Eski Almanya Büyükelçiliği - şimdi Alman Başkonsolosluğu! - binası Müslüman mezarlığı - Ayaspaşa Mezarlığı’nın bir bölümü! - üzerine inşa edildi. İnşaat kararından önce mezarlık defin işlerine kapatıldı, ardından da Alman İmparatoru’na büyük kıyak yapılarak, elçilik rezidansı yapılması için satıldı. Büyükelçilik binası, Alman İmparatorluğu’nun kurucusu I. Wilhelm döneminde (1861-1888) yapıldı.
İlk Alman Büyükelçiliği, Galata Kulesi’nin yakınındaki Yazıcı Sokak’ta Mahmut Paşa Konağı’nda faaliyete geçmişti. Ama kısa süre sonra, elçilik için daha geniş bina arayışına girişildi. Yeni büyükelçilik binası, Alman İmparatorluğu’nun haşmetine uygun olmalıydı. Elçilik yetkilileri, Grand Rue de Pera (Pera Caddesi) üzerinde arazi arıyordu. Osmanlı yönetimi, Almanlara Taksim Meydanı’ndaki Ayaspaşa Mezarlığı’nın bir bölümünü önerdi. Şehrin, Taksim-Gümüşsuyu yönünde ilerleyeceğini-büyüyeceğine inanan, imparatorluk mimarı Hubert Goebbels öneriye sıcak baktı ve yetkililerine kabul ettirdi. Boğaz manzaralı 55 bin metrekare alan için 95 bin Taler (O dönemde kullanılan Alman parası!) ödendi. Almanlar, mezarlık halindeki alanı çevirip temizledi. Osmanlı yönetimi - bilhassa Sultan Abdülaziz! -, bir istekte bulundu: Mezarlıkta medfun Silahtar Ali Ağa ve ailesinin kabirleri korunacak, düzenli bakımları sağlanacaktı.
İnşaat, 21 Nisan 1874 tarihinde başladı. Proje sahibi, mimar Hubert Goebbels dört ay sonra aniden öldü; görevini yardımcısı Albert Kortüm devraldı. Yeni elçilik binası, 1 Aralık 1877’de tamamlandı. Dönemin büyükelçisi Prens VII. Heinrich tarafından açılıp hizmete alındı. Binanın dört köşesine kanatlarını açmış birer kartal figürü yerleştirilmişti. Binaya özelliğinden dolayı Palais d’Oiseau (Kuş Sarayı) da denildi.
II. Abdülhamid, 1906’da bölgeye su verilmeye başlanınca, bir çeşme yaptırdı ve elçiliğin kapısına kadar su hattı da çektirdi.
Almanlar da, Osmanlı’ya verdikleri sözü tutup, Silahtar Ali Ağa ve ailesinin kabirlerini korudu ve günümüze kadar ulaşmasını sağladı. Zira, Ayaspaşa Mezarlığı’ndan geriye sadece Alman Başkonsolosluğu’nun bahçesindeki birkaç mezar ve taşları hatıra kaldı.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce