Rahmetli Aykut Işıklar’ın yazısındaki ‘iddialar’ inanılmazdı, biraz da yürek burkucuydu: ‘Akan’ın Almanya’daki konuşmasının içeriği meçhuldü. Dönemin yüksek tirajlı, etkin sağ/muhafazakâr gazetesi haberi büyüttü. Muhabir olayı şişirdi. Patronu ise tutuklanması için bütün siyasi nüfusunu kullandı!’
‘Tarık Akan, Gayrettepe’deki Siyasi Şube’nin bodrum katında 2 ayı aşkın süre gözaltında tutuldu. ‘Solcu’ diye tanınan gençler, yazarlar, sendikacılar, bölümün zorunlu misafiriydi. Hücreler tıklım tıklımdı. Akan, günlerce sırtını duvara yaslayıp ayakta uyumaya çalıştı. Bacaklarını hareket ettirebileceği yer yoktu. Dönemin ünlü iş adamı Halil Bezmen de aynı yerdeydi, farksız çilenin ortağıydı!’
Vatan gazetesi yazarı Reha Muhtar, 12 Eylül döneminde Tarık Akan’ın hapse girmesi ve işkence görmesini Emel Sayın’la daha önce yaşadığı ilişkiyle açıklamaya çalıştı. Muhtar’ın satırlarına göre Sayın, ‘dönemin üst rütbeli bir komutanı’yla beraberdi. Akan da önceki münasebetinden ötürü hedefe konuldu.
‘Akan ile Sayın’ın, 1970’li yıllarda 4 yıl süren birliktelikleri vardı. İkili, 1972’de ‘Feryat’, 1973’de ‘Yalancı Yârim’ ve 1975’de ‘Mavi Boncuk’ filmlerinde başrolleri paylaştı. İlişkileri, 1973’de, Sayın’ın eşinden ayrılmasından sonra başladı.’
Muhtar’ın savına göre, aradan 40 yıl geçmesine karşın her ikisi de birlikteliği, ‘güzel ve değerli’ şeklinde yorumladı.
- Akan Özel Hayatı Hakkında Hiç Konuşmazdı… -
Akan, isim vermeden ilişkiyi doğruladı. Şöyle dediği yazıldı: ‘Hep âşık delikanlıyı oynamıştım. Aşkı yaşamamıştım. Sonunda sırılsıklam bağlandım. Önce aramızdaki elektriğe engel olmaya çalıştık. O çok direndi. Ancak aşka set çekilemiyor. Tam 4 yıl sürdü.’
Akan’ın kalbini çalan kadının Emel Sayın olduğu iddia edile geldi. Fakat Tarık Akan tarafından isim hiç zikredilmedi. Sayın ise yıllar sonra, ‘Ondan sonra hiç aşk yaşamadım,’ diyecekti.
Akan, yeni süreçte, gerçekçi, dram özelliği ağır basan filmlere yöneldi. İlk tercihi: Yılmaz Güney’in kaleminden çıkan senaryoların realize edilmesiydi. Güney’i eleştirenlere karşı cephe almakta tereddüt etmedi. ‘Özel yaşamındaki aksiyon dolu ve sivri hareketleri şahsi davranışlarıydı!’ ‘Sinemanın büyük ustasına ‘lümpen!’ damgasını vurmak, sanatçıyı anlamamaktı/küçümsemekti!’ Kendisini topluma karşı görevli saymış ve aydınlanmasına adamıştı. Şahsını ve sanatını, halkına bağışlamıştı. Ömrünün üçte birini hapishanelerde geçirmişti. ‘Yaşamı ve sanatı örnek alınmalıydı!’Güney’i cezaevinde defalarca ziyaret etti. ‘Usta’nın Akan hakkındaki görüşleri net değildi. Seyrettiği filmlerinden olumsuz etkilenmişti. Rol vermek istemedi. Ama görüşmeler sıklaşınca fikri değişti. ‘Yol’da oynamasını onayladı.
Akan, Şerif Gören’in yönettiği Yol’da canlandırdığı ‘Seyit Ali’ tipi ile büyük başarı sağladı. Oyunculuk performansının zirvesine çıktı. Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülüne aday gösterildi. ‘Yol’, aynı yarışmadan 4 mükâfatla döndü. Akan, değerlendirme dışı kaldı.
12 Eylül ile gelen yeni dönemde, sinema darbe yedi ve ekonomik sıkıntıya girdi. Akan da geçim darlığından payına düşeni aldı. Bir röportajında yaşadıklarını anlatacaktı. Birikimiyle bir ticari otomobil satın aldı. Kazancıyla bir taksi sahibi daha oldu. Şoförlerin topladığı hâsılatla kendisinin ve ailesinin maişetini sağladı. İstemediği - kendi deyimi ile ‘kalitesiz’! - yapımlarda oynamak zorunda kalmadı. ‘1983’den 1991’e kadar arabalar bana baktı!’ diyecekti.
Can dostu Kozalak Zeki’nin anlattıkları da bazı gerçekleri ortaya çıkarıyordu: ‘Akan, Ertem Eğilmez ile kavga edince ‘kara listeye alındı’! Evindeki film kasetlerini satarak 2 ay geçinebildi. Sonra bir yerlerden borç paralar bulundu, ticari taksi alındı. ‘Maden’ filminden kazanılan parayla 2. otomobil edinildi. 3. de kısa süre içinde geldi. Sonra hepsi satıldı. Taş Mektep’in kuruluşunda sermaye yapıldı. Bakırköy’deki tarihi bina elden geçirildi. Aslına uygun şekilde restore edildi. Özel Taş İlkokulu eğitim öğretime başladı.’
- Tarık Akan’ın Çok Özel Hayatı… -
Akan, 1986’da hayatının en önemli kararını verdi. Elektronik mühendisi Yasemin Erkut Hanım ile hayatını birleştirdi. İlk çocukları: Barış’tı. Sonra ikizleri Özgür ve Özlem doğdu. İkilinin birlikteliği 1989’a kadar sürdü. Boşandılar. Her iki taraf da hiç konuşmadı. Özel hayatlarına saygı gösterdi.
Kamuoyunca bilinen diğer ilişkisi ölümüne kadar devam edecekti. Balerin Acun Günay ile beraberliği 1990’da başladı. Günay, Devlet Opera ve Balesi’nin kadrolu elemanıydı. Büyük aşk yaşadılar. - Ölümünden sonra Akan için düzenlenen anma töreninde, Günay Hanım’ın kolunda sevdiği adamın adının bulunduğu dövme görülecekti! -
Akan’ın kamuoyunca tanınan her 2 eşi de, gözlerden uzak hayat sürdü. Magazin basınına konu olmadı.
Tarık Akan’ın adı bazı ünlü isimlerle anıldı. Ama kendisi her seferinde ketum davrandı, açıklama yapmaktan kaçındı.
5 filmde Akan’la kamera karşısına geçen Müjde Ar - katıldığı canlı yayında! - açıklama yaptı. Hayranlığını belirtmekten çekinmedi: ‘Umarım kocam şu anda beni izlemiyordur. Bir itirafta bulunacağım. Tarık Akan ile birlikte rol aldığım filmlerde, onu gerçekten öpüyordum! Rol değildi!’
Akan, son röportajını Cumhuriyet’le yaptı. ‘Gülşen Bubikoğlu ile çok yakışıyordunuz… Ona âşık oldunuz mu,’ sorusuna klasik cevabını verdi: ‘Salon filmlerini bırakınca, Gülşen’le karşılaşmadım. Ondan köylü kızı, Anadolu’da yaşayan insanı yaratmak çok zordu. Her şey koptu. Âşık olsam da, olmasam da söyleyemem. Hem aşk yaşamımı anlatmak yakışmaz.’
- Füsun Önal Aşkını ‘Hayatımdan Sayfalar’ Kitabında Yazdı… -
Aykut Işıklar, Akan’la ilgili yazısında ilginç iddialarını sıralamıştı: ‘Akan, - o günlerde! - rol arkadaşı Gülşen Bubikoğlu’na fazla yaklaşmış. Bunu duyan nişanlısı Türker İnanoğlu da, Tarık’ı adamlarına dövdürmüş. Bu dedikodu uzun süre kulaktan kulağa dolaşmıştı. Gülşen daha sonra İnanoğlu ile evlenmiş, kızı Zeynep’i dünyaya getirmişti.’
Füsun Önal da, Tarık Akan’la paylaştığı heyecan dolu süreci yazdı. 2007’de yayınlanan, ‘Hayatımdan Sayfalar’ adlı kitabında yaşadıklarını beyan etti. - Atilla Özdemiroğlu ile evliydi! - Önal, Akan ile Antalya Altın Portakal Film Yarışması’nda tanıştı. Sonra da büyük aşka yelken açtılar: ‘Tarık, elime küçük bir kâğıt tutuşturdu. Üzerinde telefon numarası yazılıydı. Garsondan kalem istedim. Kendi telefon numaramı ekledim. Masanın altından uzattım.’
‘(…) Uyurken, ‘Tarık’ın güzel yüzüne bakardım. ‘Kadınlar, benim yerimde olmak için kim bilir neler vermezdi,’ diye düşünürdüm.’
Tarık Akan, Füsun Önal’ın satırları hakkında hiç konuşmadı, yorum yapmadı.
- Tarık Akan’ın Ulaşılamayan Başarıları… -
Tarık Akan, sinema kariyeri boyunca 111 filmde oynadı. 4 televizyon dizisinde yer aldı. Belgeseller yönetti. ‘Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’ adına, ‘Atatürk’ün Alev Çiçekleri’ni çekti. Nazım Hikmet’in anlatıldığı ‘Işık Yontucusu’na imza attı. Kültür dünyamıza, ‘Perge’nin Lahitleri’, ‘Anadolu’da Romalıların Ayak İzleri’ ve ‘Afrodisias’ dokümanterlerini kazandırdı.
‘Ülkemizde dahi seviyesinde bir rejisör bulunmadığı fikrini savuna geldi!’
Sinema yazarı Atilla Dorsay, ‘100 Yılın 100 Türk Filmi’ kitabında, Akan’ın oynadığı 9 eseri sıralamaya soktu. Dorsay’ın değerlendirmesine göre Akan, ‘en başarılı filmlerin jönü’ydü. İkinci sırada 6 kordela ile Hülya Koçyiğit yer aldı.
Yakın dostu, belgesel yapımcısı Nebil Özgentürk, Akan’ın son isteğini açıkladı: Akan, Nazım Hikmet’in ‘Kuvayi Milliye Destanı'nı sinema filmi yapmayı tasarladı. İlk adımı da attı, pilot çekimi gerçekleştirdi. Fakat hevesi kursağında kaldı. Çekime geçileceği sırada hastalandı.
Tarık Akan, katıksız Atatürkçü idi. Cumhuriyetin banisine öylesine hayrandı ki, şahsi elbiselerini bile toplamaya çalışırdı. Koleksiyonunda Atatürk’e ait palto mevcuttu. Akan’ın anlatımına göre Mustafa Kemal Paşa, dönemin Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın evine yaptığı ziyarette paltosunu unuttu. Sonra da geri istemedi. Arıkan’ın yeğeni tarihi giysiyi muhafaza etti. Başka bir varisi tarafından da Akan’a hediye edildi. Ünlü aktör, giysiyi özenle korudu. Her 10 Kasım’da itinayla sergiledi. Okulunun çalışanları, öğretmenleri, öğrencileri ve velileri için sergilendi. Bir röportajında, ‘Sanırım, İsviçre’de özel olarak dikilmiş. Paltonun cebinde mendil varmış. O da, bana hediye eden kişide,’ diyecekti.
Paltonun yakasında bulunan terzi etiketinde, ‘H. Kehrer Frey’ imzası okunuyordu. Ayrıca, ‘6.6.1927’ tarihi ve ‘Kemal Pasha’ yazısı ilişikti.
- FETO Terör Örgütü’nün Tarık Akan Düşmanlığı… -
FETO Terör Örgütü’nün yayın organı Zaman gazetesinde Akan’ı hedef alan ve karalamaya çalışan bazı haberler neşredildi. ‘Ünlü oyuncunun, mafya babası Dündar Kılıç’ı araya sokup Taş Mektep’i Hrant Dink’in elinden aldığı’ iddia edildi. Haberin devamında da, mülk sahibi Rum Vakfı ile kira yüzünden mahkemelik olduğunu öne sürüldü.
İddiaların tamamı asılsızdı. Haberde adı geçen Dündar Kılıç’ın olayla hiç alakası yoktu. Akan’ın şirket ortağı Dündar Uçar’ın soyadı değiştirilmişti. ‘Uçar’ soy ismi ‘Kılıç’ oluvermişti. Oysa adı geçen kişi saygıdeğer eğitimciydi. Aynı zamanda dönemin Özel Okullar Derneği Başkanı’ydı. Hatta Akan’ın bir röportajında dediği gibi, ‘Ben eğitimciliği, Dündar Bey’den öğrendim,’ diyecek kadar saygı duyduğu kişiydi.
Hrant Dink cephesi de iddiaları yalanladı. ‘Okulun gönül rahatlığıyla Tarık Akan’a bırakıldığı,’ açıklandı. Mülk sahibi vakfın yöneticisi Niko Atanasyadis de, beyanat verdi: ‘Tarık Akan’ı yıllardır tanıyoruz. Uyumlu kiracımızdır. Ödemelerini zamanında gerçekleştirir. Artış yaptığımızda da bizi anlayışla karşılar. Şimdiye kadar mahkemeye taşınacak herhangi bir olay yaşamadık.’
Yakın dostu Kozalak Rıza’nın anlattıklarına bakılırsa Akan, ‘gizli yardımsever’di. Yaptıklarını kimsenin bilmesini/duymasını iste(mez)di. Mahallesinde fakir bilinen(ler)i koruyup kolla(r)dı. Eksik eşyalarını tamamla(r)dı. İhtiyaç sahibine harçlık verirdi. Çok sayıda hastaya ilaç yardımında bulunurdu. Çoğunun da ameliyat masraf(lar)ını yüklen(ir)di. Hatta deprem bölgelerine kamyon(lar) dolusu gıda ve giysi yardımı gönder(ir)di.
- Akan, Dini Bütün Bir Ailede Yetişti… -
Akan, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve oğlu Osman Gökçek ile mahkemelik oldu. Gökçekler, Akan’dan davacıydı. Ünlü aktör, Melih Gökçek’in heykelle ilgili bir icraatını eleştirmişti. ‘Hakaret etmediğini ve uzlaşmaya gitmek istemediğini savundu.’ Mahkeme heyeti, Tarık Akan’ın beraatına karar verdi!
Tarık Akan, Aziz Nesin’in kurduğu Nesin Vakfı’nın bir dönem yönetim kurulu başkanlığını da yaptı.
Son röportajında, ‘İnançlı birisi misiniz,’ sorusuna net cevap(lar) verdi. Annesi, 5 vakit namazını aksatmadan kılardı. Makyajını yapar, saçlarını boyardı. Anneannesi ve ablası da aynı şekilde davranırdı. Dini bütün ailede yetişmişti. Bütün inançlara saygı duymayı/göstermeyi öğrenmişti. ‘Dinin siyasete alet edilmesine karşıydı!’ Kendisini de ‘inançlı’ diye tanımlardı. Ama reklamının yapılmasına, herkesin bilmesine karşıydı. ‘İnsani ve politik ilişkilerinde dinin yeri yoktu!’
En sevdiği yemek: ‘Kuzu incik’ti. Pilav üstü döner, kuru fasulye ve mercimek çorbaya bayılırdı. Köfte vazgeçilmeziydi.
Arkadaşı Kozalak Rıza’nın anlatımına göre Akan, hayat öyküsünü yazmaya başlamıştı. ‘Yeşilçam’ı anlatacaktı!’ Ama hastalığı ortaya çıkıp durumu ağırlaşınca notları yarım kaldı.
Dedesi 97 yaşında vefat etmişti. Onun gibi uzun yaşayacağını söylerdi. Arkadaş toplantılarında da iddiasını yinelerdi. Bir başka röportajında, ‘Yatağımda ve aniden öleceğim,’ diye açıklama yapacaktı.
Ölümünden 14 ay önce hastalığına teşhis konuldu. Kendisine ABD’de tedavi görmesi önerildi. Karşı çıktı: ‘Atatürk gitmedi ki, ben niye gideyim,’ cevabını verdi. Mali durumu yerindeydi. Yurt dışındaki herhangi bir kurumunda - belki! - sağlığına kavuşabilirdi. Türk doktorlarına güvendi. Durumunu kabullendi. ‘Amansız hastalığa nasıl yakalandım? Bu illet neden beni buldu?’ diye de sorgulamadı.
Yoğun şekilde sigara tüketirdi. 50 yıllık tiryakiydi. Doktorlarının teşhisi dikkate alınırsa, akciğerleri yüzde 90 nispetinde hasarlıydı. ‘Çok yakın dostu Müjdat Gezen’in açıklamasına bakılırsa, ölüm sebebi ‘akciğer kanseri’ değil ‘karaciğer kanseri’ydi!’
Akan’ın cenazesi, Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Bakırköy Zuhuratbaba Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Oğlu Barış Üreğül’ün de açıklamasında belirttiği gibi Akan, ‘Müslüman’dı. ‘Dinsiz’ ya da ‘ateist’ değildi. Defin töreni de inandığı dinin muamelatına göre icra edildi.
Ali Hikmet İnce