Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.
Suat Derviş’in kalemiyle ölümsüzleşen ‘Fosforlu Çevriye’, toplum dışına itilmiş, sokakları mesken edinmiş ‘hayat kadını’ydı! Özgürlüğüne düşkündü. Çilesini/kaderini kabullenmişti. Erkeklere boyun eğmezdi. Polis takibinden kaçan adama kalbini vermekten de çekinmedi.
Ya romanın yazarı Suat Derviş kimdi, nasıl bir hayat sürdü?
Cezayir; Paris’teki İnsan Hakları Müzesi’nde 150 yıldan beri sergilenen, Cezayirli direniş liderlerinin kafataslarının ülkeye geri verilmesini resmen istedi.
Altan Karındaş çok yönlü sanatçıydı. İlk Türk şov kadınıydı. İnsan, çocuk ve hayvan taklitlerini çok iyi yapardı. TSM’yi bilirdi, makamlara vakıftı. Makber’i kusursuz seslendirirdi. Sadece sanatçı yönüyle değil, güzelliğiyle de çekim merkeziydi.
Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.
BM - Birleşmiş Milletler! - istatistiklerine göre, kadınlar tarih boyunca sömürüldü, tecavüze uğradı, şiddet gördü ve zorlu/sert yaşam koşullarına mahkûm edildi. Günümüzde de durum pek değişmedi: Emeğe dayalı işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından yapıldı. Kazancın yüzde 10’u hanelerine yazılabildi.
Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.
Osmanlı bürokrasisi - zaman zaman - Batı’yı takdir etse de Batılılaşmaya hep mesafeli durdu. Avrupa’dan yenilikleri getirmeye yeltenen hükümdar(lar) ya cezalandırıldı ya da hayatını yitirdi. Ulema ve ordu da diğer önemli muhaliflerdi. Genç Cumhuriyet de kurulurken - aynı zamanda! - hem işgal güçleriyle ve hem de yeni yönetime karşı duranlarla kapışacaktı.
‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.
Al Capone, İtalyan’dı fakat Sicilya kökenli değildi. Doğuştan suça meyyaldi. Cürüm işlerken haz duyardı. Bodyguardlık, fedailik, tetikçilik, hırsızlık, beyaz kadın ticareti gibi illegal/kirli işler yaptı. Her seferinde antikomünist ve Amerikan milliyetçisi olduğunu iddia etti. Devletinin ve yönetimin yanında durmuş göründü.
Katolik Kilisesi; 1343 yılında, cemaatinin geçmişteki ve gelecekteki günahlarını yok eden, öldüklerinde cennete gitmelerini sağlayan/garantileyen Endüljans adlı belgeyi satışa çıkarmıştı.
Hayati Hamzaoğlu, Trabzon kökenli Yeşilçam emekçisiydi. Ömrü boyunca sinema aşkı ile yandı tutuştu. Karın tokluğuna filmlerde oynadı. 56 yaşına kadar her türlü sosyal güvenceden yoksundu. Alışılmış ‘kötü adam’ tiplemesine yeni yorum getirdi: Hemen teslim olmayan, film sonuna kadar dişe diş mukavemet eden/dövüşen kişiliğe büründürdü.
1693’de yöreyi ele geçiren Avusturyalılar, türbeyi temellerine kadar yıktılar. Tepeye de Turpek adını verdiler. Türbenin yerine, Szüz Maria Kilisesi'ni inşa ettiler.
Sabah Gazetesi’nin popüler-polemikci yazarı Engin Ardıç ile televizyon dünyasının en ünlü yıldızlarından Perran Kutman iki yıla yakın süre nişanlı kaldı, ama sonra ayrıldı.
Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.
Münir Özkul’u tiyatro oyuncusu yapan, İsmail Dümbüllü’ye aşırı hayranlığıydı. 1968’de, Arena Tiyatrosu’nda Kanlı Nigar oyununun prömiyerinde Dümbüllü’yü seyretti ve avuçları patlayıncaya kadar alkışladı.