‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahın kızı/kız kardeşi ile evlenen, - güvenilir, söz dinleyen, akıllı, görgülü, iyi eğitimli, politik davranmayı bilen, devlet tecrübesine sahip/talip! - kişiye ‘damat’ denirdi. Tarihte iz bırakmış, isim yapmış çok sayıda ‘güveyi’ bulunurdu. Devlet yönetiminde etkin görevlere getirilir, çoğu zaman ‘kayınpeder’/‘kayınbirader’ adına karar verirlerdi. Sadrazamlık makamına kadar yükselenlerin sayısı hiç de az sayılmazdı. 

Kayınbaba kadar kayınvalidenin de sözü tutulur, tavsiyelerinden çıkılmazdı. Hanım tarafının memnuniyeti önemliydi: ‘İktidarının süresini uzar, yetkileri artar, etkinliği kavileştirirdi!’ Bazılarına ‘semiz’, ‘kuyucu’, ‘tabanıyassı’, ‘zurnazen’, ‘boynueğri’, ‘sürmeli’ gibi akılda kolay kalan, huylarını, günlük tavırlarını, fiziksel özelliklerini yansıtan isimler konurdu. ‘Güveyi’ler arasında halkın taktığı lakaplarla anılanlar da bulunurdu. İçlerinden en bilineni Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan doğan kızı, Mihrimah Sultan’ın kocası Rüstem Paşa’ydı. Kendisine layık görülen ifade ise, ‘Kehle-i İkbal’di. Anlamı: ‘İkbalin biti!’, ‘Bit sayesinde zirveye yükselen!’di. Türk atasözündeki mesajın tam karşılığıydı: ‘Kişinin bahtı açık, şansı güzelse, bitin bile yararını görür/işi kolaylaşır!’

- Damat Rüstem Paşa Saraybosna Doğumluydu… -

Kanuni’nin 15 yıla yakın sadrazamlığını yapan Damat Rüstem Paşa, Osmanlı’nın en tartışılan, pek sevilmeyen, devletin inkırazına/‘çöküşüne’ yol açabilecek icraatları getirendi. Döneminde rüşvet arttı. Sultanlık yönetimi gayri ehil kişilerin eline geçmeye başladı. Rüşvet aldı başını gitti. Damat, kayınpederinden sonra ‘en zengin kişi’ diye bilindi. Topkapı Sarayı’nda her türlü komplo/ayak oyunu vücut buldu, sahneye konuldu. ‘En önemlisi de: Masum kanı döküldü!’

Rüstem Paşa, 1500’de, Saraybosna’nın doğusuna düşen Butmir köyünde doğdu. Aile adı ‘Çigaliç’ idi. Hırvat, Sırp, Boşnak veya Arnavut asıllı olduğuna dair çeşitli kayıtlar/savlar vardı. Kamusu’l A’lam - Tarih ve Medeniyet Sözlüğü! - ’ın beyanına göre ‘Hırvat’, tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli’ye göreyse ‘Sırp’ kökenliydi. Venedik kaynaklarındaki bilgi daha ilgi çekiciydi: ‘Küçük Rüstem, Saraybosna’ya yakın köyde ikamet eden, domuz çobanlığı ile geçinmeye çalışan Sırp köylüsünün oğluydu!’ Belgelerde bazı bilgiler ‘çelişkili’ydi fakat Rüstem tanımlaması aynıydı: ‘Hırvat asıllı, Aristo gibi akıllı’ydı. Babası Katolik iken din değiştirmişti. Müslümanlığı benimsemişti, Mustafa adını almıştı. Osmanlı’nın hizmetine girmişti. Bir başka rivayette ise genç Rüstem’in babası, Hacı Ali oğlu Mustafa Paşa’ydı. Diğer isnada bakılırsa, sahibi tarafından haraç bedeli yerine verilmişti. Galata’da keşfedildi. Zekâsı, becerikliliği ve kurnazlığı fark edilince, ‘içoğlanı’ olarak Enderun’a alındı. Sıkı, uzun erimli, kaliteli öğrenimden geçirildi. Yine başka söylentiye göre devşirildikten sonra Yeniçeri Ocağı’na teslim edildi. Acemi eğitiminden sonra Enderun’a kabul edildi. Mezunlar, devlet yönetiminde görev alırdı. En az 3 - 4 dili iyi konuşur, yazarlardı. ‘Sultana, hanedana bağlı kalırlardı!’

- Kanuni’nin Yakın Çevresinde Bulunması, Keşfedilmesini Sağladı… -

Enderun eğitimli genç Rüstem, kısa sürede sivrildi. 1526’da, Kanuni’nin ‘Birinci Silahtar’ıydı. Aynı yıl Mohaç Meydan Muharebesi’ne katıldı, yararlılık gösterdi. Daha sonra ‘Baş İmrahorluk’a getirildi. Görevi: ‘Padişaha ait seçkin, soylu atların bakımı ve güvenliğinin sağlanması’ydı! Daha yakın çevresinde bulunma şansını yakaladı. Kanuni Sultan Süleyman, Baş İmrahor Rüstem’i tanıdı, farklı meziyetlerini fark etti. Aşırı saygısını, cesaretini, - tartışılabilir!  - askeri yönetimini ve bürokrasiye hâkimiyetini beğendi. Hürrem Sultan da, Rüstem hakkında benzer düşüncelere sahipti. Enderun sıralarından beri kendisini izlemişti. İdari yükselişini desteklemiş ve arkasında durmuştu. Söz dinleyişi, emirleri hemen yerine getirişi de diğer tercih sebebiydi. Biricik kızı Mihrimah Sultan ile evlendirmeyi düşündü. Fikrini, Kanuni’ye iletti, - bazı tarihçilere göre de ‘nikâh için diretti’! - ‘Damat adayı’, Diyarbakır Beylerbeyliği’ne getirildi. 1539’da, Mihrimah Sultan 17 yaşına bastı. İzdivaç için ilk adım atıldı. Sultan Süleyman, damat adayının sağlık durumunu merak ederdi. Zira Rüstem Paşa hakkında çıkarılan bazı dedikodular kulağına kadar gelmişti! Rivayete göre ‘güveyi namzedi’, ‘cüzzamın pençesinde’ydi, ‘cüzzamlı’ydı! Saray hekimlerinden Mehmet Halife Ağa’yı Diyarbakır’a yolladı. ‘Rüstem Paşa’yı tepeden tırnağa muayene edecekti. Denildiği gibi hasta ise, gizlice bildirecekti.’ Mehmet Ağa, Sultan’ın emrini yerine getirdi. Paşa’nın kaftanında bit(ler) buldu. ‘Bit, cüzzamlı vücuda yanaşmazdı!’ Damat adayının sağlığı yerindeydi. Müjdeyi hemen İstanbul’a iletti. ‘Mürüvvet’in önündeki engel kalktı! Havadis, Payitaht’ta duyulunca, halk uygun lakabı taktı: ‘Kehle-i İkbal’ - ‘İkbal Biti’! - Rüstem Paşa!

Rüstem Paşa, İstanbul’a çağrıldı. 3. Vezirliğe getirildi. 26 Kasım 1539’da, Şehzade Beyazıt ve Şehzade Cihangir’in sünnet törenleriyle beraber yapılan sade düğün sonucunda Mihrimah Sultan ile dünya evine girdi. Hemen ardından ‘Anadolu Beylerbeyi’ oldu. 

‘Taze damat, kayınbabasının ve kaynanasının her sözünü emir kabul etti!’ Özellikle Hürrem Sultan’ın en sadık bendesi oldu. Her direktifini sorgulamadan yerine getirdi. Saray entrikalarında en güvenilen, en etkin silah haline geldi. Efendilerini memnun etti. Diğer yandan da ‘kesesini dolduracaktı’! 1541’de, 2. Vezirliğe atandı. 1544’de de Sadrazam yapıldı.

- Yüzü Hiç Gülmezdi; Her Fırsatta Gücünü Gösterirdi… -

Resmi tarihçilerin yorumlamasına göre Damat Rüstem Paşa, sakin, son derece soğukkanlı, aklı başında, Kanuni’ye her şartta bağlıydı. Kendine göre bir tasavvuf anlayışı da vardı. Nakşibendî Tarikatı’na mensuptu. Dönem tarihçilerine göre, ünlü hukukçu, Şeyhülislâm Mehmed Ebussuud Efendi ile arası son derece iyiydi. ‘Hükümdar ile Şeyhülislâm’ı da yakınlaştırandı! Kanuni, istediği fetvaları zorlanmadan alabil(ir)di!’

Venedik arşivlerindeki raporlara bakılırsa Rüstem Paşa, ‘pancar gibi kırmızı suratlı, kötü bakışlı, minyon yapılı ve çok tehlikeli adamdı!’ Yerli müverrihlerinin de fik(irle)ri benzerdi. ‘Çok ciddi yüz ifadesine sahipti, hiç gül(ümse)mezdi. Her fırsatta gücünü gösterirdi!’ Büyük şair Taşlıcalı Yahya’nın şu mısrası durumun ifadesiydi: ‘Gülmez idi yüzü mahşerde dahi gülmeyesi!’

‘Çatık suratlı’, ‘ters adam’ diye nakledildi. Kabiliyetli, tedbirliydi. Devlet hayatında asık/öfkeli suratlılığıyla bilindi. Eli sıkıydı, kamu harcamalarının her kuruşunu kontrol etmeye çalıştı. Şairlere ve sanatkârlara son derece karşı sertti. Pargalı İbrahim Paşa’nın yolunu terk etti. ‘Sanatçıya verilen parayı gereksiz gördü!’ Dönemin şairlerine bağlanan maaşları kesti(rdi). Bol ihsana, yüksek aylığa alışan bilgin ve kalem sahipleri seslerini yükseltti. Hakkında kötü rivayetlerde bulundular. Nefretlerini, düşmanlıklarını açıkça duyurdular. Caizelerinin yeniden bağlanmasını talep ettiler. 

Bursalı Kandî, tarih düşüren şiirleriyle ünlüydü. Usta şair, hayvan severdi. Devletten aldığı caize ile kuş, kedi ve köpek beslerdi. Parasız kalması, hayvanlarının açlıktan ölmesi, demekti. Sorunun çözülmesi için kalemine sarılacaktı!

- Rüstem Paşa ‘Dessas’/‘Düzenci’ydi… -

Venedik Elçisi’nin ülkesine gönderdiği raporlarda Rüstem Paşa ile eşi Mihrimah Sultan’ın dikkat çeken zafiyet noktalarına parmak basıldı: ‘İstanbul’a getirilen son model, en kıymetli mücevherlerin en iyi müşterileriydi! Hemen hepsini de satın alırlardı!’

1544’ün Aralık ayı, Rüstem Paşa’ya uğurlu geldi. Sadrazam Hadım Süleyman Paşa, 2. Vezir Hüsrev Paşa ile - padişahın huzurunda! - Divan’da kavga etmeye kalktı. İki vezir birbirine girdi. Karşılıklı hançerler çekildi ve saldırıldı. Araya giren devlet yöneticileri, ölümcül vuruşmayı zorlukla önledi. Sultan Süleyman, şahit olduğu ‘edepsizliği’ asla affetmedi. Her iki deneyimli yöneticiyi görevden aldı. Azarladı, huzurdan kovdu! Damat Çelebi Lütfi Paşa - 1539 - 1541 yılları arasında Sadrazamlık da yapmıştı! Yerine Hadım Süleyman Paşa getirilmişti! -, ‘Tevârih-i Ali Osman’ adlı eserinde, olayı anlattı: ‘Padişah hazretlerinin huzurunda, bazı sebeplerden ötürü, uygun görülemeyen kelimeler sarf ettikleri, edepsiz davrandıklarından dolayı, her ikisi de vezirlikten azledildi. Sultan, durumdan tedirgindi!’ 

Osmanlı tarihçisi Danişmend’e göreyse, olayın planlayıcısı Rüstem Paşa idi. ‘Kavga, bizzat kendisinin soktuğu fitne yüzünden çıkmıştı!’ Sadrazam ve 2. Vezir görevlerinden alınınca, şans 3. Vezir’e güldü. Damat Rüstem Paşa, ‘sadaret mührü’nün yeni ‘emanetçisi’ydi! Devlet protokolünde de, ‘2. numaralı’ yöneticiydi!

Bir başka iddiaya bakılırsa, sadrazam değişikliği operasyonu, ‘3’lü İttifak’/‘Hürrem, Rüstem, Mihrimah Koalisyonu’nun başarılı manevrasıydı!

- Damat Paşa, Devlet İçinde Kadrolaşmaya Başladı… -

Mihrimah Sultan’ın sevgili ve şanslı eşi, Damat Rüstem Paşa, devlet içinde kendi adamlarıyla kadrolaştı. Kilit/stratejik noktalara kardeşlerini de getirecekti! Kaptan-ı Derya - Kapudân-ı Deryâ/‘Donanma Komutanı’! - Barbaros Hayrettin Paşa’nın ölümü üzerine yerine Sokullu Mehmet Paşa’yı tayin ettirdi! Ardından da öz kardeşi Sinan Paşa - 1550’de! - aynı makama oturacaktı. Her iki yeni yöneticinin denizcilik tecrübesi yok denilecek derecedeydi. Bir vakanüvisin benzetmesine göre, ‘Ne Sokullu, ne Sinan Paşa, Marmara’dan başka deniz bilmezdi!’ Ama sonuna kadar söz dinler, verilen emirleri yerine getirirlerdi! Atamalarda ‘liyakat’ değil, ‘sadakat’ önemliydi!

Sinan Paşa, önemli görevde 4 yıl kadar kalabildi. Vazife süreci içinde Trablusgarp/‘Libya’ fethedildi. Peçevi, Paşa için, ‘Dert dinlemeyi sevmeyen gazaplı bir hâkim idi. Soğuk yüzlü, büyüklük taslayan, kendini beğenmiş adamdı,’ diye yazacaktı. Bir yabancının/‘İspanyol’un tanımlaması ise sempati yüklüydü: ‘Dev yapılı, yakışıklı ve yiğit adamdı. İyi insandı!’ Sinan Paşa, Sultanahmet Meydanı’na bakan muhteşem konağında 21 Aralık 1553’de vefat etti. Bütün mirasını yengesi - aynı zamanda vasisi idi! - Mihrimah Sultan’a bıraktı. 2 kızı ve bir oğlu, büyük servetinden yeterince yararlandırılmadı.

Sinan Paşa’nın ‘Kaptan-ı Derya’ postuna oturması, ağabeyi Damat Rüstem Paşa’nın Batılı devletler özellikle de Venedik nezdinde uyandırdığı korkuyu/endişeyi artırdı. Durum, elçilik raporlarına konu edildi: ‘Rüstem Paşa ile iyi/‘memnuniyetini sağlayacak’ ilişkiler kurulmasının menfaatlerine olacağı vurgulandı!’

- Rüstem Paşa, Mihrimah ve Hürrem Sultan, ‘Üçlü İttifak’ Oluşturdu… - 

Rüstem Paşa, Hürrem Sultan’ın sözünden çıkmadı. - Hatta doğal müttefik Mihrimah Sultan ile ‘Yenilmeyen Üçlü’yü oluşturdular! - Şehzadeler arasındaki kıyasıya rekabette tavrını ‘velinimeti’nden yana koydu. ‘Kanuni’den sonra kayınvalidesinin oğullarından birisi Osmanlı Tahtı’na çıkmalıydı!’ Mahidevran Sultan’ın biricik erkek çocuğu, ‘geleceğin padişahı!’ diye bakılan Veliaht Mustafa’nın başına örülecek çorabın ve kanlı sonucun asli faillerdendi! Şehzade ilk etapta babasının gözünden düşürülecek, ardından da Kanuni’nin emri ile çağrıldığı otağında boğdurulacaktı. Veliaht Mustafa, Osmanlı Devleti’nin başına geçseydi, Hürrem Sultan’ın doğurduğu bütün şehzadeler - Mehmet, Cihangir, Beyazıt ve Selim! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilecek, - maaşlı! - saray vakanüvislerince de ‘şehit sayılacak’dı! ‘Özetle: Hürrem’den devam eden Kanuni’nin nesli sona erecekti!’ ‘En büyük ağabeyin iki dudağı arasına kilitlenen yapay ‘gelenek/töre’, her türlü örfi ve dinsel kuralın üstündeydi!’ 

Dönemin tarafsız kaynaklarına göre de Şehzade Mustafa’nın yaşadığı dramda en büyük pay, Sadrazam Rüstem Paşa’ya aitti. Paşa, - eski tabirle! - ‘dessas’/‘desiseci’/‘entrikacı’ydı. Ölümünden sonra da hayırla anılmayacaktı. Hatta ‘beddua yüklü’ - örneği nadir görülen! - mersiyeye konu edilecekti.

- Şehzade Mustafa’nın Acemiliği ve Aymazlığı… -

Veliaht Şehzade Mustafa da aşırı cüretkâr ve tedbirsizdi. Yeniçeri Ocağı’nı ve diğer askeri sınıfları yanına çekmişti. Yaşlı Kanuni’nin yerine geçeceğine inan(dırıl)mıştı. Yabancı elçiler, Padişah’tan önce kendisini ziyaret eder olmuştu! Babasının asli görevlerini üstlenmişçesine hareket ediyordu. ‘Türk Mektupları’ adlı tarihi eserin yazarı Avusturya Büyükelçisi Ghislain de Busbecq, Şehzade Mustafa’nın durumunu ve yaptıklarını anlatacaktı. ‘Kanuni’den önce Veliaht Mustafa ile görüştüğü’ bilgisini de imparatoruna bildirecekti. Mustafa’nın istikbaldeki portresini çizecekti: ‘Mustafa, anlayışlı ve daima diyalogdan yana! Mükemmel bir padişah olacak!’ 

Venedik Büyükelçisi ve Roma Katolik Kilisesi Kardinali Bernardo Navagero da benzer fikirleri paylaştı: ‘Şehzade Mustafa, annesinin sözünden çıkmıyor. Kendisini beğeniyor ve çevresinin çok sevdiğine inanıyor!’

Tarihçi Nazım Tektaş’a göre ise Şehzade Mustafa, diğer erkek kardeşlerinden daha üstün vasıflara sahipti. Şöhretliydi, cömertti, bilgiliydi, askerliğe yatkındı. Ordunun çoğu tarafından sevilirdi. Yanına yanaşıp kulağına güzel sözler fısıldayanlara inanırdı. İhtirası kırbaçlanır, içindeki iktidar/‘hükmetme’ hevesi depreşirdi. Düşüncesine göre, ‘Babası tahttan kendisi lehine feragat edecek, son günlerini de, Dimetoka Sarayı’nda ibadetle geçirecekti!’

29 March 2022 09:38
1,654 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

İki İngiliz Aşçıya Teslim Edilen Kudüs

401 yıl yönettiğimiz Kudüs’ü tek mermi atmadan, daha da kötüsü İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmadan teslim etmiştik. Kim(ler)e mi? İngiliz Ordusu’nda görevli iki askerî aşçıya…

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

Hanım Sultan’ın Ermeni Jigolosu

Serfirâz Hatun, Osmanlı’nın 31. padişahı Sultan Abdülmecit’in gözdesiydi. Su gibi para harcar, Avrupa elbiseler giyer, Galata ve Beyoğlu’nda fink atardı. ‘Küçük Fesli’ lakaplı, yakışıklı Ermeni müzisyeni jigolo tutmuştu.

Aynı Odada 20 Yıl

Yahya Kemal; hayatının son 20 yılını Park Otel’in 165 numaralı küçük odasında geçirdi.

Mustafa Suphi’nin Yanındaki Hazine

TKP (Türkiye Komünist Partisi)’nin ilk merkez komite başkanı Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının öldürülmelerinin üzerindeki esrar perdesi az da olsa kalktı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Kesilen Ayağı Çalınan Aktör

Ünlü aktörün ömrünün son yılları çile ve keder doluydu. Ağır sağlık sorunları ile boğuştu. Sol ayak parmakları kesildi. Sonra bacağını yitirdi. Tahmin(ler)e göre kendisinden nefret eden hayranı veya düşmanı, mezarı kazıp kefenlenmiş uzvu çalma cüretinde bulundu!

‘İyi Yürekli’ Kötü Adam

Erzurum’dan kağnı ile yola çıkıldı. Konya’ya sonra da Yalova’ya ulaşıldı. İstanbul’a varıldığında çuvallardaki eşyaların çoğu taşınmaktan/aşınmaktan kullanılmaz haldeydi. Bir ahşap konakta 2 oda kiralandı. Anne hem çalışacak, hem oğluna bakacaktı. Taş Ailesi, ekmeğini taştan çıkaracaktı!

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Diğer Türk Tarihi Yazıları

İki İngiliz Aşçıya Teslim Edilen Kudüs

401 yıl yönettiğimiz Kudüs’ü tek mermi atmadan, daha da kötüsü İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmadan teslim etmiştik. Kim(ler)e mi? İngiliz Ordusu’nda görevli iki askerî aşçıya…

İstanbul’dan Ölüme Gönderilen 80 Bin Sokak Köpeği

İstanbul’un tarihinde 3 defa ciddi boyutlarda sokak köpeği katliamı yaşandı. 1910’daki ilk teşebbüste 80 bin köpek toplandı ve aç bırakılıp ölüme terk edildi. 1912’deki 2. girişimde 30 bin, 1980 sonrasındaki 3. itlafta da 83 bin hayvanın canına kıyıldı.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!