Hani O Bırakıp Giderken Seni

Yusuf Nalkesen, ünlü şair/yazar Orhan Seyfi Orhon’a ait Veda Busesi adlı şiiri 1951’de besteledi. Veda Busesi’nin tanınması/söylenmesi için tam 10 yıl sabırla bekleyecekti.

Hani O Bırakıp Giderken Seni

Sözler ünlü şair Orhan Seyfi Orhon’a aitti. Yusuf Nalkesen muhayyer kürdî makamında besteledi. Çok sevdiği kızını kaybeden babanın hüznünü anlatıyordu. Veda Busesi bir anda ünlendi; romana, sinema filmine isim/konu oldu. Ülkü Film ile Pesen Film’in ortak yapımında başrollerde Türkan Şoray ve Tunç Okan oynadı. Diğer rollerde ise Sami Hazinses, Aliye Rona ve Uğur Kıvılcım vardı. Rejisör Ülkü Erakalın’dı; senaryo Bülent Oran’ın kaleminden çıkmıştı. Şarkı öylesine sevildi ve beğenildi ki, dönemin en ünlü sanatçılarından plağa okumayan kalmadı. İki sevgili arasındaki ölümsüz bir aşkın hikâyesi şeklinde anlaşıldı. Filminde de benzer senaryo işlendi.

Türk Sanat Müziğine çok sayıda ölümsüz şarkı hediye eden Yusuf Nalkesen alaylı müzik adamıydı. Balkan göçmeni bir Türk ailenin çocuğuydu; 1923’de Üsküp’te dünyaya geldi. Aile, İzmir’e yerleşmiş ve soyadı aldıkları mesleği icra etmeye başlamıştı. 

Nalkesen’in asıl mesleği öğretmenlikti. Necati Bey Erkek Muallim Mektebi’ni bitirmişti; ilk görev yeri Ağrı’nın Tutak ilçesiydi. Taşraya ilk çıkışıydı ve boş vakti çoktu. Bulduğu eski bir ud ile çalışmaya girişti; bazen günde 8 saati aşan gayretle udun dilini çözdü; nota öğrendi. Kendi kendine beste çalışmaları yaptı. Olağanüstü gayreti ve fevkalade musiki kabiliyetiyle kendini göstermekte/geliştirmekte gecikmedi. En zor saz eserlerini meşke girişti, zorlanmadan başardı. 

Ünlü şair/yazar Orhan Seyfi Orhon’a ait Veda Busesi adlı şiiri 1951’de besteledi. İzmir’e geri dönmeyi başarmıştı; bu arada Meliha Hanım’la hayatını birleştirdi. İzmir Radyosu’nun açtığı sınavı kazandı; ud sanatçısı kadrosuna alındı. Artık musiki dünyasının merkezindeydi. Hem öğretmenlik, hem de ud sanatçılığı yapacaktı. 

Nalkesen içine kapanık, çelebi, bestelerini meslektaşlarına/solistlere göstermekten çekinirdi. Veda Busesi’nin tanınması/söylenmesi için tam 10 yıl sabırla bekleyecekti. Şarkının tanıtımında bir gazeteci arkadaşının yardımını aldı. Gazeteci arkadaşı, Nalkesen’in olağanüstü bestesini Zeki Müren’e götürdü ve göz atmasını istedi. Müren, şarkıyı çok beğendi; bestekârı ile tanışmak istedi. Nalkesen’ın şansı açıldı ve Veda Busesi, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Nesrin Sipahi, Emel Sayın gibi pek çok ünlü solist tarafından seslendirildi.

Nalkesen; Bülbülün Çilesi, O Ağacın Altı, Kapın Her Çalındıkça O Mudur Diyeceksin, Dargın Ayrılmayalım, İçimde Kim Var Bir Bilebilsen, Gözlerin Doğuyor Gecelerime, Saymadım Kaç Yıl Oldu Sen Ellerin Olalı, Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var İnan, vb. çok sayıda sevilen, toplumsal hafızada yer eden, sözleri dinlerken ezberlen(ilebil)en bestelere imza attı. Bir röportajında verdiği bilgiye göre, 583 beste yapmıştı. Binden fazla güftenin de sahibiydi; şarkılarının pek çoğunun sözleri kendisine aitti. Güfte yazarken, beste yaparken aşırı derecede titizlenir, kılı kırk yarar ve işin matematiğe uygunluğunu gözetirdi. Nalkesen, 60’lı ve 70’li yılların en meşhur, en başarılı, en tanınan bestecisiydi. 

Biraz alıngan, ama son derece mücadeleciydi. Hakkını kimseye bırakmazdı. 23 yıl hizmet verdiği, TRT İzmir Radyosu’ndan tazminatı ancak giriştiği hukuk mücadelesi sonucunda alabilmişti. 1982’de, 4 çocuğunun en büyüğünü, kızı İnci’yi bir trafik kazasında kaybetti. Hayata küser gibi oldu. Hemen kaleme kâğıda sarıldı; bir kaside yazdı: Elim sustu, telim sustu, dil sustu; Tanrı bize ya darıldı, ya küstü? Hicaz makamındaki eseri, İnci’nin birinci ölüm yıldönümünde, İzmir Kültür Sarayı’nda, Dr. Alâeddin Yavaşça seslendirdi.

Hele Bir Düş De Gör adlı şarkısı Nesrin Sipahi tarafından okununca büyük yankı uyandırdı. Vehbi Koç, Nalkesen’e uzun ve samimi bir mektup yazıp besteyi çok beğendiğini belirtti. Nalkesen, 1998’de T.C. Kültür Bakanlığı’nca Devlet Sanatçısı unvanıyla taltif edildi.

Ömrünün son 3 ayını diyalize bağlı geçirdi. Haftanın 3 günü 4’er saat makineye bağlanıyordu. Yanında getirdiği küçük not defterine, yakaladığı mısraları not ediyor ve hemen bestelemeye girişiyordu. Son şarkısını hem kürdi, hem de hicaz makamında besteledi. Çeşme’de yapmayı planladığı jübilesinde Ahmet Özhan seslendirecekti. Hastalığı boyunca Kenan Evren ve Süleyman Demirel tarafından defalarca arandı. Hayranlarınca hiç yalnız bırakılmadı.

Kültür Bakanlığı İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun kuruluşunda katkıları unutulmayan Nalkesen, 2003 yılında evinde geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Şarkıları, güfteleri, ardında bıraktığı binlerce saatlik musiki kayıtları hatıra kaldı.

11 January 2019 15:52
2,882 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

Cenazesi Moskova’ya Götürülen Türk Hükümdar

Emir Timur; taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadı. Kan dökücülük, yok edicilik, baş eğdiricilik de rol modelini - Cengiz Han’ı! - hiç aratmadı. Hep Müslüman halklar ve devletlerle didişti/dövüştü…

Hükümet Gibi Adam

Ayhan Işık, Yeşilçam’da kendi kanunlarını uyguladı. Ücretini belirledi ve yapımcılara kabul ettirdi. Hakkını cesaretle savundu, kimsenin sömürmesine izin vermedi. Sinema emekçilerinin sendikalaşmasının, haftada bir gün de olsa izin yapmasının yolunu açtı. ‘Türkan Şoray, Işık’ın yolundan yürüdü!’

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Beşiktaşlı Kartal Tibet

Sinemanın ünlü, yakışıklı, zengin, pek kabiliyetli, çok yönlü ismiydi. İşine ve evine önem verdi. Sade, dedikodudan uzak, huzur dolu hayatı özledi, yaşadı. Mutluluğu hanesinde ve ailesinde buldu. Eşine ve çocuklarına sıkıntısız, sevgi dolu ve zengin sayılabilecek yaşam sunabilmenin gayreti içinde oldu. Kaliteli eğitim aldırdı.

Yıldız Yaratan Yapımcının İntiharı

Nevzat Pesen; sektör haline gelememiş acımasız Yeşilçam sinemasının ne ilk, ne de son kurbanıydı.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?