Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

‘Sevemedim Kara Gözlüm’ şarkısının, dillere pelesenk olmuş onlarca parçanın söz yazarı, bestekârı, 1960’lı ve 1970’li yılların ünlü müzik insanı Abdullah Nail Bayşu, sahne adını koydu. Nüfusa kayıtlı ismi ‘Esen’in yanına ‘gül’ü ekledi ve ‘Esengül’ doğdu. Ülkeyi salgın gibi sarıveren ‘Arabesk Fırtınası’nın ilk önemli kadın seslerinden birisi kazanıldı.

Anadolu’dan büyük şehirlere göç etmek zorunda kalan kitlelerin yüreğine girecek, sorunlarını dillendirecekti. Derin yoksulluk, ağır çalışma şartları, sıla özlemi, aşk acısı vb. temaları sıkça kullanacaktı. Ağlayan, haykıran, katılırcasına çıkan tınısı ile hayat verdiği şarkılara kısa sürede tanınırlık getirecekti. Bir müzik insanın satırlarına bakılırsa, en taş kalpli insan(lar)ı bile ağlatabilirdi. Belki de hayatından kesitler yansıtan anılarının müziğini seslendirecekti/sunacaktı.

- Parçalanmış Ailenin Üyesiydi… -

Aileden müzisyendi. Annesi Piraye Ağan, - çevresinin ifadesine bakılırsa! - konservatuvar mezunuydu. Kızının ilk müzik öğretmeniydi. Anlatıldığına göre, büyük annesinin de sesi pek güzeldi. Komşuları, ‘Hamiyet Yüceses’e benzetirdi. Aile yerleşik musiki kültürü açısından şanslıydı. Ancak mutlu yuvaları kara bulutlarla sarılacaktı. Esen, daha 7 yaşındayken aile birliğinin dağılışına/parçalanışına şahitlik etti. Annesi ile babası ayrılınca, ortada kalmadı fakat göçmen kuşlara döndü. Bir gün annenin, bir başka gün de atasının yanına sığındı. Okula gitti. Ortaokulu bitirebildi. Üvey annesine yardım etmeyi görev bildi. Dikiş dikerek bütçelerine mütevazı katkıda bulundu. Şarkı söylemeyi, günün moda melodilerini seslendirmeyi hiç terk etmedi. ‘Şarkıcılık yapmayı hayatının gayesi haline getirdi!’

1969’da, 15 yaşına bastığında, talihin yüzüne güleceği geldi. Müzik yapımcısı Ayhan Çoşkun’un düzenlediği ‘ses yarışması’na katıldı. Kategorisinde birinci seçildi. Aynı müsabakaya farklı dalda iştirak eden Nükhet Duru da başarı gösterenler arasındaydı. Her ikisi de ilk plaklarını doldurma imkânına kavuştu.

- Sahnedeki İlk Gününde Transfer Teklifi Aldı… -

Abdullah Nail Bayşu, İrfan Özbakır ve Cavut Deringöl gibi dönemin ünlü hocalarından dersler aldı. Sahneye çıkmaya başladı. 16 yaşında Lunapark Gazinosu’nda seyircinin önündeydi. Ünlü ve güzel assolist Emel Sayın’ın kadrosunda yer aldı. Reklâmlarında göründü. - Gösteri dünyasına ilk adımını atışında eşi - gümrük komisyoncusu! - Orhan Akçınar’ın desteğini hiç unutmadı! - İlk 45'liği olan - sözleri ve bestesi Ali Toprak’a ait! - 'Aşkımı Süpürmüşler'di. Taç Plak etiketiyle çıktı. Prodüktör Lütfi Sütşurup’du.

Lunapark Gazinosu’nun uğuruna hep inandı. Profesyonel müzik hayatının daha ilk gününde transfer teklifi aldı. Bebek Belediye Gazinosu’nun müsteciri kendisine assolistlik önerdi. Gözlerini kamaştıran mukaveleyi hemen imzaladı. Dönemin en genç assolistiydi. Şarkıları ile şöhreti yaygınlaştı. Arabeskin efsane bestekârı Orhan Karadeniz’in eserleriyle yerini sağlamlaştırdı. Ankara’da Köşk ile Dikmen, İzmir’de Akasyalar, İstanbul’da Semiramis ve Maksim gazinolarında çalıştı. 

1971’de, ‘Anlamıyorsun Gönül Derdinden’ / ‘Sana Aşkımı Anlatabilsem’ ile ‘Ayrılık Günü’ / ‘Yüzüme Bakmaya Yüzün Yok’ şarkılarını plağa okudu. Çok önemli ve kalıcı çıkış yakaladı. 1973’de zirveye oturdu. 5 adet 45’lik yaptı. ‘Taht Kurmuşsun Kalbime’ ile halkın gönlünü fethetti. ‘Bırakamam seni ben / Yanımdan gidemezsin / Seviyorsan benimle / Oturup içeceksin’ dizeleri dillere dolandı. İçkili mekânların, eğlence yerlerinin en çok çalınan parça oldu.

1976’da, Tamer Yiğit ile başrolünde oynadığı, ‘Taht Kurmuşsun Kalbime’yi çekti. Ama film gösterime girmedi. Akıbeti hakkında da bilgi edinilemedi. Tek bilinen: ‘Deneme çalışması’ aşamasında kaldığıydı!

- Müşterilerin İstediği Her Şarkıyı Söyle(r)di… - 

Esengül’ün canlı performans sergilediği gazino(lar) erken saatlerde dolardı. Sahnenin önündeki masaların daimi müşterileri de belliydi. Taze solist, şarkılarını seslendirirken her seyircisi ile ayrı ayrı ilgilenirdi. İstek parçalarını yerine getirmeye, memnun etmeye çalışırdı. Tutumu hayranlarını büyüler, bazen aşırı davranmalarına dahi yol açardı.

Orhan Akçınar ile yaptığı evliliği çok kısa - ancak bir ay! -  sürebildi! Ailesi ile gazino çevresi arasında kaldı. Dengeyi kuramadı/tutturamadı. Sahneye çıkmasını teşvik eden eşinden ‘şiddetli geçimsizlik’ sebebiyle boşandı. Göz kamaştıran neonların, basında yayınlanan magazin haberlerinin getirdiği ani ve abartılı şöhretin etkisinde kaldığı ileri sürülecekti. Esengül gençti, güzeldi, hayatı boyunca sevgiyi, güvenle yaslanacağı omzu arayacaktı. Âşık olmak, Türk filmlerindeki gibi sevgi fırtınasına kapılmak/sarılmak iste(r)di. Kalbi boş kal(a)mazdı. Fazla beklemesi de gerekmedi. Sinema ve musiki dünyasının ünlü, yakışıklı, ümit veren ismi Adnan Şenses ile karşılaştı. Bir araya gelmeleri zor olmadı. Her ikisi de aynı çevrenin insanıydı. Birbirlerini anlayabilir, tolere edebilirlerdi. Eşlerinden yeni ayrılmışlardı. Teselliyi bulduklarına inandılar. Dönemin gazetelerinde yer alan haberlere göre, aralarında ‘dinî nikâh’/‘imam nikâhı’ da kıydılar. Aynı apartman dairesini paylaşmaya başladılar. Ama aradıkları mutluluğa ulaştıklarını söylemek zordu. Bir süre sonra tartışma, karşılıklı münakaşalar görüldü. Kavga/tartışma haberleri dahi yazıldı. İlişkileri bir dargın bir barışık sürdü.

- Bilinen İlk Ve Tek Sinema Filminde Adnan Şenses İle Oynadı… -

1977’de, Şenses ile beraberken film teklifi aldı. ‘Yansın Bu Dünya’da başrol oynayacaktı. - Film, 2 şarkıcının ümitsiz aşkını konu alıyordu! - Kadroda Adnan Şenses, Saadet Sun, Aysel Gürel ve Yaşar Yağmur da vardı. Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu idi. İlk ve tek filmiyle sevenlerinin karşısına çıktı.

Film, Esengül’ün hayatında yeni dönem başlattı. Şöhreti arttı, daha da varsıllaştı.  Huzur ve sevgi arayışı tükenmedi. ‘Parçalanmış aile semptomu’ndan kurtulamadı. Adnan Şenses ile ilişkisini bitirdi. Dönemin ünlü futbolcusu, Beşiktaşlı Tayfun Kalkavan ile anıldı. Magazin basınında manşetlere çıktı. Dedikodu sütunlarını doldurdu. Hatta ‘çapkın’ diye bilinir oldu. Kalkavan’la da yürü(te)medi. Kısa süreli yeni beraberliklere yelken açtı!

Basında çıkan haberlere bakılırsa özellikle İstanbul’da çok farklı kesimlerden izleyicileri vardı. Sahne önündeki bazı masalar, mafya babalarına ayrılmıştı! Esengül’ün programına başlayacağı saatlerde gazinoda hareketlenme görülürdü. Her yan çiçeklerle donatılırdı. Hatta kimi tanınmış kabadayılarla gönül ilişkisi kurduğu ileri sürüldü. Bir gece çalıştığı gazinoda eline verilen tabanca ile ateş etmesi de haberlere konu oldu. Alkollüydü ve ısrarlara karşı duramadı! Silah, ünlü kabadayıya aitti. Hayranlarını şaşırttı. Hakkında açılan soruşturma ününü katmerleştirdi. Bazı olaylarda da ismi anılınca, polisin ilgisini çekecek ve izlendiği ileri sürülecekti.

- Semiramis Gazinosu’nda Çatışmanın Ortasında Kaldı… - 

Esengül’ün sahnedeki tavrı da diğer assolistlerden farklıydı. Dinleyicileri ile iç içeydi. Masadaki her müşterisiyle ilgilenirdi. İkram edilen içkiyi içerdi. Şarkı isteğini geri çevirmezdi. Hatta defalarca tekrarlardı. Göz göze yakınlık kurardı. Bakışları tesirini hemen gösterirdi. Bol paralı hayranlarını kendinden geçirir, akıllarını alırdı. ‘Beterin Beteri Var’, ‘Uçup Giden Gençliğime’, ‘Gel Otur Arkadaşım’ vb. şarkıları da etkisini belli ederdi. Yer altı dünyasının bazı ünlü isimleriyle anıldı.

31 Mart 1979’da, İstanbul Şişli’deki Semiramis Gazinosu’nda beklenmedik hadise yaşandı. Karanlık dünyanın ünlü ismi Oflu İsmail’in - İsmail Hacısüleymanoğlu! - başrolünü paylaştığı olayda, gazinonun sahibi Akbulut Karaoğlu ile şef garson Hasan Yolal hayatını yitirdi. Esengül, gelişmeleri film şeridi gibi kare kare yaşadı/izledi. Mermiler yanından geçti. Çok yakın tanıdığı patron ve şef garson gözlerinin önünde can verdi. Sahne kan gölüne döndü. Oluşan panik/korku ortamı mekânı can pazarına çevirdi. Herkes hayatını kurtarma derdine düştü. 

‘Oflu İsmail’ lakabı ile tanınan İsmail Hacısüleymanoğlu, Trabzon doğumluydu. Kalabalık - 6 çocuklu! - ailenin üyesiydi. Ünlü kabadayı Dündar Kılıç’ın da eniştesiydi. Hasan, Başar ve Ata adlı 3 oğul sahibiydi. Basında yazılan haberlere göre, 1977’de, Hollanda’da Helena adlı yük gemisinde ele geçirilen 3,7 ton tutarındaki esrarın sahibi olduğu savıyla ismini duyurmuştu! Polisin yakın izlemesindeydi. Bazı silahlı olaylara adının karıştığı da öne sürülecekti.

- ‘Aldırma Gönül’ Şarkısı Üst Üste İstenince Olay Çıktı… -

Semiramis Gazinosu, 31 Mart gecesi ağzına kadar doluydu. İsmail Hacısüleymanoğlu, Esengül’ü dinlemeye gelmişti. Assolistin - kendisinden 16 ay küçük! - kız kardeşi Sezen Beşikçi’nin şahitliğine göre Oflu İsmail, ‘Aldırma Gönül’ adlı şarkıyı istedi. Esengül talebi yerine getirdi. 2. kez yinelenmesine de karşı çıkmadı. Oflu İsmail çok memnun oldu.

Bir başka görgü tanığının anlatımı daha değişikti: ‘Dönemin ünlü kabadayılardan İsmail Hacısüleymanoğlu, gazinoya geldi. Esengül’ün programına ara verdirdi. ‘Taht Kurmuşsun Kalbime şarkısını söyle!’ diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Olaya müdahale etmeye kalkışan gazino sahibi Akbulut Karaoğlu ile şef garson Hasan Yolal kurşunlara hedef oldu.’ Suçluların Oflu İsmail ve adamları olduğunu iddia edecekti!

- Esengül, Olayın Faillerini Görmediğini Söyledi… -

Buğulu sesli Esengül olayın en yakın şahidiydi. Basına yazılı açıklama yaptı. Gördüklerini paylaşmaya çalıştı. - Mealen dedi ki! -

‘Gece yarısını geçmişti. Saat bire yirmi vardı. Programımın nihayetine gelmiştim. Sonuncu şarkımı söylüyordum. İşime yoğunlaşmıştım. Ses düzeninin hışırtıları arasında ilk kurşun sedasını duydum. Ancak silah sesi olabileceğini düşünmedim. Her zamanki gibi şampanya patlatıldığını sandım. Az sonra gazino ana baba gününe döndü. Sağımdan solumdan mermiler geçmeye başladı. Bir anda lambalar söndü. Her yer zifiri karanlığa boğuldu. Kim(ler)in ateş ettiğini gör(e)medim. Kendimi kulise zor attım. Şaşkınlıktan ne yaptığımı bilemedim. Birisinin yardımıyla bornozumu giyebildim. Sonra da hemen hastaneye koştum.’

Olayın başka bir gözden anlatımı daha detaylı ama farklıydı:

‘Oflu İsmail, 30 Mart 1979 gecesi, yanındaki 12 kişi ile gazinoya geldi. Sahnenin hemen yanındaki masaya oturdu. Esengül, programına devam ediyordu. ‘Taht Kurmuşsun Kalbime’yi üst üste 2 defa istedi. 3. kez talep etti. Arzusu yerine getirilmeyince silahıyla havaya ateş etti. Gazino sahibi Akbulut Karaoğlu yanına gelip müdahale etmeye çalıştı. ‘Mekânımda kargaşa çıkarılmasına izin veremem!’ şeklinde konuştu. Muhatabı yerinden kalkmadı. İki el ateş etti. Ünlü kabadayının masasında oturduğu ileri sürülen polis memuru Osman Yavuz’un da tabancasını çektiği görüldü. Arbedede şef garson Hasan Yolal da vuruldu. Kaldırıldığı hastanede hayatını yitirdi. Oflu İsmail çıkan panik ortamını iyi değerlendirdi. Kaçmayı başardı.’

- Assolistin Kız Kardeşinin Röportajı İlginçti… -

Esengül’ün kız kardeşi Sezen Beşikçi, olayın üzerinden tam 27 yıl geçtikten sonra Vatan Gazetesi’ne konuştu. Hatırladığı ayrıntıları - ‘mealen! - sıraladı:

‘Oflu İsmail, sahnenin önündeki büyük masada oturuyordu. Kalabalıktılar. Tabaklarında ‘..kain’ vardı. Devamlı çekiyorlardı. Ablam sahneye çıkınca, ‘Aldırma Gönül’ şarkısını istedi. Kardeşim denileni yaptı. Bir daha söylemesini talep etti. Esengül tekrarladı. Sonra beklenmedik anda silahlar ateşlendi. Ne(ler) olduğunu anlayamadım. Herkes can kaygısı ile kaçıştı. Gazino sahibi Akbulut Karaoğlu olay yerinde vuruldu. Garson Hasan Yolal da beni korumak için can verdi. Bana âşıktı.’‘Olaydan hemen sonra gazino boşaltıldı. Ablam bunalıma girdi. Ne yapacağını bilemedi. Gördüklerini aynen anlatsa Oflu grubu peşini bırakmayacaktı. Söylemese, ölen Malatyalı gazino patronunun akrabaları rahatsız edecekti. Esengül kendini kaybetti, deliye döndü. Beni tehlikeden uzak tutmaya çalıştı. Kimseye hiçbir şey anlatmadı.’

- Olayın Sebebi: Akbulut Karaoğlu ile Oflu İsmail Arasındaki Rekabet Miydi? -

Beşikçi, olayın çıkış sebebini de uyuşturucuya bağladı. İddiası göz önünde tutulursa ikili arasında geçmişe dayanan düşmanlık mevcuttu ama katî şekilde emin değildi: ‘Çatışmanın ablam yüzünden çıkmadığı kesindi. Sonradan duyduğuma göre, Oflu İsmail ile gazinonun sahibi Akbulut Karaoğlu uyuşturucu işinden kaynaklanan husumet varmış. Ancak sav ne kadar doğru bilemiyorum.’

Basında çifte cinayetle ilgili bazı olasılıklar dile getirildi. İlk teoriye göre Oflu İsmail’in ortağı olduğu menajerlik ofisi, Esengül’ü kadrosuna almak isterdi. Ancak Semiramis Gazinosu’nun sahibi Akbulut Karaoğlu karşı çıkardı. İkinci iddia hesaba katılırsa, Karaoğlu ile Hacısüleymanoğlu arasında ‘yasaklı madde’den ötürü eski husumet vardı.

Oflu İsmail, bağlantılarını kullanıp sahte kimlikle yurtdışına kaçmayı/çıkmayı başardı. Bulgaristan, Macaristan, İsviçre, Hollanda ve İngiltere’de saklandı. 1980’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. - 1995’de ise yeniden yurttaşlığa alınacaktı! - Semiramis Gazinosu cinayetlerinden ötürü 36 yıl hapse mahkûm edildi. Kesin karar, 1999’da, Yargıtay Birinci Dairesi’nce gıyabında verildi. İnfaz Yasası’na göre 14 yıl 4 ay hapis yatması gerekiyordu.

1985’te, İngiliz polisi, Oflu İsmail’in Londra’da kaldığı evi bastı. Ali Osman Gürekal adına çıkarılmış sahte pasaport ve tabanca ile yakaladı. Ülke yetkilileri, kimlikte adı geçen kişi hakkında bilgi edinmek için parmak izini Türkiye’ye gönderdi. Dönem basınında yer alan haberlere göre, gelen parmak izi farklıydı. Hüviyeti doğrulan(a)madı. Serbest bırakıldı. Ankara, yapılan hatayı hemen fark etti. Doğru kaydı gönderdi. Ama geç kalınmıştı! İsmail Hacısüleymanoğlu, aynı gün Londra’yı terk etti. Hollanda’ya geçti. 

- Oflu İsmail İtalya’da 19 Yıl Hapis Yattı… -

Ama takipten kurtulamadı. 9 Şubat 1987’de, polis evini bastı. Haberlere göre, Hasan Heybetli de yanındaydı. Konuttan 13 adet silah çıktı. Hacısüleymanoğlu hapishaneye gönderildi. Türkiye’de idam istemi ile yargılandığından ülkesine iade edilmedi. Serbest bırakıldı. Gerçek kimliği ortaya çıkınca İtalyan makamlarınca istendi. Torino Savcılığı’nın talebi üzerine yeniden tutuklandı. Suçlama listesi hayli kabarık ve ürkütücüydü: Celal Erdoğan adlı kişiye uyuşturucu satmak, İbrahim Çalışkan’ın ölüm emrini vermek, Bulgaristan bağlantılı yasaklı madde ve silah kaçakçılığı yapmak, vb. gibi suçları işlemekle itham edil(ir)di. İtalya’ya gönderildi, Milano’da yargılandı. 2 Ekim 1989’da, 24 yıl hapse mahkûm edildi. 19 sene fiilen cezaevinde yattı. 2006’da Türkiye’ye geri verildi.

Oflu İsmail, İstanbul Adliyesi’nde hâkim önüne çıkarıldı. Sonra da Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderildi. Yeniden yargılanma talebinde bulundu. İsteği yerinde görüldü. Duruşması İstanbul Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Doktor nezaretinde salona getirildi. Olayı anlattı: 

‘Sanatçı kadını - Esengül’ü! - tanımam,’ dedi. ‘Olay günü, Uğur Kalyoncu, beni ve birkaç arkadaşımı Semiramis Gazinosu’na yemeğe davet etti. Masada 10 kişi kadardık. İçki tüketmedim. Tabancamın yerini değiştirmek istedim. Silah kazara patladı. Gazino sahibi Akbulut, bir grup adamıyla masamıza gelmeye çalıştı. Yanımızda bulunan polis memuru Osman Yavuz ile bir arkadaşı, önlerini kesip yaklaşmalarını önledi. ‘Kaza oldu,’ dediler. Uyarı üzerine geri döndüler. Ama bir süre sonra yanımıza vardılar. Akbulut karşıma dikildi. Eli ceketinin altına sakladığı tabancadaydı. ‘Bir daha sıkmazsan adisin!’ dedi. Hemen eline sarıldım. Hasan Yolaldı’nın silahını bana doğrulttuğunu gördüm. Daha atik davrandım. Benimkini çekip ayağa kalktım. 2 el Akbulut’a ardından da Yolaldı’ya ateş ettim. İkisi de vuruldu. Aynı anda diğer adamlar üzerimize kurşun yağdırdı. Süratle kaçmak zorunda kaldım. Asansör bozuktu. Merdivenlere yöneldim. Bana engel olmaya çalışan bir kişiyi kolundan yaraladım. Sonra da mekândan uzaklaştım.’

- Şahit: ‘Oflu İsmail, Assolist Esengül İle İlgilenirdi,’ Dedi… -

İsmail Hacısüleymanoğlu, gurbet sergüzeştini de özetledi: ‘Olaydan sonra Hollanda’ya gittim. Türkiye Adalet Bakanlığı’nın 200 kişi hakkında tutuklama kararı aldırdığını öğrendim. 1987’de İtalya’ya götürüldüm. Dosyam yollanmadığından yargılanamadım. 2 yıl boyunca bekletildim. Sonra Milano’ya sevk edildim. Tanımadığım 2 Türk ile birlikte uyuşturucudan mahkemeye çıktım. 24 yıl hapse mahkûm edildim.’

Akbulut Karaoğlu’nun arkadaşı olduğunu bildiren K. B. adlı tanık da dinlendi. Gördüklerini anlattı: ‘Bir koruma, İsmail Hacısüleymanoğlu’nun geldiğini söyledi. Gazino sahibi Akbulut, kasasını açıp 3 tabanca çıkardı. Birini kendisi aldı. Diğerlerini bodyguardlarına verdi. ‘Kapıyı tutun! İsmail buradan sağ çıkmayacak!’ şeklinde konuştu. 

Duruşma hâkimi sebebi sordu. Şahit de, ‘O günlerde gazinoda Esengül adlı assolist çalışırdı. İsmail, zaman zaman Akbulut’a, assolist için gazinoya geldiğini söylerdi. Akbulut’un da güzel kadına ilgisi vardı. Engellemeye çalıştım. Beni dinlemedi. Çok geçmeden silah seslerini işittim. Ama çıkıp bakmadım. Daha sonra Akbulut Karaoğlu ile adamı Hasan Yolaldı’nın öldüğünü öğrendim,’ dedi.

Oflu İsmail, şahit K.B.’nin iddialarını reddetti: ‘Sanatçı kadına ilgim yoktu!’

- Esengül’e Film Teklifi… -

Esengül, cinayetlere tanık olunca nasıl davranacağını bilemedi. Paniğe kapıldı. Canını yitirmekten korktu. Tarafların yakınlarından/elemanlarından şiddet görmekten/saldırıya uğramaktan çekindi. Görüntüsünü değiştirmeye çalıştı. Sık sık kıyafetlerini yeniledi. Rutin makyaj biçimini terk etti. Yakın çevresinin beyanına göre Emniyet Müdürlüğü veya Adliye’ye giderken bile bin bir dikkatle davrandı.Kız kardeşi Sezen Beşikçi, röportajında Esengül’ün sıkıntılı dönemini de dillendirdi:‘Ablam hiç evden ayrılmazdı. Erkek kardeşimle Şişli Adliyesi’ne ifade vermeye giderdi. Ben ise arkadaşlarımla sürekli dışarıya çıkardım. Dilediğim gibi davranmaya devam ederdim. Annem, ablamı uyarmış: ‘Kardeşin ölümle dans ediyor!’ demiş. Koşup yanıma geldi, gruba katıldı.’

Esengül’ün sosyal hayatı bitiverdi. Herhangi bir eğlence yerine gitmedi. Can sıkıntısından, moral bozukluğundan ne yapacağını bilemedi. Cinayetlerin üzerinden 19 gün geçmişti. Yeni çekilecek sinema filminde başrol teklifi aldı. Heyecanlandı, yaşama sevinci aniden geri döndü. Kutlamaya karar verdi. 18 Nisan 1979’da, Emirgan’da bir eğlence mekânında rezervasyon yaptır(ıl)dı. Kız kardeşi Sezen, Turhan Yazıcı ve Bakırköylü zengin iş insanı - Bakırköy’deki Fıratlı Pasajı’nın sahibi! - Mehmet Faruk Özfıratlı ile sabaha kadar hoşça vakit geçirdi. - Özfıratlı, evli ve 2 çocuk sahibiydi! - Esengül, - bir röportajında da açıkladığına göre! - ‘evli erkeklerle aşk yaşamaktan hoşlanırdı!’

- Trafik Kazası, MİT Belgesi’ne ‘Cinayet!’ Diye Geçti… - 

‘O gece, Emirgan’da içtik. Ben sızmışım. Bir çarpma/sarsılma ile ayıldım. Araba hızla bariyerlere vurmuştu. Demir parçaları da önde oturan arkadaşımla arkasındaki ablama saplandı. Yaralılarımızı hastaneye yetiştirdik. Esengül ameliyata alındı. Beyin kanamasından hayatını yitirdi.’

Grup, eğlence sonrasında Anadol marka, 34 DC 816 plakalı arabaya bindi. Ataköy civarında - Ataköy Motel’in önünde! - trafik kazası geçirdi. Direksiyonda Özfıratlı vardı. Caddenin ortasındaki kalasları son anda fark edebildi. Ama frenler tutmadı. Otomobil bariyerlere çarptı. ‘Kütüklerin bilinerek yola bırakıldığı, frenlerin bozulduğu iddia edilecekti! Otomobilin sıkıştırıldığı bile öne sürüldü.’ Olay, resmi kayıtlara ‘kaza’ tanımlamasıyla geçti. Ama iddiaların ardı arkası hiç kesilmedi. Haberlerde, ‘mafya hesaplaşması’ savları sıralandı. Cinayet Masası, olayı yeniden soruşturdu. ‘Aşırı alkol ve hız’ sebep gösterildi.  

Basında yer alan haberlerde dikkat çeken bir iddia daha mevcuttu: 1985’de, ‘MİT Raporu’ diye adlandırılan ‘bilgi notu’nda kazadan da bahsedildi: ‘Derin devlet destekli mafya tarafından, trafik kazası süsü verilerek işlenmiş cinayet,’ diye yorumlandı.

Esengül, Fatih Camii’nde yapılan dinî merasimden sonra defnedildi. Cenazesine ailesi ve arkadaşları katıldı. Cemaatin 20 kişiyi bile bulmadığı görüldü. Müzik ve gazino âleminden iştirak eden olmadı. Çelenk(ler) de yoktu! Kazadan yaralı kurtulabilen kız kardeşi Sezen de 2 kişinin yardımıyla törende bulunabildi. Ünlü assolist, İstanbul’da Yeni Kozlu Mezarlığı'nda toprağa verildi.

24 yaşında aramızdan ayrılan Esengül, 23 plak ve 4 kaset doldurdu. Ölümünden sonra anısını yaşatmak için - Selami Şahin’in üstün gayretiyle! - ‘Son Hatıram’ adlı uzunçaları yayınlandı. Albümdeki şarkılarının bir kısmı eski 45’lik plaklarından, bazıları da henüz basıl(a)mamış stüdyo kayıtlarından sağlandı.

20 October 2023 13:20
1,271 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Hükümet Gibi Adam

Ayhan Işık, Yeşilçam’da kendi kanunlarını uyguladı. Ücretini belirledi ve yapımcılara kabul ettirdi. Hakkını cesaretle savundu, kimsenin sömürmesine izin vermedi. Sinema emekçilerinin sendikalaşmasının, haftada bir gün de olsa izin yapmasının yolunu açtı. ‘Türkan Şoray, Işık’ın yolundan yürüdü!’

Yeşilçam’ın Taçsız Kralı

Ayhan Işık, Selanik’ten hicret eden bir ailenin çocuğu idi. Eğitimini zorluklar içinde tamamladı. DGSA’den mezun olup ressamlık yapacaktı. Kendisini Yeşilçam’da buldu. ‘Türk sinemasının ilk büyük starı’ diye tanındı. Beyazperdenin tarihine geçti.

Beşiktaşlı Kartal Tibet

Sinemanın ünlü, yakışıklı, zengin, pek kabiliyetli, çok yönlü ismiydi. İşine ve evine önem verdi. Sade, dedikodudan uzak, huzur dolu hayatı özledi, yaşadı. Mutluluğu hanesinde ve ailesinde buldu. Eşine ve çocuklarına sıkıntısız, sevgi dolu ve zengin sayılabilecek yaşam sunabilmenin gayreti içinde oldu. Kaliteli eğitim aldırdı.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

Hastalara Şifa Dağıtan Eski Dansöz

Leyla Sayar, Yeşilçam’dan elini ayağını çektikten sonra, kendisini evliya diye tanıtmaya başlamış ve ellerindeki mucizevî güçle (!) hastalara şifa dağıttığını öne sürmüştü.

27 Mayıs’tan Sonra Başbakanlık’ta Ne(ler) Oldu?

Başbakanlık Müsteşarlığı Özel Kalem Müdürü Mehmet Geylani; 27 Mayıs Askeri Darbesi’nin öncesinde ve sonrasında görevinin başındaydı. Gördüklerini/yaşadıklarını Ankara’nın kıdemli usta gazetecisi Kemal Bağlum’a anlattı; tarihe şahitlik etmeye çalıştı… Geylani: Darbe sonrasında Başbakanlık’ta yaşanan bilinmeyen bazı olayların perde arkasını açıkladı…

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Hücreye Atılan Aktör

Akan, sıkı Atatürkçü idi. Büyük önderin fikirlerinin, eserlerinin, hatıralarının takipçisiydi. Mustafa Kemal Paşa’ya ait paltoyu olağanüstü dikkatle/özenle saklardı. Her 10 Kasım’da, sahibi olduğu ilkokulda öğrencilere, velilere ve öğretmenlere sergilerdi.

Huzurevinde Sönen Yıldız

Altan Karındaş çok yönlü sanatçıydı. İlk Türk şov kadınıydı. İnsan, çocuk ve hayvan taklitlerini çok iyi yapardı. TSM’yi bilirdi, makamlara vakıftı. Makber’i kusursuz seslendirirdi. Sadece sanatçı yönüyle değil, güzelliğiyle de çekim merkeziydi.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

Niğde’de Saklanan Kutsal Emanetler

Hükûmet ve Türk Genel Kurmayı, İstanbul'un bombalanabileceğini de ihtimal dâhiline almıştı. Böyle bir durumda, saraylar, tarihî eserler ve müzeler büyük zarar görebilirdi.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Üç Başbakanın Ortak Kaderi

Celal Bayar, Adnan Menderes ve Mesut Yılmaz’ın oğulları intihar ederek hayatlarına son verdi.

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

Yalnız Hem De Çok Yalnız Adam

Yaşar Güvenir; 10 Ocak 1998’de, dünyamızdan kuyruklu bir yıldız gibi ayrıldı. Arkasında yaşanmış hatıralar ve yaşayacak onlarca beste ile…

Fosforlu Cevriye

Suat Derviş’in kalemiyle ölümsüzleşen ‘Fosforlu Çevriye’, toplum dışına itilmiş, sokakları mesken edinmiş ‘hayat kadını’ydı! Özgürlüğüne düşkündü. Çilesini/kaderini kabullenmişti. Erkeklere boyun eğmezdi. Polis takibinden kaçan adama kalbini vermekten de çekinmedi. Ya romanın yazarı Suat Derviş kimdi, nasıl bir hayat sürdü?

Fukara Babası Kemal Sunal

‘Türk Sineması’nın Şaban’ı aslında bir ‘fukara babası’ydı, ama ‘eli sıkı’ (!) bilinirdi…

Ömrünce Ağlayan Ünlü Güzel Kadın

Muhterem Nur, - son döneminde! - Müslim Gürses ile yaptığı ve 29 yıl süren evliliği ile hatırlandı/tanındı. Nur, Gürses’ten 22 yaş büyüktü. Bir devirde çok ünlü olmasına karşın, günümüzdeki bilinirliği sınırlıydı.

Monna Rosa: Kırık Bir Aşk Hikâyesinin Yadigârı

Bazı sevda hikâyelerinin sonunda kavuşulmazdı. Bazılarında ise âşıklar; maşuk(a)larına kendilerini anlatamazdı. Bazı şiirler reddedilebilirdi; ama her kabul edilmeyişin bitebilen/değişebilen vadesi vardı. Monna Roza az bilinen; ama vuslata erişilmeyen kırık bir sevdasının öyküsüydü…

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Yalnız Hem De Çok Yalnız Adam

Yaşar Güvenir; 10 Ocak 1998’de, dünyamızdan kuyruklu bir yıldız gibi ayrıldı. Arkasında yaşanmış hatıralar ve yaşayacak onlarca beste ile…

Hayatı Durduran Ses: Hamiyet Yüceses

Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.

Bir Gece Ansızın Gelebilirim

Ünlü aşk şairi Ümit Yaşar Oğuzcan’ın güftesini yazdığı rast şarkı - bestekârı Rüştü Şardağ! - bir dönem Türkiye’nin gündemindeydi.

Diğer Türk Sineması Yazıları

Yakışıklı Acımasız

Sinema salonunda film seyrederken keşfedildi. Yakışıklı, atletik yapılı, uzun boyluydu. Kâşifini teşhisinde yanıltmadı. Her rolün altından başarı ile kalktı. ‘Döneminin en önemli erkek yüzlerindendi!’

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.