‘Bu anlaşmayı imzalamam!’
‘Kıbrıs Rum Toplumu’nun Başkanı’ statüsüyle toplantıda bulunan Makarios, ‘restini çekti’ ve görüşmelerde bir kere daha ‘tıkanma’ oldu. Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu; Makarios’u ‘temsilci’ statüsüyle tanımak istememişti; ama İngiliz ve Yunan meslektaşları, Kıbrıs’ta ‘nihai’ çözüm için şartın kabulünü rica etmişlerdi.
Zürih’teki konferansta, Londra’da imzalanacak anlaşmanın sınırları belirlenmişti. İş, imza atılmasına gelmişti. Kurulacak devletin adından, toplumların temsiline, cumhurbaşkanı ve yardımcısının seçimi ve yetkilerine kadar her şey hazırdı. Ama Papaz’a bir şeyler olmuş; fikir değiştirmişti. Herhalde daha fazla ‘ödün’ koparma planlarını yeniden mi gözden geçirmişti? Yoksa, Yunanistan’dan yeni bir talimat mı almıştı?
‘Bu anlaşmayı imzalamam!’ dedi ve salonu terk etti. Türkiye, İngiltere, Yunanistan Dışişleri Bakanları’nın da hazır bulunduğu ve ‘garantör’ sıfatıyla imza atacakları anlaşma da ‘ölü’ mü doğacaktı?
Makarios kimdi? Üç büyük devletin yetkilileri elleri bağlı mı oturacaklardı?
- Bir Yoksul Çobanın Oğlu… -
Makarios; 1913’de Baf’a bağlı Panayia köyünde, yoksul bir çobanın oğlu olarak doğdu. İlk gençlik yıllarını, İngiliz yönetimine karşı muhalefet hareketi içinde geçirdi. Kıbrıs, 1924’de Lozan Antlaşması’yla İngiliz yönetimine ‘resmen’ terk edilince; adada çoğunluğu ellerinde tutan Rumlar ‘bağımsızlık’ isteği ile harekete geçtiler. Osmanlı yönetimi; 1878’de Rusya’ya karşı destek sağlamak için adayı İngiltere’ye bırakmıştı. Rumlar, İngiltere Kraliyet Kolonisi’nden ayrılıp, bağımsız kalmak; ardından da Yunanistan’la birleşmek (Enosis) istiyorlardı.
1931’de Lefkoşa’daki İngiliz Hükümet binası, Enosis taraftarlarınca yakıldı. Adanın yüzlerce yıllık tarihini yansıtan belgelerin çoğu yangından kurtarılamadı. Muhalefetin yükselmesi, sert tedbirleri getirdi. Muhalifler, Kıbrıs Yasama Konseyi’nde etkiliydiler. İngiliz yönetimi, Konsey’i dağıtarak muhalefetin ‘sesini boğmaya’ çalıştı.
İkinci Büyük Savaş’ta yönetimin politikası değişti: Rumlardan Kıbrıs Gönüllü Alayı kurarak; Kraliçe’ye destek sağlamaya çalışıldı. İngiliz yönetimi taraftarı Rumlar, savaşta canlarını yitirirken; bağımsızlık isteyen komünist AKEL (Emekçi Halkın Reform Partisi) güçlendi. 1943’deki belediye seçimlerinde, 1946’daki anayasa değişikliklerinde AKEL ve muhafetin diğer kanatları güçlenerek çıktılar.
Yoksul çobanın oğlu Makarios, 1943’de Atina Üniversitesi’ni bitiriyor; 1948’de Kition (Limasol ve Larnaka) Piskoposluğu’na atanmasıyla ABD Boston Üniversitesi İlahiyat Okulu’ndaki tahsilini yarım bırakıp adaya dönüyordu. 1950’de, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi’nce yapılan bir halk oylamasıyla ‘Başpiskopos’ seçiliyordu. Başpiskopos; Kıbrıs Rum Toplumu Başkanlığı statüsüne de sahipti. Makarios; Rumlar’ın hem dinî, hem de siyasî lideriydi.
‘Yeni lider’, karizma sahibiydi; çok etkili bir dili ve bazı ‘muzır alışkanlıklar’ı vardı!
İngiliz yönetimi, muhalefet yöneticilerini ve sivri militanlarını izliyor; delil topluyordu. ‘The Friends’ boş durmuyordu. Makarios’un Atina ve Boston’da çekilmiş bazı ‘muzır’ fotoğraflarının varlığı, adadaki ‘The Friends’in temsilcisinin bilgisi dahilindeydi. Ama, henüz buradaki izlemelerde böylesi bir ‘veri(ler)’e erişilememişti.
- Self-Determinasyon İsteği… -
Başpiskopos Makarios, 1952’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Kıbrıs üzerine konuşabiliyor; ABD yetkililerinden ‘bağımsızlık’ için yardım istiyordu. Enosis için ilk adım: ‘Bağımsızlık’tı! Self-determinasyon hakkı tanınmalıydı!
Makarios, adadaki İngiliz yönetimine de sert çıkışlar yapıyor; Rumlar üzerindeki otoritesini ‘tahrik’lerle gösteriyordu.
Bu arada, The Friends’in yetkilileri boş durmuyordu. Dosyaya malzeme gelmeye başlamıştı. Telefon ahizesinden kaydedilen ‘çok muzır’ ilişkileri açıklayan konuşmalar, fotoğraflarla da destekleniyordu. Fotoğraflardaki ikinci ‘kahraman’ çoğunlukla George Grivas’tı! Küçük çocuklar da objektife yakalanıyorlardı!
1 Nisan 1955’de Albay Grivas’ın kurduğu EOKA, şiddet eylemlerine başladı. Grivas, Yunan Ordusu’nda görevli bir subaydı. EOKA (Kıbrıs Ulusal Kurtuluş Ordusu)’nın arkasında Makarios da vardı. Papaz, terörle hem huzursuzluk yaratıyor, hem de İngiliz yönetimine rahatsızlık veriyordu. ‘Perdenin açılması’yla sırıtan çirkin yüz; ilk sürgünü de - bu sırada! - tanıdı. Sürgün yeri: Hint Okyanusu’ndaki Seycheless Adaları’ydı. Sürgün, şiddet olaylarının dozunu artırdı. Hedefte, İngilizler kadar Türkler de vardı. EOKA’ya karşı, Türkler de organize oluyorlardı. Türk toplumunun lideri Dr. Fazıl Küçük’tü.
Süveyş bunalımının patlaması, Makarios’un işine yaradı. İngiltere, Kıbrıs çıbanını kaşımaktan vazgeçti; üzerine ‘anti-septik’ döktü. Papaz serbest bırakıldı; karşılığında ‘Kıbrıs’a dönmeme sözü’ alındı. Atina’ya yerleşti; oradan ‘çıbanı sulandırmayı’ sürdürdü.
Türkiye, taksim planını savunuyordu. Türk toplumu kendi yönetimini kurabilmeli ve rahatça yaşayabilmeliydi.
NATO araya girdi; Kıbrıs’ta cumhuriyet yönetimi kurulması fikri benimsendi. Türkiye ve Yunanistan’ın Zürih’te iki temasları meyvesini verdi. Londra’da bütün tarafların katılacağı konferansın ardından imzalanacak anlaşmayla problem çözülecek; iki toplum esasına dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti kurulabilecekti. İngiltere’ye de Dikelya ve Akrotiri’de üsler kurması ve ‘bağımsızca’ yönetmesi hakkı verilecekti.
- Londra’da Bir Otel Odası… -
Londra Konferansı’nda Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Yunanistan’ı Dışişleri Bakanı Evangelos Averof tamsil ediyordu. Kıbrıs Rum toplumunun temsilcisi Makarios, Türk toplumunun temsilcisi de Dr. Fazıl Küçük’tü.
Anlaşmayı imzalamak için herkes hazırdı. Ama, Makarios son anda ‘yan çiziyor’du!
‘Bu anlaşmayı imzalamam!’ diyor ve salonu terk ediyordu.
İddiasına göre; Türklere fazla hak tanınmıştı. Yunanistan’a verilen neyse de; Türkiye’ye ‘garantör’ statüsü tanınmamalıydı!
Taraflardan birisi de İngiltere’ydi. Şüphesiz, beklenmedik gelişme en çok İngiliz Dışişleri Bakanı Selwyn Llody’un canını sıktı.
Taraflar da salondan ayrılmadan; Makarios’un Claridges’deki dairesine çekildiği haberi geldi.
- Sonrasını Rupert Allason Anlatıyor… -
İngiltere’nin ünlü casusluk uzmanı Rupert Allason, Makarios’un Londra’daki günleri araştırdı; çok ilginç bilgiler ele geçirdi:
‘Amerikan eğitimli Michael Meuscos adlı Rumların dini lideri Makarios, 1958’de Türk ve Yunan dışişleri Bakanlarının katıldığı toplantıda son anda, beklenmedik şekilde, ‘Hayır!’ dedi. Siyah cüppesi içindeki sakallı lider; o gece, Claridges’deki dairesine yalnız başına döndüğünde herhalde bir süre Tanrı’ya dua etti. Akdeniz’de kanla yıkanan adayla ilgili Türk ve Yunan hükümetlerinin eriştiği çözüme ‘Evet!’ deyip onaylamak veya torpillemek elindeydi…
Ancak, üzerinde çok büyük bir baskı vardı. Bunun adı: ‘The Friends, The British Secret Intelligence Service’di. Makarios ile ilgili dosyaları, 1950’den bu yana dinî ve politik önderlik ettiği halkına anlatılamayacak ölçüde rezilliklerle doluydu. Özel yaşamında Makarios ‘ho....seksüel’di! Yalnız eldeki bilgi ve belgeler, halkın gözünde Makarios’u yıkmaya yeterdi. Kanlı Kıbrıs sorununa acil yol bulmak için gerekirse; belgeleri kullanmaktan çekinmeyecekti. İngiliz Gizli Haberalma Örgütü’nün Makarios’un özel telefonlarına yerleştirdiği dinleme cihazlarıyla elde edilen fotoğraflarla operasyon tamamlanmıştı…’
‘Ben, anlaşmayı imzalamam!’ diyen Makarios; ertesi günü salona güler yüzle girdi. Tarafların temsilcilerinin ellerini tek tek sıktı. Ve anlaşmayı imzaladı. O imza atarken; Türk ve Yunan yetkililer hayret dolu bakışlarla seyrediyorlardı.
Papaz; dosyadan korkmuştu!
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce