Mim Mim Grubu’nun lideri Topkapılı Cambaz Mehmet Bey; bağlanan maaşı kabul etmedi; kendisinin ve ailesinin zaruretine rağmen, Kızılay’a hibe etti. Akrabalarının ne maaştan ne de bağıştan haberi olmadı. Ta ki ölümünden sonra yayınlanan taziye mesajına kadar…
Sultan Birinci (Deli) İbrahim; Osmanlı Hanedanı’nın soyunun kesilmesini engelledi. Osmanlı’nın 2. atası sayıldı. Annesi Kösem Sultan; tek umudu için ülkenin en güzel, işveli, cilveli nazeninlerini seferber etti.
Ülkemizde ‘Çırpınırdın Karadeniz / Bakıp Türkün Bayrağına’ diye bilinip çok sevilen hüzzam makamındaki ünlü Azerbaycan Türküsü’nün söz yazarı Ahmet Cevad (1892-1937); aynı zamanda Azerbaycan Ulusal Marşı’nın güftekârıydı.
Çanakkale; Türk’ün ölüm kalım savaşıydı. Kaybedilmesi boyunduruk getirecekti. Ama Türk’e kefen biçilemezdi. Türk Milleti; en zor zamanda ayağa kalkar; düşman(lar)ına hak ettiği dersi verirdi.
10 Temmuz 1894 tarihli İstanbul Depremi’nin gücü ölçülebildi. Atina Rasathanesi Müdürü Mösyö Ejinitis’in başkanlığındaki heyetin hazırladığı resmi rapora göre; Richter ölçeğiyle 9 şiddetindeydi.
Emir Timur; taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadı. Kan dökücülük, yok edicilik, baş eğdiricilik de rol modelini - Cengiz Han’ı! - hiç aratmadı. Hep Müslüman halklar ve devletlerle didişti/dövüştü…
‘Ülkücü’ Mustafa Pehlivanoğlu ile ‘Devrimci’ Necdet Adalı aynı gün asıldı; 12 Eylül’ün mimarları (!) ne sağda, ne de solda olduklarını icraatlarıyla gösterdi.
Tanju Okan; İzmir’den yetişmiş bir ses sanatçısıydı. Türk Hafif Müziği’nin kurucuları/öncüleri arasındaydı. Kısa sayılabilecek hayatında unutulmayacak/ölümsüz şarkılar seslendirdi. Son anına kadar hayata kırgındı; mutsuzdu; huzursuzdu…
İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında/sağlam temellere oturtulmasında harca ter akıtan pek çok isimsiz Türk istihbaratçısı da bulunuyordu. Binbaşı Fevzi Kamacı da büyük destanın kahramanlarındandı. Asker bir ailenin üyesiydi. Ağabeyi de Türk Erkan-ı Harbiyesi’nde albay rütbesinde istihbarat subayıydı.
Başbakanlık Müsteşarlığı Özel Kalem Müdürü Mehmet Geylani; 27 Mayıs Askeri Darbesi’nin öncesinde ve sonrasında görevinin başındaydı. Gördüklerini/yaşadıklarını Ankara’nın kıdemli usta gazetecisi Kemal Bağlum’a anlattı; tarihe şahitlik etmeye çalıştı… Geylani: Darbe sonrasında Başbakanlık’ta yaşanan bilinmeyen bazı olayların perde arkasını açıkladı…
Bazı sevda hikâyelerinin sonunda kavuşulmazdı. Bazılarında ise âşıklar; maşuk(a)larına kendilerini anlatamazdı. Bazı şiirler reddedilebilirdi; ama her kabul edilmeyişin bitebilen/değişebilen vadesi vardı. Monna Roza az bilinen; ama vuslata erişilmeyen kırık bir sevdasının öyküsüydü…
Cahide Sonku; güzelliği, kabiliyeti ve zenginliği ile özlenen/imrenilen bir hayat sürdü. Kıskanıldı; sevildi; dedikodusu yapıldı ve parmakla gösterildi. Masallardan çıkıp gelmiş prensesti. Ama sonu çok kötüydü. Bir elinde büyük ispirto şişesi, öbür elinde bekçi düdüğüyle hayatın kendisine biçtiği son başrolü oynadı. Hem de kendinden geçercesine…
Hafız Burhan döneminin en önemli/ünlü erkek seslerindendi. Olağanüstü gür, parlak, tenor gırtlağa sahipti; müzikten bol para kazanan ve ilk otomobil sahibi ses sanatçısıydı.
Sultan 2 Abdülhamit; kimi muhaliflere göre Kızıl Sultan; kimi yazarlara göre Gök Sultan; kimi siyasî İslâmcılara göreyse Evliya Sultan’dı. Osmanlı Tarihi’nde hakkında en çok kitap yazılan, eleştirilen/çekiştirilen ve övgüye/sövgüye mahzar olan başka padişah yoktu. Sonuçta; Abdülhamit Han da insandı; eksiklere, fazlalıklara, zayıflıklara ve kuvvetli yönlere sahipti. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükünü/sorumluluğunu 33 yıl omuzlarında taşıdı. Yararlı işlerin yanında, çok ciddi hatalar da yaptı. Ama son kararı tarih verecekti…