Ahmed Sukarno; Endonezya’nın ilk cumhurbaşkanıydı. Asker kökenli ve milliyetçi eğilimliydi. Ülkesini 16 yıl demir yumrukla yönetti; anti-komünistti ve sık sık yaptığı komünist tutuklamalarıyla ün salmıştı. Döneminin çok önemli dünya liderleriyle de dostane ilişkiler kurmayı başarmıştı.
Sukarno; Nisan 1959’da Türkiye’yi resmen ziyaret etti; önce İstanbul’da birkaç gün geçirdi; çok özel misafir edildi. 28 Nisan 1959’da Ankara’ya geldi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın resmî misafiriydi. Devlet misafirhanesi Ankara Palas’ın ilk katı, Sukarno ve beraberindeki heyete tahsis edildi. Endonezya’nın kurucu cumhurbaşkanı farklı bir adamdı: Diplomatik sıkıntı yaratan/yaratabilen bazı istekleri olurdu. Mesela geceleri tek başına yatamazdı; yanında mutlaka güzel bir hanım kalmalıydı. Sukarno’nun alışkanlığı resmî temsilcisi tarafından Türk yetkililere açık açık söylendi. ‘Sayın misafir Cumhurbaşkanına yardımcı olunmalıydı! ‘
İstanbul’da isteği yerine getirilmişti; sözcüsünün aktarımına göre ‘çok da memnun kalmış’tı!
Olay, Ankaralı gazeteciler arasında hemen duyuldu; Rüzgârlı Sokak sakinlerinin kulakları fazlasıyla delikti. Bir de yardım için gazetecileri arayan Ankara’nın en ünlü rakkasesi konuşuluyordu. Adı açıklanmayan rakkase, apandisit şüphesiyle acilen - mümkünse hemen! -hastaneye yatmak istiyordu. Ama nasıl yalvarıyor ve sızlanıyordu! İstemediği bir işe zorlandığı, baskı altına alınmaya çalışıldığı - kolayca! - anlaşılıyordu. Sukarno’yu ağırlamakla görevli heyetin kimi düşündüğü, neyi planladığı anlaşılıyordu.
Ünlü rakkase hemen bir hastaneye yatırılıp, tetkiklerine başlandı. Hastanede olduğuna göre, beklenilen hizmeti (!) yerine getiremeyecekti. Sukarno’yu ağırlamakla görevli heyet, durumu - istemiye istemiye! - yukarıya iletti. Ne tür bir tepki ile karşılaşıldı; nasıl bir zılgıt yediler öğrenilemedi, ama çok merak edildi.
Geceleri yalnız yatamayan konuk cumhurbaşkanı, Ankara Palas’taki odasında tek başına sabahladı. Yeni günün sabahında da, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun da aralarında bulunduğu kalabalık bir heyet tarafından, - havaalanından! – Varşova’ya uğurlandı. Ankaralı, ünlü gazeteci Güngör Yerdeş, anılarını yazmasa, Ankara Palas’ta ‘yerine getirilemeyen millî vazife’yi öğrenilemeyecekti.
Ertesi gün ne mi oldu? Bir başka yazımızda da Sukarno’nun İstanbul macerasını ve yakalandığı cinsel hastalığı yazalım… Ve de DP’li hükümete verilen ‘gayriresmi nota’yı…
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce