire’de kalmaya devam eden ailesinin teslimini istedi. Sultan Kansu Gavri, dileği geri çevirdi.

Osmanlı ile Memlûk arasındaki sorunlar çözülmeyince, savaş kaçınılmaz oldu. Yavuz’un kararlı hamlesine kadar da, mevzi şekilde sürdü.

1491’de, Osmanlı-Memlûk Barış Anlaşması imzalandı. 2 hanedan arasında akrabalık tesis edildi. 2. Bâyezid’in önerisi ile Memlûk Şehzadesi Nasır Muhammed ile Şehzade Cem’in kızı Ayşe Sultan evlendi.

- Kristof Kolomb, İstanbul’a Gelip 2. Bâyezid’den Destek Talep Etti… -

Sultan Bâyezid-i Sâni’nin ilginç/farklı konukları da oldu. 1484’de, ünlü kâşif Kristof Kolomb - Christopher Columbus! - İstanbul’a geldi. Sultan ile görüşüp bazı taleplerini iletti. Yanında papaz da getirmişti! Müverrihlere göre, ‘inançlı Hıristiyan, güvenilir denizci imajı çizmek/yerleştirmek düşüncesindeydi!’ 2. Bâyezid’e keşfedilmemiş kara parçalarından ve el sürülmemiş zenginliklerden söz etti. Kendisine büyük gemiler tahsisini istirham etti. Sultan adına yeni ülkelere ulaşacak, ele geçirdiği her türden kıymetli maden ve ziynet eşyasını getirecekti. Osmanlı Sultanı, Kolomb’u dinledi ama önerisini değerlendirmeye almadı. Kolomb, görüşlerini inatla savundu. Sonunda projelerini realize etti. Atlas Okyanusu’nu 4 defa geçip, yeni topraklar keşfetti. Bir çatışma anında, Osmanlı’nın namlı denizcisi Kemal Reis’e esir düştü. Fidyesini ödeyip hürriyetine kavuştu. Keşfettiği kara parçalarının haritalarının örneklerini de verdi.

Sultan 2. Bâyezid döneminde, Osmanlı Donanması iyiden iyiye güçlendi. Venedik ile denk hatta baş eğdirecek duruma geldi. Düşmanlarını rahatsız etti. Venedik, Fransa ile ittifak edip, Osmanlı’nın denizlerdeki gücünü dengelemeye/kırmaya çalıştı. İstanbul, karşı atakta bulundu. 2 ülkenin vatandaşı tüccarları tutuklattı, mal varlıklarına el koydurdu. Ve 4 yıl sürecek savaş patladı. Donanma üstünlüğünü gösterdi. İttifak ülkeleri anlaşmak zorunda kaldı.

Yazının Birinci Bölümünün Sonu…

16 July 2023 18:08
703 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

Osmanlı Sarayı'nı Şaraba Alıştıran Sarışın Afet

Sırp Prensesi Olivera Despina, güzelliği ve işvesiyle Yıldırım Beyazıt’ın nefesini kesti, avucunun içine aldı. Gaza meydanlarının durdurulamayan kılıcı, mavi gözler karşısında çaresiz kaldı, boyun eğdi, adeta büyülendi.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

Balığa Harçlık Veren Padişah

‘Mustafa Han-ı Evvel’, neredeyse ömrünün tamamını ‘kafes’te geçirdi. 2 defa, kısa süreli Osmanlı tahtında oturdu. Hanedan’ın erkek mensubu yokluğundan ötürü ‘zekâ geriliği’ teşhisine rağmen padişah ilan edildi. ‘Deli Mustafa’ diye tanındı. Öldüğünde, Ayasofya’da - eskiden! - ‘vaftizhane’ diye kullanılan/bilinen bölüme defnedildi.

Arzu Okay’ın Dramı

Babası Adanalı bir taksi şoförü, annesi İzmirli bir ev hanımıydı.

İki İngiliz Aşçıya Teslim Edilen Kudüs

401 yıl yönettiğimiz Kudüs’ü tek mermi atmadan, daha da kötüsü İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmadan teslim etmiştik. Kim(ler)e mi? İngiliz Ordusu’nda görevli iki askerî aşçıya…

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Taliban’ın Kara Kutusu

Taliban, Afganistan’ın tamamında kontrolü sağlayıp iktidara geldi. Ülke insanına işbirliği/dayanışma çağrısında bulundu. Oysa 1996 - 2001 arasında tam bir ‘orta çağ idaresi’ uygulamıştı. Yokluklar içindeki ülke iyice yoksullaşmıştı. Çocuk ölümlerinde dünya rekoru yakalanmıştı. Kızların eğitim hakları ellerinden alınmıştı. Bütün eğitim kurumları medreseye çevrilmişti.

Enderun Talebesi ‘Kazıklı Voyvoda’

Tarihimize ‘Kazıklı Voyvoda’ diye kaydı düşülen Prens Vlad, döneminin en kanlı, en gaddar, en cüretkâr, en korkusuz askeri yöneticilerindendi. Azılı Türk düşmanıydı. Ana dili gibi Türkçe konuşurdu. Arapçası mükemmele yakındı. Enderun’da - sonradan ‘Sultan 2. Mehmet’ diye anılacak! - Şehzade Fatih’in sınıf arkadaşıydı.

Maymunkeş İmam ve Yel Değirmeni Camii

Osmanlı’nın 12. Padişahı 3. Murat (1546-1595)’ın hocası, yetişmesinde önemli rol oynanan Molla Abdülkerim Efendi; ‘dediğim dedik çaldığım düdük’ diyecek kadar dik kafalıydı.

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Taliban’ın Kara Kutusu

Taliban, Afganistan’ın tamamında kontrolü sağlayıp iktidara geldi. Ülke insanına işbirliği/dayanışma çağrısında bulundu. Oysa 1996 - 2001 arasında tam bir ‘orta çağ idaresi’ uygulamıştı. Yokluklar içindeki ülke iyice yoksullaşmıştı. Çocuk ölümlerinde dünya rekoru yakalanmıştı. Kızların eğitim hakları ellerinden alınmıştı. Bütün eğitim kurumları medreseye çevrilmişti.

33’lük Tespih Gibi Tabanca Çeken Fedai

Yakup Cemil Bey, ‘korku’ kelimesini tanıma(z)dı. Düz mantık yürütürdü. Siyasetin ince oyunlarını, gülümserken ayak kaydıran tuzaklarını bilmezdi. Ölümü göze alır, istenileni/emredileni yapardı. Kontrolü müşküldü. Haksızlık(lar) karşısında susmaz, ya sesini yükseltir ya da - daha çok! - piştovunu konuştururdu.

Enderun Talebesi ‘Kazıklı Voyvoda’

Tarihimize ‘Kazıklı Voyvoda’ diye kaydı düşülen Prens Vlad, döneminin en kanlı, en gaddar, en cüretkâr, en korkusuz askeri yöneticilerindendi. Azılı Türk düşmanıydı. Ana dili gibi Türkçe konuşurdu. Arapçası mükemmele yakındı. Enderun’da - sonradan ‘Sultan 2. Mehmet’ diye anılacak! - Şehzade Fatih’in sınıf arkadaşıydı.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Yalnız Hem De Çok Yalnız Adam

Yaşar Güvenir; 10 Ocak 1998’de, dünyamızdan kuyruklu bir yıldız gibi ayrıldı. Arkasında yaşanmış hatıralar ve yaşayacak onlarca beste ile…

Tanju Okan Ve ‘Kadınım’ Şarkısı

Tanju Okan; İzmir’den yetişmiş bir ses sanatçısıydı. Türk Hafif Müziği’nin kurucuları/öncüleri arasındaydı. Kısa sayılabilecek hayatında unutulmayacak/ölümsüz şarkılar seslendirdi. Son anına kadar hayata kırgındı; mutsuzdu; huzursuzdu…

Çifte Tabancalı Aktör: Gazanfer Özcan

Gazanfer Özcan; eski tabirle ‘nevi şahsına münhasır’ tiyatro insanıydı. Kendisiyle barışıktı; ailesine ve sanatına bağlıydı. Son nefesine kadar sahnenin tozunu yuttu; öldüğünde devlete vergi borcu çıktı.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

İki İngiliz Aşçıya Teslim Edilen Kudüs

401 yıl yönettiğimiz Kudüs’ü tek mermi atmadan, daha da kötüsü İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmadan teslim etmiştik. Kim(ler)e mi? İngiliz Ordusu’nda görevli iki askerî aşçıya…

İstanbul’dan Ölüme Gönderilen 80 Bin Sokak Köpeği

İstanbul’un tarihinde 3 defa ciddi boyutlarda sokak köpeği katliamı yaşandı. 1910’daki ilk teşebbüste 80 bin köpek toplandı ve aç bırakılıp ölüme terk edildi. 1912’deki 2. girişimde 30 bin, 1980 sonrasındaki 3. itlafta da 83 bin hayvanın canına kıyıldı.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!