Beyazperdenin Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk; içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı aşmak için çareler arıyordu. Pek çok tanınmış aktör ve aktris sahneye çıkıyor; hatta plak dolduruyordu. Çok geçmeden Doruk’un kapısı da Çakıl Gazinosu’nun yetkililerince çalındı. Küçük Hanımefendi’nin milyonları bulan hayranı vardı; sahneye çıkması onları memnun edecekti. Belgin Doruk; öneriyi ölçtü biçti ve kabul etti. Kendine göre bir repertuvar hazırladı; çalışmalara başladı. Ama bir bilene de danışmalıydı; aklına hemen Zeki Müren geldi. Telefona sarılıp yapılan teklifi ve çalışmalarını anlattı.
Müren; ‘Belginciğim, seni dinlemekten şeref duyarım, çok mutlu olurum,’ dedi. Ertesi gün için randevu verdi. Doruk; Levent’te oturan Zeki Müren’in evine gitti. Hemen salonda şarkı söylemeye başladı. Bir ara Müren’le göz göze geldi; yüzü allak bullaktı. ‘Sanat Güneşi’; gözlerini kaçırıyor; durumu idare etmeye çalışıyordu. Ama Doruk gidişatı hemen kavrayamadı. Zeki Müren; küçük konser sonlanınca dedi ki:
‘Bak Belginciğim, sesin fena değil. Sana, sesi açıp; boğazı rahatlatan ilaçlar vereceğim; hemen kullan! Birkaç hoca adı da önereceğim; ders alırsan iyi olur …’
Belgin Doruk; evine döndüğünde vaziyeti anlayabildi. Sesi güzel değildi; şarkıcılık da yapamazdı. Ne Müren’in verdiği ilaçları kullandı; ne de ders alabileceği hocaları aradı! Çakıl Gazinosu’nda şarkıcılık hayali suya düştü…
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce