İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında/sağlam temellere oturtulmasında harca ter akıtan pek çok isimsiz Türk istihbaratçısı da bulunuyordu. Binbaşı Fevzi Kamacı da büyük destanın kahramanlarındandı. Asker bir ailenin üyesiydi. Ağabeyi de Türk Erkan-ı Harbiyesi’nde albay rütbesinde istihbarat subayıydı.
Cahide Sonku; güzelliği, kabiliyeti ve zenginliği ile özlenen/imrenilen bir hayat sürdü. Kıskanıldı; sevildi; dedikodusu yapıldı ve parmakla gösterildi. Masallardan çıkıp gelmiş prensesti. Ama sonu çok kötüydü. Bir elinde büyük ispirto şişesi, öbür elinde bekçi düdüğüyle hayatın kendisine biçtiği son başrolü oynadı. Hem de kendinden geçercesine…
Eski adıyla Dâr-ül Fünun, bilinen ismi ile İstanbul Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi’ndeki bütün öğrenciler 1915’de gönüllü Çanakkale’ye gitti; hep birlikte şehit düştü.
İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda derslere giren çok ünlü bazı saz ve ses sanatçılarına ‘Belediye Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde kadro bulundu; maaş almaları sağlandı.
Sülün Osman diye tanınan Osman Ziya Sülün, 1950 ile 1960 yılları arasında İstanbul’da pek çok tarihi yapıyı, gemiyi, alanı satmış ya da kiraya vermişti; topladığı paraları da hiç etmişti.
Endonezya’nın kurucu cumhurbaşkanı farklı bir adamdı: Diplomatik sıkıntı yaratan/yaratabilen bazı istekleri olurdu. Mesela geceleri tek başına yatamazdı; yanında mutlaka güzel bir hanım kalmalıydı.