Yeşilçam’ın en şöhretli kötü adamıydı. Sarışın ve mavi gözlüydü. İyi giyimi, burjuva görünüşü, olgun tavrı, mevki sahibi/zengin kötü adam rollerinin değişmez aktörü olmasına yetmişti. İlk anda, derin bakışlı mavi gözleri, kavisli kaşları ile yumuşak mı, yoksa sert mi olduğu anlaşılamayan bir yüz görürdünüz. Döneminin ünlü İtalyan yıldızı Amedeo Nazari’ye benzetilirdi.
Nüfusa kayıtlı adıyla Kirkor Cezveciyan, beyaz perdedeki ismiyle Kenan Pars, doğma büyüme Bakırköylü sayılırdı. 1920’e Üsküdar’da doğmuştu; 2 yaşında iken ailesi Bakırköy’e taşınmıştı. Gençliğinde spor yapmıştı; düzgün bir fiziğe sahipti. Ahmet Mekin gibi Bakırköy Plajı’nın en dikkat çeken müdavimlerindendi. Şehzadebaşı’nda 15 kuruşa girilen sessiz filmlerin değişmeyen müşterisiydi. Bakırköy’de, Bezazyan Lisesi’nde 10. sınıfa kadar okuyabildi. Bakırköyspor Kürek Takımı’nın sekiz tek ve dört tek’nin hamlacısıydı. Çok güzel dans ederdi; çarşı hamamına gittiğinde burnu ve ökçesi demirli pabuçlarıyla göbek taşının üzerinde step yapışını hep hatırlar ve gevrek gevrek gülerdi. Lise sıralarında, Bakırköy Halkevi’nin sürekli gidip gelenleri arasındaydı; Temsil Kolu’nun faaliyetlerini hiç kaçırmazdı.
Babası ölünce ailenin bütün yükü omuzlarına binmişti. Okul hayatına nokta koydu; ekmek parasının peşine düştü. Perşembe Pazarı’nda kurşun boru imalathanesinde haftalığı 3 liraya çalışmaya başladı. İş hem ağırdı, hem de sağlık açısından sakıncalıydı; haftalığı da yetersizdi. 1939’da Kapalıçarşı’da Kalpakçılar Caddesi’nde hazır manto satan bir mağazanın tezgahtârıydı; haftada 4 lira alıyordu. Kapının önünde duruyor, gelip geçenlere sesleniyordu: ‘Bizde de var, alası burada; buyurun bir kere bakın!’ Temiz kıyafeti, güler yüzü, tabiî davranışlarıyla müşterileri cezbetti, ama zam alamadı.
Bir yıl sonra, 1940’da Perşembe Pazarı’na geri döndü; bu sefer, bir hırdavatçının yanında çalışıyordu ve haftalığı da 5 lira olmuştu. Okulda hep makine mühendisliğini düşlemişti. Kavuşamadığı hayali içinde ‘ukde’ kaldı. Hırdavatçının yanında askere gidinceye kadar çalıştı. 1945’in Aralık ayında silah altına alındı. Kendi hesabına göre, 34 ay, 17 gün, 6 saat, 15 dakika askerlik yaptı. Balıkesir’deki askerliği süresince eli silah kadar kazma-kürek de tutmuştu. Herkes gibi askerlik anılarını anlatırdı ve sözlerini şöyle tamamlardı: ‘Akhisar-Sındırgı yolunun yapımında emeğim büyüktür...’ 1944’de askerlik görevini yaparken, Çocuk Esirgeme Kurumu yararına yapılan bir etkinlikte sahneye çıkmıştı. Aynı oyunda iki farklı karakteri başarıyla canlandırmıştı.
Askerlik, Kirkor Cezveciyan’ı olgunlaştırmış, şakaklarına kır düşmeye başlamıştı. Kartal burunlu, keskin çizgili yüzü bir Hollywood starını çağrıştırıyordu. 1.83 metrelik uzun boyu, şıklığı, yakışıklılığı, düzgün fiziği de star yapısını tamamlıyordu. Perşembe Pazarı’ndaki işine geri dönmüştü; aylığı da 60 liraydı. Tarihi hiç unutmuyordu: 7 Mayıs 1946’da çok güzel bir kızla tanıştı. Kızın adı: Dikran Uhi idi; 1950’de nişanlandı; 20 Ocak 1952’de de evlendi. Perşembe Pazarı’nda kendi işini kurmuş; çilingirlik yapmaya girişmişti. 1952’nin Kasım ayında işini Bakırköy’e taşıdı ve kendi adına tuhafiye mağazası açtı. İşleri umduğundan iyiydi; müşterileri genç kızlar ve hanımlardı. Yakışıklı tuhafiyecinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Arkadaşları da dükkânına geliyor, çay içiyor, lak lak yapıyorlardı. Bir gün, Sırrı Gültekin geldi ve ‘Rejisör Ömer Lütfi Akad yeni bir filme başlıyor ve yeni bir yüz arıyor,’ dedi. ‘Aklıma sen geldin ve götürmeye geldim. Şansını bir dene…’
Filmin adı Öldüren Şehir’di. Senaryo Lütfi Ö. Akad ile Osman F. Seden’indi; Orhan Hançerlioğlu’nun bir öyküsünden alınmaydı. Önemli rollerinde Belgin Doruk, Ayhan Işık, Turan Seyfioğlu, Settar Körmükçü, Nubar Terziyan, Muazzez Arçay ve Pola Morelli oynuyordu. 1953 yapımı film, Kirkor Cezveciyan’ı Kenan Pars’a çevirdi; şansını/istikbalini açtı.
Kenan Pars’ın Yeşilçam serüveni 1977 yılına kadar sürdü; tam 500 filmde büyüklü küçüklü roller aldı. Baş rollerde oynadı; yapımcılık yaptı; kendi senaryolarını yazdı; hattâ kendi film şirketini bile kurdu. Ama kamera önündeki başarısını bulamadı/yakalayamadı; sonunda yalnızca aktörlüğü sürdürmeyi kararlaştırdı. Seks filmleri furyasından uzak durdu; onca şöhretine, sayısız filmine rağmen bir ev sahibi bile değildi. Ölünceye kadar da kirada oturacaktı. Bir başka röportajında, Yeşilçam emekçilerinin durumunu şöyle açıklamıştı:
‘Bizim zamanımızda para yerine çek-senet alırdık. Filmci senedi verirdi birkaç ay sonraya. Kapıda bir adam dururdu, filmcinin adamıydı, o yarı yarıya senedi kırardı. Yani bu işte zenginlik sadece filmlerde olurdu…’
Ailesinin rızkını çıkarmalı, evdeki tencerenin kaynamasını sağlamalıydı. Bakırköy Belediyesi, ünlü aktöre arka çıktı. Özgürlük Meydanı’nda bir büfe çalıştırıp, tekel maddeleri, gazete ve dergi satmasına fırsat verildi.
Nüfus kütüğündeki adıyla Kirkor Cezveciyan, yüreklerimizdeki ismiyle Kenan Pars bir röportajında en beğendiği rejisörün Alfred Hitchcock olduğunu söylemişti. Yerli yıldızlardan Cüneyt Gökçer, Nedret Güvenç ve Avni Dilligil’e hayrandı. Yabancılardan Maria Schell, Antony Quinn ve Bette Davis'i beğeniyordu.
Pars; yakın çevresine göre, argo konuşmayı çok severdi. Yakın arkadaş toplantılarında şaka yapmaktan hoşlanırdı. Sohbet ortamlarında tam bir İstanbul efendisiydi; ne konuştuğunu bilir, samimiyetini gösterirdi.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce