Zeynep Aksu; çok zengin/tanınmış ailenin biricik kızıydı. Babası, varlıklı ama otoriter, ‘dediğim dedik!’ adamdı. Ailesinin de kurallarına uymasını isterdi. Küçük Zeynep Aksu (Füsun Demircioğlu) böylesi bir dünyada yaşamasına karşın mutluydu; annesini çok seviyordu. Annesi de kızını şefkatle kucaklıyor; bir dediğini iki etmiyordu. Yatılı okullarda da aynı disiplin ve ciddiyet içinde oku(tul)muştu. Ama fakirlikten kaçanların aksine Zeynep Aksu; zenginlik ve sıkıyönetimden boğulup; kendini sinemanın kollarına bırakmıştı.
Hürriyet gazetesi ile Pazar dergisinin ortaklaşa düzenledikleri güzellik yarışmasını kazandı. Tam 20 filmde başrol oynamasını garanti eden anlaşma imzaladı. Dergilerin ve gazetelerin magazin sayfalarında boy boy resimleri yer almaya başladı. Türkan Şoray’a rakip gösterildiyse de; konuşmaktan kaçındı. Ama Şoray’a çok benzediği de gözlerden kaçmıyordu. ‘Üvey Ana’ filmindeki başarılı oyunu ile Altın Portakal Ödülü kazandı. Tam 40 filmde başrol oynadı. Ama babasıyla arasını düzeltemedi. Sinemada 7. yılıydı; bir sabah babasından telefon geldi; ‘Sinemayı bırakırsan; yanıma gelebilirsin,’ diyordu. Zeynep Aksu tereddüt etmedi; Yeşilçam’ı elinin tersiyle itip; atasına koştu. Cüretini bir adım daha ileri götürdü: Babasının yatıyla yaptığı deniz gezisinde; bütün ödüllerini, hakkında yazılanların hepsini denize attı.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce