Hekimoğlu Ali Paşa (1689 - 1758); Sultan Birinci Mahmut döneminde 2, Üçüncü Osman’ın hükümdarlığında 1 defa Sadaret makamına getirildi. ‘Osmanlı Tarihi’nde 2 defa gömülen tek sadrazamdı!’ ‘Mahmut Han-ı Evvel’ tarafından sürekli korundu. 3. Osman’ın kadrine uğradı. Kellesini kaybetmekten son anda kurtulabildi.
Gerek Avrupa - Batı! - , gerekse Osmanlı kaynaklarına göre Ali Paşa; diplomasinin inceliklerini iyi bilen, son derece nazik, hakka ve adalete uyan, sözüne güvenilendi. Hayırseverliğiyle temayüz etti. Devletin âli menfaatlerini her şeyin üzerinde tutardı. Halka zulmedenlere şiddet kullanmaktan çekinmezdi. Harp taktiklerini bilir, ustalıkla uygulardı. Usta satranç oyuncusuydu. Sultan Birinci Mahmut ile çok iyi anlaşırdı; daima takdir edil(ir)di. Padişah tarafından sürekli korun(ur)du ve himaye edil(ir)di. Ama Sultan Üçüncü Osman’la yıldızı hiç barışma(z)dı. Aklına yatmayan, memleketin yararlarına ters düşen isteklerini onaylamadığından, son sadaretinde hayatının en sıkıntılı/en kâbuslu dönemini yaşadı. Hatta Hükümdar’ın gazabından son anda, Valide Sultan’ın şefaatiyle kurtulabildi.
- Hekimoğlu Ali Paşa’nın Babası - Resmi Tarihçilere Göre! - Venedik - İtalyan! - Asıllıydı… -
Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’nın çok önemli, fakat gözden kaç(ırıl)mış bir özelliği de: Koca Râgıp Paşa gibi, çoğu vezirlik makamına kadar yükselmiş, ileri görüşlü/devleti iyi tanıyan ve yöneten adamların yetişmesindeki yardım(lar)ıydı. Hakkında idam hükmü veren Sultan 3. Osman bile, Ali Paşa’nın tecrübesine, görgüsüne ve terbiyesine hayranlığını ifade etmekten geri kalmadı. Son anda hayatını bağışlama sağduyusunu göster(ebil)di.
Ünlü tarihçi Hammer’e göre Hekimoğlu Ali Paşa’nın babası Nuh Efendi, Venedik vatandaşıydı. Padova Üniversitesi’nde tıp eğitimi gördü. Orada tanıdığı, kalbini verdiği Türk kızıyla hayatını birleştirebilmek için İslâm dinini kabul etti. Sonra İstanbul’a geldi. Osmanlı Sarayı’nda hekimliğe başladı. Yıllarca hekimbaşılık yaptı. Başarısından, mesleğindeki yetkinliğinden ötürü ‘Rumeli Kazaskerliği’ne kadar yüksel(ebil)di.
Bazı yerli kaynaklara göreyse durum biraz daha farklıydı: Hekimbaşı Nuh Efendi; Girit asıllı Venedik vatandaşıydı. İslâm dinini seçtikten sonra Safiye Hanım ile hayatını birleştirdi. Evlilikten 8 çocuk sahibi oldu. ‘Hekimoğlu Ali Paşa’ sanıyla tarihe geçen oğlu, 4 Haziran 1689’da doğdu. Ailenin ikinci evladıydı. Nuh Efendi; 22 Ekim 1707’de vefat ettiğinde, Rumeli Kazaskerliği’ni de uhdesinde taşıyordu. Topkapı Sarayı’nda ‘Hekimbaşı’ydı. Baba mesleğinden ötürü - oğlu! - Ali Paşa, ‘Hekimoğlu’ unvanıyla anılacaktı.
Bazı Osmanlı tarihçilerinin ‘söylenti’ diye aktardıkları dikkat çekici bilgi de mevcuttu. Rivayete göre, Hekimoğlu Ali Paşa bir 'Porfirogenetos' - ‘sarayda doğmamış şehzade!’ - idi. - ‘Tabir, Bizans Hükümdarı VII. Konstantinos Porfirogennetos’un adından alınmaydı! - Babası: 2. Mustafa’ydı. Annesi de, gözden düşmüş ve saraydan çıkarılmış cariyeydi. Haremle ilişkisi kesildikten sonra hamileliği öğrenilmişti. Nuh Efendi adlı saray hekimiyle nikâhlan(dırıl)dı. Doğan çocuğuna sahip çıkıldı. Yüksek seviyede eğitim aldırıldı. Devlet bürokrasisinde yükselişi desteklendi. Sadrazamlık makamına kadar ulaştı. ‘Rivayete göre Sultan Birinci Mahmut, Hekimoğlu Ali Paşa’nın öz ağabeyi olduğunu bilirdi! Daima saygılı davranırdı ve zarar görmemesini sağlamaya çalışırdı.’
- İlk Yüksek Görevi Adana’da ‘Türkmen Ağalığı’ydı… -
Ali Bey, Sultan Ahmed-i Sâlis’in hükümdarlığında devlet bürokrasinde girdi. İlk görevi ‘Hassa Silahşorluğu’ydu. Zekâsı, nezaketi, cesareti, girişkenliği ve terbiyesiyle öne çıktı. Padişah 3. Ahmet, Ali Paşa’yı sevdi; tanıyınca meziyetlerini daha yakından fark etti. Koruyup kolladı; önünün açılmasını sağladı. Hatta kızla evlendirmeyi bile düşündü. Fakat başka bir güvey, Damat (Şehit) Ali Paşa’nın engellemesiyle karşılaştı.
Hekimoğlu Ali Paşa; Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadaretinde ‘Türkmen Ağalığı’na getirildi. 1722’de, Adana Valisi (Beylerbeyi) oldu. Bölgedeki Türkmen aşiretlerini itaat altına aldı. ‘Devlete başkaldıran zorbalara baş eğdirip cezalandırdı!’ Acımasızdı, çok sayıda idam kararı vermekten de geri durmadı. Kısa sürede sertliği ve disiplini ile şöhrete kavuştu. 1724’de, Halep Valiliği’ne atandı. Emrindeki birliklerle Şah Tahmasb’a karşı Kuzıcan Savaşı’nı kazandı. Tebriz’in geri alınmasında olağanüstü yararlılıklar gösterdi. Muvaffakiyetinden ötürü, 11 Ekim 1725’de, vezirlik payesiyle taltif edilip Anadolu Beylerbeyliği’ne getirildi.
Hekimoğlu Ali Paşa’nın başarıları İstanbul’da da yakından takip edildi ve yükselmesi sağlandı. Dârüssaâde Ağası Hacı Bekir Ağa’nın aşırı girişimi ve kulisiyle en büyük ödüle ulaştı: Sadrazamlığa getirildi. 12 Mart 1732’de, Topal Osman Paşa’nın azlinden sonra yeni görevine başladı. Sadareti 1,5 yıl kadar sürecekti. Döneminde Humbaracı Ocağı’nın kurulmasını sağladı. Dış politikaya özel önem verdi. Avusturya ve Rusya’ya karşı diploması trafiğini yoğunlaştırdı. Fransa’yla ilişkilerin geliş(tiril)mesi politikasını benimsedi. Ama aleyhindeki kulisleri engelleyemedi. 1733’de vazifesinden alındı; Midilli adasına sürüldü. Devletine küsmedi; umudunu hep canlı tuttu.
- Hekimoğlu Ali Bey, Sıkıntı Olan Her Coğrafyada Görevlendirildi… -
Birinci Mahmut; Hekimoğlu Ali Paşa’yı unutmadı. 1734’de Bosna Valiliği’ne getirdi. Ali Paşa; 4 Ağustos 1737’de Banyaluka Kalesi önünde, Avusturyalı Mareşal Hildburghausen’i yenip parlak zafere imza attı. ‘Paşa; zor günlerin adamıydı!’ Gittiği/görev yaptığı yer(ler)de devlet otoritesini sağladı. Halkı yanına aldı/çekti.
Hekimoğlu Ali Paşa’nın hayatı sürekli tayinlerle, yer değiştirmelerle geçti. Bosna Valiliği’ndeki yüksek yetkinliği/başarısı, Mısır’ın yolunu açtı. Bazı Kölemen beyleri devlete başkaldırmıştı. Asayişi sağlamalı, devletin nüfusunu yeniden tesis etmeliydi. İstenilen sükûneti temin ettikten sonra yeniden Anadolu Beylerbeyliği’ne döndürüldü.
21 Nisan 1742’de, Hacı Ahmet Paşa görevden alınınca, Hekimoğlu Ali Paşa 2. defa Sadrazamlığa getirildi. 1744’de azlolundu. Yine Midilli adasına sürüldü. ‘Başarılarıyla dost kadar düşman da kazanmıştı!’ Tarihçilerin ‘şahsî hasmı’ diye yorumladığı, Sadrazam Tiryaki Mehmet Paşa tarafından en az 3 veya 4 defa idam edilmesi önerildi. Ancak Padişah Birinci Mahmut tarafından kollandı.
1746’da, ‘zor günlerin adamı’ bir kere daha hatırlandı: Halep Valiliği’ne ve ardından da Anadolu Beylerbeyliği’ne getirildi. Görevi; baş kaldıran eşkıyanın tenkiliydi. Ardından nerede karışıklık çıktıysa, oraya yollandı. 3. kez Bosna Valisi yapıldı.
- 3. Osman İle Anlaşamadı; İdama Mahkûm Edildi… -
Hekimoğlu Ali Paşa’nın hayatı yollarda, seferlerde geçti. Bir yere yerleşemedi. 3. Osman’ın cülusundan sonra, - 11 Şubat 1755’de! - tekrar Anadolu Beylerbeyliği’ne, hemen ardından da 3. defa Sadrazamlığa atandı.
Hekimoğlu Ali Paşa; Birinci Mahmut döneminde devleti yönetirken rahattı. Padişahın desteğini daima arkasında bulurdu. İstediği kararları alır ve uygulardı. Ama yeni hükümdar 3. Osman, son derece sinirli ve müdahaleciydi. ‘Telkin altına alınabiliyordu!’ Memnun kalmadığı zaman Sadrazam’ı huzuruna çağırır ve tehdit ederdi. Hekimoğlu Ali Paşa da altta kalmazdı. Muhalif olduğu konularda fikrini açık seçik belirtirdi. Mesela 3. Osman; amcasının oğlu, Şehzade Mehmet’in öldürülmesini istedi. Hekimoğlu Ali Paşa; karara karşı çıktı. Hatta sinirlerine hâkim olamadı. İleri geri konuştu. Padişahın huzurunda da aynı/benzer sözleri tekrarladı. 3. Osman; divanda, bütün vezirlerin huzurunda Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’yı küçümsedi; görevinden azletti. - Paşa’nın 3. sadareti/sadrazamlığı ancak 3 ay sürebildi! -
Hükümdar, gazabını bir adım daha öte götürdü: Mayıs 1755’de, ‘sabık Sadrazam’ın Kız Kulesi’nde katlini emir buyurdu!’ Paşa; cellâtların kontrolünde Topkapı Sarayı’nın 4. Kapısı (Ceza Kapısı!)’na götürüldü. - Girişin arkasındaki hücrede, ölüm cezasına çarptırılan(lar) abdest alır ve 2 rekât namaz kılardı! - Hekimoğlu Ali Paşa; abdestini aldı, namazını eda etti. Üzerine ölüm cezasına çarptırıldığını gösterir ‘siyah kaftan’ giydirildi. Bir kayığa bindirilip Kız Kulesi’ne çıkarılacaktı. Kayık; Topkapı Sarayı’nın önünden geçerken Sultan 3. Osman, eski Sadrazam’ını izledi. Hemen yanında annesi Şehsuvar Valide Sultan duruyordu. Hekimoğlu Ali Paşa, hem padişahı, hem de validesini hürmetle selamladı. İdam mahkûmunun son anında bile saygısını yitirmemesi, Sultan 3. Osman’ın dikkatinden kaçmadı. Valide Hanım Sultan’ın da tavassutu/ricasıyla ‘idam mahkûmu vezir-i azam’ bağışlandı. Kıbrıs’a sürgüne gönderildi.
- Fukarayı Kolladı, Kazancının Çoğunu Sadaka Olarak Dağıttı… -
Hekimoğlu Ali Paşa yaşlanmıştı; vücudunun çabuk yorulduğunu, sık sık hastalandığını görüyordu. İnişli çıkışlı/yoğun stresli hayatında hiçbir yerde uzun süreli kalamamıştı. Ama her zaman prensipleri doğrultusunda yaşamıştı. Doğru bildiklerini savunmuş; devletin âli menfaatlerini gözetmişti. Halkı yanına almış, fakir fukaranın babası olmuştu. Kıbrıs’ta da yoksullara yardımını esirgemedi. Kendi kesesinden 100 bin kuruştan fazla sadaka dağıttı/dağıttırdı.
Tecrübesi, yaptığı hayırlı işler yine hatırlandı. Bir tür aff-ı şahaneye mazhar kılındı. Rodos’ta ikamete memur edildi. 1757 yılı uğurlu geldi: 5. defa Anadolu Valisi (Beylerbeyi) oldu. Kütahya’ya yerleşti. Yetişmesinde büyük emeği olan Koca Ragıp Paşa sadrazamlığa getirilince, rahatça/serbestçe hareket edebilme fırsatı yakaladı. İzmir’e gidip görevini sürdürmeyi dene(diy)se de Kütahya’ya geri dön(dürül)dü.
14 Ağustos 1758’de vefat etti. Ölümüyle ilgili iki rivayet/iddia vardı. İlki; mesane yahut prostatla ilgili hastalıktan vefatıydı. İkincisiyse; Dilâverzâde Abdullah Paşa’nın adamları tarafından zehirlendiğiydi. Hekimoğlu Ali Paşa; Kütahya’da toprağa verildi. Ailesinin ricası üzerine İstanbul’daki türbesine defnedilmesine izin çıktı. 26 gün sonra mezarı açıldı. Naaşı taşındı. Kendi parasıyla yaptırdığı caminin bahçesindeki türbesine gece yarısı defnedil(ebil)di. ‘Halk tarafından çok sevildiğinden, cenaze merasiminin gösteriye dönmesinden korkuldu!’
- Ailesine Bıraktığı En Büyük Miras: ‘Tertemiz İsmi’ydi… -
Hekimoğlu Ali Paşa; İstanbul’a çokça eser bırakan/hediye eden devlet adamlarındandı. Davutpaşa (Kocamustafapaşa) Mahallesi’nde adını taşıyan cami, sebil, çeşme, kütüphane ve tekkeden oluşan külliyeyi yaptırdı. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden Kabataş’daki muhteşem çeşmenin banisiydi. Üsküdar’da bulunan Bandırmalızâde Tekkesi de armağanları arasındaydı. Çemberlitaş’ta Atik Ali Paşa Camisi’nin avlu duvarına yaslanan görkemli çeşme de tarafından inşa ettirildi.
Hekimoğlu Ali Paşa; devletin en üst kademelerinde görev yapmasına karşın zenginleşmedi. Maaşıyla geçimini sağladı; tasarruf etti. İstanbul’a cami, çeşme, kütüphane, tekke gibi toplumun yararlanabileceği gayrimenkuller yaptırdı. Dağıttığı sadaka(lar), yoksul halk tarafından memnuniyetle karşılandı, ünlenmesine sebep oldu. Saray, konak, köşk, yalı edinmedi. ‘Dünya malının ait olduğu mekânda kaldığının şuurundaydı!’
Ailesine, ‘temiz/lekesiz, devlet hizmetine adanmış’ ismini bıraktı!
Ali Hikmet İnce