Fatma Girik, 1959’da, Memduh Ün’le yeniden beraber olmaya başladı. 16 yaşını yeni doldurmuştu. Ün, 39’undaydı. Muhterem Nur’dan da yeni ayrılmıştı. Girik, ‘Başkalarını hayatımıza sokmadık,’ diyecekti. ’50 yılı aşkın süre, aşk, tutku, saygı, sevgi, tolerans içinde yaşadık. Her güzel şeyi ilişkimize sığdırdık. Aşkımızı, bağlılığımızı her gün biraz daha büyüttük. Kadınlık gururuma saygı duydu. İncitmemeye özel özen gösterdi.’
Girik, 2015’de, Ün’ü yitirdikten sonra verdiği bir röportajında hayat arkadaşını anlatırken çok duygulandı, gözyaşlarına boğuldu. Sözcükleri boğazına düğümlendi. Kendisi de ölse, ‘Sevdaları unutulmayacaktı, sonsuza kadar yaşayacaktı!’ Hastalığı döneminde her şeyiyle ilgilenmişti. Aşkı olgunlaştıkça büyümüştü. Kendi eliyle doktora götürmüştü. Yiyeceklerini hazırlamıştı. İlaç(larının) saatini hiç aksatmamıştı. İnsanlar zaman içinde ‘aynileşirdi’, adeta ‘yekvücut’ kesilirdi. Neye üzüldüğünü, neye sevindiğini, neye sinirlendiğini bilirdi. Hayatını kalbini verdiği adama göre kurgula(r)dı.
- Çocuk Sahibi Olmayı Denediler… -
Ün de, Girik’le ilgili benzer fikirlere sahipti: ‘60’lardan günümüze kadar en büyük destekçimdi. Birbirine daha çok bağlanan ve güvenen ikili olduk! Birliktelikler tavizsiz olmuyor. Ben geçimsiz, sayılabilirim. Fatma, fazla toleranslı ve fedakârdır. Beraberliğimizin en büyük sırrı: İkimizin de aynı mesleğe olan âşkımızdı!’
Bir ara çocuk sahibi olmayı düşündüler. Yıl, 1982 veya 1983’dü. Birlikte Avusturya’ya gittiler. Tüp bebek tedavisini deneyeceklerdi. Yeni yöntem ülkemizde henüz yeterince gelişmemişti. Girik - 40’ındaydı! -, doktora döndü, şaka yaptı: ‘Baba biraz yaşlı!’ Memduh Ün, hazır cevaptı, sözün altında kalmadı: ‘Asıl yaşlı sensin! Babanın yaşı önemli değil…’ Sonucu kadın vücudu belirlerdi. Erkeği ile aralarında 22 - 23 yaş vardı. Rehabilitasyondan vazgeçti. Sonradan pişmanlık duymadı. Kız kardeşinin çocuğunu benimsedi. Bir kızı da evlat edindi.
1968’de, Yeşilçam’ın pek çok ünlüsü gibi davrandı. Sahneye çıkıp şarkıcılık yaptı. Çoğu meslektaşından daha başarılıydı.
İzmir’de, ‘Bornovalı Nuri’ lakabıyla tanınan Nuri Yalçuk, Girik’e reddedemeyeceği teklifte bulundu. Kendisi, Lunapark Gazinosu, Dalyan Gazinosu, Golf Restoran gibi isim yapmış, halkın bildiği ve müşterisi olduğu müesseselerin kurucusu/sahibiydi.
- Her Gün 5 Bin Lira Yevmiye Aldı… -
Fatma Girik, Lunapark Gazinosu’nda sahneye çıkacaktı. Yalçuk’un Yeşilçam’dan teklif götürdüğü ilk sanatçıydı. Önerisi son derece cazip ve ikna ediciydi. ‘Her gün 5 bin lira yevmiye verecekti!’ Ücret duyulunca yer yerinden oynadı. Türkiye’nin magazin gündemine oturdu.
Yalçuk’un yıllar sonra bir gazeteciye verdiği röportajdaki açıklamaları dikkat çekiciydi. İzmirli gazino patronuna göre, o dönemde, Emel Sayın 750 lira, Ajda Pekkan da 750 lira yevmiye alıyordu. ‘Fatma Girik önerilen astronomik ücreti ilk gününde hak ettiğini gösterdi: 7.500 kişilik salonun tamamını doldurdu, ‘ful çektirdi’!’ ‘Kaprisi yoktu. Güzel mi güzeldi. Kabadayı kızdı!’ Girik, sahneye çıkış sırasını önemsemezdi. Sorun da yapmazdı. Parasını her akşam program bitiminde alırdı.
Girik, aynı yıl sinemadan da uzak kalmadı. ‘Öksüz’ - Engin Çağlar ile! -, ‘Köroğlu’ - Cüneyt Arkın ile! -, ‘Vuruldum Bir Kıza’ - Berkant ile! - gibi yapımlar için kamera karşısına geçti.
Fatma Girik, ‘45’lik’ diye adlandırılan 2 plak doldurdu. 1965’de, ‘Serengil’den, ‘Aguş’ ve ‘Aşka Şepke’ adlı şarkıları okuduğu ilk eserini yayınladı. 1975’de, ‘EMI Plak’tan, 2. 45’liğini çıkardı. ‘Aşk Düğümü’nü ve ‘Su Sızmazdı Aramızdan’ı seslendirdi.1969’da çekilen ‘Boş Beşik’de de Anadolu insanının çilesini ve kadınların sorunlarına değinmeye çalıştı. Tecrübesi ve çizdiği gerçekçi portrelerle göz doldurdu, seyirci(sin)den tam not aldı. Rol arkadaşı Tugay Toksöz’dü. Yönetmen Orhan Elmas’dı.
1970’li yıllarda bazı firmaların reklam yüzü olmayı kabul etti. Tanıtım filmleri için tecrübeli rejisörlerle çalıştı.
1973’de, Behçet Kemal Çağlar’ın romanından sinemaya aktarılan ‘Ezo Gelin’ filminde oynadı. Karşısında yine Tugay Toksöz vardı. Filmi de Orhan Elmas yönetti. Yapımcılığı Memduh Ün yüklendi.
- Politikaya Erdal İnönü’nün Önerisiyle Girdi… -
Politikaya girmesi, Şişli Belediye Başkanlığı’na seçilmesi de kendi isteğinin dışındaydı. Öneri üzerine SHP’ye kaydını yaptırdı.
Bir sonbahar günüydü. Beyoğlu’nda alış veriş yaptı. Memduh Ün ile buluşmak için - Arif Keskiner’in sahibi olduğu! - Çiçek Bar’a uğradı. Kemal Sunal, Tarık Akan ve Ün’ün oturduğu masaya ilişip soluklandı. Az sonra, lacivert elbiseli bir grup kendisi ile görüşmek istedi. Gelenler, SHP - Sosyal Demokrat Halkçı Parti! - Beyoğlu İlçe Başkanlığı’nın üyeleriydi. Kendisine davet iletmekle görevliydiler. ‘Genel Başkanımız Erdal İnönü, sizinle konuşmak istiyor. Nurettin Sözen Bey’in bürosunda bekleyecek!’ Girik, belirtilen gün ve saatte anılan yere gitti. Sürpriz öneri ile karşılaştı: ‘Sizi, SHP’den Şişli Belediye Başkanlığı’na aday gösterme düşüncesindeyiz!’
Girik, teklifi ölçtü, tarttı ve kabul etti. 1989’daki yerel seçimlere girip kazandı. En yakın rakibine 20 bin oy fark attı. Bir dönem görev yaptı. 1994’de vazifesini tamamladı, bir daha aday da olmadı. - Namzetliği sürecinde Baykal’ın ismine karşı çıktığını öğrendi! - CHP yeniden açılınca, SHP’den istifa etti. Partiye katılmayacağını açıkladı. Yeni seçimlere iştirak etmeyeceğini, politikayı bırakıp, asıl işi sanata/sinemaya döneceğini deklare etti. Beyanına göre, hakkında hiç soruşturma açılmadı. ‘Kendisine bir kez rüşvet önerildi. Teklifi elinin tersiyle itti. İğrenç ‘inha’yı parti yönetimine iletti. Sorumluların cezalandırılmalarını sağladı!’
- Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödedi… -
Politikacı kimliğiyle örnek oldu: Her zaman emeğin ve emekçinin yanında durdu. Fedakârlıktan çekinmedi. Belediye bütçesi sıfır çekince, sinema ve sahneden kazandığı para ile edindiği evini elden çıkardı. İşçilerin maaşlarını ödedi. ‘Örnek davranışı karşısında alkış/takdir de beklemedi!’
Fato, kısa süreli politik hayatında numune gösterilebilecek şahsiyetti. 5 yıllık başkanlık döneminde zenginleşmedi aksine fakirleşti. Bir röportajında, o dönemdeki mali durumunu beyan edecekti: ‘Başkan seçildiğimde 3 evim, bir arabam ve biraz da param vardı. Görevi teslim ettiğim gün ise, bir evim, bir arabam kaldı. Bankadaki hesabım boş boştu!’ Son sözü ise göz yaşartıcıydı: ‘Bütün varlığım, memleketime/halkıma helal olsun!’
1991’de, Zonguldak’ta başlayıp Ankara’da biten ‘Büyük İşçi Yürüyüşü’ne katıldı. Türk-İş’e bağlı Maden-İş’in yeraltında çalışan emekçilerin haklarını savunan ve ses getiren eylemine açık destek verdi. Kortejin Ankara’ya girişinde çekilen resimde, bir kolunda İlhan Selçuk, diğer kolunda Uğur Mumcu vardı.
1996’da, Kanal D’de, ‘Söz Fato’da!’ programını hazırladı, sundu. Dürüstlüğünü ve dobralığını yine gösterdi. Devasa şirketleri, holdingleri arkada bıraktı, ‘vergi rekortmenleri’ arasına girmeyi başardı. ‘İstesem türlü dalavere çevirir, servet sayılacak parayı vergiye ödemez, yastık altına atardım,’ diyecekti. ‘Ama ben devletini kazıklayacak birisi değilim!’ ‘Devlete vergi olarak ödediği tutar: - dönemin rakamlarıyla! - 178 milyar liraydı!’
- 2001’de Bodrum’a Yerleşmeye Karar Verdi… -
1999’da, siyasete kısa süreli dönüş yaptı. CHP’den, Şişli Belediye Başkanlığı’na adaylığını koydu. Ön seçime katıldı. Ama bazı rakipleri, ilçenin eski parti yöneticileri ile anlaşamadığı için ‘sabote edildiğini’ ileri sürdü ve istifasını verdi. Politikadan tamamen çekildi.
2001’de, Bodrum’a yerleşmeye karar verdiler. Torba Mahallesi’nde evlerine geçtiler. Memduh Ün’ün hastalığı gözle görülür hale gelmişti. Ün, Ege’nin iklimini ve ahalisini severdi. Kendisini daha dinç/huzurlu hissediyordu. ‘Burada yaşayalım!’ diye fikrini belirtti. Girik, Ün’ün önerisinden memnundu. Destek vermekten geri durmadı: ‘Dilediğince kalabiliriz!’ Memduh, kararını bir aşama daha ileriye götürdü: ‘Fato! İstanbul’a dönmeyelim. Bodrum bana ilaç gibi geliyor…’
Girik, hayat arkadaşının kararına saygı gösterdi. İstanbul’daki evi boşalttı. Eşyalarının çoğunu getirtti. ‘Bodrumlu oldular!’ Senenin tamamında ikamet etmeye başladılar. Bütün mevsimleri sıra ile sindire sindire yaşamaktan memnundular.
- Girik, Memduh Ün’ü Yoğun Bakımda Bile Yalnız Bırakmadı… -
Yıllar geçtikçe Memduh Bey’in hastalığı ilerledi. 2014’de ağırlaştı, hastaneye yatırıldı. Uzun müddet yoğun bakımda tedavi altındaydı. Girik’in beyanına göre süre: Bir yıl bir aydı. ‘Menekşe Gözlü Kadın’, her gün hastaneye gitti. Saatlerce yanından ayrılmadı. Yoğun bakım bölümünde uzun süreli kalın(a)mazdı, yasaktı. Ama yetkili doktor ve hemşireler, toleranslı davrandı. Kimse Fatma Girik’e, ‘Hayır!’ demedi, diyemedi. Serviste, Ün’ün yastığına kafasını dayar, ruhsal yönden rahatlardı. Hayatı paylaştığı adamın yastığa sinen kokusunu ciğerlerine çeker, huzur bulur ve - bazen! - uykuya dalardı.
2015’de, Memduh Ün’ü kaybetti. ‘Evimin çatısı çöktü,’ diyecekti. Öldüğüne inanamadı. Yetimini kabullenemedi. ‘Özlemin hayatın en ağır yükü,’ olduğunu öğrendi. Günler geçtikçe hasreti çoğaldı. ‘Diş fırçasının üzerine macun sıkmasını bile aradı!’ Memduh, ‘Ya Fatocuğum! Ne güzel macun sıkıyorsun. Sen yapsana,’ derdi. Hayatı beraber omuzlarlardı. Her işi ortaklaşa yaparlar, her yere birlikte giderlerdi. Girik, dışarıya çıkmak istemediğinde, ‘Memduh! Çok yorgunum gitmeyelim,’ diye ayak direrdi. Ün hemen karşı çıkardı: ‘Giyin! Giyin! Dışarıda dolaş ki, insanlar güzel kadın görsün!’
- Fatma Girik Öğrenmeye Açıktı, Kendisini Yetiştirdi… -
Aralarında on yılların oluşturduğu şefkat ve anlayış dili hâkimdi. Memduh Ün, ölümünden az önce verdiği röportajında, Fatma Girik’i ortak yaşamlarının ‘denge unsuru’ diye tanımladı. Kendisi kin tutardı. Ama Girik daha iyimser ve toleranslıydı. Her zaman diyalog yanlısıydı. Daima konuşabilecekleri konu(lar) bulurdu. Öğrenmeye açık ve meraklıydı. Eskilerin tabiriyle, ‘tecessüs sahibi’ydi. Ün’ün çevresinde Türk sinemasında iz bırakmış, ekolleşmiş, isimlerini altın harflerle yazdırmış kişiler vardı. Atıf Yılmaz, Ömer Lütfi Akad, Metin Erksan, Orhan Elmas gibi yıldızlar ilk hatırlananlardı. Girik, entelektüel çevrenin sohbetlerinde olgunlaştı. Önerilerini/fikirlerini dinledi, kitaplıklarından bolca başucu eser okudu. Ün’ün deyişi ile ‘İyice doldu!’ ‘Girik, Ün ile ilk bir araya geldiğinde etkilenmişti. Aralarındaki yaş farkını lehine kullanmayı bilmişti.’ ‘O yüzden zevklerimiz aynı,’ diyecekti.
Ün’ün zengin kitaplığı hayat arkadaşına kaldı. O da çok yerinde/doğru karar aldı: Bütün kitaplarını, Mimar Sinan Üniversitesi Kütüphanesi’ne bıraktı. MSÜ, Memduh Ün’e ‘Onursal Profesörlük’ unvanı vermişti. Ödülü Ün adına Fatma Girik aldı. Çok duygulandı ve gözyaşlarını tutamadı.
MSÜ, sinema dünyasından Duygu Sağıroğlu, Feyzi Tuna, Lütfi Akad, Metin Erksan, İlhan Arakon ve Halit Refiğ’i de aynı ödüle/unvana layık gördü.
- Gerçekten Sevdiği Tek Erkek Memduh Ün’dü… -
Girik, kısa cümlelerle hayatını özetlemişti: ‘İyi ki sinema oyuncusu olmuşum. Siyasete girip belediye başkanı seçilmişim. Memduh ile hayatı paylaşmışım. Yeniden dünyaya gelsem, yine Memduh’u seçerdim. Ömrümü yoluna sererdim. Ustamdı! Örnek aldığım kişiydi!’
Ölümünden az önce kendisini ‘zengin’ diye niteledi. Mal beyanında bulundu: ‘Çok zengin kadınım! Evim, orta sınıf arabam, en önemlisi de yanımda annem var! Varsıllığımı göstermek için pırlanta(lar) mı takmalıyım? 20 yıl önce aldığım bir çift küpem, yüzüğüm ve iğnem bulunuyor. En büyük varlığım da: 17 kedim ve 5 köpeğim!’
Hayat arkadaşı Memduh Ün gibi ‘koyu’ Beşiktaşlı idi. Her anında, her fırsatta kulübüne desteğini açıklardı. Çarşı Grubu’nun da gönülden taraftarı ve takipçisiydi: ‘Çarşı’nın her eyleminin altına imzamı atarım!’ derdi.
57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin afiş yüzüydü. Şenlik komitesinin kararından ötürü çok mutlu oldu. Hatırlanmanın sevincini yaşadı. Covid-19 salgını nedeniyle organizasyona katıl(a)madı.
Antalya’dan 3 ödül sahibiydi. 1965’de, ‘Keşanlı Ali Destanı’ ile, 1967’de ‘Sürtüğün Kızı’ ile ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı. 1998’de, aynı festivalin ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü aldı.
Adana Altın Koza Film Festivali’nde, 1969’da ‘Büyük Yemin’ ile, 1970’de ‘Ezo Gelin’ ile, 1971’de ‘Acı’ ile ‘En İyi Kadın Oyuncu’ mükafatlarına layık görüldü.2007’de düzenlenen, 18. Ankara Uluslar Arası Film Festivali’nde ‘Aziz Nesin Emek Ödülü’ ile taltif edildi.
- Girik, Yılmaz Güney’le Beraber Oynadığı Filmleri Ayrı Tutardı… -
Girik’in çok sıkı takipçisi, filmlerine verilen isimleri sıraladı. İlginç bir liste ortaya çıktı: ‘Ben Bir Sokak Kadınıyım’, ‘Kimse Fatma Gibi Öpemez’, ‘Sevişmek Yasak’, ‘Kucaktan Kucağa’, ‘Cici Kâtibem’, ‘Yavaş Gel Güzelim’, ‘Seviştiğimiz Günler’…
Yılmaz Güney ile beraber çektiği filmlerin ayrı yeri vardı. ‘Acı’, ‘Kambur’ ve ‘Ağıt’ filmlerinde gösterdiği performansı beğenirdi. 1968’de, Tugay Toksöz ile başrolünü paylaştığı ‘Boş Beşik’ unutamadığı diğer bir yapıttı. ‘Sevmeden oynadığım, senaryolarını beğenmediğim filmlerim de vardı,’ diyecekti. 200’e yakın yapımda yer aldı. Her birinin farklı anısını dağarcığında saklıyordu.
Döneminin erkek oyuncularının çoğu başarılı ve yüksek kabiliyetteydi. Ayhan Işık, Sadri Alışık, Cüneyt Arkın, Ekrem Bora, İzzet Günay, Togay Toksöz, Kadir İnanır ve Tarık Akan beğendiği aktörlerdi.
- Yeni Nesil Kadın Sinema Oyuncularından Tuba Büyüküstün’ü Beğenirdi… -
Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit gibi dönem arkadaşlarını takdir ederdi.
Genç neslin erkek oyuncularından beğendiği isimleri açıklamadı. Hemcinslerinden Tuba Büyüküstün’ü başarılı bulurdu. Kendi gençliğine benzetirdi. Bir röportajında ‘veliaht’ı olarak niteledi: ‘Çok müthiş kız! Beni anımsatıyor. Bahtının açık olmasını dilerim…’
Fatma Girik, sosyal medyayı kullanmadı. Hiçbir platformda hesap açıp paylaşım yapmadı.
Ün’ü kaybettikten sonra ailesine daha fazla bağlandı. Hepsinin üzerine kol kanat gerdi. Ölmekten korkuyordu. Kendisine ihtiyaç duyan akrabalarını yalnız bırakmaktan ödü kopuyordu: ‘Annemden önce gözlerimi kapatmak istemem!’ Beyanına göre, manevi kızı Ahu’nun hiçbir akrabası yoktu.
Girik, 24 Ocak 2022’de, İstanbul’da tedavi edildiği özel hastanede vefat etti. Ölüm sebebinin ‘COVID - 19’a bağlı çoklu organ yetmezliği’ olduğu açıklandı. 79 yaşındaydı. Cenazesi, Bodrum’da, ‘hayat arkadaşı’ Memduh Ün’ün yanında toprağa verildi.
Ali Hikmet İnce