Susan Williams, Londra Üniversitesi İleri Araştırmalar Okulu araştırma görevlisi ve öğretim üyesiydi. İstihbarat örgütleri, gizli operasyonları üzerinde çalıştı. Bilim insanı kimliği ile ABD ve BM arşivlerinde titiz araştırmalar yaptı. Yayınlanan her kitabı ilgi topladı. Dikkatlerin odağına oturdu. Afrika ve özelinde Kongo’yu işleyen eserleriyle bazı bilinmeyen - sır kabul edilen! - önemli olayların üzerindeki sis bulutlarını kaldırmaya çalıştı. Hatta BM Genel Sekreteri, İsveçli diplomat Dag Hammarskjöld’ın ölümünü irdeleyen ‘Who Killed Hammarskjöld?’ - ‘Hammarskjöld’u Kim Öldürdü?’ - kitabı ile yeniden açılan soruşturmaya ciddi katkı sağladı.
- Bayan Williams, CIA’nın Afrika’daki Faaliyetlerini Araştırdı… -
Bayan Williams, Afrika ve Kongo’daki CIA faaliyetlerini inceledi, mevzu seçti. - Şimdiye kadar hiçbir eserinin Türkçe’ye çevrilmemesi de, konuyla ilgilenen kişi ve çevreler için kayıptı! - Susan Williams, son kitabı ‘White Malice’ (2021) - ‘Beyaz Kötülük’! - ile yeni gizem peçesini araladı. Dünyaca ünlü caz müzisyeni, kornet ve trompet sanatçısı Louis Armstrong’un CIA tarafından nasıl kullanıldığını anlattı. Williams, BM Arşivleri’ndeki araştırmalarında, ABD’nin Afrika’da halkla ilişkiler çalışmaları sırasında Armstrong’u tam bilgilendirilmediğini ortaya çıkardı. Sanatçı, kendi anlayışına aykırı politikaya hizmet etmişti. Tanımlamanın tam anlamıyla ‘Truva Atı gibi kullanıldı’! Gizli örgütün 1960’lı yıllarda planladığı Batı ve Orta Afrika’daki ‘örtülü operasyonları’nın mahrem amaçlarını bilmeden hizmet etti.
Susan Williams, ünlü caz sanatçısı Armstrong’dan nasıl yararlanıldığını en ince noktasına kadar yazdı. ‘Bilseydi, dehşete düşerdi’ ifadesini de sarf etti.
- Armstrong’un Mihmandarı CIA’nın Kongo İstasyon Şefi’ydi… -
1960’ın Kasım’ında, ABD Dışişleri Bakanlığı, bazı ünlü sanatçılarının katılacağı Afrika turnesi düzenledi. Amacı, ABD’nin Afrika ülkelerindeki imajını düzeltmekti. 3 aylık süreci kapsıyordu. Louis Armstrong, yanına ünlü orkestrasını ve eşini de aldı. Mihmandarlığına ABD’li diplomat verildi. En zengin mekânlarda konakladı. Bin bir gece masallarını andıran konforla gözü boyandı.
Kongo’nun başkenti Léopoldville'de, lüks lokantada, Louis Armstrong, eşi, ABD Büyükelçiliği’nden üst düzeyde diplomat ve kalabalık grup görevliyle akşam yemeği yedi. Davet sahipliğini ABD’nin Kongo Büyükelçiliği adına masadaki hariciyeci yaptı. Diplomat görünümlü kişi, CIA’nın Kongo İstasyon Şefi Larry Devlin’di. - Diğer misafirler de istihbarat görevlileriydi! - Devlin başında beri yalan söyledi. Asıl görevini sakladı. Son derece başarılıydı. ‘Soğuk savaş döneminin en mühim/hayati operasyonlarını kolaylaştıran çok mahrem bilgileri ele geçirmesiyle/ulaşmasıyla tanın(ır)dı!’
- Katanga Eyaleti, Dünyanın En Zengin Uranyum Rezervine Sahipti… -
Kongo odaklı operasyonun gerçekleştirilme sebebi: Ülkenin en zengin eyaleti Katanga ‘nın yöneticileri ile samimi/sürekli ilişki kurabilmekti. Bölgede Armstrong’a yoğun sevgi ve sempati halesi mevcuttu, kullanılacaktı. Eyalet, zengin maden kaynaklarıyla ünlüydü. Çok stratejik malzeme olağanüstü kaliteli uranyum rezervlerine sahipti. Bölgede 1.500 ton uranyum bulunduğu hesaplanmıştı.
Kongo’da yapılan ilk demokratik seçimleri kazanıp Başbakanlık koltuğuna oturan Patrice Lumumba suikasta uğradı. Armstrong’un ziyaretinden 2 ay sonra Katanga’da öldürüldü. Williams’ın kaydettiğine göre CIA, Lumumba’yı ortadan kaldırmayı planladı. ABD’nin görüşüne göre başbakan, Sovyetler Birliği’ne paralel politika izliyordu. Sovyet danışmanların etkisi altındaydı. Makamında, askerler tarafından gözetim altına alındı. Evinde göz hapsinde tutuldu. CIA’nın desteklediği askeri lider Mobutu Sese Seko’nun kontrolünden çıktı. Sonra ağır işkencelerden geçirildi ve katledildi. Katanga’da son nefesini verdi. Williams’ın ulaştığı belgelere göre, eyalet yöneticileri ve - sömürge döneminden kalma! - Belçikalı polis memurlarınca öldürüldü. Mobutu, devlet başkanlığına getirilecekti.
- CIA, Sömürgecilik Karşıtı Afrikalı Liderleri Katletti(rdi)… -
Ülke tarihçilerinin gözünde Lumumba, milliyetçi eğilimliydi. İki kutuplu dünyanın her iki başat ülkesine eşit uzaklıktaydı. Soğuk savaşta tarafsız kalmaya çalıştı.
Katanga eyaleti 1960 - 1963 yılları arasında bağımsızdı. Gelişmiş ülkeler tarafından tanınmayı hedefliyordu. ABD’de zayıf noktayı bulmakta zorlanmadı. Oluşturacağı sempati halesi ile yöneticileri etkileyecekti. Beklenildiği gibi de oldu. Yeni devletin taze başkanı ve yöneticileri, Louis Armstrong’u bağırlarına bastı. Ve karşılığını beklediler. ABD diplomasisi gülümsedi, sempatik davrandı. Fakat tanımayı gündemine almadı.
Mobutu, CIA’nın da desteğiyle Kongo üzerinde kesin kontrolü sağladı. ABD’nin sadık müttefiki ve müşterisi kesildi.
CIA, Lumumba cinayetini ve operasyonları hep reddetti. Oysa operasyon, soğuk savaş döneminin önemli duraklarındandı. Bütün dünyada, özellikle ABD karşıtı ve 3. dünya ülkelerinde nefret uyandırdı. 1975’de, ABD’de beklenmedik gelişme yaşandı. Kongo’daki CIA İstasyon Şefliği yapan Devlin, hükümet soruşturmasında ifade verdi. Lumumba’ya suikast düzenlemeye çalıştıklarını kabul etti. ‘Ama cinayetten önce bütün faaliyetler durdurulmuştu!’
- CIA, 1960’a Kadar Afrika’da Adım Adım Örgütlendi… -
Tarihçi Susan Williams, Devlin’in ifadesiyle çelişen, güvenirliliğini sorgulamaya yol açan bazı belgelere ulaştı. Günümüzde yayınlanan - daha doğrusu neşir yasağı kaldırılan! - bazı ABD kayıtlarında, CIA Şefi’nin - öldürülmesinden önce! - Lumumba’nın tutuklu kaldığı Thysville kasabasına ‘WI/ROUGE’ kod adlı ajanı gönderdiği yazılıydı.
ABD, 2. Dünya Savaşı sürecinde, bölgede etkin çalışmalar yaptı. CIA, 1947’de kuruldu. Portföyünde çok geniş isim listesi mevcuttu. Afrika’da kendileri lehine terleyecek ajanlar, muhbirler, işbirlikçiler ve sempatizanlar örgütledi. 1960’da, halka(lar) genişlemeye devam etti. İşçi liderleri, iş adamları, yerel yöneticiler, politikacılar devşirildi. Önemli sektörlere sızıldı. Eğitim ve kültür kurumlarına girildi. Havayolları kontrol altına alındı. ‘Afrika’nın ‘henüz’ bilinmeyen tarihini yazan önemli aktörler devşirildi!’
Williams’ın yazdıklarına bakılırsa, CIA adına çalışan bir casusun Güney Afrika’yı yöneten ırkçı rejime verdiği bilgi ülke tarihin akışını değiştirecekti. Nelson Mandela’nın tutuklanmasına ve 27 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmasına sebep olacaktı.
- Gana Devlet Başkanı Kwame Nkrumah da Darbeyle Koltuğunu Kaybetti… -
Yine bir diğer sav da dikkate değerdi: Gana’da yapılan ilk serbest seçimlerde Devlet Başkanlığı’na seçilen Kwame Nkrumah, 1966’da yapılan askeri darbe ile koltuğunu kaybetti. Nkrumah, Afrika’nın birliğini savunurdu. Sömürgeciliğe karşıydı. ‘Darbeden - Her zamanki gibi yine! - CIA sorumlu tutuldu!’
Williams, ABD’nin ‘Sovyet yanlısı’ diye yaftaladığı Lumumba, Nkrumah ve diğer Afrikalı siyahî liderlerin ‘politik tavırları’nı da berraklaştırdı. Önderlerin hiçbirisi ABD’ye tam muhalif, Sovyetler Birliği külliyen yandaş değildi. Her iki ülke ile eşit, dengeli ve dostane ilişkiler kurma düşüncesindeydiler.
ABD, dost değil, yandaş isterdi! Partnerliği reddeden ‘düşman’dı! ‘Karşıt(ların)a yaşam(a) hakkı tanımazdı!’
ABD, Sovyetler Birliği’nin propaganda faaliyetlerine karşı tedbirler de geliştirdi. Komünist dayanışmayı ve eşgüdümü savunan Cominform’a karşı örgütlenmeye gitti. CIA’nin güdümünde CCF (Congress for Cultural Freedom) - Kültürel Özgürlük Kongresi! -’ni teşkilatlandırdı. Organizasyon 35 ülkede etkiliydi. Yüzlerce elemanı işe aldı. Kaliteli, entelektüel seviyesi yüksek magazinler yayınladı. Yazılı ve görsel kültür ürünlerine destek verdi. Haber ajanslarına ve gazetecilere iş sağladı. Sanatçıları ödüllendirmeye yöneldi. Müzisyenlere uluslar arası platformlarda daha fazla görünme şansı verdi. Seri konferanslarla ‘Sovyet yayılmacılığı’na karşı uyarılarda bulundu. Operasyonlarını maskelemeye dikkat etti/çalıştı.
- CFF Genel Sekreteri Nicolas Nabokov Rus Göçmeniydi… -
ABD ve aparatları, kendilerinin ve Avrupa’nın yüksek kültürünü tanıtma girişime yoğunlaştı. Müzik, resim, bale ve edebiyatın ünlü isimlerini sahaya sürdüler. Türlü göz kamaştırıcı imkânları seferber ettiler. Faaliyet gösterdiği ülke(lerin) halklarına yoğun/etkin propaganda(lar) yaptılar. Hayranlık çıtasını yükseltmeye çalıştılar.
CFF Genel Sekreteri Nicolas Nabokov, ABD müziğini odağa oturttu. İddiasına göre, Amerikan müzik endüstrisi dünyanın en kaliteli ürünlerini veriyordu. Sovyet bloğunun yasakladığı bütün repertuvarı hatırlatmaya çalıştı. Marksist estetik anlayışını ve yapıtlarını kıyasıya eleştirdi. SSCB Komünist Partisi’nce yasak listesine alınanları gündeme taşıdı.
Nabokov, Rusya doğumlu besteci ve yazardı. Sovyet Devrimi’nin ardından ülkesinden çıkmak zorunda kaldı. Almanya’da, Fransa’da yaşadıktan sonra ABD’ye yerleşti. Anti-komünist görüşleri, çalışmalarıyla tanındı. ABD’nin yaratıcılığını sergileyen etkinlikleri planladı. Yardıma muhtaç sanatçıları destekledi. Londra, Paris ve Berlin’de sanatsal faaliyetlerin finanse edilmesini sağladı. Batı Avrupa ülkelerinin gözünde ABD ve resmi ideolojisini parlattı. ‘Kurtarıcı/koruyucu’ misyonunu sürekli kılmaya çalıştı. ‘Demokratik yapısı ve anlayışıyla örnek ülke,’ diye sundu.
Sinema, etkin ikinci propaganda koluydu. Kimi Hollywood yapımcılarının ve senaristlerinin desteklendiği bilinirdi. Bazı Amerikan finans kurumları da kampanyalara gönüllü katkı sundu.
- CCF, Hollywood ve Broadway Müzikallerini Devreye Soktu… -
CCF, 1952’de, Paris’te, ‘Yirminci Yüzyıl Modern Sanatların Başyapıtları Festivali'ne sponsorluk yaptı. Şenlik 30 gün sürdü. Komünist eleştirmenlerin ‘yoz’ diye nitelediği, 70’in aşkın bestecinin eserleri 9 farklı orkestra tarafından çalındı. Dmitri Shostakovich, Claude Debussy, Paul Hindemith, Gustav Mahler, Benjamin Britten, Arnold Schoenberg, Erik Satie, Alban Berg, Pierre Boulez vb. gibi dünyaca ünlü kompozitörler sahne aldı, eserlerinden örnekler sunuldu.
CFF, Hollywood müzikallerinin yanında, Broadway yapımlarının da perde açmasını temin etti.
Soğuk Savaş döneminde, CFF, Louis Armstrong’u da faaliyetlerine dâhil etti. Zenci sanatçı, ABD’nin çağdaş ekininin, ırk ayrımını sonlandırmadaki başarısının sembolüydü. Mesleğinde çok muvaffak olmuştu. Plakları milyonlarca satıyordu. Dünya basınında - her zaman! - geniş yer buluyordu. Muhteşem kalabalıklar konserlerine geliyor, sayısız hayranları eserlerini dinliyordu. Afrika’ya yaptığı gezi ve gösterdiği performans memnun ediciydi.
Susan Williams, 2016’da yayınlanan, ‘Spies in the Congo: America’s Atomic Mission in World War II’ - Kongo'da Casuslar: İkinci Dünya Savaşında Amerika'nın Atom Misyonu! - adlı kitabında ABD’nin bölgeye ilgisinin perde arkasını yazdı. Williams’ın satırları, 2. Dünya Savaşı’nın hiç duyulmamış, en önemli sırrıydı. Savaş tarihinde yepyeni devir başlatacak Manhattan Projesi’nde geliştirilen atom bombasının ana hammaddesi, uranyumun araştırılmasıydı. ABD’li istihbaratçılar, Belçika Kongosu’ndaki Shinkolobwe Madeni’ni mercek altına aldı. Bölgede yüksek kaliteli cevher mevcuttu. Stratejik Hizmetler Ofisi görevlendirildi. Bir grup erkek ve kadın elemandan oluşan grup faaliyete geçti ve başarı sağladı. ‘Japonya’ya atılan 2 bomba, Kongo’dan temin edilen uranyum ile yapıldı!’
15 yıl sonra, Kongo’nun yeniden hedefe oturtulma sebebi: Zengin uranyum rezervlerinden yüksek oranda pay alabilmekti. Her kilidi açan anahtar bulunurdu. 1960’da, Kongo için Armstrong uygun görülmüştü.
Ali Hikmet İnce