Balığa Harçlık Veren Padişah

‘Mustafa Han-ı Evvel’, neredeyse ömrünün tamamını ‘kafes’te geçirdi. 2 defa, kısa süreli Osmanlı tahtında oturdu. Hanedan’ın erkek mensubu yokluğundan ötürü ‘zekâ geriliği’ teşhisine rağmen padişah ilan edildi. ‘Deli Mustafa’ diye tanındı. Öldüğünde, Ayasofya’da - eskiden! - ‘vaftizhane’ diye kullanılan/bilinen bölüme defnedildi.

Balığa Harçlık Veren Padişah

Sultan Birinci Mustafa (1591 - 1639), 2 defa tahta çıktı. Dikkat çeken, şaşırtan, gülümseten, garip hareketleriyle tarihe geçti. Mesela, ‘Balıklara harçlık veren padişah’tı! Saray havuzuna çil çil altınları serper, ‘suda yaşayan hayvanların iaşesini giderdiğine’ inan(ır)dı. Karşısına çıkan herkese altın, elmas, kıymetli mücevherler dağıtırdı. ‘Hayırseverliği şiddetli şikâyetlere sebep ol(ur)du: ‘Devlet hazinesini boşaltacak/‘iflas edecek’ duruma getirdi’!

Cömertlikte sınır tanımazdı. Mesela, saray bahçesinde hokkabazlık yapanları veya orta oyunu oynayanları beğendiğinde yerinde duramazdı. Hazinedarına kıymetli mücevherler getirmesini emrederdi. Hepsini dağıtıp sanatkârların gönüllerini aldığını sanırdı.

Türbe, tekke ziyaretleri için sokağa çıktığında da etrafına toplanan halka para atardı. 

Evliya ziyaretlerinden hoşnut kaldığı söylenirdi. Sandukaların başında saatlerce oturur, rahatladığına inanırdı. ‘Bazı din adamları, özellikle de şeyhler, Sultan Birinci Mustafa’yı ‘ermiş’, ‘insan-ı kâmil’, ‘padişah-ı veli’ ve ‘derviş meşrepli’ gibi ulvi/yüceltici sıfatlarla anardı!’

- Padişah Hazretleri ‘Deli’ Değil ‘Veli’ İdi… -

Divan toplantılarında, en kıdemli, en otoriter vezirlerle eğlenirdi. Kavuklarını devirir, enselerine tokat atardı. Bazen de kendisi yerde yuvarlanırdı. Keyfettiğine inanı(lı)rdı. Halk arasında dedikodular yaygınlaşınca savunma(lar) hazırdı: ‘Sultan Hazretleri ‘deli’ değil ‘veli’ydi. Rüyasında sık sık ‘İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed’i görürdü’! ‘Birinci Mustafa’nın akli dengesi/melekeleri tekmil yerindeydi!’ Farklı, dikkat çeken ‘çocuksu’ davranışları, ‘cuşu huruç’un - ‘coşup kendinden geçme’nin! - neticesiydi. 

Bazı müverrihlerin farklı aktarımları hayrete düşürücüydü: Sultan Mustafa, Enderun’da eğitim gören öğrencileri etrafında toplardı. Ellerine torbalar dolusu inci taneleri verir, ip(ler)e dizmelerini isterdi. Halk arasından at üzerinde geçerken dilini çıkarır, ‘anlamsız’ el kol hareketleri yapardı. ‘Atla denizde, kayıkla karada gezmeyi severdi! ‘ Davranışlarına, ‘evza-ı garibe’ - ‘garip haller’! - denil(ir)di!

Sultan Birinci Mustafa, 15. Osmanlı padişahı, 94. İslam halifesiydi. Babası Sultan 3. Mehmet’ti. Kimi tarihi kaynaklarda adı: ‘Mustafa Bin Mehmet’ti. En bilinen lakapları ‘Deli Mustafa’ ve ‘Mustafa Han-ı Evvel’di. Annesinin Abaza asıllı olduğu rivayet edilirdi. Haremde kendisine, ‘Abaza Haseki’ denirdi. Ama ismi kesin bilinmezdi/’tartışmalıydı’, çoğu tarihi kayıtlarda da geçmezdi. Kimi kitaplarda ‘Handan Sultan’ ya da ‘Halime Sultan’ notu düşülmüştü. Bazı iddialara da itibar edilmişti: ‘Annesi ‘Mahpeyker’ adlı cariyeydi!’ - Adı zikredilen cariyenin ‘Kösem Sultan’ ile karıştırılmaması gerektiğine dikkat çekilirdi! -  ‘İsmi bilinmeyen halayıktan dünyaya gelmesi de ihtimal dâhilindeydi!’

- Babası, 19 Erkek Kardeşini Boğduran 3. Mehmet İdi… -

Babası 3. Mehmet’in Manisa Sancak Beyliği sırasında doğduğu ileri sürüldü. Tahmini doğum yılı 1591’di. Bazı kaynaklara göre, atasının saltanatının ilk döneminde İstanbul’da dünyaya geldiği de yazıldı.

Tahta çıkan padişah - ağabeyi Birinci Ahmet! - tarafından öldürülmeyen - halk tabiriyle ‘kefeni yırtan’! - ilk şehzadeydi! Hükümdarın tek erkek kardeşiydi. ‘Ağabeyinin merhametli davrandığı,’ yazıldı. Babası 3. Mehmet’in 19 erkek kardeşini boğdurarak katletmesinin toplumda yarattığı rahatsızlık ve acı hâlâ taze sayılırdı. Hadise, halk tarafından nefretle karşılanmıştı. ‘Yeni hükümdarın, babasının izinden gittiğini göstermesi/hatırlatması antipatik bulunabilir, soğuk karşılanabilirdi!’ Dönemin Venedik Elçisi Contarini’nin 1612’de gönderdiği bir rapor, 1. Ahmet ile Şehzade Mustafa arasındaki ilişkiler hakkındaydı. Sultan, kardeşini öldürmek için 2 hamle yapmış fakat hepsi de sonuçsuz/başarısız kalmıştı. Birinci girişimde, kendisi ağır şekilde hastalanmıştı. İkinci teşebbüste de, aniden patlayan şiddetli fırtınanın etkisinde kalmıştı. ‘İlahi işaret verildiğini düşünmüştü: Kardeşinin ölümünden sonra başına uğursuzluklar gelebileceğini sanmıştı!’ ‘Genç şehzade üzerindeki denetim ağırlaştırılmıştı. Psikolojik sorunları ziyadeleşmişti.’

Sultan Birinci Ahmet, taht üzerindeki veraset kulislerini/kavgalarını sonlandırmayı düşündü. Şehzadeler ve anneler sürekli ayak oyunları içindeydi. Her valide sultan bir grup ile işbirliğine girip iktidarda hak ve yetki sahibi olma peşindeydi. Her vezir, her yeniçeri ağası veya her yüksek bürokrat farklı kanadın/kliğin etkisindeydi. İş/menfaat birliğinin/koalisyonunun içindeydi.

- Birinci Ahmet İdam Yerine ‘Kafes Hapsi’ni Getirdi… -

Birinci Ahmet, Osmanlı Hanedanı’nın erkek üyelerinin en büyük korkusunu ortadan kaldırdı. Şehzadeler boğdurulmayacaktı ama ‘kafes’ adı verilen özel hücre(ler)de ömür tüketecekti. Dünya ile ilişkileri en aza indirilecek, kısıtlı imkânlarla yetineceklerdi. Yeni önlem: ‘Şahsa özel hücrede müebbet hapis cezası’ydı! ‘Taht kavgaları, iktidara yürüme kulisleri önlenmeye çalışıldı.’ Kural belliydi: Padişah ölünce ya da görev yapamayacak duruma gelince, yerine en büyük oğlu oturacaktı. Diğer şehzadeler de ‘kafes’lerinde günlerini geçirecekti. Tecrübe kazanmak için sancaklara da gönderilmeyeceklerdi. Yeni uygulamanın adını tarihçiler, ‘Ekber ve Erşed Sistemi’ koydu.

Şehzade Mustafa, - kendisinden bir yaş büyük! - ağabeyi Sultan Birinci Ahmet tahta çıktığında hayatını yitirme olasılığıyla karşı karşıya kaldı. Ama yeni hükümdarın erkek çocuğunun olmamasından, hanedanın başka eril mensubunun da bulunmamasından ötürü kendisine dokunulmadı. Yeni şartlara uygun şekilde yaşamını sürdürmesine karar verildi. - Bazı vakanüvisler, Şehzade Mustafa’nın Kösem Sultan sayesinde hayatta kaldığını yazdı. Mustafa da öldürülürse, Osmanlı Hanedanı’nın sonu gelebilirdi! - 

Sultan Birinci Mustafa ile ilgili bilgilerin kısıtlı kaynakları arasında, dönemin Venedik Büyükelçisi Contarini’nin ülkesine yolladığı raporlar/‘kriptolar’ önemliydi. Yine bir gönderisinde, ‘saray çevresinde Şehzade Mustafa’nın katledileceğine ilişkin rivayetlerin yoğunlaştığını yazdı. Anne Handan Sultan, daima oğluna siper oluyor ve öldürülmesini engelliyordu. Şehzade, mevt korkusunun yoğunluğu yüzünden adım adım akli dengesini yitiriyordu!’ 

- Şehzade Mustafa da İdam Edilecekti… -

‘Şehzade Mustafa, yıllarını ‘kafes’ denilen özel hapishanede geçirecek ve tahta çıkıncaya kadar da annesinin sağladığı koruma kalkanından yararlanacaktı.’

Birinci Ahmet’in ardı ardına çocukları doğunca, kardeşi Şehzade Mustafa’nın infazı zaman zaman gündeme geldi. ‘Ancak ağır rahatsızlığı ve iktidar hırsı taşımaması hayatta kalmasını sağladı.’

Contarini, Şehzade Mustafa’nın tasvirini de yaptı. Osmanlı’nın 15. hükümdarı, solgun yüzlü, donuk bakışlı, iri siyah gözlü, seyrek sakallı ve naif yapılıydı. Bazı saray tarihçilerinin betimlemeleri de benzerdi: Sultan Birinci Mustafa, sinirliydi. Güzel yüzlüydü. Sarı benizliydi. İri gözlü, az sakallıydı. Kibar, duyarlı kişiliğe sahip olduğu da ileri sürüldü. - Kimilerince ‘evliya’ diye de tanımlandı! - ‘Çok dindardı, yardımseverdi, terbiyeliydi. Kimseye doğrudan sadaka dağıtmazdı. ‘Saray havuzuna bolca altın atar, hizmetine bakanların almasını sağlardı!’ Bütün boş zamanında ibadet ederdi. Dini eserler okurdu, zikir yapardı. 2. defa tahta çıkma önerisini geri çevirdiğinde, seccadesinin üzerinde oturmuş Kur’an-ı Kerim okuyordu!’

Bazı tarihi kayıtlara göre, konuşmakta zorlanırdı. Az sayıda kelime bilir, tek heceli sözcüklerin yardımıyla meramını anlatırdı. En çok ‘Gel!’, ‘Al!’, ‘Ver!’ gibi basit ve kolay anlaşılanları kullanırdı. Belirtiler, ‘zekâ geriliği’nin işaretiydi. ‘Günümüz bazı uzmanlarının yorumlamasıyla da ‘otizm’in pençesindeydi!’ ‘Bazen yüksek devlet görevlilerini oyun arkadaşı sanırdı. Gördüğünün kavuğunu alıp kaçardı!’ 

- Yazışmalarını Cariyesine Yaptırdığı İleri Sürüldü… -

Şehzade Mustafa, ağabeyi Birinci Ahmet’in 15 yıl süren saltanatı boyunca ‘kafes’te tutuldu. Psikolojik sorunları ağırlaştı. Hareketleri dengesizleşti. Fiziki melekeleri sınırlandı, az gelişti. Eğitim gör(e)medi. ‘Bazı kaynaklara göre, okuma yazması bile yoktu!’ Yetişmesi için özel gayret de gösterilmedi. Kimi tarihçiler, bir cariyesi - Sanuber Hatun! - vasıtasıyla yazışmalarını ‘çok kötü üslupla’ gerçekleştirdiğini ileri sürdü.

Sultan Birinci Ahmet’in genç yaşta kaybı üzerine, en büyük oğlu Şehzade Osman’ın çok küçük olmasından ötürü - tarihi kayıtlara göre, 14’ündeydi! -, tahta geçiş sistemi küçük bir yenilemeden geçirildi. ‘En büyük evlât değil, en yaşlı amca padişah seçilecekti!’ Osmanlı tahtını aklının ucundan bile geçirmeyen Şehzade Mustafa, 2 defa padişah yapıldı. - 15. Osmanlı sultanı bekârdı ve hiç çocuğu yoktu! - Enver Behnan Şapolyo’nun iddiasına göre ‘Sultan Birinci Ahmet, kardeşi Şehzade Mustafa’nın evlenmesine izin vermedi!’

Şeyhülislâm Hocazâde Esat Efendi - Sultan 2. Osman’a kızını verecek ve kayınpederi olacaktı! -, 1. Mustafa’ya taht yolunu açan uygulamaya karşı çıktı. Veraset sistemi korunmalı, aykırı davranış(lar)a izin verilmemeliydi. Devlet yönetimi zikzak yürütümleri kaldır(a)mazdı. ‘Padişahlık, yaşı küçük de olsa, Şehzade Osman’ın hakkıydı!’

Esat Efendi’nin tezini çok sayıda devlet yöneticisi de benimsedi.

- Devlet Yönetimini Bürokrasiye Bıraktı… -

Kösem Sultan, Şehzade Mustafa’nın yükselişini destekledi. Hükümdarlık koltuğuna oturmasını sağlayan kanadın/grubun içinde yer aldı. Şehzade Osman’ın - Mahfiruz Hatice Sultan’dan doğmaydı! - engellenmesi, kendi çocuklarına taht yolunu açabilecekti. 

Şehzade Mustafa, psikolojik durumu ve tuhaf hareketleri bilinmesine rağmen tahta çıkarıldı. Arızlarının zamanla iyileşeceği savunuldu. Hatta tezi müdafaa edenlerden bazıları, iddialarını daha da ileri götürdü: ‘‘Yeni padişah, keramet sahibi bir veli idi’! Fazla taciz edilmemeli, devleti yönetmesine izin verilmeliydi!’ 

Aynı fikri savunanlar, Sultan Birinci Mustafa’yı çok duyarlı, sanata ilgi gösteren, akli sorunları olmayan bir kişiliğe sahip şeklinde tanımladı. Hatta kimi saray tarihçilerine göre 15. Osmanlı Sultanı’nı ‘deli’ ilan edenler, muhalifleriydi. ‘Tahta geçmesini istemeyenler/kabullenemeyenlerdi!’

Aslında yönetim kendisine değil, destekçisi bürokrasinin eline kalacaktı. Devlet ve ülke meseleleriyle hiç ilgilenmeyecekti. Hele padişahlığı asla istemeyecekti. Asker ve bürokrat ağırlıklı cunta(lar)nın marifetiyle 2 defa da tahta çıka(rıla)caktı.

- Sultan Birinci Mustafa’nın İlk İcraatı ‘Genel Af İlanı’ İdi… -

Şehzade Mustafa, 22 Kasım 1617’de, ağabeyi Sultan Birinci Ahmet’in vefatı üzerine, ‘Osmanlı Hanedanı’nın en yaşlı erkek üyesi’ sıfatıyla padişah ilan edildi. Beklenmeyen feraset gösterdi. ‘Başta, sunulan unvanı ve yetkileri kabul etmedi. Tecrübesizdi ve kendini yeterli bulmadı!’ Ama sözünü geçiremedi. Adına hutbe okunup, biat edilme törenlerinden sonra gözünün tuttuğu, kendisini destekleyen yöneticilere idareyi bıraktı. Ama devlet yönetimi boşluğu, kifayetsizliği kabul etmezdi. Birinci Mustafa’nın ilk saltanatı 96 gün sürdü. 26 Şubat 1618’de tahttan indirildi. Sultan Birinci Ahmet’in en büyük oğlu, Veliaht Osman, Sultan Osman-ı Sâni - 2. Osman! - unvanı ile yeni padişah ilan edildi.

Mustafa Han-ı Evvel’in ilk icraatı çok ilginçti: Genel af ilan etti, hapishanelerin boşaltılmasını ferman buyurdu. ‘Ömrünün çoğunu hücrede geçirdiğinden, mahkûmun çilesini bilirdi!’ 

Katip Çelebi ve Peçevi’nin yazdıklarına bakılırsa, Sultan Birinci Mustafa tutarsız hareketleriyle tarihe geçti. Sık sık donanmayı teftiş etti. Savaş gemilerinin toplarını ateşletti. Halkı korkuttu. Yanında taşıdığı kese(ler)den altınları/gümüşleri çıkarıp etrafa saçtı. Haliç kıyısından geçerken denizdeki balıkları hatırlayıverdi. Onları da ihsanlarından mahrum bırakmadı. Arza gelen vezirlere beklenilmeyen hareketler yaptı. Bazılarının tülbendini çekti. Sakallarını yolmaya, bıyıklarını tutmaya çalıştı. 

- Darbeci Askerlere Bol Para Dağıtılması Hazineyi Zora Soktu… -

Kendisini övenlerin, ‘evliya’ ilan edenlerin aksine, akli zayıflığı hemen görüldü. Devleti yönetemeyeceği anlaşıldı. Tahttan indirildi. ‘Kafes’e geri gönderildi ve hapsedildi. 2. saltanat dönemi için 4 yıl 3 ay bekleyecekti.

Sultan Osman-ı Sâni, 19 Mayıs 1622’de, bir askeri darbe ile tahtından indirildi. Yenilik karşıtı Yeniçeriler, saray bürokrasisi ve ulema, Mustafa Han-ı Evvel’i 2. defa iktidara getirdi.

2. iktidarı, muhteris yöneticilere çeşitli fırsatlar sundu. Darbeci askerlere bol para dağıtıldı. Üst üste düzenlenen ulufe ödemeleri hazineyi perişan etti. Devlet nakit sıkıntısına girdi.

Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi, kendi adını taşıyan tarih kitabında - Türk Tarih Kurumu’nca, 2003’de, 2 cilt halinde basıldı! -, Sultan Birinci Mustafa hakkında bilgiler verildi. Kayıtlarına göre Sultan, saray dışına çıkmayı, av gruplarına katılmayı severdi. Askeri teçhizatlarla yakından ilgiliydi. Hoşuna gidenleri incelerdi. Silah ustalarını bahşişe boğardı. Tophane’ye gidip dökülen yeni topları dikkatle kontrol ederdi. Atış(lar) yaptırırdı. Tersaneler de ilgi alanındaydı. Savaş gemilerini sık sık teftiş ederdi. Fakirlere sadaka vermeyi severdi. Tarikat şeyhlerine, ilmine itibar ettiği ulemaya yardım(lar) yağdırır, bağışlarında sınır tanımazdı.

- Birinci Mustafa, Eniştesi Sadrazam Kara Davut Paşa’yı Öldürttü… -

Sultan 2. Osman’ın feci şekilde öldürülmesi, Birinci Mustafa’yı derinden etkiledi. Krizleri ağırlaştı, kendini kaybetti. Rivayetlere - özellikle Batılı kaynaklara! - göre, kardeşinin oğlunun öldürülmesinden kendisini de sorumlu gördü. Saray koridorlarında şuursuzca koşmaya başladı. Duvarları tekmeledi. Kapıları yumrukladı. Osman’ın ismini haykırdı. ‘Tanrım! Beni saltanat yükünden kurtar,’ diye yalvardığı, çığlık(lar) attığı yazıla geldi.

Sultan Birinci Mustafa, kız kardeşi Halime Sultan’ın kocası, Sadrazam Kara Davut Paşa’yı öldürttü. Eniştesi, Sultan 2. Osman’ı tahtan indiren ve ‘katl’ hükmü veren grubun/cuntanın liderlerindendi. Naaşı, Aksaray'da Murat Paşa Camii haziresine/‘mezarlığına’ gömüldü. ‘Asırlar sonra yol genişletme çalışmaları sırasında kabrin taşınması gerekti. Lahdi açıldı, merhum veziriazamın - tıpkı devrilmesinde rol aldığı Sultan Osman Han-ı Sâni’ninki gibi! - iskeletinin başsız olduğu görüldü!’

Sultan Birinci Mustafa’nın 2. saltanatı, 1 yıl 3 ay 22 gün sürdü. 10 Eylül 1623’de, Şeyhülislam’ın fetvası ile ‘akıl sağlığının yerinde olmadığı’ ileri sürülerek, tahttan indirildi. - Halife unvanı da aynı sebepten elinden alındı! - 

- Annesinin ve Babasının Adını Bilse Tahtta Oturmayı Sürdürecekti… - 

Rivayetlere göre, tahttan indirilmeden önce küçük bir sınavdan geçirildi. ‘Adı, annesinin ve babasının isimleri soruldu!’ Ama beklenen cevaplar alınamadı. ‘Suallere doğru yanıt verebilseydi, hükümdarlığı devam edecekti.’ Öldürülmeyeceği sözü verildi. Topkapı Sarayı’ndaki eski hücresine/‘kafes’ine gönderildi.

Yerine yeğeni, Kösem Sultan’ın oğlu 4. Murat getirildi.

Sultan Birinci Mustafa, kadınlara ilgi gösterme(z)di. Hareminde ya da nikâhında kaç tane cariyesi bulunduğuna ilişkin bilgi de yoktu. Bilinen tek cariyesinin adı: ‘Sanuber’ idi. Yazışmalarında yardım ettiği rivayet edilirdi. Hastalığından ötürü hasekisi, odalığı, cariyesi bulunmadığı aktarıldı. ‘Kafes’te kalırken, yanına bazı cariyeler konulduğu kayıtlara geçti. ‘Ama kızların hepsi ‘bakire’ydi!’ Dolayısıyla çocuk sahibi de olamadı. ‘İkinci Süleyman, Birinci Mahmut, Üçüncü Osman ve Üçüncü Selim’in de evladı yoktu!’

- Ayasofya’nın Avlusundaki Eski Vaftizhane Binasına Gömüldü… - 

Mustafa Han-ı Evvel, tahtan alaşağı edildikten sonra 15 yıl daha hayatta kaldı. Davutpaşa Sarayı’nda da yaşadı. Ömrünün son dönemine ilişkin bilgi(ler) yok denecek seviyedeydi. ‘Gözden düşünce, gönülden ve tarihçilerin dikkatinden de uzaklaştı!’ 

20 Ocak 1639’da, Topkapı Sarayı’nda gözlerini kapattı. 48 yaşındaydı. Ölüm sebebiyle ilgili rivayetler çeşitliydi: İlk anlatıma göre, ağır sara nöbeti sonrasında vefat etti. İkinci rivayete bakılırsa, şiddetli sinir krizi neticesinde öldü. ‘Bazı kaynaklara göreyse, hükümdar 4. Murat tarafından - boğdurularak! - idam ettirildi. Hakkındaki karar, Kösem Sultan’ın karşı gayretine ve çeşitli kulislerine rağmen engellenemedi!’

‘Kösem Sultan, 1. Mustafa’nın annesi ‘Abaza Haseki’yi hep diş bilerdi. Oğlu iktidara gelip gücü ele geçirince, hemcinsine acımadı, boğdurdu ve yeri belirsiz çukura attırdı! Kimi vakanüvislere göre, adının anılmasını dahi istemedi. Bütün kroniklerden ismini sildirdi!’

15. Osmanlı sultanı, 94. İslam halifesinin cenazesi, bir gün - bir rivayete bakılırsa 17 gün! - boyunca musallada bekletildi. Şanına uygun mezar yeri arayışına geçildi. 

‘Ayasofya’nın avlusundaki eski vaftizhaneye gömülmesine karar verildi!’ İddiaya göre öneri, hünkâr kuyumcusu - Evliya Çelebi’nin babası! - Derviş Mehmet Zilli Çelebi’nindi. ‘Defin sırasında ‘has bahçe’den getirilen toprak mezara atıldı!’

‘Sultan Birinci Mustafa, türbesi inşa edilmeyen ilk padişah’ olarak tarihe geçti. Sultan İbrahim de aynı mekâna gömüldü. İki hükümdar tek anıtmezarı paylaşacak, sonsuza kadar komşu olacaktı!

24 January 2022 19:50
1,131 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

İki İngiliz Aşçıya Teslim Edilen Kudüs

401 yıl yönettiğimiz Kudüs’ü tek mermi atmadan, daha da kötüsü İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmadan teslim etmiştik. Kim(ler)e mi? İngiliz Ordusu’nda görevli iki askerî aşçıya…

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

Arzu Okay’ın Dramı

Babası Adanalı bir taksi şoförü, annesi İzmirli bir ev hanımıydı.

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 2

Kanuni Sultan Süleyman’ın biricik, dünya güzeli kızı Mihrimah Sultan’ın kocası, Damat Rüstem Paşa, maliyeden iyi anlardı. Devlet hazinesi ağzına kadar doldu. Sadaretinde, Osmanlı’da rüşvet yaygınlaştı. Fukara halkın özellikle de köylünün üzerine kaldırılamayacağı vergiler bindirildi. Toprak verimsiz, ürün yetersizdi. Çiftçiler, azalan kazançları karşısında ekip biçmekten vazgeçmeye başladı.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

Bilinmeyen Abdullah Gül

Genç Abdullah Gül’e göre Kısakürek; ‘ışığından yararlanılacak kutup yıldızı/mürşit’ idi. Fikir çizgisinin diğer 2 önemli isim ise; Sezai Karakoç ve Nurettin Topçu’ydu. Cemil Meriç, Erol Güngör, İdris Küçükömer ve Fethi Gemuhluoğlu da etkisinde kaldığı mütefekkirlerdi.

‘Kamu Hizmeti’ Veren Lüks Mama

Lüks Nermin; İstanbul’un en ünlü - yerli! - kadın satıcılarındandı; dönemin iktidarına yakın durmuş; kendisinden istenileni yapmış ve politikacıların desteğini görmüştü.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

İki İngiliz Aşçıya Teslim Edilen Kudüs

401 yıl yönettiğimiz Kudüs’ü tek mermi atmadan, daha da kötüsü İngilizlerle göğüs göğüse çarpışmadan teslim etmiştik. Kim(ler)e mi? İngiliz Ordusu’nda görevli iki askerî aşçıya…

İstanbul’dan Ölüme Gönderilen 80 Bin Sokak Köpeği

İstanbul’un tarihinde 3 defa ciddi boyutlarda sokak köpeği katliamı yaşandı. 1910’daki ilk teşebbüste 80 bin köpek toplandı ve aç bırakılıp ölüme terk edildi. 1912’deki 2. girişimde 30 bin, 1980 sonrasındaki 3. itlafta da 83 bin hayvanın canına kıyıldı.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!