Başbakanlık Müsteşarlığı Özel Kalem Müdürü Mehmet Geylani; 27 Mayıs Askeri Darbesi’nin öncesinde ve sonrasında görevinin başındaydı. Gördüklerini/yaşadıklarını Ankara’nın kıdemli usta gazetecisi Kemal Bağlum’a anlattı; tarihe şahitlik etmeye çalıştı… Geylani: Darbe sonrasında Başbakanlık’ta yaşanan bilinmeyen bazı olayların perde arkasını açıkladı…
Osmanlı Hanedânı’nın en kuvvetli kadın üyesi, iki padişah annesi Kösem Sultan (1590 - 2 Eylül 1651), fakirleri korur; öksüzlere kol kanat gerer; yolda kalmış çaresizlere derman olurdu.
Cahide Sonku; güzelliği, kabiliyeti ve zenginliği ile özlenen/imrenilen bir hayat sürdü. Kıskanıldı; sevildi; dedikodusu yapıldı ve parmakla gösterildi. Masallardan çıkıp gelmiş prensesti. Ama sonu çok kötüydü. Bir elinde büyük ispirto şişesi, öbür elinde bekçi düdüğüyle hayatın kendisine biçtiği son başrolü oynadı. Hem de kendinden geçercesine…
Gencebay; kısa süre önce kalp krizi geçirdi. Yakınlarına ve sevenlerine korkulu anlar yaşattı. 75 yıllık hayat serüveninde hepimizin duygu dünyasına girdi. Şarkı sözleri, besteleri, filmleri, konserleriyle gönül âlemimizde yer edindi/iz bıraktı. Orhan Baba büyük çoğunlumuzun ortak değeri… Renkli, farklı, sabırlı ve sporcu…
Sultan 2 Abdülhamit; kimi muhaliflere göre Kızıl Sultan; kimi yazarlara göre Gök Sultan; kimi siyasî İslâmcılara göreyse Evliya Sultan’dı. Osmanlı Tarihi’nde hakkında en çok kitap yazılan, eleştirilen/çekiştirilen ve övgüye/sövgüye mahzar olan başka padişah yoktu. Sonuçta; Abdülhamit Han da insandı; eksiklere, fazlalıklara, zayıflıklara ve kuvvetli yönlere sahipti. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükünü/sorumluluğunu 33 yıl omuzlarında taşıdı. Yararlı işlerin yanında, çok ciddi hatalar da yaptı. Ama son kararı tarih verecekti…
Patrona Halil adlı, Beyazıt Hamamı’nda tellâklık (kesecilik!) yapan ‘baldırı çıplak!’ fitili ateşledi. 3 kıtada hüküm süren Osmanlı’nın payitahtı İstanbul’u adeta işgal etti; bazen tek başına, bazen de kurduğu ‘ihtilal meclisi’yle yönetti. Kanun koydu; ferman saldı; dilediği adamı dilediği yere getirdi; istediği devletlûnun kellesini al(dır)dı; en önemlisi de hükümdar indirdi.
24. Osmanlı Sultanı Mahmûd-ı Evvel ya da bilinen adıyla Birinci Mahmut; Ayasofya Camii’nde Cuma namazını kıldıktan sonra bindiği atından düştü ve derin komaya girdi. Yapılan muayenede öldüğüne hükmedildi; alelacele namazı kılınıp defnedildi. Gece boyunca başında Kur’an okumakla görevlendirilen hafız, mezardan gelen iniltileri/feryatları duyunca korktu. Sultan Birinci Mahmut’un yaşadığını saraya haber verdi. Ama…
Osmanlı’nın en büyük/meşhur hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’ın ilk cenaze namazı Zigetvar Kalesi’nin karşısındaki muhteşem otağında; ikincisi Belgrad’da; üçüncü ve sonuncusu ise İstanbul’da kendi adını verdiği mabedin avlusundaki musalla taşında eda edildi.
Kimi çevrelere göre sevgilisi, kimi çevrelere göre de Mustafa Kemal Paşa’nın nikâhlı eşi olduğu iddia edilen Fikriye Hanım’ın Ankara’nın Ulus semtinde çok eski bir mezarlığa gömüldüğü, tarihi defin alanının ise - yıllar sonra - temizlenip imara açıldığı ortaya çıktı.
TKP (Türkiye Komünist Partisi)’nin ilk merkez komite başkanı Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının öldürülmelerinin üzerindeki esrar perdesi az da olsa kalktı.
Beyaz perdede ve tiyatro sahnesinde seyircisini güldüren, mutluluk dağıtan Adile Naşit, hayatı boyunca evlat acısıyla yandı kavruldu, ama derdini belli etmedi.
Safiye Ayla, tıpkı Zeki Müren gibi her döneminde yeniliklerden yana oldu. Yaşının ilerlemesine bakmaksızın estetik ameliyat oldu, sahnede süper mini etek, kısa pantolon, hattâ mayo giydi.