1971 yılbaşından birkaç gün sonra idi. Ankara’daki İran Büyükelçiliği’nden protokol dışı bir bilgi ulaştı: İran Şahı Rıza Pehlevi, Türkiye Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’i acil Tahran’a çağırıyordu. Çağlayangil, davetin resmi kanallardan yapılmasını istedi; iddiaya göre; Başbakan Süleyman Demirel de aynı görüşteydi. Ancak iki gün sonra çağrı tekrarlandı: Pehlevi, Çağlayangil’i Tahran’a - acilen! - davet ediyordu.
Çağlayangil; Demirel’le bir görüşme daha yaptı; Tahran’a gitmeye karar verdi.Başbakan Süleyman Demirel’den başka hiçbir devlet yetkilisi, Çağlayangil’in İran’a yaptığı – gayrı resmi - ziyaretten haberdar değildi. Çağlayangil’i Tahran Havaalanı’ndan alan özel araç, onu şehrin dışında küçük bir köşke getirdi. Mütevazı bir salonda kurulu masada iki kişilik akşam yemeği için her şey hazırdı.
- Ordunuz Birkaç Ay İçinde Darbe Yapacak… -
Şah Rıza Pehlevi; - yanında güvenlik danışmanı bulunduğu halde - küçük salonda misafiri ile tokalaştı; dostane şekilde, ‘Hoş Geldiniz!’ dedi. Hemen yemeğe geçildi. Türkiye Dışişleri Bakanı Çağlayangil merak içindeydi.
Haberi öğrenmek için çok beklemesi gerekmeyecekti.
‘Ordunuz birkaç ay içinde darbe yapacak!’ dedi Pehlevi. Çağlayangil hem şaşırmış, hem de böylesi ‘okkalı’ haberin nasıl olup da İran tarafından öğrenildiğini merak etmişti. Şah; ihtilal istihbaratı SAVAK (İran Milli İstihbarat ve Devlet Güvenlik Örgütü)’dan almış olmalıydı.
Şah’ın çok önemli istihbaratı, resmî kanalları kullanarak iletmesi beklenemezdi. Bu yüzden Çağlayangil, - resmî olmayan yolla - davet edilmiş; konudan haberdar kılınmıştı.
Çağlayangil, hemen Ankara’ya döndü. Başbakan Süleyman Demirel’e haberi ulaştırdı. İki ay sonra, 12 Mart 1971’de, Türk Ordusu meşhur muhtırayı verdi. Hükümetin istifasını istedi. Şah’ın verdiği önemli bilgi doğru çıkmıştı.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce