‘Kanser’ Evita Perón’a Şifa Niyetine Mevlit

Ülkesinde gerçekleştirdiği reformlar ve halkına sağladığı sosyal imkânlarla sevildi. Kocası, Juan Perón’a verdiği destek ve darbecilere karşı gösterdiği direniş ile de insanının gönlünde taht kurdu. Eva Perón, dünyaca tanındı.

‘Kanser’ Evita Perón’a Şifa Niyetine Mevlit

Arjantin Devlet Başkanı Juan Perón’un genç, güzel, albenili ve muktedir eşi, amansız hastalığın pençesindeydi. Bir rivayete göre ‘rahim kanseri’ydi. Uygun görülen her türlü tıbbi tedavi(ler)den geçirildi. Beklenen olumlu netice alınamadı. Zaten zayıf bünyesi kuvvetten düştü, kilo kaybetti. Görevlilerin yardımla yürüyebildi.

Eva - Evita! - Perón, dünyada ve ülkemizde çok iyi tanınırdı. Gerek sanatçı, gerekse politik kimliğiyle her gün basında da yer alırdı. Sadece Arjantin’de değil, bütün Güney Amerika’da en bilinen/parlatılan ikondu. Hastalığının öğrenilmesinden sonra şahsına gösterilen ilgi arttı. Günlük sağlık raporları yayınlandı, merak ve alakayla izlendi.

- Hıristiyan Hasta Kadına Şifa İçin Mevlit… -

7 Aralık 1951’de, Eva Perón için, yatsı namazını müteakiben mevlit okutuldu. - Uygulama, İslam dünyasında ilkti! - Müminler, camiyi ‘lebalep’ doldurdu. Ardından cemaat tarafından toplu dua edildi. Arjantin’in dünyaya hediye ettiği çok yönlü isim için yaşlı gözlerin yakarı nidaları göğe yükseldi.

Mevlit, Anadolu’da İslamî kültürün önemli cüzü bilindi. Kur’an-ı Kerim’in ardından okutuldu. Adeta dini metin kutsiyetinde saygı gördü. Evlerde, camilerde, önem atfedilen toplantılarda tekrarlandı. Doğumda, düğünde, sünnette, hastalıkta, ölümde, vb.de kıraat edildi.

Anadolu İslâm geleneğinde, gayri Müslim(ler) için mevlit okutulması görülmemişti. Ama 8 Aralık 1951 Cumartesi tarihli İstanbul mahreçli gazete haberi ilgi çekiciydi: ‘Şişli Camii’nde, Eva Perón’un rahatsızlığının şifa bulması amacıyla mevlit okut(tur)uldu. Düzenleyicilerden birisi, İsmail Kadri Türkmen adlı vatandaşımızdı. Türkmen, Türkiye’de TEKEL idaresinde çalıştıktan sonra Arjantin’e gitti. Bir tütün fabrikası kurdu. Kısa sürede zenginleşti. Çok sevdiği, saygı duyduğu Devlet Başkanı’nın eşi Eva Hanım için mevlit kıraat ettirdi. Organizasyon, dini tartışmalara yol açtı. Ancak Diyanet İşleri Başkanı Sabri Hayıroğlu son noktayı koydu: ‘Dinimizde, dua ayrılık gözetmez!’’

- Müftülerin Mevlit Değerlendirmesi… -

Olay, dönemin basınında çok şekilde geniş yer buldu. İstanbul Müftüsü ile Beyoğlu Müftüsü’nün görüşleri farklıydı. İstanbul Müftüsü’nün beyanına göre, ‘Bütün insanların refah ve mutluluğu için dua edilebilirdi. Cenab-ı Allah, kullarının hepsini kucaklardı, hiçbirini ayırmazdı!’ 

Beyoğlu Müftüsü ise aykırı düşünüyordu: ‘Eva Peron inanmış Hıristiyan’dı. Onun için mevlit okutulamazdı.’

Oysa Şişli esnafı, Bayan Perón’un mevlidini canı gönülden destekledi. Açıklamaları da son derece mantıklı ve açıktı: ‘Mevlit, First Lady’in aziz ruhuna değil, yakalandığı amansız ölümcül hastalıktan yakasını kurtarmasına yönelikti.’

Halk arasında dolaşan/yayılan şayiaya bakılırsa, ‘Eva Perón, Türkiye dostuydu. İslam’a ilgi duyardı. Arapça aslından Kur’an okumayı bilirdi. Ayrıca ülkesinde - Arjantin’de! - cami yaptırmıştı.’

Halk, duymaktan hoşlandığı ‘şehir efsanesi’nin sihrine kapıldı. İslâm dinine muhabbet besleyen hanımefendiden dua esirgenemezdi. Heyecan aniden yükselişe, duygu şelaleleri yüksek debide akışa geçmişti.

- FB’nin Başkanı Mevlit Okuttu… -

Basında çıkan başka habere göre Fenerbahçe Spor Kulübü de, Eva Perón’un ölümcül hastalıktan kurtulması, şifaya kavuşması için mevlit organizasyonunu düzenlemişti. 2 mühim tertipçi: Dönemin FB Başkanı, ünlü şekerlemeci Ali Muhittin Hacıbekir ve kulübün Genel Sekreteri Rüştü Dağlaroğlu’ydu. 

Şişli Camii, 2 yıl önce ibadete açılmıştı. İstanbul’un ünlü mevlithanlarından Hafız Fahri Tükel ve arkadaşlarınca cemaati gözyaşlarına boğan, kendinden geçiren programa ilgi çok büyüktü. Arjantin İstanbul Konsolosluğu’nun bütün çalışanları ön saflardaydı. Gayri Müslim vatandaşlarımızın katılımı da hayli yoğundu. Hatta Hıristiyan hanımlar başlarını örtüp, hemcinslerine ayrılan bölümde huşu içinde merasimi izledi, dualara iştirak etti.

İstanbul Şişli’de eda edilen mevlid-i şerif haberi, Eva Perón’a iletildi. - İstanbul Konsolosu’nun çektiği telgraftan öğrendi! - First Lady, konsolosluk çalışanlarının tam kadro katılımına da çok sevindi. 

Sefir, gösterilen ilgiden son derece memnundu. Basın mensuplarına açıklamalarda bulundu: ‘Farklı dinlere mensup olabiliriz fakat Allah’ın birliğine inancımız tamdır. Ülkenizin kibarlığını Bayan Perón’a ilettim. Çok memnun kalacağından da eminim!’

- Eva Perón Adını Taşıyan Kupa Gönderdi… -

Bayan Perón, gerçekten mutluydu. Çok duygulandı. Hemen karşı jestte bulundu. Arjantin’in şampiyon futbol takımı Lanús’ü özel maçlar yapması için Türkiye’ye gönderdi. Konuk takım, yanında gümüş kupa da getirdi. - Üzerinde ‘Eva Perón Kupası’ yazılıydı! - Ünlü Tokatlayan Oteli’nde 10 süreyle sergilenecekti. Konulduğu kürsünün üzerindeki duyuruda, ‘Gördüğünüz kupa, Arjantin Devlet Başkanı Ekselansları Juan Perón’un saygıdeğer eşi Eva Perón tarafından Lanús futbol takımının da katılacağı turnuvanın galibine verilmek üzere hazırlattırıldı,’ yazılıydı.

Lanús futbol takımı, 15 Ocak 1952 Salı günü uçakla İstanbul’a indi. Şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezdi. Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktı. 19 Ocak 1952’deki ilk maçta Fenerbahçe ile karşılaştı. Maçtan 2-1 galip ayrıldı. Lanús, ikinci müsabakasında Beşiktaş’ın karşısına çıktı. 5-2 gibi farklı yenilgi aldı. Konuk futbol takımı, 26 Ocak’taki 3. karşılaşmada Galatasaray’ı 5-1 yendi. 28 Ocak 1952 Pazartesi günü son ve önemli maçını oynadı. İnönü Stadyumu’ndaki yarışma hayli sert, yüksek tempoluydu. Zaman zaman kesintiler yaşandı. Fenerbahçe 3-2’lik sonuç ile Evita Kupası’nı müzesine götürmeyi başardı. ‘Mevlide katılan taraftarlar, dualarının kabul edildiğine inandı!’

Adına mevlit okutulan, futbol turnuvası düzenlenen Eva Peron’un tam adı Maria Eva Duarte de Perón’du. Arjantin Devlet Başkanı Juan Domingo Perón’un 2. eşiydi. Biyografisini yazanlara göre, ‘Evita’ ismiyle de bilinen Bayan Perón, Latin Amerika coğrafyasından yetişen en önemli kadındı. Sanatçı, sinema oyuncusu, politikacı gibi çok yönlü vasıflara sahipti.

- Eva Peron’un Özel Hayatına İlişkin İlginç Bilgiler… -

Eva, Arjantin’in Los Toldos şehrinde, 5 çocuklu fakir ailenin en küçük evladıydı. Biyografisini kaleme alan bir yazara göre, Juan Duarte ve Juana Ibarguren’in evlilik dışı ilişkisinin meyvesiydi. Baba Juan Duarte başka hanımla evliydi. Eva’yı annesine terk edip sıkıntılarla dolu yaşamın kucağına bırakmıştı.

7 yaşında babasının ölüm haberini aldı. Tahsilini tamamlayamadı. 14’ünde, Buenos Aires'e sinema sanatçısı olabilme hayaliyle gitti. Sesinin güzelliği ile tanındı. Tango söyledi, radyo şovları yaptı, tiyatroda küçük rollere çıktı. İşsiz, beş parasız kaldı. Muhaliflerinin rivayetine göre, evlenmeden önce ‘bataklık kadını’ diye de ünlendi.

1943’de, Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı - genç/yakışıklı subay! - Albay Juan Perón ile tanıştı(rıldı). Bakan Perón katıksız ‘faşist’ti. Sert, baskıcı ve ateşli entelektüeldi. Askeri darbenin ardından görev almıştı. Perón, yoksul kitleleri koruyan/kollayan icraatlara imza attı. Emekçilerin yanında yer aldı, örgütlenmelerini destekledi. Halk arasındaki unvanı: ‘Arjantin Emekçilerinin Babası’ydı! Ülke sendikalarının sempatisini ve desteğini kazandı. Savaş Bakanlığı görevinde de bulundu. Arjantin Devlet Başkan Yardımcılığı’na kadar yükseldi.

Ama ünlü yazar/şair Jorge Luis Borges’in Juan Perón’u yorumlaması dikkat çekiciydi: ‘Ülkenin kudretli albayı, nikâhsız eşinin hafifmeşrepliğine ilişkin anlatılanları duyup canı yanınca, baskılarını artırıyordu!’ 

Değerlendirme ikilinin ilişkisinin farklı boyutunu da anlatmaya çalışıyordu.

- Eva Perón Fakir Halk Kitlelerine Sosyal Destek Sağladı… -

Arjantin halkı son derece muhafazakârdı. Daha da önemlisi Katolik Kilisesi’nin öğretilerine/öğütlerine uymaya dikkat gösterirdi. ‘Evlilik dışı ilişkilere, nikâhsız birlikteliklerden doğan çocuklara iyi gözle bakılmazdı.’ Bazı biyografi yazarlarına göre Eva Perón, yıllar sonra doğduğu yöreye gitti. ‘Nüfus kayıtlarını değiştirdi, özellikle de doğum belgesini yok ettirdi.’

Eva Perón, ‘dirayetli, daima sevdiği adamın arkasında, halkının gönlünü kazanmayı bilen’ portre çizdi. Juan Domingo Perón’un siyaset sahnesinde yükselmesi, Başkanlık makamına oturabilmesi için olağanüstü gayret gösterdi. Kitlelerin arasına girdi. Seçim propagandalarına katıldı. Siyasi çalışmalarına iştirak etti. 

‘Hatta gönlünün sahibini darbecilerin elinden kurtaracak kadar ‘cesur yürek’ davrandı!’

1945’de, Juan Domingo Perón, bazı sivil ve askerlerin organize ettiği darbe ile görevden uzaklaştırıldı. Tutuklandı. Bütün ilişkileri sınırlandırıldı. Eva, sahneye çıktı. Taraftarlarını, halk kitlelerini ve işçi sendikalarını devreye soktu. Toplantılar/mitingler düzenledi, Buenos Aires'te genel greve gidildi. Tavizsiz tavrı sonunda hedefine ulaştı. Yüz binleri aşan kalabalıklar, hükümeti endişelendirdi. Eski ‘Başkan Yardımcısı’ serbest bırakıldı. 

Juan Perón, hürriyetine kavuştuğu gün miting tertip etti. Gelecek seçimlerde ‘Başkan Adayı’ olacağını açıkladı. Bir hafta sonra da, Eva Perón ile kilisede nikâhlandı.

Juan Perón, 1946’daki seçimlerde asker, polis ve muhalif silahlı çetelerin baskılarına rağmen ipi göğüsledi. Zaferinde yoksul vatandaş kitlelerinin, işçi sendikalarının, fakir çiftçilerin payı büyüktü. 

- Eva Perón Vakfı’nı Kurup Örgütlendi… -

Eva Perón, kocasının başkanlığı döneminde aktif siyasetin içinde yer almadı. Ama Sağlık Bakanlığı görevini yürüttü. Sosyal faaliyetlere ağırlık verdi. İşçi sendikalarının yanında durdu. Yaygın ve etkin örgütlenmelerine yardım etti. Toplu sözleşme görüşmelerinde sosyal hakların iyileştirilmesi, yüksek ücretler almaları gayreti/desteği içinde oldu. 

1947’de, kadınlara oy kullanma ve seçilme hakkı verilmesini sağladı. Çaresiz halk tabakalarının temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Para, yiyecek, giyecek yardımlarını artırdı. Çocukların sağlık ve beslenme sorunlarını çözme uğraşında oldu.  

1948’de, ‘Eva Perón Vakfı’nı oluşturdu. Ülke çapında okullar inşa ettirdi. Bîçare kadınlara sığınma evleri, yaşlılara huzurevleri açtırdı. Kapsamlı örgütlenme ile faydalı sonuçlar almaya çalıştı. Halkının aydınlanmasını, medeniyet nimetlerinden yararlanmasını hedef edindi. Bayan Perón’un kurduğu - 1952’de ölümünden sonra mirasçılarının/atanan görevlilerin yönettiği! - vakıf, 1955’e kadar faaliyetini sürdürebildi. Juan Domingo Perón, aynı yıl yapılan - 21 Eylül 1955’de! - Başkanlık Seçimi’ni kaybedince kuruluşun çalışmaları kesintiye uğradı. 

- Juan Perón, Eşini Devlet Başkan Yardımcısı Yaptı… -

Eva Perón, eşini, kadın ve işçi hakları konusunda yönlendirdi. Fakir halk yığınlarına sağlanan destekler, Perón yönetimine sempatiyi artırdı. Bayan Perón, ‘Perónist Kadınlar Partisi’ni oluşturdu. Devlet Başkan Yardımcılığı’na da getirildi. Latin Amerika kıtasında ilk defa çok sayıda hemcinsinin parlamentoya yer almasını sağladı. Ama ordunun desteğini temin edemedi. Askerler, Devlet Başkan Yardımcılığı’na bir kadının getirilmesini hazmedemedi. Devlet Başkanı, Arjantin Ordusu’nun Başkomutanı’ydı. Yürürlükteki anayasaya göre, vefatı veya görevden alınması/ayrılması durumunda, yardımcısı onun makamına gelecekti.

Hakkında tutulan tıbbi raporlara göre Eva Perón, hastalığının iyice ağırlaştığı son yılında davranış bozuklukları gösterdi. Söylemleri aniden sertleşti. Hükümet politikalarını eleştirdi. Bazı bakanları yetersiz buldu. Kabinede kutuplaşmalar, kendisine muhalif grup(laşma)lar oluştu. Ama sert ve kavgacı tavrının asıl sebebi göz ardı edildi.

Eva Perón, 1 Mayıs 1952’de önemli konuşma yaptı. Tarihe belge bıraktığına inandı. Özel kâtibesine not ettirdiği, 79 sayfalık ‘Mesajım’ adlı risalede, yaşadığı ruh halinin ve acılarının etkileri okunabilirdi. ‘Arjantin halkını, Devlet Başkanı Juan Domingo Perón etrafında birleşip, askeri oligarşiye karşı direnmeye/karşı durmaya çağırdı. Herkes, eşinin düşünceleri çerçevesinde birleşmeli ve demokrasiye sahip çıkmalıydı. Halk düşmanlarına fırsat verilmemeliydi!’

- Eva Perón, ‘Ulusun Ruhani Lideri’ İlan Edildi… -

Eva Perón gözü karaydı. Bir iddiaya göre, askere karşı silahlı muhalefeti bile düşündü. Sendikalı işçileri silahlandırıp milis grupları oluşturmayı planladı. ‘Hollandalı bir silah tüccarına 5 bin tabanca ve 1.500 otomatik makineli tüfek siparişi verdi!’ 

‘Teşebbüsün duyulması, politik deprem yaratabilirdi. Muhaliflerden sert tepki gelebilirdi. Hatta ülkede iç savaş bile çıkabilirdi.’ 

Eva Perón, Kasım 1951’de, kocasının 2. defa Arjantin Devlet Başkanlığı’na seçilmesinden sonra ‘Ulusun Ruhani Lideri’ ilan edildi. Beratı, devlet töreni ile sunuldu. Onuruna görkemli merasimler tertiplendi.

Hastalığı ağırlaşınca, Amerika’ya gidip kemoterapi tedavisi gördü. Uygulama hem dünyada hem Amerika’da çok yeniydi. Evita, ‘kimyasal tedavi’ alan ilk Arjantin vatandaşıydı. Aşırı zayıflamış, kilo yitirmişti. 38 kiloya düşmüştü. Yürümekte, ayakta durmakta zorlanıyordu. 

Yılın sonuna doğru sağlığındaki bozulmanın ağır belirtileri görüldü. Ani ameliyata alındı. Resmi açıklamada, ‘apandist operasyonu’ denildi. Ama durumu son derece ciddiydi. İddiaya göre, ‘kanser’di! Aşırı yorgunluk ve halsizlik hissediyordu. Hastalığın ilerlemesini engellemek için yapılan ameliyatlardan da beklenen olumlu sonuç(lar) alınamadı.

- Tedavi Kayıtları ‘Devlet Sırrı’ Sayıldı… -

Tedavi sürecine ilişkin bütün işlemler/kayıtlar gizli tutuldu. Bir rivayete göre, ‘devlet sırrı’ sayıldı. 2011 yılına kadar ‘top secret’ kaldı. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Beyin Cerrahı Dr. Daniel Nijensohn, - tesadüfen! - Bayan Perón’un röntgenlerini ele geçirdi. Eva Perón’un kafatasına delik açıldığını öğrendi. ‘Bu yöntem, ruhsal bozukluk çekenlere uygulanırdı. Delikten beyne girilir, ön loblarla beynin diğer kısımlarını birbirine bağlayan sinirler kesilirdi. Böylece duygusal tepkilerin önlene(bile)ceğine inanılırdı. Kanserin oluşturduğu ağrıların azaltıldığı sanılırdı.’

‘Ama Eva Perón’a uygulanan tedavi şekli tümüyle yanlıştı. Sağlığının hızlı çökmesine sebep olmuştu. Acı sonun sorumlusu, - kararı onaylayan! - Arjantin Devlet Başkanı Juan Perón’du.’

Dr. Nijensohn, Eva Perón’a teşhis koyan ve operasyonu uygulayan cerrah James Poppen’in izini sürdü. Sonunda ekipteki hemşirelerden birisi ile - Manena Riquelme! - bağlantı kurdu. Gerekli gördüğü bilgilere ulaştı. Bayan Riquelme’nin beyanına göre, lobotomi ameliyesi Eva’nın rızası alınmadan gerçekleştirilmişti. Devlet Başkanlığı Sarayı’nın bir odası ameliyathane haline getirilmişti. Görevlilerin dışında, kimsenin içeriye girmemesi için kapıda askerler nöbet tutmuştu. Dr. Poppen’in kesin başarı sağlamasına yönelik bütün tedbirler de alınmıştı. İddiaya bakılırsa, ‘bizzat Juan Perón’un talimatıyla bazı hükümlüler üzerinde ‘lobotomi deneyleri’ yapılmıştı!’

Dr. James Poppen, New York’tan davet edilmiş ve kendisine 100 bin dolar ödemede bulunulmuştu.

- Eva Perón’un Mumyalanmış Cesedi Kaçırıldı… -

Eva Perón, 26 Temmuz 1952’de, 33 yaşında hayatını yitirdi. Ülke çapında yas ilan edildi. Bayraklar yarıya indirildi. 

İspanya’dan tahnit uzmanı profesör davet edildi. Cenaze kendisine emanet edildi. Sarayın 2. katında geniş bir salon tahsis edildi. İşlem tam 7 ay sürdü. Yardımcıya izin verilmedi. Mumyalama tamamlanınca mevta, üstü cam kapaklı kurşun tabuta konuldu. Devlet Başkanlığı Sarayı’nda korumaya alındı. ‘Başkan’ın ‘eşinin ‘azize’ ilan edilmesi’ önerisi, kilise tarafından geri çevrildi.’

Juan Domingo Perón, 19 Eylül 1955’de, askeri darbe ile görevinden uzaklaştırıldı. - Paraguay’a kaçarak hayatını kurtarabildi! - Devlet Başkanlığı Sarayı, tepeden tırnağa silahlı bir grup denizci asker tarafından basıldı. Eva Perón’un mumyasının bulunduğu tabut kamyona konuldu. Bilinmeyen yere götürüldü. Halk arasındaki söylentiye göre,’ eski ‘first lady’nin cenazesi Denizcilik Bakanlığı’nda ambara kaldırılmıştı!’ Ülke, 2 ay sonra yeni darbeye sahne oldu. Bayan Perón’la ilgili sağlıklı bilgi yine alınamadı. Bilinmeyen yere gömüldüğüne inanıldı. 

Hakikatin ortaya çıkması için 16 yıl beklendi. 

Eva Perón, - 1974’de, kocasının vefatından bir yıl sonra! - aile kabristanındaki anıt mezara gömüldü. Hatırasının yaşatılmasına önem verildi. Adına müze açıldı. Ulusal Kütüphane bahçesine abidesi dikildi. Hakkında muhtelif kitaplar yazıldı. Biyografisi, olağanüstü yaşamı, sinema ve müzik dünyasına ilham bahşetti. ‘Don’t Cry for me Argentina!’ - Benim için ağlama, Arjantin! - müzikali kendisinden ve anısından yadigâr kaldı. Dünyanın her köşesinde binlerce kez sahnelendi, büyük ilgi gördü. Sinema filmi de çekildi. Eva Perón’u ünlü şarkıcı Madonna canlandırdı.

‘Evita Müzikali’, - 1988’de! - Türkiye’de de sahneye konuldu. İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün’ün emeği/gayreti unutulamazdı. Başrollerde Cihan Ünal ve Zuhal Olcay oynadı.

Genç yaşta hayata veda eden Eva Perón, dünyada ve ülkesinde efsane haline geldi.

15 June 2021 14:23
1,476 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

Öteki Putin / 1

Putin, ‘KGB okulu/geleneği’nden gelen Rusya Federasyonu Başkanı’ydı. Tarihine, devletinin derin/‘kadim’ geleneklerine ve kurumlarına bağlıydı. Hatta resmen açıklamasa bile, 20. asrın 2 numaralı süper gücü, ‘Sovyetler Birliği’nin mirasçısıydı. ‘Çarlık Rusyası ile SSCB’nin sentezi gibiydi!’

Kavanoza Hapsedilen Seri Katil

Diogo Alves, Portekiz’de belirlenen ilk erkek seri katildi. 19. asrın birinci yarısında yaşanan ağır ekonomik, toplumsal ve politik sarsıntıların yarattığı suçlu tipolojiydi. Lizbon’daki tarihi/anıtsal ‘Águas Livres Su Kemeri’ni üs edinip 70 kişiyi öldürmekle suçlandı. Ama farklı cürüm(ler)den hüküm giydi ve asıldı.

6 Milyar Doları Yiyen Fareler

Pablo Escobar, ‘beyaz zehir’ ticaretinin - bilinen! - ilk ve en önemli ismiydi. ‘ABD’yi dizlerinin üzerine çökertmeyi amaçladığını,’ tekrarlardı. ‘Büyük Şeytan’ın amansız düşmanıydı. Güçlü, mutlu, zengin ve uluslar arası alanda etkin Kolombiya düşlediğini söylerdi.

Hastalara Şifa Dağıtan Eski Dansöz

Leyla Sayar, Yeşilçam’dan elini ayağını çektikten sonra, kendisini evliya diye tanıtmaya başlamış ve ellerindeki mucizevî güçle (!) hastalara şifa dağıttığını öne sürmüştü.

Melek Girmez Sokağı’ndaki Cami

Melek Girmez Sokağı, 1812’deki veba salgını ile ününe ün kattı.

Maymunkeş İmam ve Yel Değirmeni Camii

Osmanlı’nın 12. Padişahı 3. Murat (1546-1595)’ın hocası, yetişmesinde önemli rol oynanan Molla Abdülkerim Efendi; ‘dediğim dedik çaldığım düdük’ diyecek kadar dik kafalıydı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Yeşilçam’ın Küçük Dev Adamı

Hayri Caner, Yeşilçam’ın çok yönlü emekçisiydi. Yazdı, yönetti, rol aldı, kritize etti. Beyaz perdenin her veçhesini derinlemesine tanıdı. Babıâli’de de nefes aldı, ekmek parasını kazandı. Annesinin yardımı, manevi desteği ile hayata tutunmaya çalıştı. Sonrasında hep yokluk, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık içinde yaşadı.

Gökyüzünde Süzülen İlk Türk Kadın Pilot

Bedriye Tahir Gökmen Hanım, havacılığa gönül veren, pilotluk sevdası ile yanan binlerce Türk kızının örnek aldığı, arkasından yürüdüğü tarihî kişiydi. Kıt kanaat yaşantıya rıza gösterip, hayalini gerçekleştirmeye çalıştı. Zorlukları bir bir aştı, eğitimini başarıyla tamamladı ama brövesine kavuşamadı. ‘Solo uçuş yapan ilk Türk kadın pilot’ unvanını kazanmakla yetindi.

Galatasaraylı Mustafa Kemal Paşa

Mustafa Kemal Paşa, mektubun sonunda, ‘Benim de gönül verdiğim kulübün …’ cümlesi ile kendisinin de Galatasaraylı olduğunu vurguluyordu.

Bilinmeyen Abdullah Gül

Genç Abdullah Gül’e göre Kısakürek; ‘ışığından yararlanılacak kutup yıldızı/mürşit’ idi. Fikir çizgisinin diğer 2 önemli isim ise; Sezai Karakoç ve Nurettin Topçu’ydu. Cemil Meriç, Erol Güngör, İdris Küçükömer ve Fethi Gemuhluoğlu da etkisinde kaldığı mütefekkirlerdi.

Fosforlu Cevriye

Suat Derviş’in kalemiyle ölümsüzleşen ‘Fosforlu Çevriye’, toplum dışına itilmiş, sokakları mesken edinmiş ‘hayat kadını’ydı! Özgürlüğüne düşkündü. Çilesini/kaderini kabullenmişti. Erkeklere boyun eğmezdi. Polis takibinden kaçan adama kalbini vermekten de çekinmedi. Ya romanın yazarı Suat Derviş kimdi, nasıl bir hayat sürdü?

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

Bir Gece Ansızın Gelebilirim

Ünlü aşk şairi Ümit Yaşar Oğuzcan’ın güftesini yazdığı rast şarkı - bestekârı Rüştü Şardağ! - bir dönem Türkiye’nin gündemindeydi.

Melek Girmez Sokağı’ndaki Cami

Melek Girmez Sokağı, 1812’deki veba salgını ile ününe ün kattı.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Babasının Mezarını Arayan Gazeteci

Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.

Hayatı Durduran Ses: Hamiyet Yüceses

Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?