Rivayete göre, babası, kızının şarkıcılık yapmasına rıza göstermemişti. Hasta yatağında, ölümün eşiğinde, ‘Belgin şarkıcı olursa, iki yakası bir araya gelmesin,’ diye beddua etmişti.
Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, kararlı, inatçı, korkusuz, tehditten yılmayan, inancını - gerektiğinde! - hayatı pahasına koruyan yapıdaydı. Cumhuriyet ilkelerinin yılmaz savunucusuydu. Milliyetçiydi ve Türk Ocağı mensubuydu. Atatürk’ün açtığı yeni yolun inanmış fedaisiydi.
Ülkenin kurucu lideri/’banisi’ Mustafa Kemal Paşa, ölüm döşeğinde bile memleket meselelerine bigâne kalmadı. Tek hedefi: Türkiye’nin gelişmesi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması ve uygar dünyada hak ettiği yeri almasıydı. Atatürk, ‘rehber edinilecek büyük Türk milliyetçisi ve vatan sevdalısı’ydı…
Afyonlu Ahmet (Ünlü) Çavuş, savaşın gidişatını değiştirdi. 2 arkadaşıyla Yunan Ordusu’nun Başkomutanı Trikopis’i ve kurmaylarını esir alarak, imkânsızı mümkün kıldı. Ordumuza yüksek moral aşıladı.
Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.
Nahit Fıratlı (Gelenbevi) Hanım; Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerine ilham veren, yol gösteren, dertlerini paylaşan, evini/sofrasını açan, bazılarına kalbini aralayan tarifi/anlatılması gerçekten zor/imkânsız hanımdı.
İlyas Salman’ın hayatı - baştan sona! - yokluk/yoksulluk senaryosuydu. Zorlu/çetin şartlara karşı koymakla/durmakla geçti. 4 yaşında, küçük kardeşinin diri diri yanışını seyretti. Çaresizliğin acımasızlığını/zalimliğini yaşadı. Sonraki yıllarda hep olumsuzluklara/haksızlıklara karşı durdu/sesini yükseltmeye çalıştı.
1. Abdülhamit, 45 yıl ‘Kafes Köşkü’nde hapis tutuldu. Vücudu iflas etti, morali çöktü. Tahta çıkınca, saray hekimlerinin hazırladığı özel ilaçları/karışımları kullandı. Ardından cariyelerle sıkı şekilde teşriki mesaiye girdi. Ama ‘Ruhşah’ adlı ahunun reddiyesi karşında ne yapacağını şaşırdı. Merhamet dilenen mektuplar kaleme aldı, adeta yalvardı…
‘İnci Baba’ lakaplı Mehmet Nabi İnciler, hazır cevaptı, girişkendi, farklı meziyetlere/zevklere sahipti; çevresini şaşırtmayı severdi. İtalyan asıllı, ABD vatandaşı, Şikago Mafyası’nın ünlü şefi - merhum! - Al Capone’nin hayranıydı. İdolünün mezarını ziyaret etti, şanına uygun muhteşem çelenk yaptırdı. Ellerini açıp ruhuna ‘Fatiha’ bile okudu
Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos (1864 - 1936), 12 Ocak 1934’de bir mektup yazıp Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.
Mehmet Ali Erbil; ünlü bir babanın, Sadettin Erbil’in oğluydu. Aileden tiyatrocu/sinemacıydı. Babasının yolundan gitti; ata mesleğini seçti. Her hareketi ilgi çekti; her esprisi yüzümüzü güldürdü. Bazen güldürüde çizgiyi aşsa da, hep tolerans gördü.