Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!
Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!
Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!
Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.
Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!
Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.
Tarihe ‘Yahudi soykırımını yap(tır)an lider’ suçlamasıyla geçen, Alman Nazi Partisi’nin değişmeyen Führer’i Adolf Hitler’in son büyük aşkı, nikâhlı karısı Eva Braun Aşkenaz Yahudisi çıktı.
Yakup Cemil Bey, ‘korku’ kelimesini tanıma(z)dı. Düz mantık yürütürdü. Siyasetin ince oyunlarını, gülümserken ayak kaydıran tuzaklarını bilmezdi. Ölümü göze alır, istenileni/emredileni yapardı. Kontrolü müşküldü. Haksızlık(lar) karşısında susmaz, ya sesini yükseltir ya da - daha çok! - piştovunu konuştururdu.
Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.
Cezayir; Paris’teki İnsan Hakları Müzesi’nde 150 yıldan beri sergilenen, Cezayirli direniş liderlerinin kafataslarının ülkeye geri verilmesini resmen istedi.
Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.
BM - Birleşmiş Milletler! - istatistiklerine göre, kadınlar tarih boyunca sömürüldü, tecavüze uğradı, şiddet gördü ve zorlu/sert yaşam koşullarına mahkûm edildi. Günümüzde de durum pek değişmedi: Emeğe dayalı işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından yapıldı. Kazancın yüzde 10’u hanelerine yazılabildi.
Osmanlı bürokrasisi - zaman zaman - Batı’yı takdir etse de Batılılaşmaya hep mesafeli durdu. Avrupa’dan yenilikleri getirmeye yeltenen hükümdar(lar) ya cezalandırıldı ya da hayatını yitirdi. Ulema ve ordu da diğer önemli muhaliflerdi. Genç Cumhuriyet de kurulurken - aynı zamanda! - hem işgal güçleriyle ve hem de yeni yönetime karşı duranlarla kapışacaktı.
Mahir Kaynak - sonradan profesör! - ‘Madanoğlu Cuntası’ diye bilinen illegal örgütü izleyen, belgeleyen ve ortaya çıkaran kişiydi. Teşekkül üyesi diğer arkadaşları ile hapse girmeyi kabul etmesine rağmen arzusu reddedildi. Türk İstihbarat Tarihi’ne adı ‘açığa çıkan ilk MİT mensubu’ şeklinde geçti.
Karaköy Camisi, bilinen diğer ismiyle Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisi, - Demokrat Parti’nin iktidarında, Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde! - Karaköy Meydanı’nı genişletmek amacıyla yıktırıldı.
Siyasi tarihimizde 2 tane Lozan Antlaşması vardı. İlki 15 Ekim 1912’de, ikincisi 24 Temmuz 1923’de imzalandı. Osmanlı; Lozan’ın Ouchy semtinde imzalanan birinci antlaşma ile 12 Ada’yı İtalya’ya - geri alabilmek/ödünçlük koşulu ile! - bıraktı.
‘The Friends, The British Secret Intelligence Service’nin Makarios ile ilgili dosyaları, 1950’den bu yana dinî ve politik olarak önderlik ettiği halkına anlatılamayacak ölçüde rezilliklerle doluydu.