Çocukluğu yokluk-yoksulluk içinde geçen Charlie Chaplin, milyoner olduğunda da ele sıkıydı. Bakımsız ve ucuz otel odalarında konaklamayı severdi. Aynı elbiseleri günlerce, bazen haftalarca giyerdi. Maaş çeklerini bozdurmaz, bir sandıkta saklayıp topluca bozdurmayı yeğlerdi.
Chaplin, huzurlu bir çocukluk dönemi yaşa(ya)madı. Sirkte şarkı söyleyerek hayatlarını kazanan anne-babası, doğumuna az süre kala ayrıldı. Babası aşırı alkolden öldü; annesi akıl hastanesinde son nefesini verdi.
Hep Kadın Sıcaklığına/Duyarlılığına Hasret
Sinema dünyasında isim yapana kadar her türlü zorluğa ve eziyete boyun eğdi. İngiliz yetimhanelerinin yoksul, karanlık, rekabet dolu, yarı aç yarı tok hayatını hiç aklından çıkarmadı. Hep yarın korkusu çekti; hep kadın sıcaklığına/duyarlılığına hasret kaldı. Kadınlara karşı aşırı zaafı vardı; aşk hayatı çok tartışmalıydı. Kendisinden çok genç kadınlarla yaptığı iki - zorunlu! - evlilik diğerleri gibi tam bir fiyasko ve skandaldı.
Her şeye, özellikle de toplumun geleneksel değerlerine karşı muhalefeti zaman zaman başına iş açtı. Sistem eleştirileri ABD vatandaşlığından çıkarılmasına sebep oldu. Ama, Hollywood başarıları, Time dergisinin kapağına kadar taşındı. Dünyaca ünlü haber dergisinin kapağında ‘boy gösteren’ ilk yönetmen/aktördü.
1940’da çektiği, The Great Dictator (Büyük Diktatör) adlı filmi ile Adolf Hitler’i tiye alan Chaplin, yakın gelecekteki tehlikeye dikkat çekti. ABD, henüz savaşa girmemişti. Charlie Chaplin, Hitler’in ‘kara kaplı defter’inde yerini aldı.
Çürük Yumurta Gibi Kokuyor
Solculuğu, daha da ötesi komünistliği başına büyük belâ açtı. Sovyetler Birliği yanlısı tutumu; 2. Dünya Savaşı’nda ülkesi ABD’yi desteklememesi, endüstriyel kapitalizme getirdiği ağır eleştiriler, yönetici sınıfı sinirlendirdi. ABD’ye girişi devlet kararnamesiyle yasaklandı.
Chaplin’in temizlikle arası hiç iyi olmadı. Bu yüzden de, sinema dünyasındaki arkadaşları tarafından hiç sevilmedi. Set arkadaşlarına göre, leş gibi kokuyordu. Herkese ve her şeye karşı olan aktör, etrafına kötü kokular saçarken rahatsız olmuyordu. Chaplin, çoraplarını çıkartmadan, iç çamaşırını ve gömleğini değiştirmeden, aynı takım elbiseyi tam 2 hafta boyunca giyebiliyordu. 1914’ün Temmuz’unda çektiği, Keystone Studyoları’nın ilk uzun metrajlı filmi, Tillie's Punctured Romance’de çürük yumurta gibi kokması şikâyete konu olmuştu. Konu, rol arkadaşı Marie Dressler tarafından yönetmene iletilmişti; Chaplin’in uyarılması istenmişti.
Çabuk Öfkelenen, Sabırsız Birisi
Chaplin; kadınlara aşırı düşkündü, ama saldırgan ve kaba davranışıyla ünlüydü. Charlie Chaplin biyografisinini yazan Peter Ackroyd (Charlie Chaplin: A Brief Life), siyah-beyaz ve sessiz filmlerin kahramanını kadın düşmanı ilân etmiş ve inanılması çok zor bir iddiada da bulunmuştu: Chaplin tam 2 bin kadınla yatmıştı. Ackroyd’un iddialarına göre, Chaplin genç kızlara her zaman aşırı ilgi duymuştu. 1918’de evlendiği ilk eşi, oyuncu Mildred Harris, Charlie Chaplin'i çabuk öfkelenen, sabırsız ve kendisine aptal gibi davranan birisi diye nitelemişti. İkinci eşi, hamile bıraktıktan sonra evlenmek zorunda kaldığı Lita Grey’in anlattıkları inanılır gibi değildi. Grey’i ‘küçük fahişe’ diye nitelendiren Chaplin, gecede 6 kez ilişkiye giriyordu. Lita Grey açıklamasında, ‘O, iğrenç eğilimleri olan seks makinesi,’ demişti.
Kaçırılmaktan ve Öldürülmekten Korktu
Charlie Chaplin'in diğer evlilikleri de sorunluydu. Kıskanç ve sürekli partnerlerinin sevgisini kaybetme korkusu yaşayan ünlü oyuncu sadık da değildi. Peter Ackroyd'in yazdığı biyografi, iki Oscar kazanmış Hollywood'un tartışmasız yıldızı Charlie Chaplin'in hayatındaki bazı gizemli noktaları tartışmaya açmıştı.
Charlie Chaplin; hayatı boyunca kaçırılmaktan ve öldürülmekten korktu. Kendince tedbirler aldı; çok parası olmasına rağmen yaşantısıyla dikkat çekmemeye çalıştı. İsviçre’ye yerleşip ölünceye kadar korkuları ile başbaşa kaldı.
Cesedini Kaçırıp Fidye Talep Ettiler
İsviçre’nin Vevey şehrinde ölünce (1978), yörenin mezarlığına defnedildi. Ama mezar hırsızları, Charlie Chaplin’e kabrinde de rahat vermedi. Defninden 3 ay sonra, cesedini kaçırıp 400 bin pound fidye talep ettiler. Aile fidye ödemeyi reddetti ve polise başvurdu. Mezar hırsızları 3 aylık aramanın sonucunda yakalandı. Kaçıranlar, işsiz kalmış araba tamircileriydi ve Bulgar asıllıydı. Charlie Chaplin’in cesedi de uzun süren aramaların sonunda gölün dibinden çıkarılmıştı.
Chaplin’in mirascıları, cenazeyi yeniden defnettikten sonra, üzerine tonlarca çimento döktürdü. Böylece ünlü aktör, kaçırılma korkusu olmadan son uykusunda rahat edebilecekti.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce