Ali Reşat; Yüzbaşı Ali Bey’in oğluydu. Babası Makedonya Alayı’ndaydı; Balkan dağlarında eşkıya avıyla görevliydi. Bir çatışma anında Kumanova’da düşman kurşunuyla şehit düştü. Tarihimizin son büyük dramı sayılan Balkan Savaşı’nda bir Sırp çetesinin saldırısında annesini ve kardeşlerini de yitirdi. Yeryüzü coğrafyasında tek başına kaldı. Sığınabileceği/gidebileceği biricik yer ‘baba ocağı’ askeriyeydi. Asker babası ve bütün ailesi şehit düşen Türkoğlu el üstünde tutuldu. Karnı doyuruldu, sırtı giydirildi ve kalabileceği ata sıcaklığında yurt buldu.
Ali Reşat’ın barındığı birlik 1915’de Çanakkale’de görevlendirildi. Gözü pek delikanlı yaşı tutmamasına karşılık, bir er gibi muharebelere girdi; düşman hatlarına gizlice sızıp gözcülük yaptı. Her görev dönüşünde İngiliz Ordusu’ndan silâh ya da teçhizat getirdi. Hücumlarda en önde saldırdı; arkasından gelenlere cesaret verdi. Gece keşif vazifelerinde düşman siperlerine hayalet gibi sızdı; el bombasıyla düşman cephaneliklerini berhava etti. İki kez ağır şekilde yaralandı: Bacakları kalbura döndü, sol akciğeri parçalandı. Ama hemen kendini toparladı ve - iyileşme sürecinde bile askeri kampta kaldı! - birliğini yalnız bırakmadı. İyileşme sonucunda çıktığı ilk keşif görevinden Browning marka tabanca ve İngiliz dürbünüyle döndü. Ali Reşat’ın ölümü tiye alan cesareti, liderlik özelliği ve başarılı sicili, İstanbul’daki Harbiye Nezaretini ve Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın da dikkatini çekti. Paşa’nın cephe teftişinde huzuruna çıkıp elinden aldığı çavuş rütbesiyle ödüllendirildi.
Gönüllü bombacı Ali Reşat Çavuş’un hikâyesi, Alman savaş muhabiri-yazar Karl Vollmoeller’in yazı ve fotoğraflarıyla tarih kayıtlarına geçti. Berliener Illüstrirte Zeitung isimli haftalık haber dergisinin 22 Ağustos 1915 tarihli nüshasında, Osmanlı Ordusu’nun ‘En Genç Kahraman Çavuşu’nun resimli haberi yer aldı.
Ve biz çocuk yaştaki büyük kahramanımızı 100 yıl sonra öğrenebildik…
Ali Hikmet İnce