Şehzade Mustafa, tahta oturmasına muhalefet edenleri önemsemedi. Tarihçilerin yazdığına göre Rüstem Paşa, Mustafa’nın mührünün benzerini/aynısını kazıttı. Sonra sahte mektuplar yazdırdı. ‘İran Şahı Tahmasb’dan yardım talep etti. Başlatacağı isyanı desteklemesini istedi!’ Nameler, bir şekilde Kanuni’nin eline geçti. ‘Padişah, kumpasa getirildiği düşünemedi!’ 1553’de, Konya Ereğlisi yakınlarındaki Aktepe’de ordugâhını kurdu. İran’a sefer düzenleyecekti. Bütün şehzadelerini de orduya katılmaya çağırdı. Amasya Valisi Şehzade Mustafa da, davete uydu. Huzura varıp babasının elini öpecek, saygılarını/bağlılığını sunacaktı. Otağa girdi ama dışarıya çıkamadı. İhanet ettiği, tahta göz koyduğu savlarıyla itham olundu. ‘Boğularak idamına karar verilmişti!’ Aynı anda boğazına 7 kement dolandı ve son nefesini verdi. ‘Bazı Batılı müverrihler, talihsiz şehzadenin hançerlenerek öldürüldüğünü yazdı!’
Dramın sonu daha büyük/‘dehşetli’ facia idi. İsmail Hami Danişmend’in aktardığı ‘sultanî kin’, tarihte benzerine az rastlanan cinstendi. Osmanlı tarihçilerinin görmezden geldiği, Garplı meslektaşlarının açıkladığına göre, Mustafa’nın kundaktaki oğlu, Şehzade Mehmet, - Amasya’da veya Bursa’da, annesinin yanındaydı/kucağındaydı! - dedesinin gönderdiği cellâtlar tarafından - emri üzerine! - boğdurularak öldürüldü!
- Yeniçeriler, Damat Rüstem Paşa’yı Öldürmeye Kalktı… -
Ordugâhta olayın duyulması üzerine bazı Yeniçeri grupları, Rüstem Paşa’nın otağını bastı. Bütün eşyalarını yağmaladı. Sadrazam kaçmasaydı, Şehzade Mustafa gibi canını yitirecekti. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’a sığındı. ‘Himayesinde güvende olacağı muhakkaktı!’
Sadrazam Damat Rüstem Paşa’nın sevmediği, hatta öldürülmesi için açık/gizli kulis yaptığı şair Taşlıcalı Yahya, Şehzade Mustafa şahadetinden sonra mersiye yazdı: ‘Meded meded bu cihanın yıkıldı bir yanı / Ecel celâlileri aldı Mustafa Hanı…’
Kanuni, Şehzade Mustafa’yı destekleyen Yeniçeri Ocağı’nın kazan kaldırmasından çekindi. Askerin ayaklanması, huzursuzluğu artıracak, otoritesini zayıflatacaktı. Eratın suçlu/‘desiseci’ gördüğü Sadrazam Damat Rüstem Paşa’yı görevden azletti. Arnavut asıllı Kara Ahmet Paşa’ya sadaret mührünü teslim etti.
Damat Rüstem Paşa, kayınpederi Kanuni Sultan Süleyman sayesinde hayatını kurtardı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan ile eşi Mihrimah Sultan’ın katkıları da inkâr edilemezdi. Üsküdar’daki mutantan köşküne kapandı ama devlet yönetiminden elini çekmedi. Entrikalarını, yönetici sınıf üzerindeki baskılarını sürdürmeye çalıştı. Bir yandan da eski görevine dönüş kulislerine devam etti.
- Batılı Elçiler, Sabık Sadrazamı Evinde Ziyareti Sürdürdü… -
Osmanlı’nın en zengin damadı, Rüstem Paşa, kayınvalidesi ve eşinin de desteği ile yeniden Sadaret makamına yükselecekti. Payitaht’taki bazı elçiler, Paşa’nın ihtirasını ve gücünü bildiklerinden ziyaretlerini/ilişkilerini hiç aksatmadı. Avusturya yetkilisi Busbecq, bazı çalışma arkadaşlarını yanına alıp evine gitti, çok kıymetli hediyeler sundu.
Venedik Balyosu Domenico Trevisano da, Üsküdar’daki köşkün ziyaretçilerindendi. Rüstem Paşa, kendisini itibar eder, güvenini gösterirdi. Bir görüşmesinde hayati sırrını ağzından kaçırdı: ‘Şehzade Mustafa’nın katline sebep olduğu,’ söyleyiverdi. Yaşlı Kanuni, Sadrazam Kara Ahmet Paşa’ya divan-ı hümayun toplantısında kızdı. Öfkesine yenildi, tecrübeli yöneticinin boğularak öldürülmesini emretti. 2 yıl sonra, 29 Eylül 1555’de, Rüstem Paşa yeniden vezir-i azam mührünü aldı. Ölünceye kadar da görevde kaldı. ‘İlk icraatı, kendisini yeren, ünlü şair Taşlıcalı Yahya’nın idamını sağlamak olacaktı!’ Ama Sultan Süleyman izin vermedi. Şairin sanatını övüp hayatını kurtardı.
Şehzade Mustafa’nın tarih sahnesinden çekilmesinden sonra Hürrem Sultan’ın 2 oğlu arasında iktidar savaşı başladı. Paşa ve Mihrimah Sultan, Şehzade Beyazıt’tan yana cephe aldı. Şehzade Selim, ağabeyine üstünlük sağladı. Babasının desteğini de temin etti. Atak ve savaşkan Şehzade Beyazıt, eşi ve çocuklarıyla İran’a, Safevi Hükümdarı Şah Tahmasb’a sığındı. Ama kötü kaderinden kaçamadı. Osmanlı’nın şehzadesi ve 4 oğlu, Kanuni’nin emri ile boğduruldu. Selim, tahtın tek varisi oldu. Ablası kendisini tutmak zorunda kaldı. - Eniştesi vefat etmişti! -
- Rüşveti Bol Veren, Devletin Verimli Topraklarını Kiraladı… -
Damat Rüstem Paşa, 2 devre halinde, toplamda 15 yıl gibi uzun sayılabilecek süre vezir-i âzamlık yaptı. ‘Çok vadeli iktidarının en mühim sebepleri: Hürrem’in değişmeyen desteği ve Kanuni’nin biricik kızının kocası olmasıydı!’
İmparatorluk hazinesini dolduracak uygulamalara girişti. Devlet yöneticilerinin ve imtiyazlı şahısların işlettiği topraklardan gelen gelirlerin ziyadeleştirilmesi yoluna gitti. Arazilerin verimi artırılmadan ürünün çoğaltılması beklendi. İşletme izni almak isteyenlerin yüksek komisyon ödemesi şart koşuldu. Halk arasında uygulamanın adına ‘bahşiş’, ‘peşkeş’ denildi. Talep edilen tutar bir nevi ‘rüşvet’ti! Osmanlı’nın toprak sistemi bozulacaktı! ‘Akar’ın/gelirin çoğal(tıl)ması için daha cüretkâr adım atıldı: Araziler açık artırma ile kiralandı. ‘Paşa, hem devlet hazinesine para koydu, hem şahsi kasasını doldurdu!’
Rüstem Paşa, para biriktirme/kazanma konusunda ilginç fikirlere sahipti. İstanbul’u ziyaret eden bazı seyyahların kayıtlarına göre, Topkapı Sarayı’nın bahçelerinde yetiştirilen nadide çiçekleri bile sattırdı! Esirlerin başlıklarını, saray ahırının soylu atlarını bile elden çıkarıp nakde çevirdiği rivayet edildi.
Paşa’nın topladığı paraları nerelerde muhafaza etti(rdi)ğine ilişkin ipuçlarına, 16. asıra ilişkin tarihi kaynaklarda rastlan(ır)dı. Saraydaki ‘Hazine Dairesi’nde yer kalmayınca, Yedikule Zindanları’nın bazı bölümlerinin altın/mücevher kasalarının istifine ayrıldığı ileri sürülecekti.
- Damat Rüstem Paşa, Kanuni’nin Maddi Sıkıntılarını da Giderdi… -
Damat Paşa, kayınpederinin mali işlerine de bakar, ‘hazine-i hassa’yı idare ederdi. Sultan’ın her türlü maddi sıkıntılarını gidermeyi ‘birinci vazife’ bilirdi. Süleymaniye Camii’nin inşası sırasında - bir ara! - parası tükenen Kanuni’ye, şahsi servetinden yardımda/katkıda bulunma cömertliğini göstermesi,’ tarihçilerin satırlarında geçecekti.
Rüstem Paşa’nın tarihe derç edilmiş diğer lakabı: ‘Ebvab-ı Rüşvet Fatihi’ - ‘Rüşvet Kapısını Fetheden (Kişi)! - idi. Dönem vakanüvislerine göre Paşa, yiyiciliği devlet kademelerine sokmakla kalmadı. ‘Haram para’yı alenileştirdi ve resmi tarifeye bağladı! Yabancı devletlerden gelen ‘hediyeleri’, ‘altın dolu keseleri’ de kabul etti. Avusturya Elçisi Busbecq, ‘Padişah Damadı’nın nasıl bir ‘irtişa sever/yiyici’ olduğunu satırlarına aktarıp tarihe ‘hediye etti’! Elçi, Sadrazam Rüstem Paşa ile görüştü. Avusturya ile Osmanlı arasındaki barış müzakerelerinde ‘aracılık’/‘arabuluculuk’ yapmasını talep etti. ‘Çaktırmadan Avusturya’nın çıkarlarını da koruyacaktı!’ Hizmetine karşın ödeme yapılacaktı. ‘İlk taksit tutarı 5 bin duka altın da yanındaydı!’ Paşa, öneriyi çevirmedi fakat zorluğunu vurguladı. ‘Hediye’yi de hemen kabul etmedi. Kendisi için saklanmasını istedi. ‘İş tamamlanınca alabilirdi!’
- Tarife Fazlası Rüşvet, Erzurum Beylerbeyi’ne İade Edildi… -
Damadının rüşvet severliğine/kabul ederliğine ilişkin sözlü/yazılı şikâyetnameler, Kanuni’ye kadar ulaştı. Ancak sonuç alınamadı. Bir şekva da Eflak Voyvodalığı’na yapılan tayin ile ilgiliydi. Yeni Voyvoda Mirçe, makama atanması karşılığında Rüstem Paşa’ya 1 milyon akçe vermişti. Sonra da tutarın tamamını halktan zorla toplamıştı. ‘Pişkeş’ adı verilen armağan, ‘ruznâme defteri’ne kaydedildi. Devlet arşivlerinde yerine aldı. Mirçe, voyvodalığı 8 yıl yönetti. Her sıkıntısında Damat Rüstem Paşa’nın desteğini yanında buldu!
Osmanlı’nın Boşnak asıllı ünlü tarihçisi, ‘İbrahim Peçevî’/‘Peçuylu İbrahim Efendi’ adını taşıyan ‘Peçevi Tarihi’nde, Damat Rüstem Paşa’ya geniş yer ayırdı. Yazdıklarına göre, ‘Rüşvet karşılığı göreve gelen(ler) makam garantisine sahipti. Sandalyeleri baki idi.’ Peçevi, Paşa’nın kökeni ve icraatı hakkında da ‘şaşırtıcı’ bilgiler verdi: ‘Paşa, Hırvat kökenli bir köleydi! Gösterişli vücuda sahip değildi. Ama akıllı ve düşünceliydi. ‘Olgunluğu, kibarlığı, terbiyesi, haramdan sakınması, dindarlığı ile tanınırdı!’ Padişahın sevgisini ve güvenini kazanmıştı. ‘Rüşvet’/‘hediye’ sahiplerinin adları deftere kaydolunca, asla işten çıkarılmazlardı. Kendisi, ‘yiyiciler’ arasında ‘en insaflı’ olandı! Hakkına razı olur, fazlasını geri çevirirdi! Erzurum Beylerbeyi’nin memuru, Paşa’yı ziyaret edip, at parası olarak, 5 bin altın getirmişti. Makam sahibi, ‘hediye’nin 3 binini aldı, 2 binini geri gönderdi. ‘Hediyenin fazlası, gönderici sahibinin gücünü aşar, zorlukla karşılaşmasına yol açar,’ dedi.
‘Künhü’l Ahbâr’ adlı tarih kitabında da aynı olay benzer şekilde anlatıldı: ‘Erzurum Beylerbeyi, Rüstem Paşa’ya 5 bin altın tutarında hediye gönderdi. Paşa, ‘Yörenin kaldıracağı miktar bellidir. Fazlası gereksiz!’ diye 2 bin altını geri yolladı.’
- Rüstem Paşa, Karısına Günlük 2 Bin Altın Ödenek Sağladı… -
Koçi Bey de, Rüstem Paşa’yı suçladı: ‘Kayırmacılığı artırdı. Devlet arazileri özel mülklere dönüştürdü. Topladıklarını ailesine ve çocuklarına vakıf olarak bıraktı!’
Paşa’nın döneminde ortaya çıkan, ‘caize’ adı verilen ‘makam vergisi’ suçlamaların temelini teşkil etti. Atanan kişi(ler), Sadrazam’a para öderdi. Miktar resmi kayıtlara geçer, gizli tutulur, geri verilmezdi. ‘Bahşiş’, ‘peşkeş’, ‘hediye’ adı altında rüşvet(ler)in bir bölümü de yöneticilere giderdi. Şahsi servetleri katlanırdı. Rüstem Paşa’nın varidatı parmak ısırtırdı. ‘Osmanlı’nın içine bozulma tohumları ekildi!’ Denilecekti.
‘Dönem tarihçilerin çoğunluğuna göre Damat Rüstem Paşa, Osmanlı’nın en zengin vezir-i azamı idi!’ Mal varlığının yekûnu, - Romalı ünlü konsüller! - Crassuc ve Lucellus’un servetlerini geride bırakırdı. ‘Paşa, biricik eşi, Kanuni’nin üzerine titrediği incisi, Mihrimah Sultan’a, her gün harcaması için 2 bin altın tahsis ederdi!’
Mihrimah Sultan, eşinin ölümünden sonra, ‘Osmanlı’nın en zengin hanım sultanı oldu!’ Babasına Malta Seferi’ne çıkması halinde, kendi variyetiyle 400 kadırga yaptıracağı, silahları temin edeceği, askerleri tepeden tırnağa giydirip her türlü harp malzemesini de sağlayacağı vaadini verdi.
- Damat Paşa’nın Mal Varlığı Dudak Uçuklattı… -
Rüstem Paşa’nın mal varlığının dökümüne, dönemin bazı vakanüvislerinin eserlerinde açıklandı. Alman tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen’e göre serveti, ‘15 milyon duka altın’dı. Osmanlı kaynakları varidatı, ‘12 milyon altın’ şeklinde verdi. Kimilerine göreyse miktar, ‘50 milyon altın’dı. Hazinesinin dökümü - aşağı yukarı! -şöyleydi: 8 bin Kur’an-ı Kerim - 130’u altın kaplamalı! -, 5 bin el yazması kitap, 2.900 soylu at, 1700 köle, 5 bin değerli/işlemeli kaftan, 1.100 altın işlemeli sarık, 2.006 yük kumaş, 130 altın üzengi, 130 çeşit zırh, 1.000 deve yükü gümüş külçe, 860 altın işlemeli kılıç, 500 gümüş eğer, 500 altın işlemeli eğer, 1.500 gümüş işlemeli tolga, 1.000 gümüş topuz, 1.160 yularlı deve, 80 bin tülbent, Anadolu ve Rumeli’de 815 çiftlik, 476 çarklı değirmen, 780.000 altın, 1.000 deve yükü gümüş para, vb…
Ünlü divan şairi Fuzuli ‘Şikâyetname’de dönemin adeta panoramasını çizdi: ‘Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar!’
Rüstem Paşa, 10 Temmuz 1561’de, ‘hidrosefali’ - beyinde ve beyin çevresinde aşırı sıvı birikmesi! - hastalığından hayatını yitirdi. Uzun sayılabilecek rahatsızlık süreci yaşadı. Biricik kızı Ayşe Hümaşah Sultan’ın vebaya yakalanması, şifa bulmasının uzun sürmesi, üzüntüden yıpranmasına, hastalığının ağırlaşmasına sebep oldu.
- Rüstem Paşa, Mimar Sinan’ı Parlatan Sadrazam Olarak Da Bilindi… -
Ölünceye kadar görevinin başındaydı. İstanbul Suriçi’ndeki Şehzade Camii’nin avlusundaki kendi adını taşıyan türbeye gömüldü. Anıt mezar, 1548’de, Mimar Sinan tarafından inşa edildi. Duvarlarında kesme küfeki taşı kullanıldı. Bina, sekizgen planlı, tek kubbeliydi.
Rüstem Paşa, ölümünden sonra dönem şairler tarafından ‘iyi’ diye tanımlanmayan nadir Osmanlı sadrazamları arasındaydı.
Kendisi ‘tarihçi’ hüviyeti ile de tanındı. ‘Tevârîh-i Âl-i Osman’/‘Tarih-i Rüstem Paşa’ adını verdiği eseri ile Osmanlı’nın 1561’e kadar süren hikâyesini anlattı. Bazı vakanüvisler yapıtın kendisine ait olmadığını da iddia etti.
Bir kısım tarihçilerin kayıtları dikkate alınırsa Damat Rüstem Paşa, ölümünden önce bütün mal varlığının idaresini planladı. Kendisinin ve ailesinin adını taşıyan vakıflar kurdu. Vasiyetinde varidatının ne kadarını devlete, ne kadarını da kendi, Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan ve kızı Ayşe Hümaşah’ın vakıflarına bıraktığını tek tek belirledi. Vakfiyelerinin tamamının yönetimi biricik kızındaydı.
Rüstem Paşa, Osmanlı coğrafyasında Mimar Sinan imzasının kazınmasını sağlayanlar arasındaydı. Kayınpederi Kanuni Sultan Süleyman ile dahi mimarı destekledi. Övünülecek, nadide eserlerin kazanılmasına sebep oldu. ‘Tarihçi Gelibolulu Mustafa Âlî, Rüstem Paşa’nın aldığı rüşvet(ler)i, sanat eserlerine harcamasından ötürü takdir ettiğini ve icraatını onayladığını yazacaktı!’
- Sadrazam Rüstem Paşa, Tekirdağ ve İstanbul’da 2 Külliye İnşa Ettirdi… -
Damat Paşa, ülkenin dört köşesinde günümüze kadar ulaşa(bile)n eserler inşa ettirdi. Ankara’daki Çengel Han’ı yaptırdı. Tekirdağ’da, İstanbul’da, adını taşıyan külliyeleri hizmete soktu. Edirne’de Rüstem Paşa Kervansarayı’nı kullanıma sundu. Sapanca ilçesinde ‘Rüstem Paşa Camii’ni ibadete açtırdı. Hemen bütün yapıtlarda Mimar Sinan’ın mührü görülüyordu! ‘Dahi mimarın eserleriyle ölümsüzlüğe kavuşmasındaki payı büyüktü!’
Manevi dünyasının da hayli zengin olduğu, Zeyniyye ve Nakşibendî tarikatlarının şeyhleriyle görüştüğü, yakın ilişki kurduğu yazıldı.
Mehmet Süreyya Bey tarafından kaleme alınan ‘Sicill-i Osmani’de kendisinden, ‘Zengin, tedbirli ve akıllı’ diye bahsedildi.
Ali Hikmet İnce