‘Çirkin kral’ Yılmaz Güney; dünya çapında ün kazandı. Türk sinemasının en önemli/ses getiren filmlerini çekti; onlarca senaryo/kitap yazdı; ama ömrü boyunca parasızlıktan kurtulamadı. Kazandığı paranın çoğunu kumarda kaybetti; önemli kısmını da sevgililerine, beraber yaşadığı hanımlara harcadı. Mirasçılarına yalnızca kitaplarının ve filmlerinin telifini bıraktı/bırakabildi.
Abdurrahman Keskiner; Yeşilçam’da yapımcı kimliğiyle bilindi/tanındı. Hazal, Muhsin Bey, Umut, Yılanı Öldürseler, vb. gibi çok seyredilen, ödüllü, sinema tarihine geçmiş, kalıcı filmlerin yapımcısıydı. Yılmaz Güney’in hemşerisiydi; Adanalı idi. Sinema dünyasına da Güney sayesinde/aracılığıyla girdi. Yılmaz Güney ile Dağların Oğlu adlı filmin çekimi esnasında tanıştı. Sonra da yıllarca süren dostluk, iş ortaklığı ve kader birliği geldi.
- Güney’in Özel Mektupları… -
Keskiner anılarının - önemli gördüğü! - bir bölümünü Apo Gardaş adlı kitapta paylaştı. Hatıraları, ünlü sinema eleştirmeni/yazarı Burçak Evren kaleme aldı. Kitap; Adana Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları arasında çıktı. Eserde, Keskiner’in şahitliğinin yanında, Güney’in özel mektupları da ilk kez gün ışığına çıktı.
‘Çirkin Kral’ Yılmaz Güney kısa sayılabilecek ömründe 107 film çekti, 20 kitap/sayısız senaryo yazdı; ama hep maddi sıkıntı çekti. Apo Gardaş’da anlatılara göre Güney; elinde para tutamayan, mirasyedi derecesinde cömert, hesabını bilmeyen, aşırı çapkın, hayatı dolu/sınırlarda yaşayan, kadınlarına karşı aşırı korumacı, kumara fazlaca düşkündü.
Yılmaz Güney; 1967 yılı içinde 15 film çekmişti; ama para kazanamamıştı. Para, senet toplanıyordu; bir müddet sonra elde tek kuruş kalmıyordu. Film şirketinde muhasebe tutulmuyordu. Keskiner; senetlerin ve paraların nereye gittiğini, nereye harcandığını merak ediyordu.
Muhasebe konusunda hemşehrileri, ünlü yazar Orhan Kemal’in damadı, muhasebeci/mali müşavir Selim Sabit Salman’dan yardım aldılar. Önerinin faydasını gördüler: İşler düzene girer gibi göründü.
- Nereye Verildiği Bilinmeyen Borç Senetleri… -
Ama Keskiner daha büyük sürprizle karşılaşacaktı: Yılmaz Güney imzalı borç senetleri de kendisini/işletmeyi zorluyordu. Senetlerin sayısı artınca içindeki kurt büyüdü. Güney ne tür harcamalar yapıyordu da, miktarı bilinmeyen senetleri imzalıyordu. Konuşma gereği duyunca gerçeği öğrendi. Yılmaz Güney kumar oynuyordu; hem de çok yüksek limitli şans denemeleri yapıyordu. Gün geldi; senetleri ödeyecek güçlerinin kalmadığını söyledi. Güney’in cevabı şaşırtıcıydı: 'Bak Apo! Benim her şeyime karışıyorsun; ama kumarıma sakın müdahale etme. Ben kumar oynarken dinleniyorum,' dedi.
Güney; kadınlara, siyasete ve kumara ‘Hayır!’ d(iy)emiyordu. Keskiner; ne kadar gayret gösterdiyse, beklediği sonucu alamadı. Güney; kumar oynamaya, kaybettiğinde de senetleri imzalamaya devam etti.
Hatta ikilinin ayrılmalarından, ticarî ilişkilerini bitirmelerinden sonra ilginç gelişme yaşandı. Yılmaz Güney; Şişli’de, üvey kardeşi Osman Oymak ile ortak kumarhane açtı. Eski dostu Keskiner’i de açılış merasimine davet etti. Kumarhanenin ilk günü, Yeşilçam’ın ünlülerinin çoğu da hazır bulundu.
- Babaların Yakın Ve Güvenilir Dostu Yılmaz Güney… -
Yılmaz Güney’e destek çıkanlar arasında İstanbul’un ünlü babalarından ‘Kürt İdris’ lakaplı İdris Özbir de vardı. Özbir; samimi dostu Yılmaz Güney şerefine kumarhanesinin açılışını yaptı. O güne ait bütün hâsılatı - müessesenin kazandığı parayı! - koltuk çıktı; ünlü aktöre verdi. Parasal sıkıntısını az da olsa gidermeye çalıştı.
Güney; sadece Özbir’in değil, diğer bazı tanınmış babaların da dostuydu. Dündar Kılıç’la sık sık gazinolarda görünürdü; kadeh tokuştururdu. Bazı ünlü sinema ve ses sanatçılarını da yer altı dünyasıyla tanıştırdığı da iddia edilmişti/edilirdi.
Dündar Kılıç; Güney’in kendi adını verdiği biricik oğlu Yılmaz’ın da kirvesiydi. Yılmaz Güney; İmralı Yarı Açık Cezaevi’nde cezasını çekerken, diğer mahkûmlarla gırgır teknesine binip Armutlu’ya odun kesmeye giderdi. Bazı akşamlar geri dönülmezdi; Armutlu’da kalınırdı. Dündar; sürat motorunu devreye sokar; Güney’i, İstanbul’a ‘hava aldırmaya’ getirirdi. Sabah erkenden geri dönülürdü. Güney; Kılıç’ın yardımıyla defalarca İstanbul seyahati gerçekleştirdi. Senaryosunu yazdığı, Zeki Öktem’in yönetmenliğini yaptığı, Düşman filminin ön gösterimine/galasına iştirak etti. Yılmaz Güney; oğlunun İstanbul’daki sünnet törenine de Dündar Kılıç’ın yardımıyla katıldı.
Dündar Kılıç ile Yılmaz Güney’in kavi dostluğu, yazar Doğan Yurdakul’un kitaplarında da konu edildi.
- Matild Manukyan’ın Tefeci Erkek Kardeşi Ferdinant… -
Güney’in piyasadan topladığı ya da kendi yazdığı senetleri kıran - nakit paraya çeviren! - da çok ilginç kişiydi: Ünlü genelev patroniçesi Matild Manukyan… Matild’in erkek kardeşi Ferdinant Manukyan; Tepebaşı’ndaki görkemli yazıhanesinde - ablası adına! - tefecilik yapıyordu; Yeşilçam’ın vazgeçilmez hayat damarlarından biri olmayı sürdürüyordu. Ablasının parasına para katıyordu; pek çok filmin yapımına da katkı sunuyordu/sağlıyordu. Bazen film şirketlerine gidip, ‘sıcak para sağlama’ işini film emekçilerinin ayağına kadar götürebiliyordu.
Manukyan Ailesi’nin Yeşilçam maceraları ayrı ve gizemli bir yazının konusuydu.
Ali Hikmet İnce