‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Yüzme havuzlu saray yavrusunda tek başınaydı. Maddi hiçbir sıkıntısı yoktu. Yeterli birikimi, pırlantaları, kürkleri ve evleri vardı. Ama her akşam eve geldiğinde kapının sevdiği tarafından açılmamasını, içeride yanan bir lambanın yokluğunu, hazır sofraya oturamayışın eksikliğini hissetti. ‘Karısından ayrılmış, çocuklarını büyütmüş, yakışıklı/entelektüel bir adamın arayışı içindeydi.’ Yalnızdı, duvarlara bakıyordu. Sevebileceği adamın eksikliğini, köpeği Spike ile doldurmaya çalışıyordu. Tek arkadaşı sevgili köpeğiydi! 

Kimsesizlik ve ilgi yoksulluğu en önemli noksanlarıydı. Parçalanmış ailenin üyesiydi. 6 yaşındayken anne ve babası boşanmıştı. Küçük Gönül, atasına verilmişti.

Hepimizin tanıdığı Gönül Yazar sanat hayatı boyunca ilk eşi Necdet Yazar’ın soyadını kullanacaktı. Nüfusa kayıtlı ismi Mürşide Gönül Özye(n)giner’di. 12 Ağustos 1940 Pazartesi günü İzmir’de doğdu. Belma (ablası), Belkıs (kız kardeşi) ve Ahsen adlı 3 kardeşe sahipti. Kendisini ‘Eşrefpaşalı!’ diye tanıtırdı. Baba Mehmet (Özye(n)giner) Erzincanlıydı. Gönül Yazar’ın ifadesine göre, ‘müteahhit’di. İzmir Belediyesi’nin şehir içi asfalt yollarının yapımına katkıda bulunurdu. Alsancak’ta 2 katlı ahşap yapıda kalırlardı. Evlerinde dadılar hizmet ederdi. Özel okullara devam ederlerdi.

Anne Fatma Hanım, Yugoslav göçmeniydi. ‘Annem o kadar güzel bir kadındı ki, sonunda dillere destan cazibesi başımıza bela oldu,’ diyecekti. ‘Kromozomlarını annesinden almıştı!’ ‘Tam bir Slav yüzüne sahipti!’ Ama çok sert ve otoriterdi. Çocuklarına karşı disiplinli, acımasızdı. Yazar, ‘Yediğim dayaklar yüzünden mankafa olacaktım,’ diyecekti. ‘Kızdığı zaman tırnaklarını boğazıma geçirir, bütün boynumu yırtardı. Hırsını alamadığında kollarımı ısırırdı. Betül Ablam da hep kafama vururdu.’

- Babası Mehmet Bey 46 Yaşına Kadar Askerden Kaçtı… -

Anne, her gün otomobiliyle çocuklarını almaya mektebe gelirdi. Okulun sahibi/müdürü Adnan Düvenci her gördüğünde odasına davet eder, sohbet edip kahve ikram etmek isterdi. Yazar’ın belirtmesiyle ‘annenin okul sahibinin bürosunda oturması önce dedikoduya sonra da büyük skandala yol açtı!’ 

Mehmet Bey, o sırada vatan görevindeydi. Dedikodular kulağına gelince, firar edip İzmir’e geldi. Karı koca arasına kara kedi girdi, boşandılar. Gönül babaya, diğer 3 kardeşi de anneye verildi. Küçük Gönül için alışmadığı düzen başlayacaktı. Bütün Türkiye’yi dolaşacaktı. Otel odalarını kendisine mesken edinecekti. ‘Doğan Kardeş’ dergilerini satır satır okuduğunu hatırlayacaktı. Mehmet Bey askerlik mesuliyetini yerine getirmeyecekti. Hep kaçacaktı. 46 yaşına kadar yakalanmazsa, sorumluluktan kurtulacaktı. Yazar’a göre, 46’sına kadar firarını sürdürdü.

Küçük Gönül hareketli yaşama uyum sağlayamadı. Eğitimi aksıyordu. Annesinin yanına döndü. Fatma Hanım da yeniden evlenmişti. Yeni kocası 4 çocuklu tüccardı. 8 sabi aynı evi paylaşmak zorunda kaldı! Psikolojisi çökecekti. Öz annesi ile babasını aynı sofrada görmemişti. Düzenli ve huzurlu aile ortamı özlemiydi. 14 yaşında ilk evliliğini yapacaktı. Hayatı boyunca aynı hayalin peşinden koştu. ‘Çoluk çocuğa karışsın, kalabalık sofralar kursun, mutfakta leziz yemekler pişirsin!’

Küçük yaşına rağmen kararlıydı: Hayata atılacaktı, ekmeğini kazanacaktı. 13’ünde yarışmaya katıldı, ‘Ege Ses Kraliçesi’ seçildi. Sonra sahneye çıkmaya başladı. Podyumlarda bile göründü. Kısa sürede sesinin güzelliği bütün şehre yayıldı. İzmir Radyosu’nun kadrolu ses sanatçısı Necdet Yazar’ın da dikkatini çekti. Yazar, Fatma Hanım’ı ziyaret etti, iznini aldı. Genç sanatçıyı Ankara’ya turneye götürdü. Gönül, 10 gün devam edecek turneye çıktığında 14 yaşındaydı. 

- Necdet Yazar’la Yıldırım Nikâhıyla Evlendirildi… -

Turne ikiliyi yakınlaştırdı. Birbirlerine âşık etti. Gönül, Necdet Yazar’ı Humphrey Bogart’a benzetirdi. 10 günlük turne 3 aya uzadı. Anne Fatma Hanım’ın kulağına bazı dedikodular ulaştı. Ankara’ya geldi. Âşıkları Ulus’taki Lozan Oteli’nde buldu. Yanında polis memurları da vardı. ‘Mahallede laf çıktı, evleneceksiniz!’ dedi. Söylediğini de yaptırdı. Kanun gereği rapor alınması gerekliydi. Gönül Yazar’ın çeşitli röportajlarında belirttiğine göre, ‘..sterik raporu çıkmadan yıldırım nikâh kıyılamazdı!’ 14’ündeydi ve yaşının büyütülmesi de zorunluydu. 1954’de, rapor alındı, nikâh kıyıldı ve çift muratlarına erdi. 

Yazar çifti, Ankara’ya yerleşti. Ama küçük Gönül ev işlerinden anlamazdı. Sokakta top oynarken, eşi yemek pişirirdi. Her şey hazır olunca pencereden bağırırdı: ‘Gönül! Yemekler hazır! Sana komposto da yaptım. Haydi, gel artık!’

Gönül Yazar nikâhtan sonra Ankara Radyosu’nun imtihanına girdi. 60 aday arasında 3 kişi sınavı kazandı. Başaranlar: Sevim Deran, Gönül Yazar ve Nermin Demirçay’dı. Suphi Ziya Özbekkan ve Melahat Pars gibi ustalardan dersler aldı. Sesini duyurmayı başardı, ilk ciddi çıkışını gerçekleştirdi.

Yazar çifti, Ankara Radyosu’nun kadrolu ses sanatçılarıydı. İçkili eğlence mekânlarında çalışmaları yasaktı. Cebeci Dörtyol Aile Çay Bahçesi’nde, 15 lira yevmiye ile ek iş bulabildiler. Çok geçmeden de Gönül Yazar’ın 3 aylık hamileliğini öğrendiler. Necdet Yaşar’ın kazancı ile geçinebileceklerini düşündüler. Genç anne adayı, doğuma kadar mesaisine ara verecekti. Ama patron kararlarını onaylamadı. 2’si de çalışmalıydı, aksi düşünülemezdi. Gönül Yazar, ‘3 aylık çocuğu aldırmak zorunda kaldık,’ diyecekti.

İlk evliliği uzun sürmedi. İstikbalin İstanbul’da konuşlandığını bilirdi. Ankara Radyosu saz sanatçısı - Behiye Aksoy’un ilk eşi! - Halil Aksoy’dan tavsiye mektubu aldı. Dersaadet’e geldi, Tepebaşı Gazinosu’nda 20 lira ücretle çalışmaya başladı. Gündeliği sürekli arttı, yılın sonunda 100 liraya çıktı. Büyük ün kazandı, sükse yarattı. Assolist koltuğuna oturmadan yeterince meşhur oldu. 

- Marilyn Monroe’ya Benzemeye Gayret Etti… -

Sahneye kendine has bazı değişiklikler ve yenilikler getirdi. Hanım gazino sanatçıları sahnenin ortasında duran mikrofonun önüne dikilir hiç kımıldamazdı. Ellerinde tuttukları rengârenk mendili melodinin temposuna uygun çevirirlerdi.  Gönül Yazar, durağanlığı harekete çevirdi. Saçlarını kısa kestirip platin rengine boyattı. ‘Marilyn Monroe’ya benzemeye gayret ettiğini,’ söyleyecekti. Topuklu ayakkabılarla boyunu uzun göstermeye çalıştı. Çeşit çeşit kostümler diktirdi. Espriler yaparak da seyircilerinin ilgisini yoğunlaştırdı. Geleneksel ölçütlere meydan okuyunca, eleştirilere de maruz kaldı. ‘Klasik musikinin ruhuna aykırı davranmakla, hatta katletmekle (!) suçlandı.’ Kısa sürede taklitleri ortaya çıkacaktı. 

Yabancı dilde şarkı(lar) söyleyen ilk TSM sanatçısıydı. Fransızca, İtalyanca ve İngilizce parçalar seslendirdi. ‘Till’, ‘Passion Flower’ gibi popüler ezgileri repertuvarına aldı. Gece kulüplerinde çalıştı. Bir değişikliğe daha imza attı. TSM eserlerini de dâhil etti. Gönül Yazar, müzikhollerde çeşitli yabancı dillerde ve Türkçe melodiler seslendiren ilk ‘muganni’ydi. Beyanına göre, ‘Şenay Yüzbaşıoğlu ve Neco vokalleri arasındaydı. İstanbul Gelişim Orkestrası ilk kez arkasında çaldı.’ Sahnede zaman zaman stand-up da yaptı. Kendisi ile dalga geçti, izleyenlerini gülmekten yerlere yatırdı. 

1960, Yazar için ‘patlama senesi’ydi. Sadık Şendil’in senaryosunu yazdığı, Hulki Saner’in yönettiği ‘Taş Bebek’ filmi ile efsaneleşti. İhsan İpekçi’nin sahipliğini yaptığı FİTAŞ tarafından çekildi. Göksel Arsoy ile paylaştığı başrol müthiş sükse yarattı. Güzelliği betimleyen ‘Taş Bebek’ lakabı oldu, adının önüne geçti. ‘Gönül Yazar, şirket sahibinin oğlu İsmail Cem’in okulu asıp, arkadaşı Engin Cezzar ile sete geldiğini de gülümseyerek hatırlıyordu.’

Gönül Yazar 35 filmde oynayacaktı.

- Hafta Sonu Gazetesinde Köşe Sahibiydi… -

Şöhreti yurt dışına kadar ulaştı. Amerika’dan çalışma teklifi aldı. Bütün mal varlığını elden çıkardı. Uçağa bineceği gün, 27 Mayıs Askeri Darbesi gerçekleşti. Umutları bir anda suya düştü.

Gönül Yazar’ın her parmağında farklı marifet vardı. Gazetecilik, - daha doğrusu! - magazin yazarlığı da yaptı. Erol Simavi ve ailesi ile tanışırdı. Simavi’nin haftalık etkin gazetesi Hafta Sonu’da ‘Gönül’ün Kaleminden’ serlevhalı bölümü hazırlardı. Cemiyet ve sosyete haberleri yazardı. Dönemin ünlü foto muhabiri Zozo Toledo’nun ‘yaman’ ortağıydı. Zozo, Yazar’ın çıktığı gazinoya fotoğrafları getirir ve kuliste çalışırlardı. Güzel solist, İstanbul’un krema tabakasını yakından tanırdı. ‘Kulağı yeterince delikti ki, dönemin en önemli magazinde sütun sahibiydi!’

Zozo Toledo, her seferinde kimseye haber vermeden/görünmeden kulisi girerdi. Maksim’in efsanevi patronu Fahrettin Aslan, program öncesinde sanatçıların basın mensuplarıyla görüşmesini yasaklamıştı. Bir gün, çifti sahne arkasında yakaladı. Karara neden uymadıklarını sordu. Gönül Yazar sorumluluğu üzerine aldı. Aslan’ı teskin edemedi. Sert karşılık görünce elbiselerini topladı. Sahneye çıkmak yerine kapıya yöneldi. Evine gitmeye karar verdi. Aniden yüzüne sert tokat yedi. Kafasını duvara çarptı. Yazar’ın anlatımına göre, ‘karakola gitmesi engellendi. 2,5 saat kadar bir odada kilit altında tutuldu. Sonra da evine gitmesine izin verildi!’ 

Gönül Yazar ile Ajda Pekkan, Tarabya’da yazlık bir evde kiracıydı. - Yazar daha iyi maddi şartlara kavuşunca Nişantaşı’na taşınacaktı! - Ajda’nın üzerinde emeği olduğunu söyleyecekti. Kardeşi gibi severdi. ‘Âlemde onca arkadaşı olmuştu. Ama hiçbirisi Ajda’nın yerini tutamazdı!’

- Las Vegas’daki 6. Nikâhında Gelinlik Giyebildi… -

Aslan, yanında - Maksim Gazinosu’nun assolisti! - Behiye Aksoy ile Gönül Yazar’ı ziyarete geldi. Hediyeleri: İçi çiçeklerle dolu çocuk arabasıydı. Bir de oyuncak bebek konulmuştu. ‘Fahrettin Aslan, Gönül Yazar’ın önünde diz çöktü. ‘Gönülcüğüm, gazinoya dönecek misin,’ diye sordu. ‘Hayır! Dönmeyeceğim!’ Yanağını çevirdi: ‘O zaman sen de bana vur, ödeşelim,’ dedi. Güzel solist ne diyeceğini şaşırdı. ‘Fahri Bey gözü karardığında ne yaptığını bilmezdi. Sakinken dünyanın en iyi insanıydı!’

Gönül Yazar en yakınındaki dostlarından da darbe yedi. İfadesine göre, ‘Cik cik kuşum!’ diye kendisine seslenen Zeki Müren tarafından 2 kere kovduruldu! Müren’i çok severdi. ‘Beyefendi doğdu, beyefendi öldü,’ diyecekti. ‘Kimse geçmesin diye arkasından köprüleri yakan adamdı!’

7 evlilik yaptı. Bir defa telli duvaklı gelinlik giyebildi. Ama Türkiye’de değil, Las Vegas’daki düğününde muradına erdi. Alyanslarının da biri hariç hepsini kendisi satın aldı. Kimseye söylemeden parmağına taktı. Servet değerindeki yüzüğünü de Boğaz’ın sularına attı.

2. evliliğini Bedii Çapa ile yapacaktı. Bedii Bey’i kardeşleri vasıtasıyla tanıdı. Emirgan’da Billur Köşk Gazinosu’nda çalışıyordu. Germi, Cezmi ve Vecdi Çapa kardeşler, Gönül Yazar’ı dinlemeye gelmişti. Programını tamamlayınca masalarına gidip oturdu. Bedii Çapa ile tanıştırıldı. ‘Amcamızın oğlu!’ ‘Çok yakışıklı adamdı,’ diyecekti. ‘Eşi Fikret Hanım ile boşanmak üzereydi. Mahkemeleri 6 aydır sürüyordu.’ 

Tanıştıklarında Gönül Yazar 19, Bedii Çapa 50 yaşındaydı. Yazar, Hilton Oteli’nde kalıyordu. Gecede 45 lira kazanıyordu. Görüşmeye başladıklarında Amerika’ya gitmek üzereydi. Bedii Bey’i tanıyınca kararını erteledi. Aralarındaki samimiyet arttı. 

Gönül Yazar, Erol Büyükburç’un da yer aldığı kadro ile Yeni Kapı ve Cankurtaran’daki Reşat Kulüp’te program yapıyordu. Bedii Bey de masa ayırtıp sık sık dinlemeye geliyordu. Sonra beraber olmaya başladılar. Mısır Konsolosluğu’nun yanındaki tarihi yalıya gelin gitti. Kayınvalidesi tarafından istenilmedi. Boşanmak zorunda kaldı. Fakat yine de 4 yıl nikâhsız yaşadılar. 

- 2. Çocuğu Ölü Doğdu… -

Gönül Yazar’ın Bedii Çapa ile evlenme süreci de zorlu geçti. Fikret Şeneş, eşinden ayrılmayı düşünmüyordu. Yazar’ın hamile kaldığını öğrenince fikrini değiştirdi. Gönül Yazar bir röportajında, ‘Fikret Şeneş çok onurlu kadındı. Sırf hamile küçük kız ortada kalmasın diyerek eşinden boşandı,’ diyecek ve müteşekkirliğini ifade edecekti. 

2. gebeliği de şanssız geçti. Sosyete terzisi Canan Yaka’nın annesi Mualla Hanım da ünlü modacıydı. Çapa Ailesi’nin yakın dostuydu. Birbirlerini ziyaret ederlerdi. Bir gün yine Ada’ya misafirliğe giderken Yazar aniden rahatsızlandı. Ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Suni sancı iğneleriyle erken doğumu denediler. Fakat çocuk ölü doğdu. Yazar yine annelik duygusunu tadamadı.

Fikret Şenes ile tanışması için 10 yıl geçecekti. Erol Simavi, Şeneş ile Gönül Yazar’ı görüştürüp müşterek çalışmalarını sağladı. Ünlü şarkı sözü yazarı ile en az onun kadar meşhur solistin dostluğu/iş birliği verimliydi. Şeneş, ABD’de ve Avrupa’da çok tutulan bazı şarkıların müziklerine uygun Türkçe sözler yazdı. Andy Williams’ın söylediği ‘Love Story’e - Nereden Başlasam! -’ı, Shirley Bassey’in seslendirdiği ‘Life Goes On’a - Hayat Geçiyor Hemen! -’i kaleme aldı. Yazar’ın belirtmesine göre, 25 - 30 arasında şarkı sözü kaleme aldı. Hepsi de hit parçalardı.

Maruf Bektaş, Lübnan vatandaşı çok zengin işadamıydı. Gönül Yazar’ın da nişanlısıydı. Görgülü ve bilgiliydi. Yazar bir gece sahnedeyken kendisine görkemli orkide sepeti getirildi. Çiçeklerin arasında maddi ve manevi değeri çok yüksek sürpriz armağan duruyordu. Bektaş, ünlü şarkıcıya hayatında gördüğü en güzel alyansı hediye etmişti. İstanbul sosyetesinin ve sanat dünyasının katılacağı muhteşem düğünle hayatlarını birleştireceklerdi. Yılbaşı yaklaşıyordu. Maruf Bey, tatilini geçirmek üzere İsrail’e gitti. Tam o sırada da Mısır ile İsrail Savaşı başladı. Damat adayının Türkiye’ye girişi yasaklandı. Yetkililer, Gönül Yazar’ın pasaportuna da el koydu. Suçu: ‘Türk Parasının Değerini Koruma Kanunu’na muhalefet’ti! Yılda bir kez yurt dışına çıkılabilirdi. Oysa Gönül Yazar, yedi defa ülke haricine seyahat etmişti. 27 seneye kadar hapsi isteniyordu. Yakayı kurtarabilmesi için Erol Simavi’nin el uzatması gerekecekti. Erol Bey, konunun uzmanı çok başarılı/deneyimli avukatı devreye soktu. Gönül Yazar hakkında açılan bütün davalardan aklandı.

- Erol Simavi’nin Desteğini Gördü… -

Yazar’ın hayatında Hürriyet’in sahibi, basın imparatoru Erol Simavi’nin ağırlığı hissedilir olmuştu. Bir gün Simavi, Gönül Yazar’ı akşam yemeğine davet etti. ‘Tanınmış tambur üstadı Ercüment Batanay’ın işlettiği, Kuruçeşme’deki Batanay Restaurant’ı kapatmıştı!’ Her yer çeşit çeşit çiçeklerle süslüydü. Garsonlar sadece 2’sine hizmet ediyordu. Simavi ilginç soru yöneltti: ‘Parmağındaki yüzüğü denize atmanı istersem, yapar mısın?’ Gönül Yazar şaşırdı. Maruf’a sırılsıklam âşıktı. Masadaki adama da minnet borçluydu. Hayatında ilk ve son defa aldığı çok değerli alyansı parmağından çıkardı. Boğaz’ın serin derin sularına fırlattı. 

Yemek sonrası mekânı birlikte terk ederlerken, Simavi de yüzüğünü denize attı. Böylece aralarında şimdiye kadar görülmemiş bağlılık merasimi icra edildi. 

Ertesi gün, Gönül Yazar başka sürpriz daha yaşadı. Simavi, süslü paket ve yanında mektup gönderdi. ‘Gönülcüğüm! Türkiye’de daha büyüğünü bulamadım!’ yazılıydı. Kutunun içinde de göz kamaştıran, akıl sallayan tek taş yüzük vardı.

Yazar ile Simavi’nin ilişkisi dörtnala ilerledi. İzmirli güzel assolist biricik evladı Yasemin’e hamile kaldı. Gönül Yazar’ın anlattıklarına göre, - bazı çevreler ve kişilerce! - doğum yapmaması için uyarılarda bulunuldu. Fakat anne adayı bildiğinden şaşmadı. Hasretini çektiği evlada kavuştu. 

- Doğumunu Sophia Loren’in Doktoru Hubert de Wateville Yaptırdı… -

Simavi elindeki sınırsız imkânları seferber etti. Gönül Yazar’a İsviçre’nin kapılarını açtı. Cenevre’de Inter Continental’de yer ayırtıldı. Sophia Loren, otelin 57 numaralı dairesinde kalmıştı. Kendisi için de aynı suit tutuldu. Loren’in doktoru Hubert de Wateville’ye ulaşıldı, randevu alındı. Loren, zorlu/zahmetli süreç sonrasında doğum yapabilmişti. Yazar’ın da kaderi benzerdi. Güçlükler, acılarla yüklü dönem yaşayacaktı. Hamileliğin 6. ayının sonunda şiddetli kanama geçirdi. Çok korktu. Çocuğunu kaybedeceğini düşündü. Hemen ameliyata alındı. Bebek ters dönmüştü, kordon da boynuna dolanmıştı. Sık sık ‘Ben ölsem bile, çocuk kurtulmalı!’ diyordu. ‘İsviçre’nin ileri sağlık sistemi sayesinde çocuğunu kaybetmedi.’ 

Doğumdan 38 gün sonra, Pakistan Hava Yolları’na ait yolcu uçağı ile kimseye haber vermeden/gizlice - gece 02.30’da! - İstanbul’a döndü. Yeşilçam’ın önemli isimlerinden Gülsüm Kamu yanında refakatçiydi. Pistteki uçağa lüks otomobil yanaştı. Yazar ve yanındakileri eve götürdü.

Ünlü yapımcı ve magazin duayeni Erol Köse’nin Erol Simavi ve Fahrettin Aslan arasındaki iş birliği saptaması dikkat çekiciydi. Köse’ye göre Simavi’nin desteklediği isimler sahneye çıkardı. Hürriyet’in eğlence dünyası ve özellikle de gazino âlemindeki ağırlığı tartışılmazdı. 

Simavi’nin basın kuruluşlarına hitap eden gizli mektup yazıp, ‘Gönül Yazar’dan iyi veya kötü hiçbir şekilde bahsetmeyeceksiniz,’ dediği de iddia edilecekti.

Gönül Yazar, 1963’de, sinema sanatçısı Özden Çelik - gerçek adı Yalçın Nacaroğlu! - ile evlendi. Beraberlikleri yalnızca bir yıl sürdü. Çelik, Halit Refiğ’in yönettiği ‘Gurbet Kuşları’ filmiyle hatırlanacaktı. Nikâh şahitleri Orhan Boran ve Fecri Ebcioğlu’ydu. Yazar ile Çelik, ‘Ateşli Kan’ ve ‘Kelepçeli Aşk’ filmlerinde birlikte oynadı.

- 7. Eşini Muzaffer Tema’nın Evinde Tanıdı… -

Yazar’ın 4. kocası, Galatasaray futbol takımının unutulmaz golcüsü, Metin Oktay’dı. Oktay’ın hayat hikâyesini anlatan ‘Taçsız Kral’ - 1965! - filminde tanıştılar. Aşk karşılıklıydı. 7 yıl sonra da ayrıldılar.

1972’de, 5. evliliğini iş insanı Ercan Akın ile gerçekleştirdi.

6. kocası Sinan Birsel’di. Birsel, Yazar’dan yaşça çok küçüktü. Birliktelikleri bir yıl sürecekti.

7. evliliğinde hayali gerçekleştirebildi: Telli duvaklı gelinlik giyebildi. 1977’de, Las Vegas’ta, Muzaffer Tema’nın evinde tanıştığı işadamı Fahrettin Akçınar ile hayatını birleştirdi. Akçınar, halı ticaretiyle uğraşıyordu. Aynı şehirdeki kilisede - özel izinle! - düğün töreni icra edildi. Ünlü restoran Mirage’da yemek verildi. Birlikteliklerinin şerefine sabaha kadar içilip dut gibi sarhoş olundu. Üzerindeki gelinliği gün yeniden ışıyana kadar çıkartmadı. Murada ermenin mutluluğunu doyasıya yaşadı.

Akçınar çok yakışıklıydı. Yazar’ın betimlemesiyle, ‘Hollywood starı gibi’ydi! ‘Hayatımın kadınını buldum,’ sözleriyle Gönül Yazar’ın gönlünü fethetmişti.

Gelin de, damat da hoşnuttu. Ama balayı günlerinde beklenmedik sorun yaşandı: Güvey, Yazar’ın yanından ayırmadığı sevimli köpeği Spike’ı istemedi. Fahrettin Bey’in köpek alerjisi vardı. Arzusunu ısrarla tekrarlaması evliliğin ömrünü belirledi. Damadın maddi durumu da pekiyi sayılmazdı. Gönül Yazar’ın harcamaları karşılaması gerekecekti. Alacaklıların rahat bırakmaması da ilişkiyi hızla sonlandırdı. 

Yazar hayat hikâyesinde yeni bir bölümü daha kapatacaktı. Evliliği bir yıl bile sürmeyecekti.

- Ajda Pekkan’ı Çok Sever Ve Güvenirdi… -

Gönül Yazar, kusursuz sayılacak fiziki yapıya sahipti. İfadesine göre, hiç estetik operasyon yaptırmadı. Botoks işlemi uygulatmadı. Her yaşında zindeydi. Hep genç ve formda kaldığına inandı. Cemiyette hep el üstünde tutuldu. Hayatı ‘kalite’ kelimesiyle açıklardı. ‘Çok kaliteli yaşadım, çok kaliteli giyindim. Kaliteli gazinolarda, kaliteli şarkılar söyledim. Çok kaliteli ailelerin evlatlarıyla evlendim,’ diye övünürdü.

Ajda ile kıyaslanmasını hiç sorun etmedi, rahatsızlık da duymadı. Sürekli mukayese edilmelerinin sebebini de açıkladı: ‘İkimiz de çok şık giyiniyoruz. Müziğin modern yüzleriyiz. Neyi nerede yapacağımızı biliyoruz!’

İzmir’de Mehmet Kasabalı Musiki Cemiyeti’nde yıllarca meşk etmişti. Konservatuvara devam edememişti. Fakat Türk Musikisi eğitimi köklüydü. Nota okumayı bilirdi. Melahat Pars, Suphi Ziya Özbekkan ve Fahri Topuz unutamadığı, her zaman saygı ile andığı hocalarındandı.

Ankara Radyosu kökenliliğini hep vurgulardı. Sarsılmaz radyo kültürüne/terbiyesine sahipti. Besteci ya da söz yazarı değildi. Sadece yorumcuydu. 3 bin şarkıdan oluşan repertuvarında TSM’nin hemen bütün makamlarına aşinaydı. Hacı Arif Bey’den 3. Selim’e kadar çok geniş yelpazeden eserler sunabilirdi.

Müjdat Gezen’in sahneye koyduğu ‘Pera Müzikali’nde de rol aldı. Gezen’i çok severdi, sanatına büyük saygı duyardı. Öneri gelince hemen kabul etmişti. Bir hayali de tiyatro sahnesinde sanatını sergilemekti.

- Et Yemeklerini Sevmezdi, Sigara İçmezdi… -

1960’lı yılların en çok film çeviren ses sanatçısıydı. 35 civarında Yeşilçam yapımında oynadı. ABD’nin dünyaya hediye ettiği ünlü Hollywood ikonu Marilyn Monroe’ye benzetilirdi.

Et yemeklerini sevmezdi. Günlük yaşamında içki ve sigara kullanmazdı. Ama içkili gazinolarda çalıştığından üzerine tütün ve alkol kokusu sinerdi. Bu yüzden eve geldiğinde biricik kızını öpemezdi. ‘Şöhretin görünmeyen garip ama ağır bedelleri vardı!’ 

‘Sahne programına çıkmadan önce bir kadeh bol sulu viski içtiğini de açıklayacaktı.’

Bir röportajında, yakışıklı, uzun boylu, eğitimli, görgülü, dil bilen erkekleri beğendiğini söyleyecekti. Evlendiği bütün eşlerinde sıraladığı özellikleri aradı. ‘Hiçbir kocası tarafından aldatılmadığını iddia edecekti. Aldattılarsa bile hiç hissetmemişti!’

Nikâhsız bazı beraberlikleri de oldu. En ünlüsü: Vural Öğer’di. 4 dil bilirdi. Yazar’ın tanımlamasına göre ‘seçici, kibirli, entelektüel ve zor adamdı!’ Yıllarını verecekti. Çok emek çekecekti. Fakat kıymet bilmediğini ileri sürecekti. Pazar günleri ilk uçakla Münih’e, oradan da Hamburg’a uçardı. Yanında sevdiği yiyecekleri götürürdü. Çingene palamudu, maydanoz ve dereotu bile valizinde eksik olmazdı. El çantaları aranır diye balıkları vakumlayıp bavula koyardı. Bir seferinde, uçağın kargo bölümündeki bavullar hava basıncından dolayı patladı. Bütün giysileri lekelendi, mahvoldu. 

Yazar, Öğer’i Turgut Özal ile tanıştırdı. Özal’dan Nijerya’da yapacağı iş girişimi için yardım talep etti. Lagos’a birlikte gideceklerdi. Bavullar dolusu numune de yanlarındaydı. Kuveyt’te de birlikteydiler. Büyükelçi Kaya Toperi ile de Vural Öğer’i bir araya getirecekti. 

İddiasına göre, ‘Öğer’in çapkınlıklarına dayanamadı. Hamburg’daki evine her geldiğinde çekmecelerden ya sutyen, ya don, ya da bikini çıkardı.’

Yine anlatımına göre Gönül Yazar çok kıskançtı. Öğer ile kavga ederek ayrılacaktı. Yılbaşı gecesini kutlamak için Regine adlı gece kulübündeydiler. Alman karı koca misafirleri de yanlarında getirmişlerdi. Alman koca, Yazar’ı dansa kaldırdı. Ancak güzel solistin gözü hep Öğer’in üzerindeydi. İddiasına göre Öğer, fırsatı değerlendiriyor ve güzel hanımla kıkırdıyordu. Gönül Yazar hemen masaya döndü. Bardak dolusu viskiyi Öğer’in başından aşağıya boşalttı. Muhatabı hiç tepki vermedi. Ayağa kalkıp çıkış kapısına yöneldi. Yazar hırsını alamamıştı. Arkasından koştu. Sokak kapısının önünde yeniden kavgaya girişti. İnce topuklu iskarpinlerini ayağından çıkarıp fırlattı. Birinin topuğu Öğer’in sol gözünün hemen altına isabet etti. Yaralı sevgili hastaneye kaldırıldı ve tedavi altına alındı. Çapa’daki yoğun müdahale olumlu sonuç verdi.

Sevgililerinin çoğu kendisinden küçüktü. Yine bir röportajında, ‘Bütün genç sevgililerimi bıraktım. Gidin hayatınızı kurun,’ dedim diye açıklayacaktı. İsim vermeyecek ancak birisi için içinin yandığını kabul edecekti. 

Resmi vasiyet hazırlatmamıştı. Bir röportajında, ‘Öldüğümde, New York’a gömsünler!’ dediği yazılacaktı.

31 March 2021 17:59
2,634 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Suzan Avcı ya da ‘Şıngırdak Melahat’

Suzan Avcı (Bizavcı), ‘hayat mektebi’nden mezundu. Tek başına yaşamı ve ailesini omuzladı. Yeşilçam’da mucizeler yarattı. Çizdiği tipolojiyle milyonlarca erkeğin dikkatini çekti/hayranlığını kazandı. Adını, Türk Sinema Tarihi’nin zirvesine yazdırdı.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Suzan Avcı ya da ‘Şıngırdak Melahat’

Suzan Avcı (Bizavcı), ‘hayat mektebi’nden mezundu. Tek başına yaşamı ve ailesini omuzladı. Yeşilçam’da mucizeler yarattı. Çizdiği tipolojiyle milyonlarca erkeğin dikkatini çekti/hayranlığını kazandı. Adını, Türk Sinema Tarihi’nin zirvesine yazdırdı.

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

Üç Başbakanın Ortak Kaderi

Celal Bayar, Adnan Menderes ve Mesut Yılmaz’ın oğulları intihar ederek hayatlarına son verdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Huzurevinde Sönen Yıldız

Altan Karındaş çok yönlü sanatçıydı. İlk Türk şov kadınıydı. İnsan, çocuk ve hayvan taklitlerini çok iyi yapardı. TSM’yi bilirdi, makamlara vakıftı. Makber’i kusursuz seslendirirdi. Sadece sanatçı yönüyle değil, güzelliğiyle de çekim merkeziydi.

Orhan Gencebay’ın Çok Özel Şahsi Tarihi

Gencebay; kısa süre önce kalp krizi geçirdi. Yakınlarına ve sevenlerine korkulu anlar yaşattı. 75 yıllık hayat serüveninde hepimizin duygu dünyasına girdi. Şarkı sözleri, besteleri, filmleri, konserleriyle gönül âlemimizde yer edindi/iz bıraktı. Orhan Baba büyük çoğunlumuzun ortak değeri… Renkli, farklı, sabırlı ve sporcu…

Peyami Safa'nın Gizli Aşkı

Ünlü romancı Peyami Safa; kendisinden özel edebiyat dersleri alan - sonradan meşhur hikâyeci! - Sevim Burak’a deli gibi âşıkmış…

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Suzan Avcı ya da ‘Şıngırdak Melahat’

Suzan Avcı (Bizavcı), ‘hayat mektebi’nden mezundu. Tek başına yaşamı ve ailesini omuzladı. Yeşilçam’da mucizeler yarattı. Çizdiği tipolojiyle milyonlarca erkeğin dikkatini çekti/hayranlığını kazandı. Adını, Türk Sinema Tarihi’nin zirvesine yazdırdı.

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

‘Kamu Hizmeti’ Veren Lüks Mama

Lüks Nermin; İstanbul’un en ünlü - yerli! - kadın satıcılarındandı; dönemin iktidarına yakın durmuş; kendisinden istenileni yapmış ve politikacıların desteğini görmüştü.

Adnan Menderes’in Son Yasak Aşkı

Menderes’in bir yanı hep boştu/boş kaldı. Eşi Berin Hanım ve tanıdığı/birlikte olduğu bütün kadınlarda annesini aradı; daha doğrusu anne sıcaklığını/şefkatini bulmaya çalıştı. Arayış serüveninde toplumun değer yargılarını pek dikkate almadı; anı dolu dolu yaşadı… Hep kalbinin sesine uydu; kadınların peşinden gitti, koştu…

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Devlet Hatun’ Latife Hanım!

Latife Uşşaki Hanım geçmişine ve anılarına saygılıydı. Mustafa Kemal Paşa’ya eşsiz aşkla bağlandı. 2,5 yıl süren evliliği bitince, İstanbul ve İzmir’de yaşadı. Toplantılara katılmadı, görüşme isteklerini reddetti. Paşası ile yaşadığı dönemde çekilen fotoğraflarıyla hatırlanmak istedi.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

Cahide Sonku’nun Önlenemeyen Düşüşü

Cahide Sonku; güzelliği, kabiliyeti ve zenginliği ile özlenen/imrenilen bir hayat sürdü. Kıskanıldı; sevildi; dedikodusu yapıldı ve parmakla gösterildi. Masallardan çıkıp gelmiş prensesti. Ama sonu çok kötüydü. Bir elinde büyük ispirto şişesi, öbür elinde bekçi düdüğüyle hayatın kendisine biçtiği son başrolü oynadı. Hem de kendinden geçercesine…

Gürsel Cumhurbaşkanlığını ‘Kerhen’ Kabul Etmiş

27 Mayıs 1960 askeri derbesi sonunda Cumhurbaşkanlığı’na getirilen Cemal Gürsel’in bu makamı kerhen (istemeyerek-gönülsüzce) kabul ettiği ortaya çıktı.

Kirkor Cezveciyan Veya Kenan Pars

Nüfusa kayıtlı adıyla Kirkor Cezveciyan, beyaz perdedeki ismiyle Kenan Pars, doğma büyüme Bakırköylü sayılırdı.

Beşiktaş Maçı Olduğunda Derse Girmeyen Profesör

Mümtaz Soysal; Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli/yetkin ‘Anayasa Hukuku’ kuramcılarındandı. Hapishane hücresinden TBMM’ne, Dışişleri Bakanlığı’na uzanan çok renkli, zorlu, mücadele dolu, uzun hayat sürdü.

Solist Tokatlayan Gazino Patronu

Zeki Müren; inatçıydı; kararından geri dönmezdi; sonucuna da katlanırdı.

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

Kulağı ve Burnu Kesilen Padişah

Sultan 2. Osman, çocuk denilecek yaşta tahta çıktı. Devleti kendi bildiği gibi yönetmeye kalkıştı. Sert, tavizsiz, hayli acımasız idare kurmaya çalıştı. Bilhassa asker ve ulema ile uğraştı. Kendince reformlara girişti. Muhaliflerinin ve düşmanlarının sayısını artırdı. Tarihe, ‘askeri ihtilalde öldürülen ilk Osmanlı Sultanı,’ diye geçti.

67 Yıl Sonra Mezarı Bulunan Bakü Fatihi

Bakü’ye giren Kafkas İslam Orduları Komutanı ‘Fahri Ferik’ Nuri Bey’in anavatanındaki ‘sembolik sayılabilecek’ mezarı 67 yıl boyunca bulunamadı. Araştırmacı Atilla Oral Bey olmasa belki de kıyamete kadar kayıp kalacaktı.

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Akıl Hastanesinde Zincirlenen Ünlü Film Yıldızı

Türk Sineması’nın Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk’un Son İsteği: Hayat Hikâyesinin Sinema Filmi Ya Da Televizyon Dizisi Yapılmasıydı…

Monroe'nun Beyaz Saray Hevesi

Hollywood’un ünlü ikonlarından Marilyn Monroe’nun, ABD eski başkanlarından John F. Kennedy ile yaşadığı yasak aşkı Jackie Kennedy’e itiraf ettiği iddia edildi.

Kenan Evren'in Yaptırdığı Asala Operasyonları

Ermeni terör örgütü ASALA’ya karşı etkin ve sonuç alacak operasyonun planlaması 1982’nin yaz aylarında Çankaya Köşkü’nde Devlet Başkanı Kenan Evren’in talimatıyla başlatıldı. Karargâhın başında da Evren’in kızı Şenay Gürvit Hanım görev yaptı.

Beşiktaşlı Kartal Tibet

Sinemanın ünlü, yakışıklı, zengin, pek kabiliyetli, çok yönlü ismiydi. İşine ve evine önem verdi. Sade, dedikodudan uzak, huzur dolu hayatı özledi, yaşadı. Mutluluğu hanesinde ve ailesinde buldu. Eşine ve çocuklarına sıkıntısız, sevgi dolu ve zengin sayılabilecek yaşam sunabilmenin gayreti içinde oldu. Kaliteli eğitim aldırdı.

Yıldız Yaratan Yapımcının İntiharı

Nevzat Pesen; sektör haline gelememiş acımasız Yeşilçam sinemasının ne ilk, ne de son kurbanıydı.

Aşk Filmlerinin Değişmeyen Aktörü

Göksel Arsoy; Kerime Nadir’in ünlü romanı Samanyolu (1959)’nun sinema filmi ile şöhrete ulaşmıştı.

Gözlerden Uzak Bir Aşk Hikâyesi

Birisi, döneminin salon filmlerinin starıydı. Diğeri, geleneksel musikimizin ‘sarışın zirvesi’ydi.

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

Babasının Mezarını Arayan Gazeteci

Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.

‘Acıların Kadını’ Bergen’in Bol Acılı Öyküsü

Rivayete göre, babası, kızının şarkıcılık yapmasına rıza göstermemişti. Hasta yatağında, ölümün eşiğinde, ‘Belgin şarkıcı olursa, iki yakası bir araya gelmesin,’ diye beddua etmişti.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Diğer Türk Sineması Yazıları

Yakışıklı Acımasız

Sinema salonunda film seyrederken keşfedildi. Yakışıklı, atletik yapılı, uzun boyluydu. Kâşifini teşhisinde yanıltmadı. Her rolün altından başarı ile kalktı. ‘Döneminin en önemli erkek yüzlerindendi!’

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.