Sevgililer Günü’nün Az Bilinen Tarihi

Sevgililer Günü bilinen diğer yaygın adıyla Saint Valentine’s Day, Hıristiyanlığın sevgi dolu, toleranslı yüzünü gösterdiği iddiasıyla pompalanmış, günümüzde de uluslar arası kapitalizmin en etkin ürün pazarlama aracı halini almıştı.

Sevgililer Günü’nün Az Bilinen Tarihi

Sevgililer Günü’nü bugünkü gibi ilk kutlayan/başlatan ABD vatandaşı Esther Howland idi. Howland; ABD’nin Massachusetts eyaletinde, aşırı disiplini, yüksek kaliteli eğitimi ile tanınmış Mount Holyoke Collage’de öğrenciydi. Kalbini yakışıklı bir delikanlıya kaptırmıştı. Aşkı karşılıksız değildi; ama ikilinin bir araya gelmeleri, bir dakika konuşmaları dahi mümkün değildi. Howland çare buldu: Kalbini kaptırdığı delikanlıya eliyle hazırladığı posta kartını gönderdi. Üzerini sevgi sözcükleriyle doldurdu. Görüldüğü gibi, 14 Şubat 1846’da yollanan ilk Sevgililer Günü Kartı el yapımıydı; mucidi de Bayan Esther Howland idi. Daha sonraki yıllarda dünyaya hâkim kapitalist sistem, Sevgililer Günü’nü ‘serbest pazar ekonomisi’nin önemli aracı/manivelası haline getirdi. Bir günlük cirosu milyarlarca ABD dolarına ulaşan, dünya çapında büyük endüstri/sektör ortaya çıktı/yaratıldı.

14 Şubat Sevgililer Günü ile ilgili tarihi kayıtlara bakılırsa, kutlamanın kökeni İsa Peygamber’in doğumundan onlarca yıl öncesine kadar gidiyordu.

Eski Roma’da yani Roma İmparatorluğu’nda 14 Şubat’ın ayrı/özel yeri vardı. Pagan - çok tanrıcı! - inanışa göre, Romalıların Baş Tanrısı Jüpiter’in kız kardeşi ve aynı zamanda karısı, Tanrıça Juno’ya kadar uzanırdı. Juna; Roma inanışında kadınlığı, evliliği ve doğurganlığı temsil ederdi. Kutsallığından ve duyulan aşırı saygıdan ötürü - ona adanan! -  14 Şubat resmi tatil günüydü. Roma vatandaşları, Tanrıça Juno’ya sevgilerini/saygılarını göstermek için, heykellerine çiçekler bırakırdı. Ertesi gün, yani 15 Şubat’ta Luepercalia Bayramı başlardı; 3 gün sürerdi. Bayramın ilk günü, önceden seçilmiş keçi ve köpekler Roma Tanrıları’na kurban edilirdi. Kanları genç delikanlıların alınlarına sürülürdü. Böylece günahtan uzak, uzun ömürlü ve mutlu bir nesil yaratılacağı sanılırdı. Evli genç delikanlılar ellerindeki koyun derisinden yapılmış kırbaçlarla genç kızlara/kadınlara vururdu. Darbelerin kadın doğurganlığını artırdığına inanılırdı.

Bayram başkaca birkaç farklı amaç taşırdı: İlki, bahar mevsiminin resmen başladığı kabul edilirdi. - Kuşların çiftleşme mevsimine girdiği hatırlanırdı! - İkincisi, bayram süresi genç nesil için önemliydi. Genç kızlar ve erkekler, 3 gün boyunca bir araya gelir; sohbet eder ve birbirlerini tanımaya çalışırdı. Normal günlerde gençlerin beraber olmaları, konuşmaları, arkadaşlık etmeleri yasaktı; ağır cezalık suçlardandı. Gençler, yılın yegane şansını bayram boyunca yakalar; birbirlerine eşlik ederdi. Bir araya gelmenin de geleneği/töresi mevcuttu. 14 Şubat’ta, Lupercalia Bayramı’nın arifesinde, hangi genç erkek ile hangi genç kızın çift oluşturacağı belirlenirdi. Romalı genç kızlar, küçük papirüs şeritlerine adlarını yazar ve geniş kavanoza bırakırdı. Genç erkekler de sıra içinde kavanozdan isim çeker; şanslarına düşen genç kızla bayram boyunca zaman geçirirdi. Süre bitiminde çift duygusal beraberliği yakalarsa/âşık olursa, kararları kutsal kabul edilir; flört etmelerine izin çıkardı. Sonra da evlilik resmileşirdi.

Julio-Claudian Hanedanı’nın dördüncü hükümdarı 2. Claudius, Roma’yı kendi katı kurallarıyla yönetmeyi denedi. Luepercalia Bayramı’nı tanımadı; daha da ileri gidip genç erkeklerin evlenmesine sınırlama/yasaklama getirdi. Onun gözünde evli askerler disiplinsiz, korkak ve kötü huyluydu. Akılları savaş meydanlarındaki düşmanda değil, sevgili eşlerinde ve çocuklarındaydı. İste(n)diği gibi savaş(a)mıyorlar ve disipline gir(e)miyorlardı. Nişanlı askerlerin durumu daha vahimdi: Sefere çıkarken genç kızları bırakamıyorlardı. Hükümdar 2. Claudius, nişan ve evlilik merasimlerini yasakladı. Yasağa uymayanlar çok ağır cezalara çarptırılacaktı. Toplum görünüşte aşırı derecede muhafazakârdı; gençlerin flörtüne izin verilmezdi. Sevenler birleşemeyecekti. Evlilik olmayınca, çocuklar da doğmayacaktı. Doğum yapanlara ve doğanlara başkaca isimler/sıfatlar verilecekti.

Nişan ve evlenme törenleri yeraltına indi. Taraflar ölümü göze alıp, hayatlarını birleştirdi. Yer altı kiliselerinin Hıristiyan rahipleri gayri resmi/gayri kanuni törenleri idare etti. Gözü kara âşıklar ölüm pahasına evlendi/evlendirdi. M.S. 260’da Valentine adlı papaz ünlenmeye başladı. Valentine, görünüşte kendisini ziyaret eden hastalara şifa için okuyup üflerdi. Bahçesinde yetiştirdiği çeşitli çiçekleri ziyaretçilerine verir, morallerini yükseltirdi. Şifacı rahip, Tanrı’nın evliliği emrettiğine inanırdı. Birbirini seven insanlar nikâhlanmalı ve soylarını sürdürmeliydi. Gecelerini de çiftleri birleştirmeye/nikâhlamaya ayırdı. Valentine’ye Marius adlı başka bir rahip de yardım ederdi. Valentine’nin gizli nikâh törenleri yıllarca sürdü; Roma’da yayıldı ve yönetimin kulağına kadar gitti. Aslında aynı ismi kullanan ya da aynı adla anılan 3 farklı papaz vardı. İlki yazımızın konusuydu; diğeri bugünkü adı Termi diye bilinen şehirdeydi; öbürü/sonuncusuysa Kuzey Afrika’nın bir metropolündeydi. Adaş 3 rahip de aynı işi yapardı.

Rahip Valentine, Romalı görevliler tarafından suçüstünde yakalandı. Kendisi ve küçük cemaati yargılandı. Rahip ölüm cezasına çarptırıldı; otoriteye karşı durmuştu/başkaldırmıştı. Asılarak idam edildiği ya da kafasının kesildiği iddia edilse de sonunda ölüm cezası uygulandı. Sopayla dövülerek öldürüldüğü de diğer yaygın savdı. Rahip Valentine infazını beklediği hapishanede âşık oldu. Hapishane müdürünün güzel kızına gönlünü kaptırdı. Sevgisi karşılık buldu/gördü. İnfaz günü, tesadüfen 270 yılının 14 Şubat’ına denk gelmişti. Sevgilileri birleştiren adam, Luepercalia Bayramı’nın arifesinde ölüme yürüdü. Hücresinde sevgilisine mektup yazmıştı; cellâdından iletilmesini rica etti. Son isteği yerine getirildi. Hıristiyanların defnedildiği bir mezarlığa gömüldü. Sevgilisi mezarın baş kısmına her baharda pembe çiçekler açan badem ağacı dikti. Böylece günümüzde sevginin ve dostluğun simgesi kabul edilen badem ağacına ilişkin efsane doğdu. Rahip Valentine’nin naaşı, iki asır sonra, Papa 1. Julius döneminde, Roma’daki Porta Valentini adlı kemerin kapısının altına gömüldü. Günümüzde kemerin yerinde Praxedes Kilisesi var! 226 yıl sonra 496’da Papa 1. Gelasius, Rahip Valentine’yi onurlandırıp ‘aziz’ ilan etti. Pagan dininin etkilerini de silmek amacıyla 14 Şubat Sevgililer Günü’nü Aziz Valentine Günü diye değiştirdi.

Orta Çağ’da sevgililer kendi çizdikleri kartpostalları, küçük kâğıtlara kaydettikleri şiirleri birbirlerine verirdi. 

Zamanla Sevgililer Günü her ülkede kendi şartları içinde kutlanır oldu. 1381 tarihinde basılmış, Parliament of Foules adlı kitaba göre, Fransa’da ve İngiltere’de 14 Şubat ‘kuşların çiftleşme günü’ diye bilinirdi. Günün özelliğinden ötürü genç âşıklar birbirlerine içinde sevgi sözcükleri yazan küçük kâğıt parçaları verirdi. Birbirlerine, Sevgili Valentine, diye seslenirlerdi. İki ünlü İngiliz edebiyatçı, Chaucer ve Shakespeare eserlerinde 14 Şubat Sevgililer Günü’nden bahsederek, popülerleşmesine destek verdi. İngiltere, Avrupa ve Yeni Dünya’da tanınması/bilinmesi sağlandı. 18. asır İngiliz geleneklerinde, eski Roma’daki gibi Sevgililer Günü kutlamalarına rastlanırdı. 

Sanayi Devrimi’yle birlikte kartpostal ve mektupların yaygınlaşması mümkün hale geldi. Tiraj yoğunluğu ticarileşmeyi ve kazancı beraberinde getirdi. Toplu iletişim araçlarının keşfi ve büyük etkisi, kutlamayı küresel kültürün parçası yaptı. Popülerlik artınca tarihi/dini arka plan önemini yitirdi/unutuldu. ABD’de Kansas merkezli Hallmark Posta Kartları Şirketi, Missouri’deki tesislerinde, Sevgililer Günü kartlarını seri şekilde basıp ülkenin her yöresine pazarladı/dağıttı. 

Yıllar geçtikçe kutlamalar gelişti/genişledi. 14 Şubat Saint Valentine Günü, hediyelik eşya pazarının önemli duraklarından oldu. Saint Valentine de, bütün sevgilileri koruyan aziz kabul edildi. Hıristiyanlık da dünya çapında çok etkin/ünlü ikona sahipti.

14 February 2019 20:24
1,306 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Ezilen Bütün Kadınlar Birleşin!

BM - Birleşmiş Milletler! - istatistiklerine göre, kadınlar tarih boyunca sömürüldü, tecavüze uğradı, şiddet gördü ve zorlu/sert yaşam koşullarına mahkûm edildi. Günümüzde de durum pek değişmedi: Emeğe dayalı işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından yapıldı. Kazancın yüzde 10’u hanelerine yazılabildi.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Ezilen Bütün Kadınlar Birleşin!

BM - Birleşmiş Milletler! - istatistiklerine göre, kadınlar tarih boyunca sömürüldü, tecavüze uğradı, şiddet gördü ve zorlu/sert yaşam koşullarına mahkûm edildi. Günümüzde de durum pek değişmedi: Emeğe dayalı işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından yapıldı. Kazancın yüzde 10’u hanelerine yazılabildi.

Tefecilik Yapan İmam

Meşhur diğer bir ‘ribahor’, Laleli Camii Selâtin Vaizi ‘Mardinî Şeyh’ idi. Sivri dilli, herkesi eleştiren, hediye göndermeyene çamur atan, pek aç gözlüydü.

‘Kamu Hizmeti’ Veren Lüks Mama

Lüks Nermin; İstanbul’un en ünlü - yerli! - kadın satıcılarındandı; dönemin iktidarına yakın durmuş; kendisinden istenileni yapmış ve politikacıların desteğini görmüştü.

Zafer ve Tayyare Bayramı

‘30 Ağustos Zafer Bayramı’, ilk kez 1924 yılından itibaren ‘Zafer ve Tayyare Bayramı’ adıyla kutlanmaya başladı.

Arzu Okay’ın Dramı

Babası Adanalı bir taksi şoförü, annesi İzmirli bir ev hanımıydı.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?