Fatih Sultan Mehmet’in 2./‘ortanca’ oğlu, Şehzade Mustafa, 1451’in son aylarında Edirne’de dünyaya geldi. Annesi Gülşah Hatun, Karamanoğlu Ailesi’ndendi. Başka tarihi kayda göre de ‘cariye’ydi!
Şehzade Mustafa, savaş meydan(lar)ında ün kazanmadı. Devlete isyan bayrağı açıp çevresine binlerce asiyi toplamakla da meşhur olmadı. Ama - kuvvetli rivayetlere göre! - ‘memnu aşk hikâyesi’nin asli unsuruydu! Hanedan’da ‘Skandal!’ diye nitelenen, Osmanlı’nın 2 numaralı yöneticisi sayılan Sadrazam’ın nikâhlı hanımı Züleyha Hanım ile ‘gayrimeşru’ ilişki yaşadı! Genç Şehzade, sadece ‘gönüllü yasak ilişki’ ile değil, bazı tarihçilerce ‘istem dışı tensel birlikteliğe zorlamak/‘tecavüz’ ile de suçlandı!
Şehzade, Sadrazam Mahmut Paşa’nın nikâhlı genç eşi ile birlikte oldu. Dönem tarihçilerine göre genç Şehzade, çok çapkındı. Haremindeki cariye sayısı hayli kabarıktı. Kâm almayı, lâtif esirelerle eğleşmeyi severdi. Uzun boylu, alımlı, çok yakışıklıydı. ‘İri gözleriyle baktığında, esir edemeyeceği, kendisine bağlayamayacağı afet yoktu!’ Akıllı, bileğinin gücüne güvenen, - ve aynı zamanda! - ‘devlet yönetebilecek nosyonda’ydı!
- Söylentiye Göre, Çıktığı Sürek Avında ‘Hayatını Karıştıran Av’la Karşılaştı… -
Mustafa, sürek avına meraklıydı. Bir gün, İstanbul ormanlarında avlanırken, kendisi tuzağa yakalandı! Güzelliğini tarife kelimelerin yetmeyeceği ‘gül-i rana’ ile karşılaştı! Dili tutuldu, gözleri karardı. Hayal gördüğünü sandı. Rüyadan uyandığında yanında yanlıca mahiyeti vardı. Aniden kalbini çalıveren dilber kayıptı. O günden sonra serabın peşinden gitti. ‘Leyla’sını arayan Mecnun’un ruh haline büründü!’
Beklemesi uzun sürmedi. Dönem tarihçilerinin anlatımına göre Şehzade, gönlünü kapıp yok oluveren güzele ziyafette rast geldi. ‘Annesinin köşkü yeniden karşılaşmalarına vesile oldu!’ Ama aralarında aşılmaz engeller vardı. Züleyha Hanım evliydi. Kocası da devletin en güçlü makamının sahibiydi: ‘Vezîr-i Âzam’ idi! Hem de çok yakından tanıdığı, aralarından su sızmayan ‘Sadrazam Mahmut Paşa’ydı!
Gelibolulu Mustafa Âlî tarafından kaleme alınan Künhü'l-Ahbâr adlı eserde ise itham ağırdı: Şehzade Mustafa, ‘tecavüzcü’ olarak suçlandı! Sultan 2. Mehmet’in ortanca oğlu, Sadrazam Mahmut Paşa’nın güzel zevcesini rızası dışında cinsel ilişkiye zorlamıştı/girmişti! ‘Yani cebir kullanarak/‘rızasını almadan’ ırzına geçmişti!’ Haberin duyulması, Sadrazam’ın kulağına üflenmesi de çok sürmedi. Aralarında aşılmaz nefret duvarları oluştu. Paşa, Şehzade’nin can düşmanı kesildi. Arada Sultan Mehmed-i Sâni bulunmasa, Muhatabının sosyal statüsüne bakmaz, cezasını keserdi! Ama başını kayaya vuramazdı! Padişah oğlunu açıkça karşısına alamazdı, uygun anı bekleyecekti!
- Danişmend, Olayın Gerçek Yüzünü Ortaya Çıkardı… -
Günümüzün en tanınmış Osmanlı Tarihi Mütehassısı İsmail Hakkı Danişmend ‘İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi’nde olayla ilgili rivayetleri sıraladı. Danişmend’e göre ‘Şehzade Mustafa, çapkın ve yakışıklı gençti. Toplum içindeki statüsünü zaman zaman kullanırdı. Mahmut Paşa’nın güzel hanımını baştan çıkardı! Paşa da namusunu temizlemek için klasik yöntemi kullandı, ‘Şehzade’yi zehirletti’! Olayın detaylarını öğrenen Sultan 2. Mehmet de, Sadrazamı idam ettirdi!’
Fatih’in ortanca oğlu Şehzade Mustafa, iyi eğitim almıştı. Silahşordu. Kılıç ustasıydı. Babasının komuta ettiği seferlere katıldı. Ordunun sol kanadında görev aldı, savaştı. Gedik Ahmet Paşa’nın Karamanoğulları Beyliği’ni ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı’nın Karaman’daki ilk valisi oldu. Kimi zaman diğer muhalif güçlerle çarpıştı. 1474’ün Ocak ayında askeri operasyonlara iştirak etti. Develi Ovası’ndaki Karahisar’ı fethetmeyi aklına koydu. Emrindeki komutanlardan Koçi Bey’e kaleyi ele geçirme görevini verdi. Serdar, hisarı muhasara etti. Kale Muhafızı Atmaca Bey, ‘Şehzade gelirse, teslim etme/olma şartını yerine getireceğini,’ söyledi. Şehzade Mustafa, rahatsızdı. Hastalığına rağmen Karahisar’a ulaştı, emaneti devraldı. Önce Niğde’ye ardından da Bor’a geçti. Sağlığı bozuldu. Dinlenmek istedi. Banyo yapması önerildi. Sonrasında aniden ağırlaştı ve ruhunu teslim etti.
Meâli, Fatih Sultan Mehmet dönemini anlattığı - manzum! - ‘Hünkârnâme’ kitabında konuya değindi. Şehzade’nin son anlarını anlattı: ‘Şehzade Mustafa, hastalığının amansızlığını öğrenince, lalası Ahmet Bey’i çağırttı. Görevden alınan Sadrazam Mahmut Paşa’yı suçladı. Kendisini zehirlediğini ileri sürdü, hesap sorulmasını istedi!’
- Şehzade Mustafa, Ölüm Anında En Çok Annesini Sayıkladı… -
Meâli, Şehzade’nin son anlarını da zikretti: ‘Mustafa’nın hastalığına halk ve yönetici sınıf üzüldü. Doktor(ların) tedavisinin sonucu beklendi. Ama olumlu haber/‘müjde’ verilemedi. Şehzade’nin ağrıları şiddetliydi, vücudu lime lime parçalanırdı. Yalnızdı. Annesi ve babası yanında değildi. Teselliye muhtaçtı. Sönük gözlerle hekim(ler)e, lalasına bakıp çare beklerdi. ‘Tanrım! Yardım et!’ diye dua ederdi. En çok da annesini özlerdi! Lalasına fısıldarcasına meramını anlattı: ‘Ben ölürken, Mahmut yaşayacak. Dünya nimetlerinden yararlanacak. Sevdikleri ile gününü gün edecek. Hakkımın aranmasını istiyorum!’
Haber İstanbul’a, Fatih Sultan Mehmet’e iletildi. Ve dedikodular da başını alıp gitti. Rivayete göre Şehzade Mustafa, ‘sabık Sadrazam Mahmut Paşa tarafından ağılanmıştı. Durumun babasına bildirilmesini, hesap sormasını ve intikamının almasını vasiyet etmişti!’ Gözler, Sultan 2. Mehmet ve görevinden uzaklaştırılan Paşa’ya çevrildi!
Şehzade’nin cenazesi için hazırlık(lar) yapıldı. Bedeninin tahnit edilmesi/ilaçlanması gerekliydi. Aksi halde kokar ve çürürdü. Cenaze dualar eşliğinde yıkandı. Karın kısmı açılıp iç organları çıkarıldı. Bedene çeşitli kimyasallar sürüldü, zerk edildi. İç organları da tuzlandı ve kıymetli taşlarla süslü altın kutuya konuldu. İtina ile korumaya alındı. Konya’ya götürüldü. Oradan Bursa’ya geçildi. Amcası Alaaddin Bey’in adını taşıyan türbeye defnedildi. ‘1479’da, babasının emri ile yaptırılan türbeye nakledilecekti. ‘20 yıl sonra da aynı anıt mezara, kardeşi Cem Sultan ‘saklanacak’tı!’’
- Sadrazam Mahmut Paşa Çok Soğukkanlıydı… -
Fatih, ortanca oğlunun ölüm haberini alınca, yas ilan etti. Dersaadet’in cami ve mescitlerinde gıyabi cenaze namazları kılındı. Şehzade’nin ruhuna dualar edildi. İstanbul ve taşradan çok sayıda yönetici, 2. Mehmet’in huzuruna çıkıp/gelip baş sağlığı dileklerinde bulundu. Dönem tarihçilerine göre ziyaretçiler siyah matem elbiseleri giydi.
İran Seferi’nden - Uzun Hasan ile yapılan savaştan! - dönüşte, Mahmut Paşa görevden alınmıştı. İstanbul’dan da uzaklaştırılmıştı. Hasköy’deki çiftliğinde yaşamaya zorlanmıştı. Paşa, yönetim kademesinin tamamının ‘baş sağlığı ziyareti’ne gittiğini duyunca kendisini de göstermek/hatırlatmak gereğini hissetti. İstanbul’a varacak, Sultan’ın karşısına çıkacak, üzüntüsünü iletecekti. Saray’daki tanıdıklarına/dostlarına niyetini duyurdu. Hocası Kürt Hafız’dan öneri geldi: ‘Çağrılmayı beklemesi hayrınaydı!’ Sabretmeli, Fatih’in acısının küllenmesine zaman tanımalıydı! Ama sabık Sadrazam teklifi dikkate almadı. Padişahın gözünün önünde olmalı, zatını ve hizmet(ler)ini hatırlatmalıydı! ‘Sürgün ya da zorunlu emeklilik kaderi değildi!’ Topkapı Sarayı’na geldi. Kapıda azat ettiği kölesi Teftin Ağa’ya rastladı. Ağa, eski efendisini saygı ile karşıladı fakat uyarmaktan da geri durmadı. ‘Kıyafeti - beyazdı! - mateme uygun değildi. Padişah’ın gazabı üzerindeydi! Başına kötü hal gelebilirdi!’
- Aşırı Cesareti Ölümünü Erkene Aldırdı… -
Fakat Paşa, ‘söz dinleyecek gününde değildi!’ Bildiğini okuyacak, tembihleri dikkate almayacaktı! Huzura çıkmakta engel görmedi. Kıyafeti ile hem Padişah hem mateme iştirak edenler tarafından yadırgandı. Siyahlıların içinde beyaz giysileriyle, ‘gecenin ortasında parıldayan fosforlu tespih imamesi’ni andır(ır)dı! Etek öptü. Baş sağlığı diledi. ‘Oğlunuzun acısını paylaşıyorum,’ dedi. ‘Memleket hizmetinde ben de yanınızdayım!’ Ama ne Fatih, ne ümera, ne vezirler durumdan hoşnut olmadı. Tavrı, ‘başkaldırı’, ‘aşırı cüretkârlık’, şeklinde yorumlandı! ‘Sultan’ın otoritesine/kararına karşı gelme,’ diye tanımlandı. Sarayda dolaşan dedikodulara göre de Mahmut Paşa, ‘Şehzade Mustafa cinayetinin tek zanlısıydı!’ ‘Cürümü cezasız kalınca vartayı atlattığını düşünmüştü!’ Ancak Fatih Sultan Mehmet, sabık Sadrazam’ın densizliğini affetmeyecekti: Hemen tutuklanmasını emretti! ‘Paşa’nın gözünün karalığını cezalandırılmayışına atfetmişti!’
- Mahmut Paşa, Osmanlı’nın ‘İlk Devşirme Vezîr-i Âzamı’ İdi… -
Mahmut, çocuk yaşında devşirildi. Sırp veya Hırvat asıllıydı. Doğum tarihi belirsizdi. 2. Murat’ın beylerinden Mehmet Ağa’nın yanında yetişti. Sonra hükümdara takdim edildi. Edirne Sarayı’nda eğitildi. 1451’de, Sultan Fatih tahta çıkınca, şansı açıldı, istikbali parladı. Ocak Ağası yapıldı. İstanbul’un alınmasında ön saflarda vuruştu.
Beylerbeyi sanı aldı. Ardından Vezîr-i Âzamlığa getirildi. Balkan yarımadasında pek çok kalenin fethinde yararlılık gösterdi. Paraya, lüks giyinmeye, gayrimenkule düşkündü. ‘Rüşvetçi’ diye suçlanacaktı! Saray tarihçilerinin satırlarına göre, ‘sefere çıkacak orduyu tepeden tırnağa donatabilecek zenginliğe sahipti’! ‘Ancak aynı zamanda ‘hayırsever’di!’
Mahmut Paşa, Sırbistan’ın Osmanlı’ya bağlanmasından sonra ailesine de kavuştu. Kardeşi Mihâli Abogoviç’i valiliğe getirtti.
En bilinen rakibi Rum Mehmet Paşa ve yandaşlarının müessir kulisleri neticesinde etkisizleştirildi. Bir anda Padişah’ın gözünden de düştü. Vezîr-i Âzamlıktan alındı. Beylerbeyliği rütbesi de söküldü. Gelibolu Sancağı’na sürüldü. Kendisine tımar ihsan edildi. Ardından da Donanma Komutanlığı’na - Kaptan-ı Derya/‘Kapudân-ı Deryâ’! - getirildi.
- Mahmut Paşa’nın Dostundan Çok Düşmanı Vardı… -
Bir başka tarihi rivayete göre Mahmut Paşa, Otlukbeli Savaşı’nın kazanılmasından önce seraskerlikten azledildi. Divan toplantısında Sultan ile fikir ayrılığına düştü. Çiftliğine döndü, ailesiyle, seçme hayvanlarıyla meşgul oldu.
Bazı tarihçiler, Şehzade Mustafa ile Mahmut Paşa ilişkisine yüzeysel değindi. Birbirlerini sevmediklerini yazdılar. Şehzade, Otlukbeli’de Ordu Komutanı’ydı. Zaferden sonra görev yeri Konya’ya dönerken aniden hastalandı. Yolda hayatını yitirdi. Genç Şehzade’nin beklenmedik ölümü, babasını, yöneticileri ve askeri derinden üzdü. Acılara gark etti. Devlet yetkilileri siyah esvaplar giyerek acılarını belli etti. Tavırlarını aylarca değiştirmediler. Hatta Mahmut Paşa’nın aleyhinde bulundular. ‘Taziyede bulunmadığından, çiftliğinde gülüp eğlendiğinden, satranç oynadığından söz ettiler!’
Paşa, beyaz elbiseyle baş sağlığına gelince, tekrar hedefe koydular: ‘Mahmut Paşa, Şehzade’nin vefatından hiç etkilenmemiş, matem de tutmamıştı. Yas içindeki kişi siyah giyerdi. Beyaz giysilerle cenaze evi ziyaret edilir miydi?’
Fatih Sultan Mehmet, oğlunun kaybından ötürü acılıydı. Çevresinin gıybet(ler)inden etkilendi. Görevden aldığı, canını bağışladığı Vezîr-i Âzam’ın hadsizliğini kabullenemedi. Cezalandırılmasını emretti. Mahmut Paşa gözaltına alındı. Yedikule Zindanları’na kapatıldı. On yedi gün sonra da başı vurduruldu. Adını taşıyan caminin bahçesindeki türbesine defnedildi.
- Fatih’e Yedikule Zindanları’ndan Gönderilen Mektup… -
Dönem tarihçilerinin tespitlerine bakılırsa, Mahmut Paşa, ‘dini bütün’ yöneticiydi. Ahali arasındaki lakabı: ‘Mahmut Paşa-yı Veli’ idi! ‘Adnî Mahmut Paşa’ diye de tanındı. - Şairdi, şiirlerinde ‘Adnî’ mahlasını kullanırdı! - İstanbul’a hatırı sayılır hayır eserleri bıraktı! Medine’deki yoksulları dahi düşünür, her yıl hatırı sayılır meblağda sadaka gönderirdi.
Dönem tarihçilerinin aktarımlarında kimi zaman bariz çelişkilere de rastlandı. Bazılarına göre Mahmut Paşa’nın Yedikule Zindanları’ndaki hapis süresi 50 gün sürdü. Paşa, akıbeti hakkında karar çıkmayınca, haksızlığa uğradığını ileri sürüp, ‘ariza’ ile durumunu bildirdi. Kısaca dedi ki: ‘Ya bağışla, ya öldür! Muallâkta bırakma!’ Talebi karşılıksız kalmadı. Sultan 2. Mehmet’in huzuruna çıkarıldı. Saygıda kusur etmedi. Arzusunu yineledi. Ama sonuç olumsuzdu! Padişah, yaptığı hataları sıraladı. - Rivayetlere bakılırsa! - Oğlu ile arasındaki düşmanlığı/çekişmeyi de hatırlattı. Şehzade’nin ölümü şüpheliydi. ‘Cinayette parmağının varlığı’ kuvvetli iddiaydı. 18 Temmuz 1474’de, Yedikule’de idam edilerek, hayatına son verildi.
Meâli, Hünkârnâme’sinde, hadisatı baştan sona izlemiş/görmüşçesine kaydetti: - Mahmut Paşa’yı Şehzade Mustafa’nın ‘düşmanı’ diye niteledi! - ‘Paşa, diğer devlet büyüklerinin arasındaydı. Taziye dileklerini iletti. Padişah’a dönüp, ‘Şehzade vefat etti fakat devlet hizmeti durmaz! Vereceğiniz her türlü vazifeye hazırım!’ dedi. Fatih tarafından terslendi/suçlandı: ‘Mustafa’mın düşmanı hayatta kalamazdı!’ Zindana atılmasına karar verdi. Paşa, 50 gün hapiste kaldı. Huzura çıkıp nihai görüşme yapmayı talep etti. Muradı kabul gördü. Padişah’tan dilekte bulundu: ‘Cürümüm varsa/sabitse cezama razıyım! Suçsuzsam serbest kalayım!’
Fatih, Paşa’yı geri yolladı. Ertesi gün, idam haberi geldi.
- Tarihçiler, Şehzade İle Sadrazam’ın Kavgasını Örtmeye Çalıştı… -
Saray tarihçilerin kahir ekseriyeti Şehzade Mustafa ile Mahmut Paşa arasındaki ihtilâfa dikkatli/‘ölçülü’ yaklaştı. ‘Husumet’, ‘keder’ diye nitelendi. Behişti - Ahmed Sinan Çelebi! - Tarih’inde, ‘İkili arasında yatıştırılamayan keder vardı,’ mealinde konuyu aktardı. ‘Solakzâde’ Mehmed Hemdemî Efendi, adını taşıyan ‘Solakzâde Tarihi’nde, taraflar arasındaki düşmanlığa değindi ve aşamadıklarını,’ yazdı.
Hakikatin korkmadan yazılması için neredeyse asır geçmesi gerekecekti. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Alî, ‘Künhü'l-Ahbâr’da hadisenin aslını açıkladı. Sır/korku perdesini kaldırdı. ‘Şehzade Mustafa, Mahmut Paşa’nın en genç ve güzel ikinci karısı ile ilişki yaşadı. İkili arasındaki aşk, gizli kalmadı, çevrede duyuldu. Paşa öfkeden ne yapacağını bilemedi. Dönemin klasik suikast silahına sarıldı. Zehirli armut ile Şehzade’nin işini bitirmeyi denedi ve başardı! Ama eylemin faili olarak suçlanmaktan da kurtulamadı!’
Cumhuriyet döneminin tanınmış Osmanlı Tarihçisi İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Şehzade’nin cürümünü ve olayın detaylarını ortaya çıkardı. 1964’de, Topkapı Sarayı Arşivleri’nde bulduğu belgeyi yayınladı. Tartışmaları sonlandırdı ve şüpheleri sildi. Uzunçarşılı’nın eline geçen ‘mal paylaşımına ilişkin dilekçe’ydi. Mahmut Paşa’nın 2 hanımından doğan kızları, babalarından intikal eden gayrimenkullerin ve vakıf mallarının paylaşımında/kullanımında ihtilafa düştü, mahkemelik oldu. Dilekçe, mahkemeye müdahale etmesi için dönemin hükümdarı 2. Bâyezid’e iletildi. ‘İstidaya göre, Şehzade Mustafa ile Mahmut Paşa arasında ‘namus kavgası’ yaşandı! Beyana bakılırsa Şehzade Mustafa, Paşa’nın sefere çıkışını fırsat bildi. Karısını getirtip tecavüz etti! Mekân olarak da annesinin - valide sultan’ın! - köşkünü kullandı. Kadın, kocası dönene kadar - başka rivayete göre de bir gün! - kasırda kaldı!’
- Paşa, Karısını Boşadı Fakat Baskılar Yüzünden Yeniden Nikâhladı… -
Hadisenin son bölümü daha hüzün vericiydi: ‘Paşa dönüşünde, olup biteni öğrendi. Hemen karısını boşadı. Daha sonra baskılara muhatap oldu. Bizzat Fatih’in ricası üzerine yeniden nikâhla(n)dı. Ama yanında tutmadı. Evinden ve ailesinden uzaklaştırdı! Şehzade Mustafa’dan intikam alabilmek için de fırsat kolladı!’
Diğer rivayete göre de kadının kardeşi, ‘dönemin defterdarı idi. Sultan 2. Mehmet, Mahmut Paşa’yı zorladı. Paşa, can korkusuna kapıldı! Nikâhtan sonra hanımını çevresinde bulundurmadı, Edirne’deki çiftliğine yolladı! Çok geçmeden hadise aydınlandı. Paşa hapse atıldı ve idam ettirildi.’
Şehzade Mustafa, aynı zamanda ‘iyi şair’di. Yakından tanıyanlar bu yönünü, babası Fatih Sultan Mehmet’e benzetirdi. İtalyanca’yı ana dili gibi konuşur/yazardı. Öğretmeni: ‘Giovan Mario Angiolello’ idi. Angiolello, Eğriboz açıklarında Osmanlı leventlerince esir alındı. İstanbul’a getirildi, Şehzade Mustafa’nın emrine verildi. Sarayı, Fatih’i, dönemin yöneticilerini yakından tanıdı. Pek çok olaya şahit oldu. 1474’de, Şehzade’nin ölüm haberi gelince, Saray’da tercümanlık yaptı. Hazinedarlığa kadar da yüksel(til)di.
- Şehzade Acıkınca Savaş Meydanında Zehirli Armut Yedi… -
‘Türk Tarihi - ‘Historia Turchesca’! - : Sultan Fatih'in Sarayında Bir Esir’, ‘Fatih'in İçoğlanı Anlatıyor / Fatih Sultan Mehmet’ adlarıyla dilimize çevrilen kitabı yazdı. İstanbul’un fethinden sonra geçen 10 yıla ait notlarını ve intibalarını anlattı. Şehzade Mustafa ile Mahmut Paşa çekişmesini de özet de olsa kaleme aldı:
‘Türk Padişahı, Divan’da Mahmut Paşa için tutuklama kararı aldı. Kaleye, hazinenin muhafaza edildiği yere, 6 ay boyunca kapattırdı. İstanbul Subaşı Sinirli Sinan’ı çağırttı. Paşa’yı misinayla boğmasını sonra da türbesine gömülmesini emretti!’
Angiolello’nun şayialardan yola çıkarak yazdıklarına bakılırsa, Şehzade Mustafa ‘zehirli armut’u savaş alanında yedi: ‘Söylentilere göre Mahmut Paşa, Türk Padişahı’nın oğlu Mustafa’ya zehirli armut verdi. Uzun Hasan ile savaş sürerdi. Şehzade acıktığı için kendisine uzatılan meyveyi - şüphelenmeden! - yedi.’
Kitapta, Şehzade Mustafa’nın savaştan sonra 3 ay gayet sağlıklı olduğu belirtildi. Devamındaki 6 ayda ise hastalığı belirginleşti ve geçen her gün de ağırlaştı. Hekimler tarafından ilaç tedavisine alındı. Kolları ve bacakları dermansızlaştı. Niğde’ye gidilmesi kararı alındı. Şehzade yolda hayatını yitirdi.’
Angiolello, Şehzade Mustafa’nın son anlarını da notlarında aktardı.
- Osmanlı’nın Zehirlenmeye Karşı Tedbirleri… -
Osmanlı mutfağında zehirlenme olaylarına karşı pratik bazı tedbirler geliştirildi. Çin’den getirilen, seramikten yapılma, zehri belli eden/ortaya çıkaran tabaklar kullanıldı. Yemek, ‘Mertebanî’ adlı kaba konulup bekletilirdi. İçinde ağı varsa, renk değişikliği görülürdü.
Mutfakta, ‘çaşnigir’ adlı tadıcılar görevliydi. Padişaha sunulacak yemeklerin tek tek tadına bakarlar ve zehir bulunup bulunmadığından emin olurlardı.
Ama talihin cilvesine bakın ki, Fatih Sultan Mehmet ve 3 şehzadesi de - Şehzade Mustafa, Cem Sultan ve 2. Bâyezid! - kader(lerin)den kaçamadı, zehirlenerek öldürüldü!
Hamiş: Şehzade Mustafa bir kız çocuğuna sahipti. Zavallı yavrucak, amcası Sultan 2. Bâyezid tarafından büyütüldü ve zamanı gelince de evlendirildi!
Ali Hikmet İnce