1. Abdülhamit, 45 yıl ‘Kafes Köşkü’nde hapis tutuldu. Vücudu iflas etti, morali çöktü. Tahta çıkınca, saray hekimlerinin hazırladığı özel ilaçları/karışımları kullandı. Ardından cariyelerle sıkı şekilde teşriki mesaiye girdi. Ama ‘Ruhşah’ adlı ahunun reddiyesi karşında ne yapacağını şaşırdı. Merhamet dilenen mektuplar kaleme aldı, adeta yalvardı…
‘İnci Baba’ lakaplı Mehmet Nabi İnciler, hazır cevaptı, girişkendi, farklı meziyetlere/zevklere sahipti; çevresini şaşırtmayı severdi. İtalyan asıllı, ABD vatandaşı, Şikago Mafyası’nın ünlü şefi - merhum! - Al Capone’nin hayranıydı. İdolünün mezarını ziyaret etti, şanına uygun muhteşem çelenk yaptırdı. Ellerini açıp ruhuna ‘Fatiha’ bile okudu
Osmanlı’nın 2 hükümdarı - Abdülmecit ve Abdülaziz! -, Ayas Paşa Mezarlığı’nın sonunu getirecek hamleler yaptı. Birisi mezarlık alanının bir bölümüne tiyatro, diğeri de Alman Büyükelçiliği binası yapımına ruhsat/izin verdi.
Sultan Vahdettin’in 5. - ve son! - hanımı Nimet Nevzat Hanım kıskanılacak derecede güzeldi. İri gözleri, dolgun etli dudakları, kaymak beyazı cildi ile hemen fark edilirdi.
Serfirâz Hatun, Osmanlı’nın 31. padişahı Sultan Abdülmecit’in gözdesiydi. Su gibi para harcar, Avrupa elbiseler giyer, Galata ve Beyoğlu’nda fink atardı. ‘Küçük Fesli’ lakaplı, yakışıklı Ermeni müzisyeni jigolo tutmuştu.
3. Mustafa, devletin itibarı/muzafferiyeti için bütün varlığını harcadı. Hanımından, kızından ve oğlundan ordular donatacak tutarda borç para alıp savaş masraflarını karşılamaya çalıştı. Karşılığında senet verdi. Borçlu öldü; imzaladığı tarihi bono, Topkapı Sarayı’nın arşivine girdi.
İngiliz devlet arşivlerindeki istihbarat belgeleri çok farklı Enver Paşa portresi çizdi. Kayıtlara/yazılanlara göre Enver Paşa; Almanya’nın desteğiyle tahta çıkmayı arzulardı. Kendisini Napolyon ile kıyaslardı. Yakın korumasına çok dikkat ederdi.
Sultan Birinci (Deli) İbrahim; Osmanlı Hanedanı’nın soyunun kesilmesini engelledi. Osmanlı’nın 2. atası sayıldı. Annesi Kösem Sultan; tek umudu için ülkenin en güzel, işveli, cilveli nazeninlerini seferber etti.
10 Temmuz 1894 tarihli İstanbul Depremi’nin gücü ölçülebildi. Atina Rasathanesi Müdürü Mösyö Ejinitis’in başkanlığındaki heyetin hazırladığı resmi rapora göre; Richter ölçeğiyle 9 şiddetindeydi.
Emir Timur; taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadı. Kan dökücülük, yok edicilik, baş eğdiricilik de rol modelini - Cengiz Han’ı! - hiç aratmadı. Hep Müslüman halklar ve devletlerle didişti/dövüştü…
‘Ülkücü’ Mustafa Pehlivanoğlu ile ‘Devrimci’ Necdet Adalı aynı gün asıldı; 12 Eylül’ün mimarları (!) ne sağda, ne de solda olduklarını icraatlarıyla gösterdi.