Işık, 1970’li yılların ikinci yarısında anılarını yazmaya girişti. Ölümünden sonra, Tercüman gazetesinde ‘Hatıralarım’ başlığı altında yayınlandı. Sinema dünyasından ilginç olayları anlatan yazılar, gazete sayfalarında kaldı, kitaplaşmadı. Eşi Gülşen Işık, efsanevî tiyatro insanı Haldun Dormen ile TRT’de röportaj yaptı. Ünlü aktörün özel ve sanat hayatını anlattı.
‘Küçük Hanımefendi’ serisine hayat veren 2 ünlü yıldız, Belgin Doruk ve Ayhan Işık’ın hayat hikâyeleri kitaplaştırılmak istendi. Proje, İstanbul’da faaliyet gösteren bir yayınevi tarafından sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo’ya iletildi/önerildi. Ama düşünceden öteye geçirilemedi.
Ayhan Işık, döneminin başka bir modasına uydu - daha doğrusu maddi şartların ağırlığından ötürü uymak zorunda kaldı! - : Gazino sahnesine çıktı! Türk Sanat Müziği’nin seçkin örneklerinden oluş(turul)an repertuvarı seslendirmeye çalıştı. Yeni uğraşını - her zamanki gibi! - ciddiye aldı. Dönemin çok tanınmış müzik insanı Münir Nurettin Selçuk’tan özel dersler geçti. Selahattin Erköse’den gördüğü solfej ve şan kursları ile bilgisini artırdı.
Ünlü müzik şirketi ODEON’dan plağı da çıktı. İbrahim Erozan’a ait ‘Doğdum Çile Çekmek İçin’ ve ‘Gönül Belası’ adlı iki şarkıyı seslendirdi. İlk parçanın söz yazarı Yalçın Demirkılıç, 2. eserin güftekârı Afet Kemani idi.
Öztürk Serengil’in ‘Yeşilçam Benden Sorulur’ adlı anılarında Işık’ın ses sanatçılığı macerasına ilişkin detaylı malumat verdi.
Işık, özel hayatında son derece gizemli ve seçiciydi. Bekârlık döneminde, annesiyle Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi’ndeki 142 numaralı apartmanın 4. katındaki geniş ve bol güneş ışığı alan dairede otururdu. Kendisiyle yapılan bir röportajda, idealindeki eşi tanımlamıştı: ‘Eş adayımda güzellik şart! Ama albeniden önce kültür, zekâ, anlayış ve incelikte de bana uyması gerekir. Mesleğimin gereklerini yerine getirirken kıskanmaması lazım! Ev hanımı olması da beklentilerim arasında… Salon kadını istemiyorum!’
- Evlendiğini Hayranlarından Sakladı… -
Hayatını birleştirdiği Gülşen Işık’ın varlığını uzun süre saklamayı başardı. Hayranlarının öğrenmesini istemedi. ‘Özellikle kadın seyircilerinden gizlemeye çalıştığı,’ ileri sürüldü. ‘Fanlarını yitirmekten çekindiği,’ yazıldı.
Gülşen Hanım, İstanbul’un tanınmış eski bir ailesine mensuptu. - Babası İdris Yaybudak eczacıydı! - Güzel, kültürlü, sosyal, espriliydi. İstanbul sosyetesinin önemli isimleriyle dosttu. Çiğdem Simavi, Handan Simavi, Rezzan Has gibi kamuoyunca bilinen isimlerin yakın arkadaşıydı.
Nikâhları aile arasında kıyıldı. Sinema camiasından ve yakın arkadaş çevresinden kimse çağrılmadı.
Gülşen Hanım, İngilizce eğitim yapan okuldan mezundu. Dairesini edindiği kültüre uygun döşedi. Her eşyanın alınışında ve yerleştirilişinde İngiliz zevkinin izleri görüldü. Evinin duvarlarını bej rengine boyattı. Monet, Van Gogh, Casanne’nin imzalarını taşıyan ünlü ressamların tıpkıbasım tablolarını astırdı.
Çiftin Serap ismini verdikleri kız çocukları dünyaya geldi.
Gülşen Hanım, Yeşilçam’ın seçkin isimleri ile de sıcak aile dostlukları tesis etti. Belgin Doruk ve Neriman Köksal’la samimiyet kurdu. Ekrem Bora’nın eşi Gül Bora ve İzzet Günay’ın hayat arkadaşı İpek Günay de dostluk çemberinin içindeydi.
Işık Ailesi, Türk Sanat Müziği düşkünüydü. Ev(lerin)deki en kıymetli eşyalardan birisi, Almanya’da hususi şekilde - İngiliz stilinde! - yaptırılmış ‘müzik dolabı’ydı. Ayhan Işık, yorgunluk atarken ya da hep birlikteyken müzik dinlerdi.
Ses dergisindeki röportaja göre, müzik dolabı - 1964’deki fiyatı! - tam 25 bin liraydı.
- Haftanın 6 Günü Çalışır, Pazarları Dinlenirdi… -
Ayhan Işık, iş hayatında tam bir profesyonel ve disiplin insanıydı. Film çalışması varsa, sete herkesten erken gelirdi. İstenen kostümünü giyer, makyajını yapardı. Çağrılacağı ana kadar sabırla beklerdi. Haftanın 6 günü çalışır, pazar(ları) dinlenirdi. Çalışma biçimi ile Yeşilçam’da bir reformu gerçekleştirdi. Sinema emekçilerinin haftanın bir günü - özellikle de pazar günü! - izinli sayılması kabul edildi. Yakın çevresi, dedikodudan nefret ettiğini söylerdi. Asansör kullanmaz, merdivenleri yürüyerek çıkardı.
Giysilerine ve saç şekline çok dikkat ederdi. Sette dolaşırken elindeki küçük aynadan kendisini seyretmeyi severdi. ‘Bu davranışı takıntı haline getirdiği,’ konuşuldu.
Ayhan Işık’ın ölümünden az önce estetik ameliyat yaptırdığı ileri sürüldü. Yaşlılığın izlerini silmeye çalışmıştı. ‘Gözlerinin altında oluşan torbaları aldırmıştı!’ Ama Işık, iddiayı reddetti.
Türk sinemasının taçsız kralı, yüz yaşına kadar yaşayacağını söylerdi. Sağlığına çok dikkat eder, yemesine içmesine aşırı özen gösterirdi. Fakat müthiş sigara tiryakisiydi. Halk deyişiyle ‘birini söndürür, diğerini yakar’dı! Bir süre sonra tütünü bırakmaya karar verdi. Paket taşımaktan vazgeçti. Canı çekince arkadaşlarından aldı. Yakınlarından sigara talep etmesi bazı esprilere ve dedikodulara sebep oldu. Bu defa da ‘cimriliği ve otlakçılığı konuşuldu!’ Set arkadaşlarına göre, ‘Bir paket sigara alsam mı, almasam mı diyecek/düşünecek derecede hesabîydi!’ Dönemin en ünlü/başarılı görüntü yönetmeni Kriton İliadis'den sigara isterken, ‘Mastori! At bir tabanca!’ dediği rivayet edil(ir)di.
- Işık, Sinema Emekçilerinin Sendikalaşmasını Savundu… -
Ayhan Işık, Amerika seyahatinde sinema sektöründeki çalışma şartlarını yerinde gördü. Starların, figüranların, kamera arkasında çalışanların sosyal güvenlik kazanımlarını, ücretlerinin yüksekliğini müşahede etti. Kanunla sağlanan sosyal güvencelerin ABD sinemasına ve emekçilerine katkısını fark etti. Ülkemizde de benzer koşullar ve olanaklar tesis edilmeliydi. ‘Sinema Kanunu’ çıkarılmalı, etkin çalışmalar yapacak sendika(lar) oluşturulmalı, sinema sanatçıları ilk adımlarından itibaren sigortalanmalıydı. ‘Işık, Yeşilçam’ın şartlarını iyileştirmek için faaliyette bulunan ilk star olarak tarihe geçti!’ Bazı iyileştirmeler sayesinde gerçekleşti.
Yeşilçam kulislerinde Işık ile Kemal Film’in sahibi Osman Fahir Seden’in arasının limoni olduğu söylenirdi. Seden, Işık’ı Yeşilçam’da parlatan, star yapan isimler arasındaydı. Çok sayıda filme ortak imza atmalarına karşın, ilişkileri hep sınırlı kalmıştı. Aralarında samimi dostluk oluş(a)mamıştı. Işık, işi ile kişisel münasebetlerini ayrı tutardı. Birbirine karıştırmamaya çok dikkat ederdi. Kemal Film adına pek çok filmde oynadı. 1952 ve 1953’de, Yeşilçam’a ilk adım attığında 1.800 lira ücret alıyordu. Ama ünlenip yıllar geçtikçe bedelini de yükseltti: 1963’de aynı firmadan 75 bin lira aldı! Tarifesini 100 bin liraya kadar çıkardı. Emeğinin karşılığını alma konusunda titizdi. Filmlerinin başarısını, halkın ilgisini/sevgisini iyi/lehine kullanırdı. Star ağırlığı ile yeni fiyatını belirlerdi.
Osman Fahir Seden anılarında, sinema dünyasında yaşadığı, şahit olduğu olayların bazılarını anlattı. Bazen isim isim açıklamalar yaptı. Kanaatine göre, ‘Türkiye’de ‘star sistemi’nin kuran ve yerleşmesini sağlayan kendisiydi.’ Başta hayat verdiği oluşumu çok başarılı buldu. Ama uzun vadedeki gözlemi ilginçti: ‘Star sistemi, evde kavanozda boğa yılanı yavrusu yetiştirmeye benzerdi. Zamanla büyür, önce sahibinin kemiklerini kırar ve yutardı. Sonra daha da irileşir, etrafına kötülük saçardı. En sonunda da en yetişkin haline gelir ve kendini yerdi.’
- Agâh Özgüç’e Göre, Türk Sineması’nın İlk Büyük Starıydı… -
Değerli sinema tarihçisi Agâh Özgüç’e göre, halkın gönlüne yerleşen, star seviyesine çıkan ilk isimler: Ayhan Işık, Yılmaz Güney, Sadri Alışık, Fikret Hakan, Muzaffer Tema ve Orhan Günşiray’dı. Daha sonra Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Tarık Akan, Şener Şen ve Kemal Sunal da listeye girecekti.
Seden, Ses Dergisi’ne verdiği röportajda, Ayhan Işık’ın para kazanmasının, fiyatını daima yükseltmesinin sırrını açıkladı: ‘Aynı değerde başka aktör yoktu. Hiçbir yapımcı tarafından yıpratılamadı. Halkın ve prodüktörün sevgisi at başı gitti.
Kendisine çok dikkat etti. Allah’ın verdiklerini korumasını bildi. Yaradılışında ‘özen’ vardı! İçki, kumar, çapkınlık, sefahat gibi sinema dışı ve şöhret düşmanı hiçbir yanlış davranış içine girmedi. Kendisine bakmasını bildi. Sinema seyircisi de karşılığını fazlasıyla verdi. Işık ve yapımcılar para(lar) kazandı.’
Seden’in diğer iddiasına bakılırsa, ‘Işık, inanılmaz derecede yapımcı karşıtıydı! Prodüktörlüğün bütün püf noktalarını bildiğine inanırdı. ‘İleride kendi şirketimi kurduğumda, neler yapacağımı göreceksiniz,’ derdi. 70’li yıllarda şirketinin başına geçti. Birkaç film çekebildi. Sonra işi terk etti!’
Seden, yarım asırlık firması Kemal Film zor durumda iken el uzatmasını/can simidi atmasını istedi. Anılarında olayı anlattı: ‘Benimle bir çalışma yapmasını rica ettim. Cebinden liste çıkardı. Yalan söylemeyeyim: 13 filmlik anlaşması vardı. Boş vakti yoktu. Programında 9 günlük boşluk buldu. Süreyi ayırabileceğini söyledi. 9 günde film çekilebilir miydi?’
- Otomobil Kullanmayı Severdi… -
Ayhan Işık, lüks arabalara düşkündü. Favori markaları: Mercedes, Buick, Oldsmobil ve Cadillac idi. İlk tercihini daima Mercedes’den yana kullandı. Dönemin basınında yer alan haberlere göre, aracı saatte 220 kilometre hıza çıkabilirdi. Otomobilinde 3 farklı klâkson vardı: ‘Yarış klâksonu’, ‘uzun yol klâksonu’ ve ‘müzikli klâkson’… ‘Işık, Yeşilçam tarihinde lüks araba sahibi olan ilk yıldızdı!’ Hem de en şaşaalı ve en pahalılarının malikiydi. Almanya’da satın aldığı Mercedes ile Münih’ten İstanbul’a kadar direksiyon sallamıştı.
Tecrübeli şoförler kadar otomobiller hakkında bilgi sahibiydi. Taksisinin plakası 34 FU 473 idi. ‘230 SL Mercedes’ini sigorta edecek şirket bulamadı!’ Son yıllarında 2 farklı lüks araç kullandı.
‘Yeşilçam’ın Taçsız Kralı’ özel hayatında son derece muhafazakâr ve gizemliydi. Gazete ve dergi yazarları ile evinde röportaj yapmayı severdi. ‘Ama yatak odasının resminin çekilmesine asla izin vermezdi!’
Ayhan Işık ve Sadri Alışık, ‘Yeşilçam’ın Bıçkın Delikanlıları’ diye tanınırdı. Vakit buldukça set aralarında tavla oynarlardı. İddialı maçların çoğunu Alışık kazanırdı. ‘Filmlerde jönprömiye olduğundan hep alt ediyor. Ben de hıncımı tavlada alıyorum,’ derdi. Alışık’a göre, ‘Ayhan, tavlada yenilirdi. Kamera karşısındaki gibi usta oyuncu değildi!’
- Sadri Alışık, Ayhan Işık’ı Kaybedince Üzüntüsünü Şiire Döktü… -
Sadri Alışık, yakın dostunun ölümünden sonra evinin bir odasında ‘Ayhan Işık Köşesi’ oluşturdu. Fotoğraflarını çerçeveletip duvar(lar)a astı. Zaman zaman resimlerin karşısına geçti, içkisini yudumladı. Zincirlikuyu’daki kabrini sık sık ziyaret etti, çiçek bıraktı. Onun hatırasına adadığı şiirler yazdı.
Çolpan İlhan, eşi Sadri Alışık’ın Ayhan Işık’ın ölümüne çok üzüldüğünü/etkilendiğini söyle(r)di. Açıklamasına göre, çektiği yoğun ıstıraptan ötürü ömrünün en az on yılını yitirmişti. Alkol tüketimini artırmıştı. ‘Fakat yine de çok sevgili dostundan 20 yıl daha uzun yaşadı!’
Ayhan Işık da, Sadri Alışık’la dostluğunu bir röportajında açıkladı: ‘Film setlerinin dışında da çoğu zaman beraberiz. Eşlerimiz de birbirlerini tanır ve çok sever. En büyük zevkim: Tavlada Sadri’yi mars ettikten sonra yüzünü seyretmektir!’
Sadri Alışık Kültür Merkezi, Ayhan Işık adına ödül(ler) koydu ve yılın başarılı sanatçılarına verdi.
‘Yeşilçam’ın ilk büyük starı’, 50 yaşında yaşama veda etti. 13 Haziran 1979 Çarşamba günü, İstanbul’daki yazlık evinin balkonunda güneşleniyordu. Güneş altında kalmanın sebebiyet verdiği yüksek tansiyon ve ‘anevrizma rüptürü’ - baloncuk patlaması! - sonucunda beyin kanaması geçirdi. Nişantaşı’ndaki Güzelbahçe Hastanesi’ne kaldırıldı. 3 gün komada kaldı. 16 Haziran 1979’da vefat etti. Cenaze namazı Şişli Camii’nde kılındı. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
- Ayhan Işık, Türkan Şoray’ı İlk Keşfedendi… -
Ayhan Işık ile Nubar Terziyan çok eski ve kavi dosttu. Usta oyuncu Terziyan, Işık ile pek çok filmde beraber oynamıştı. Işık, Nubar Bey’e ‘Amca!’ diye seslenirdi. O da Işık’a, ‘Oğlum!’ diye karşılık verirdi.
Terziyan, Işık’ın zamansız kaybına çok üzüldü. Yüksek tirajlı gazeteye ‘Amcan!’ imzalı taziye ilanı verdi. Işık’ın ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diledi. Işık Ailesi, beklenmedik hassasiyet gösterdi. ‘Terziyan ile akrabalık bağlarının bulunmadığını karşı beyanla kamuoyuna iletme ihtiyacı hissetti!’ Nubar Terziyan, ‘Amcan!’ ibaresinin kaldırıldığı yeni duyuru neşrettirmek zorunda kaldı.
Ayhan Işık, Türkan Şoray’daki ‘yüksek oyunculuk becerisi’ni ilk fark edendi. Şoray, Yeşilçam’da duyurmadan önce Işık’ın film set(ler)ine gelirdi. Sinema aşkı ve merakı ile çekimleri dikkatle izler, imzalı fotoğraf(lar) isterdi. Bir gün Işık, Şoray’ı elinden tutup rejisör Memduh Ün’e götürdü. Filmlerinde oynatmasını, hatta başrolde değerlendirmesini önerdi. Ancak Ün teklifi benimsemedi. Şoray’ın ‘Sinemam ve Ben’ adlı kitabında kaydettiğine göre, ‘tombul ve iri burunlu buldu!’ Türkan Şoray yerine Fatma Girik’e şans verdi: ‘Ölüm Peşimizde’ filminde oynattı.
Şoray - Işık ikilisi, 7 filde başrolleri paylaştı. Çok geniş halk kitlelerine ulaştılar.
Ayhan Işık, Belgin Doruk ile beraber çektiği ‘Küçük Hanımefendi’ filmleriyle sinemadaki yerini iyice sağlamlaştırdı. ‘Öldüren Şehir’, ‘Beraber Ölelim’ de dahil toplam 8 yapımda karşılıklı kamera karşısındaydılar. Kolay anlaşır, benzer zevkleri paylaşırdılar. Çok samimi arkadaştılar. Doruk’un tabiriyle, ‘Gerçek kardeş gibi’ydiler!’ Bazı müzevirlerin yazdığı, sık sorulan sorulanın aksine, ‘aralarında duygusal ilişki yok’tu!
Belgin Doruk ile Özdemir Birsel, Çolpan İlhan ile Sadri Alışık, Gülşen Işık ile Ayhan Işık ailecek görüşürdü, çokça da birlikte olurdu. Her yılbaşı gecesi Belgin Doruk’un evinde buluşulurdu. Hafta sonu gezilerine iştirak edilirdi. Partilere, hayır cemiyet(ler)inin balolarına beraber gidilirdi.
Ayhan Işık’ın kızı Serap Işık’tan erkek torunu oldu. Emre adı verilen çocuk büyüdü ve evlendi. Işık’ın torunu - hukukçu! - Emre Levent, - Millî Eğitim eski Bakanı Avni Akyol’un torunu! - Sevgi Akyol ile hayatını birleştirdi. Düğün töreni, 29 Ekim 2019’da, Les Ottomans Hotel’de yapıldı.
Dedesine çok benzeyen Emre Levent, Miami’de Hukuk Fakültesi’nden mezundu. Ama mesleğini icra etmedi. Babası İbrahim Levent’in hobisini meslek edindi. Otomobil modifikasyonu işine girişti. Dünyanın pek çok ülkesinde tanındı.
Genç Levent, tıpkı büyük babası Ayhan Işık gibi lüks otomobillere düşkünlüğüyle bilinir oldu.
Ayhan Işık’ın adı Beyoğlu ilçesinde bir sokağa da verildi.
Ali Hikmet İnce