İrlandalı ünlü yazar Bram Stoker’ın - ilk baskısı 1887’de yapılan! - ‘Drakula’ adlı romanında anlattığı, tarihimizde ‘Kazıklı Voyvoda’ diye bilinen 3. Vlad Tepeş, 1431’de Macaristan’ın Segesşvar mıntıkasında doğdu. - Bazı tarihi kayıtlarda doğum tarihi 1428 olarak zikredildi! - ‘Eflak Voyvodası’ - Prensi! - Vlad Dracul’un ikinci oğluydu. Annesinin kimliği belirsizdi/bilinemedi. Bazı vakanüvislere göre, Vlad Dracul’un adı tespit edilemeyen ilk karısındandı. Kimilerine göreyse, Moldovalı I. Alexander’ın akrabası Eupraxia’dan doğmuş olabilirdi.
Babası, Macar Kralı Vladislav’ın disiplinli/özel birliği, ‘Order of Dragon’ - Ejderha Kardeşliği! -’ın acımasız, korkusuz ve gözünü budaktan sakınmayan seçkin üyesiydi. Kendisine takılan ‘Drakul’ - Ejder! - sanı da askeri birliğinden geliyordu. Vladislav’ın önemli şövalyelerinin kılıç kabzalarında ve zırhlarının ön yüzü ejderha figürü nakışlıydı.
Hayat öyküsünün geçtiği bölgeyi Osmanlı ‘Eflak’, Macar ‘Wallachia’, Romen ‘Ulahya’ diye adlandırdı. Eflak, Romen/Latin koalisyonu prensliğiydi ve yarı otonomdu/özerkti. Orta Avrupa ile Balkanların ortasındaki Karpat Dağları arasındaydı. Özgün, vahşi, bakir, ürpertici, çok zengin doğaya sahipti.
Bölgenin yöneticisi seçimle işbaşına gelirdi. Sırpça - Rusça kökenli de olabilir! - prens manasındaki ‘voyvoda’ eliyle yönetilirdi.
- Prens Vlad, Enderun Mektebi’nde Eğitim Aldı… -
Osmanlı’ya yenilen Vlad Dracul, 1442’de, Sultan 2. Murat’a bağlığını göstermek için Edirne’ye geldi. 2 oğlu, Vlad (10) ve Radu cel Frumos - ‘Güzel’ Radu’! - (7) da yanındaydı. Sultan’ın huzuruna çıktı, eteğini öptü, bağışlanmasını diledi. Sadakat yemini etti. Baba Dracul, Gelibolu Kalesi’ne hapsedildi. Sonra 2 çocuğunu rehin bırakmak koşulu ile salıverildi. Tarihçilerin kayıtlarına göre, oğulları Vlad ve Radu önce Kütahya’ya ardından Tokat’a gönderildi. Bir süre geçince de Edirne’ye nakledildiler. Saray’da elitist eğitim veren ‘Enderun’ adlı okula kaydedildiler. Kurumda devlet erkânının çocukları ile fethedilmiş ülkelerin soylularının akrabaları eğitim alırdı. Hem nazari hem uygulamalı dersler verilirdi. Arapça, Farsça, Türkçe öğretilirdi. Kur’an, matematik, mantık kavratılırdı. Ata binme, kılıç kullanma, devlet yönetme gibi pratikler uygulanırdı. Mezunlar, ‘devlet adamı’ formasyonu kazanırdı. Öğretmenler arasında Akşemsettin, Molla Gürani, Hamidullah Efendi, Molla Hüsrev ve Sinan Paşa gibi dönemin en ünlü tecrübeli yöneticileri/isimleri vardı.
Genç Vlad’ın sıra arkadaşı: Şehzade (2) Mehmet’ti. Geleceğin Osmanlı Sultanı bir yaş daha büyüktü. Bütün talebeler aynı seviyede eğitim alırdı.
Enderun’da merkezi yönetime ve yönetilen bölgelere idareci atanacak yerli, yetenekli, iyi donanımlı elemanlar yetişirdi. Vlad ve Rado, - sıraları, zamanları geldiğinde! - Eflak’a ‘voyvoda’ atanacaktı.
1448’de, Vlad, 2. Kosova Savaşı’ndan sonra, Osmanlı tarafından Eflak Prensliği’ne getirildi. Selefi voyvoda Macaristan yanlısıydı. Müttefikinin de desteğini alıp girdiği savaşta Prens Valad’ı yendi. Hayatını bağışladı, Boğdan’a sürgün ettirdi.
- Vlad, 3 Defa Voyvodalık Makamına Getirildi… -
Prens Vlad, 1456’da yeniden Eflak Voyvodalığı’na atandı. Bu defa şansı ve askeri eğitimi yardım etti. Macar ve Boğdan kuvvetlerini üst üste yenilgiye uğrattı. Osmanlı’dan edindiği harp taktikleri, asker yönetimi ve cesareti başarı getirdi. Siyasi tavırlarıyla ferasetini de gösterdi. İktidarını kuvvetlendirmek ve gücünü dostluğa tahvil etmek için çalıştı. Yendiği Macar Kralı Mathias’la akrabalık bağı kurdu, müttefik edindi. Bir akrabası ile evlendirdi.
Prens Vlad, tahtını sağlamlaştırınca ülkesini askeri açıdan tahkim etti. Sağlam, her türlü silahla donatılmış, geniş ambarlı kalelerin yapımına girişti. İktidarının başında İstanbul ile iyi geçindi, ‘boyun eğmiş’ göründü. Her fırsatta sadakatini ispatlamaya çalıştı. Vergiyi/’haracı’ zamanında gönderdi. Bazen de bizzat ‘Dersaadet’i ziyaret edip yanında getirdi. Osmanlı Sultanı 2. Mehmet de bonkör davrandı. Göz kamaştırıcı hediyeler verdi, hil’atlar kuşandırdı.
Sultan 2. Mehmet, Mora ve Karadeniz fetihleri ile uğraşırken, Prens Vlad ‘çark etti’! Gerçek yüzünü gösterdi, maskesini çıkardı. 1459’da, Osmanlı’ya ödediği vergiyi kesti. Akrabalık kurduğu Macaristan Krallığı ile askeri ittifakını güçlendirdi. Osmanlı’nın Eflâk gençlerini Yeniçeri Ocağı için devşirmesini kısıtladı veya tamamen durdurdu. Bir yıl sonra, 1460’da, Sırbistan’a girdi, Karadeniz sahillerine kadar ulaştı. 1461’de de, Tuna nehrini geçti. Kuzey Bulgaristan’a saldırıp talan etmeye çalıştı.
İshak Paşa, taht naibiydi ve Edirne’de askeri teftişteydi. Emrinde yeterli kuvvet yoktu, takip başlatamadı. Prens Vlad’ı sıkıştıramadı. Padişah da sabırlı davranmaya gayret etti. Sıra arkadaşına tahammül gösterdi. Bir mektup yazıp uyardı: ‘Aklını başına toplamalıydı! Tecavüzlere ve vahşet gösterilerine son vermeli, tövbe etmeli ve bağlılık yeminini yinelemeliydi!’
- Kasabaları Yaktırır, Ahaliyi Kazığa Geçirirdi… -
Ama Prens Vlad, kazandığı başarı, sağladığı askeri destekten memnundu. İnsanlık dışı zulüm ve uygulamalarıyla yarattığı dehşet rüzgârı yakın çevresini bile korkuya düşürürdü. ‘Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı’ adlı kitabın yazarı Alman tarihçi Franz Babinger’e göre Vlad, işgal ettiği kasabaları yağmaladıktan sonra yıktırırdı. En sevdiği işkence türü ‘kazığa oturtmak’tı. Ele geçirdiği kasabanın bigünah ahalisinin tamamını kazıklattırırdı. Osmanlı askerleri ve Türk asıllı gruplar ilk sıradaki kurbanlarıydı/düşmanlarıydı. Yakaladıklarına emsali görülmemiş işkenceler uygulardı. Ayak derilerini yüzdürür, açılmış etin üzerine tuz bastırır ve keçilere yalatırdı.
Acımasız işkenceleri ve icraatlarından ötürü namı - bire bin katılarak! - abartılarak yürüdü/yayıldı. Osmanlı Prens Vlad’a ‘Kazıklı Voyvoda’, Macarlar ‘Drakul’ - ‘Şeytan! -, kendi milleti de ‘Tepeş’ - ‘Cellât’! - de(r)di.
Dilencileri, hastaları ve sakatları sevmezdi. Bir gün, bulunduğu şehirdeki tüm dilenenleri toplattı. Kendilerine mükellef ziyafet çekti. Sonra da hepsini canlı canlı yaktırdı.
Kazığa geçirdiklerinin feryatlarını duymayı, çektirdiği acıları seyretmeyi severdi. Kurbanlarını, ortası boş bırakılmış bir dairenin etrafına dizdirirdi. Merkeze kurulmuş masada saray halkı ile oturur - tarifi imkânsız hazla! - yemeklerini yerdi.
- İnsan Etiyle Yapılan Yemekleri Severdi… -
Kendisini doğru yola, Osmanlı’nın kontrolüne çağıran elçilere de zulmetti. Diplomatik kurallara göre elçilere dokunulmaz, can güvenlikleri için garanti verilirdi. Ama Kazıklı Voyvoda teamüllere uymadı. Huzuruna alınan habercilerin kavuklarını çıkarmaları istedi. Dediği yapılmayınca kavuklarını demir çivilerle başlarına çaktırdı.
Yine Fatih döneminin önemli vakanüvisi Tursun Bey, Prens Vlad’ın insan etiyle yaptı(rdı)ğı yemeklerini kayda geçirdi. Rivayetine göre, parçalanan etler toprak çömleklere doldurulup özel ocaklarda pişirilirdi. Sonra da ‘ihtiyaç sahipleri’ne (!) dağıtılırdı.
İ. Hami Danişmend’in dönem tarihçilerinden aktardığı rivayete bakılırsa, öldürdüğü annelerin kızartılmış etlerini çocuklarına zorla yedirirdi. Yine nakiller arasında, bazı anaların memelerini kestirip yerine evlatlarının başlarını diktirdiği gibi iddialar da mevcuttu.
Vlad’ın farklı din ve ahlak anlayışı vardı. Hâkimiyet kurduğu bölge(ler)de savunduğu değerlerin (!) uygulanmasını beklerdi. Batılı tarihçilere göre, kadında bekâret ve namusu önemli görürdü. Zina yaptığı, sevgili tuttuğu bilinen/ihbar edilen kişileri sert şekilde/gaddarca cezalandırırdı. Genç kızların ve dulların - nikâhsız! - cinsel ilişkiye girmeleri ağır suç görürdü. Ya cinsel organları kestirir ya da kazığa oturturdu.
- 100 Binden Fazla İnsanın Ölümünden Sorumluydu… -
Kendisine elçi gönderilen Epir - Günümüzdeki adı Çamlık! - Valisi Hamza Paşa ve yanındaki heyeti de kazığa çektirerek ölüme yolladı. Yine Türk ve Batı tarihçilerinin ortak fikri de: 20 binden fazla Osmanlı savaş esirine aynı akıbeti uygun/layık gördü. Sivil halktan benzer kaderi paylaşanların sayısı 30 binden fazlaydı. Kurbanlarının sayısı 100 bini aşardı.
Sultan 2. Mehmet, Kazıklı Voyvoda’nın işini kan dökmeden fakat akıllı strateji ile çözmeyi düşündü. Silistre Valisi Kâtip Yunus Bey’i yolladı. Vlad’ın daha önce yaptığı gibi vergisini kendisinin getirmesini emretti. Fakat muhatabı planı hemen çözdü ve ayak diredi. Eflak’ın savunma problemini ileri sürdü, asker desteği talep etti.
Osmanlı Sultanı, Niğbolu Sancakbeyi Hamza Bey’i Vlad’ı karga tulumba yakalayıp getirmekle vazifelendirdi. Hamza Bey, ağır kış şartlarından donan Tuna’yı aşamadı. Beklemeyi yeğleyince düşman saldırısına uğradı. Kendisi ve birlikleri esir edildi. Tutsak askerlerin kolları ve bacakları kırıldı. Ardından kazığa oturtuldular. Hamza Bey’in kellesini de - destek vermesi/asker takviyesi yapması dileğiyle akrabası! - Macar Kralı’na yolladı.
Kazıklı Vlad, hızını alamadı. Niğbolu ve Vidin’i zapt edip yağmaladı. Tuna’yı gören yerleşkeleri talan etti, insanlarını tutsak aldı. Bir Romen tarihçinin yazdığına göre, Eflâk’a döndüğünde 25 - 30 bin esire sahipti. Yol boyunca fıçılara doldurulmuş insan kanı içti. Görgü şahitlerinin aktarmalarından sonra ‘Vampir!’ sıfatıyla da anılmaya başlandı.
- Osmanlı’ya Karşı Gerilla Savaşı Taktiklerini Uyguladı… -
Sultan 2. Mehmet, 1462’nin Mayıs ayında sefer kararını açıkladı. Sadrazam Veli Mahmut Paşa öncülük yaptı. Tuna’yı aşıp Eflâk’a girdi. Fatih, 200’e yakın gemi ile Karadeniz’den Tuna’ya geçti.
150 bin kişilik Osmanlı Ordusu’nun ilerleyişi hiç kolay olmadı. Aşırı sıcaklık ve kuraklık, su kıtlığı yürüyüşü zorlaştırdı. Kazıklı Voyvoda, su kuyularını doldurtmuştu. 2 Haziran 1462'de, Târgovişte'ye varıldığında görülen manzaranın tarihte örneği yoktu. 20 bini aşkın esir - erkek, kadın, çocuk ayırımı yapmadan! - kazığa oturtulmuştu. Ölenlerin cesetlerinin çıkardığı koku, can çekişenlerin feryatları dayanılmazdı. Ordunun morali bozulur gibi görünse de kale - 4 Haziran’da! - fethedildi.
Evrenoszade Ali Bey’in oğlu - akıncı beyi! - Evrenos Bey, Eflâk’ın iç kesimlerine akınlar düzenledi.
17 Haziran’da Vlad, Osmanlı Ordusu’na gece baskını düzenledi. 30 bin kişilik kuvvete komuta ediyordu. Harekâtın hedefi: Sultan 2. Mehmet’in ortadan kaldırılmasıydı. Suikast teşebbüsü başarısız kaldı/kılındı. Vlad 5 bin, Fatih 15 asker yitirdi. Vlad ve avanesi kaçmak zorundaydı. Geçtiği her yerde arkasında felaket bıraktı. Su kaynakları zehirlendi. Tarlalarda başağa durmuş ekinler yakıldı. Hayvanlar ya öldürüldü ya yanlarına alındı. Bulaşıcı hastalık çekenler, Osmanlı’nın üzerine salındı.
- Oniki Yıl Sürgünde Yaşadı… -
Vlad, Erdel’e geçti. Bölge, Macaristan’a bağlıydı. Akrabası/müttefiki Kral Mathias Corvinus'tan yardım talep etti. Fakat beklediğinin aksi tavırla karşılandı: Tutuklandı. Budin’e götürülüp hapse atıldı. Fakat Kral’ın sert tutumu sürekli olmadı. Akrabalığının yararını gördü: Vishegrad ve Pest şehirlerinde 12 yıl süren sürgün hayatı yaşadı. Rahatı yerindeydi, sıkıntı ve eziyet çekmedi. Yine dönem tarihçilerinin kayıtlarına bakılırsa, güzel kadınlardan metresler bile edindi. ‘Hatta bir kapatmasının karnını yarıp hamileliğini kontrol etti!’
1476’da Eflâk’a geri döndü. Kendisini ‘Voyvoda’ ilan etti. Osmanlı ile yine savaştı fakat kaybetti. Böylece askeri gücünün neredeyse tamama yakını yitirdi. Kaçmasına rağmen kaderinden kurtulamayacaktı. Kafası kesilip İstanbul’a gönderilecekti. Ölümü ile ilgili 2 rivayet söz konusuydu. İlk rivayete göre, Aralık 1476’da, Akıncı Beyi Mihaloğlu komutasındaki kuvvetlerce yakalandı. Yanındaki 300 civarındaki askeri ile karşı koyamadı. Balteni’de ani bir baskınla kıskıvrak ele geçirildi. Kesilen başı İstanbul’a, Sultan 2. Mehmet’e gönderildi.
İkinci söylentiye göre, baskın veren kuvvetlerin başında - öz kardeşi! - Voyvoda Radu vardı. Ağabeyine acımadı, İstanbul’un emrine uydu. Kılıçla kafasını kestirdi, bal dolu kıl torba içine koydurdu ve Sultan Fatih’e yolladı.
- Başsız Cesedi Kendi Yaptırdığı Kiliseye Gömüldü… -
Vlad’ın başsız cenazesi, Bükreş yakınlarındaki - 1461’de kendisi tarafından yaptırılan! - Comana Manastırı’na - Romencesi: Manastirea Comana! - gömüldü. İstanbul’a getirilen kellesi, bir sopanın ucuna geçirildi. Sokak sokak dolaştırıldı ve halka seyrettirildi. Sonra da bir yere atıldı veya defnedildi. Tarihçiler, ‘Kazıklı Voyvoda’ Vlad’ın kesik başının nereye konulduğu/gömüldüğünü öğrenemedi.
Batılı dönem tarihçilerine göre 3. Vlad, 2 defa evlendi. Adı bilinmeyen eşten bir oğul sahibi oldu. 1462’de, büyük oğlu ve varisi saydığı Mihnea dünyaya geldi. Meçhul eşin Türklerin eline geçmemek için kaleden atlayarak intihar ettiği iddia edildi. İkinci karısı - Macar Kralı Matthias Corvinus’un kuzeni! - Prenses Justina Szilágyi idi. Vlad, yeni karısı ile hapishanede tanıştı. Evlendikten sonra hürriyetini kazandı. Prenses Szilágyi’den de 2 oğlu oldu.
Romen halkı, ‘Kazıklı Voyvoda’ Vlad’ı ‘ulusal kahraman’ kabul etti. ‘Osmanlı’ya karşı savaşmış ve bağımsızlık mücadelesi vermişti!’ Romanya Ordusu’nca üretilen bir helikoptere adı konuldu.
İngiltere Veliaht Prensi Charles, bir televizyon programında, resmi soyağacına göre, ataları arasında ‘Kazıklı Voyvoda’nın da bulunduğunu açıkladı.
Transilvanya’daki Bran Kalesi ‘Kont Drakula’nın Kalesi’ olarak tanındı. Ünlenmesinde Bram Stoker’in yazdığı ‘Drakula’ romanın ve sinema filmlerinin etkisi büyüktü. Adı geçen mekâna 140 milyon Euro değer biçildi ve dünyanın en pahalı 2. şatosu sayıldı. Her yıl 500 binden fazla turist tarafından ziyaret edilir oldu.
- Türk Romancı Ali Rıza Seyfi’nin ‘Drakula’ Adlı Eseri… -
Deniz Yüzbaşı, Türk Edebiyatı Tarihçisi Ali Rıza Seyfi, 1928’de eski harflerle basılan, - 240 sayfalık! - ‘Kazıklı Voyvoda’ isimli roman yazdı. Eser, 1939’da yeni alfabe ile yeniden yayınladı. Eser, 1953’de, ‘Drakula İstanbul’da’ adı ile sinemaya aktarıldı. Filmin yönetmeni Mehmet Muhtar, yapımcısı Turgut Demirağ idi. Atıf Kaptan, Ayfer Feray, Annie Ball ve Cahit Irgat başrol oyuncularıydı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine G. Kırıkkanat, - 9 Aralık 2012’de! - çok ilginç/garip, şimdiye kadar anlatıla gelmiş ‘Kazıklı Voyvoda’ Prens Vlad’ın hikâyesine yeni ayrıntılar ekleyen yazı neşretti: ‘Osmanlı’nın En Ünlü İçoğlanı!’
Kırıkkanat’ın makalesi bazı kesimlerin eleştirisine, kimilerinin takdirine, bazılarının de şaşırmasına yol açtı. ‘Yazıyı okuyanlar, - yazarının iddiasına göre! - Prens Vlad’ın kurbanlarını ‘kazığa oturtmasının esbab-ı mucibesini’ öğrenecekti!’
Ali Hikmet İnce