Ekrem Pakdemirli; Turgut Özal’ın yakın dostu, güvendiği insan ve bir noktadan sonra da sırdaşıydı. ANAP (Anavatan Partisi)’ın kurucu üyesiydi; Özal’ın ölümüne kadar geçen sürede yanından ayrılmayan çekirdek grubun içindeydi. Pakdemirli; Özal’ın ekonomik konulardaki danışmanlarındandı. 4 dönem üst üste Manisa’dan milletvekili seçilmiş; Ulaştırma Bakanlığı, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapmıştı. Daha da önemlisi, Özal’ın Başbakanlık yaptığı dönemde, eskilerin ‘tahsisat-ı mesture’ yenilerin ‘örtülü ödenek’ dediği ‘gizli ödemeler’den sorumluydu. Özal’ın her isteğini kabul etmiyor; kafasına yatmayan konularda karşı duruyordu. Aslına bakılırsa, Pakdemirli de, aynı Özal gibi teknokrat kafa yapısına sahipti; devlet işlerinin hızlı ve verimli yapılmasını isterdi. Ölümünden az önce, anılarını yayınlama fırsatı buldu. Özal’ın Mirası adlı kitabında, şahit olduğu, bizzat yaşadığı, gün yüzüne çıkmamış olayları ve ayrıntılarını olabildiğince dile getirdi.
Bulgar İstihbaratı’na 7 Milyon Dolar
Pakdemirli’nin açıklamalarına göre, Başbakanlık emrindeki ‘örtülü ödenek’ten, Naim Süleymanoğlu için bir çantaya konulan tam 7 milyon Amerikan doları, Bulgar İstihbaratı’na gönderilmişti:
“Maliye Bakanı idim. Örtülü ödeneğin harcama evrakı bendeydi. Turgut Ağabey dedi ki: ‘Naim Süleymanoğlu’nu Türk vatandaşı yapacağız, ama 7 milyon dolar istiyorlar.’ Ben, ‘Vermem,’ dedim. ‘Ben, 7 milyon dolar ile 70 köye su götürürüm.’ Bana dedi ki: ‘Naim Süleymanoğlu’nu aldık, olimpiyatlara gitti, Türk bayrağıyla yarıştı ve şampiyon oldu. Türk bayrağı göndere çekilerek İstiklal Marşı okundu. İstiklal Marşı’nın yurtdışında okunması için kaç para verirsin?’ Bunu anlatınca gözlerim doldu. ‘Verelim be ağabey o zaman,’ dedim. ‘Bulgar İstihbaratı’na 7 milyon doları çantaya koyup gönderdik...”
Sadri Alışık’ın Tedavi Harcamaları
Ekrem Pakdemirli’nin yazdıklarına bakılırsa, Türk sinemasının önemli ismi, Sadri Alışık’ın tedavi masrafları da ‘örtülü ödenek’ten karşılanmıştı. Özal; kendisine Osmanlı’yı örnek almıştı. İddiasına göre, Osmanlı, sanatçısını rahat ettirmişti, sarayında barındırmıştı ve her zaman arka çıkmıştı:
‘Özal her zaman sanatçıyı ve sanatkârı korumuştu. Onların bütün isteklerini yerine getirdi. Alışık, siroz olmuştu. Karaciğerinin değişmesi için 3 milyon dolar lazımdı. Özal, ‘Sadri Alışık’a 3 milyon dolar ver,’ dedi. Ben de, ‘Ağabey, 3 milyon dolar veremem,‘ dedim. Turgut Ağabey bana, ‘Osmanlı, bütün sanatkârlarını sarayda muhafaza edip korumuştu. Yani onlara sahip çıkmıştı. Büyük devlet, sanatçısına sahip çıkan devlettir. Sadri Beyefendi kendini frenleyememiş, biraz fazla içmiş, karaciğeri çökmüş. Olsun, o sanatçımızdır. Ona sahip çıkacağız’ dedi. Parayı verdik, Sadri Alışık bu ameliyattan sonra 15 yıl yaşadı.’
Gazeteci Cengiz Çandar’ın Özal ile arası iyiydi. Çandar; Özal’ı hem başbakanlığında, hem cumhurbaşkanlığında yalnız bırakmadı, diyaloğunu sürdürdü. Pakdemir’in anılarında yazdıklarına göre, Çandar, PKK’nin bebek katili şefi Abdullah Öcalan’a elçi olarak gönderilmişti. Eli kanlı katile terörün çıkar yol olmadığını, terörle bir yere varılamayacağını anlatacaktı.
Pakdemir’in anıları, Türkiye’nin ‘Özallı Yılları’nı yaşatan-hatırlatan, dönem politikasının bilinmeyen-gizemli labirentlerinde dolaştıran, gün ışığına çıkaran, önemli bir eser konumunda…
Ali Hikmet İnce yazdı.
Ali Hikmet İnce