Türkiye’nin tarihî tren garı Haydarpaşa’nın başına gelmeyen kalmadı. Alman mimarisinin ülkemizdeki en bilinen örneği Haydarpaşa’nın ne kadar arabesk kaderi olduğu inşaatın başladığında belli gibiydi.
Haydarpaşa Çayırı’na inşa edilen ilk gar binası 22 Eylül 1872’de hizmete girdi. Kısa sürede de ihtiyaca cevap veremez oldu. Sultan 2. Abdülhamit; gar binasının yeniden ve daha büyük boyutta yapılmasını arzuladı. Haydarpaşa Gar Binası için proje yarışması açılmasını emretti. Bağdat-Hicaz Demiryolu’nun yüklenicisi; Alman Philipp Holzman & Co. Şirketi’nin mimarlarından Otto Ritter ve Helmut Cuno’nun ortak projesi yeterli bulundu. 23 Mart 1889 tarihinde gar binasının yapımı için Alman şirketine imtiyaz verildi; proje mimarları inşaatın kontrolünü de üstlendi. Ancak projenin hayata geçirilmesi için 15 yıl beklendi. 30 Mayıs 1906’da binlerce İstanbul’lunun hem karadan hem de denizden seyrettiği görkemli törenle temel atıldı. Alman mimarisinin özelliklerini taşıyan yeni gar binasının ilk bölümü 19 Ağustos 1908’de hizmete alındı. Bekleme salonları, görevlilerin çalışabilecekleri ofisler hazırdı; kullanılmaya başlandı. Ancak Ocak 1909’de sebebi belirlenemeyen yangın inşaata büyük zarar verdi. Nihayet bütün gar projesi 4 Kasım 1909’da tamamlanabildi ve halka açılabildi.
Haydarpaşa Tren Garı; yeni şekliyle çok ciddi/mühim bir görev üslendi. Yenilenen demiryolu hatları ile Anadolu ve İmparatorluk coğrafyasına bağlı topraklara ulaşım, yük taşıma hızlandı. Proje çok dikkat çekiciydi; Osmanlı’nın son iki asırda gerçekleştirebildiği en önemli stratejik planlamaydı. Devletin merkezi otoritesini, müttefiklerinin elini güçlendirdi. Her türlü askeri malzeme ve cephane istenilen yere ulaştırılabildi. Hatta Haydarpaşa orta büyüklükte bir cephanelik haline bile getirildi.
Osmanlı’nın rakibi/savaştığı ülkelerin istihbarat örgütleri; planlamanın bütün evrelerini/hedeflerini izledi; bazı girişimlerde de bulundu. Birinci Dünya Savaşı bütün şiddetiyle sürerken; Haydarpaşa da nasibine düşeni aldı. 6 Eylül 1917’de, saat 16:30 sularında art arda iki şiddetli patlama duyuldu. Cephane taşıyan vagonlar infilak etti; bir tabur asker ve banliyö treniyle evlerine dönecek yolcular - hemen oracıkta! - can verdi. Haydarpaşa tanınmaz hale geldi; harabeye döndü. Tarihî gar binası onarılamadan arka arkaya darbeler yedi: 4 Temmuz 1918 günü İngiliz Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçaklarının hedefi oldu. Aynı yılın 18 Ekim’indeki ikinci saldırı çok daha hasar vericiydi ve garda taş üstünde taş bırakmadı.
Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) sonra; Haydarpaşa-Bağdat demiryolu hattı, İngiliz kontrolüne girdi. Hindu asıllı/Sih askerlere komuta eden İngilizler subaylar; 15 Ocak 1919’da Haydarpaşa Tren İstasyonu’nu resmen işgal edip; kontrol ve işletmesini üstlendi. Elde tutma eylemi tam 5 yıl sürdü ve 25 Eylül 1923’de Türk yetkililere - gönülsüzce! - geri verildi. Kaderin garip cilvesi olacak ki; - işgal döneminde - Haydarpaşa Tren İstasyonu’nu koruyan Hint asıllı İngiliz askerleri, buranın cephane deposu haline getirildiğini anlatıyordu.
Haydarpaşa; hem yolcu hem de cephane taşıyarak; dünyanın ilk büyük kapışmasında çok önemli savaş merkezi görevini yüklenmişti!
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce